Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Küresel Güç Mücadelesinde Kurban Seçilen Ülkeler ve Yaratıcı Yaklaşım (2)

Bu yazı 11/10/2022 tarihinde yayınlanmıştır.

*SDE Başkanı/ Doç. Dr. Güray ALPAR 

Aynı ismi taşıyan bir önceki yazımızda, ABD Başkanı Biden’ın, Çin ve Rusya’yı rakip olarak tanımladıktan sonra, Rusya’yı, Batı için Çin’den daha yakın bir tehdit olarak gördüğünü söylemiş ve bu devletler ile mücadelenin “yaratıcı bir yaklaşım kullanılarak sürdürüleceğini vurguladığından bahsetmiştik. Yaratıcı yaklaşımın ABD açısından anlamını ise olaylar ve durumlar karşısında yenilikçi düşünce ve fikirleri ortaya koyabilmek, yani ABD’nin askeri gücünü kullanmadan veya çok az kullanarak mevcut durumu, o bölgedeki ülkeler arasındaki ayrılıklardan istifade ederek, lehine sonuçlandırma becerisi olarak tanımlayabiliriz.

Bu yazımızda ise mevcut olaylardan ve belgelerden yola çıkarak Asya kıtasında Çin’e karşı kullanılması düşünülen ülkelerden söz edeceğiz. Bu manada esas itibarıyla nasıl ki Rusya karşısına Ukrayna atılmışsa, Çin’e karşı mücadelede de bu rol Tayvan’a verilmiş gibi görülüyor. Bu yılın ağustos ayında ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin, Hint Pasifik temasları çerçevesinde Tayvan’a yapmış olduğu ziyaret bu kapsamda değerlendirilebilir. Yine bu anlamda, Çin kıyılarına 200 km mesafedeki 23 milyonluk Tayvan’ın karşısına neredeyse 1.5 milyar nüfusa sahip dünyanın 2. büyük ekonomik gücünün konulmasını, tıpkı dünyada 2. en büyük askeri güç olarak kabul edilen Rusya’nın karşısına Ukrayna’nın konulması gibi yaratıcı bir girişim olarak görebiliriz. Çin’e karşı kullanılmak üzere seçilen başka ülkeler de var ve bunların en önemlileri Hindistan başta olmak üzere Japonya ve Güney Kore.

Bu açıdan Pelosi’nin Tayvan hamlesi, daha önce oluşturulmaya başlanan Hint-Pasifik Stratejinin bir parçası olarak da düşünülebilir.

Günümüzde “Hint-Pasifik” terimi, daha çok Hindistan’a vurgu yapılarak, Çin’in artan siyasi ve ekonomik etkisini önleme maksatlı kullanılmakta ve giderek “Hint-Pasifik” kavramı, “Asya-Pasifik” kavramının yerini almaktadır. Bölge dünya nüfusunun yarısından fazlasına, dünya ekonomisinin 2/3’sine ve dünyadaki en güçlü orduların arasında 7’sine ev sahipliği yapıyor.

ABD’nin ilk “Hint Pasifik Strateji Belgesi” 2019 yılında yayınlandığında, Çin bu bölgede en büyük düşman olarak tanımlanmış ve Çin’i dengelemek üzere Hindistan seçilmişti (Indo-Pasifik Strategy Report, 2019). ABD, Çin’e karşı ön alarak daha 2016 yılında Obama döneminden itibaren ona “Büyük Savunma Ortağı” statüsünü vermişti bile. Göreve geldikten kısa bir süre sonra Biden, yayınladığı “Geçici Ulusal Güvenlik Strateji Belgesinde” Hindistan ve Avustralya yanında; Japonya, Güney Kore ve Tayvan’ı müttefik olarak tanımlamış ve yine geçen yıl 14 Haziran 2021 tarihinde Çin’e karşı, Asya Pasifik bölgesindeki ülkelerle yakın işbirliği yapılacağını vurgulamıştı. Bu yılın şubat ayında yenilenen ABD “Hint Pasifik Strateji Belgesi” ise bölgedeki durumu ve geleceğini daha da anlaşılır hale getirmiştir (Indo-Pasific Strategy of the United States, 11 February 2022). Biden’ın, 24 Eylül 2021 tarihinde, ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan arasında oluşturulan ve Asya’nın NATO’su olarak nitelendirilen QUAD Liderler Zirvesinde söylemiş olduğu “Hepimizin ve dünyanın geleceği Hint Pasifik bölgesinde şekillenmektedir” sözü ise, ABD’nin Hint-Pasifik Strateji Belgesinin giriş sözünde yer almıştır.

Bu aşamada Tayvan ziyareti öncesi ve sonrası gelişen olaylar ile ABD’nin “Hint Pasifik Strateji Belgesi” içerisinde vurgulanan olayları sentezlemek yararlı olacaktır. Strateji belgesindeki vurgulanan önemli hususlar şu şekildedir:

-Hiçbir bölge ABD için Hint-Pasifik bölgesi kadar önemli olamaz.

-Hedeflerimizi tek başımıza başaramayız. Bunu hep birlikte müttefiklerimizle başaracağız.

-Tayvan Boğazında tedbirler geliştireceğiz.

-Hindistan ile Savunma Ortaklığımızı geliştireceğiz.

-AUKUS dahil Hint-Pasifik ve Avrupalı ortaklarımızla bir araya geleceğiz.

-Japonya’yı caydırıcılık ve üstünlük sağlayacak bir hale getireceğiz.

-Güney Kore ile genişletilmiş caydırıcılık ve koordinasyonu güçlendireceğiz.

Diğer taraftan tıpkı Rusya ve çevresinde bu ülkeye bağlı olaylar (Baltık Denizinden geçen Kuzey Akım boru hatlarındaki patlamalar gibi) aynı şekilde, Çin’in çevresindeki ülkelerde de meydana gelmektedir. 2021 yılı aralık ayında, Rusya’dan S-400 Hava Savunma Füze Sistemlerini temin eden Hindistan’ın Genelkurmay Başkanı General Bipin Rawat’ı taşıyan askeri helikopterin düşmesi sonucu Rawat ve eşinin de aralarında bulunduğu 13 kişinin hayatını kaybetmesi, buna bir örnek olarak verilebilir. Diğer önemli bir olay ise Japonya’da yeniden silahlanma tartışmalarının yapıldığı bir ortamda Temmuz 2022 tarihinde, Japonya tarihinin en uzun süre başbakanlık yapan kişisi olma unvanını taşıyan Shınzo Abe’nin, seçimlerden hemen önce suikast sonucu öldürülmesidir. Japonya’nın, özellikle nükleer alanda tekrar silahlandırılması Çin’e karşı bu bölgede dengeleri sağlamada oldukça önemliydi. Silahlanma yanlısı Abe’ye yapılan suikast sonrası, desteklediği parti oyunu artırmış ve silahlanma karşıtı olanlar en azından bir süre susmak zorunda kalmıştır.  Kısıtlamaların kaldırılması sonucu Japon Ordusunun, orta ve uzun vadede Rusya ve Çin karşısında potansiyeli olan, dünyanın en güçlü ordularından birine dönüşebileceği değerlendirilmektedir. 

Ancak her şeye rağmen nominal olarak dünyanın 11., satın alma gücü paritesi bakımından ise 13. büyük ekonomisi olan Güney Kore, tıpkı kendisi gibi Çin ile güçlü ekonomik ilişkilere sahip Hindistan gibi ABD ile ortak tatbikatlar geliştirmesine rağmen, henüz tam olarak kimin tarafında yer alacağını tam olarak açıklığa kavuşturmuş gözükmüyor.

Kesin olan bir şey var ise yaratıcı yaklaşımlar algı yönetimi ile bir araya getirildiğinde sadece insanları değil, ülkeleri de her şeyin anlamını kaybettiği sahte bir dünyanın içine hapsederek, sağlıklı düşünemez duruma getirebiliyor ve yaratılan bu havada en akıllı insanlar bile söz söyleyemez hale geliyor.

Şimdilik barış ve istikrarı umut ederek, bölgesel gelişmeleri izlemeye devam edelim.