Küresel Resesyon Tehlikesine Karşı Milli Para Desteği
*Bu yazı 13/04/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Prof. Dr. Abuzer PINAR/Ekonomi ve Finans Koordinatörü
Küresel ekonomiyi tek çatı altında değerlendirirsek hikayemiz basit. Ülkelerin çoğunluğu, 2000’lerin başındaki finans bolluğu ve küresel büyümenin tadını çıkardı. 2008 yılında yaşanan ABD mortgage kaynaklı krizle işler tersine döndü. Para daha da bollaştı. Enflasyon tehlikesi nedeniyle para miktarı azaltılmalı derken küresel salgın geldi. Çöküşü engellemek için yeniden para miktarı arttırıldı. Salgından çıkışla beraber enflasyon artık iyiden iyiye belirginleşti ve yeniden parasal daralmaya geçmeye başladık.
ABD, AB, İngiltere ve batı blokundaki diğer büyük merkez bankaları faiz oranını arttırdı ve piyasadan para çekti. Şimdilerde artık daralmayı konuşmaya başladık. Para miktarı azalınca ekonomilerde daralma sinyalleri gelmeye başladı. Faiz oranlarında zirve olup olmadığı tartışılsa da birkaç ay içerisinde bu zirveye gelineceği konusunda ortak bir görüş var. Yani para miktarı azaldıkça kredi kanalları daralıyor ve başta konut ve otomobil olmak üzere alışveriş azalıyor. Bu da ekonomik büyümenin hız kesmesi demektir. Hatta aşırı kemer sıkma küçülme bile getirebilir.
Ülkemizde de durum çok farklı değil. Salgın dönemindeki kamu bankalarından desteklenen kredi genişlemesinin ardından, genişleme hızı düşüyor. Zira enflasyon aşağı yönlü olsa da yüksek seyrediyor ve düşük politika faizine rağmen ticari bankaların faizleri yüksek olduğundan kredi hacmi beklenen düzeyde genişlemiyor. Hatta ticari kredilerde daralma eğilimleri bile var. Nitekim son açıklanan rakamlardan büyümenin hız kestiği de görülüyor. Bu yavaşlamada depremin de etkisi olduğu kesin.
Şu ana kadarki senaryoda para dedik ama hangi para olduğundan söz etmedik. Küresel ekonomi dediğimiz zaman tek para ile, yani dolarla konuşuyoruz da ondan. Yani ABD’de enflasyon düşüş eğilimine girerse faizler önce sabit kalır ve sonra da düşmeye başlar. Para, yani dolar, miktarı artınca bizim gibi ülkelere de akar ve ekonomi genişlemeye başlar.
Lakin gelişmekte olan ülkelerin bunu beklemek istemedikleri anlaşılıyor. Başta dünyanın ihracat devi olan Çin ve enerji devi olan Rusya olmak üzere ülkeler milli paralarla ticaret yapmak istiyorlar. Son olarak Çin ve Brezilya arasında mutabakata varıldı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 150 milyar dolar. Başka ülkeler arasında da benzer anlaşmalar var.
Milli paralarla ticaret yapma eğilimleri mevcut küresel yapıyı ciddi bir şekilde etkiliyor. En basitinden ABD dolarının rezerv para niteliğine zarar veriyor. Eski Başkan Trump’ın yakınmaları boşuna değil. ABD’deki başka çevreler de benzer riskleri dile getiriyor. Milli paraların gündeme gelmesi rezerv para sahibini tedirgin ederken, gelişmekte olan ülkelerin büyümesini destekliyor. Yukarıda yazdığımız gibi ülkeler ABD’de para politikası seyrinin değişmesini beklerse daralmaya devam edecek. Hatta belki merkez kapitalist ülkelerden daha fazla küçülme yaşayacak. Ancak bu adımlar Çin, Rusya, Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye gibi hızlı gelişen ülkelerin büyümesini destekleyecek gibi görünüyor.
Bütün bunlar ABD dolarının tamamen devreden çıkacağı anlamına gelmez. Zira ölçü birimi olarak hala bu para kullanılıyor ve bu kaçınılmaz. Altının, gümüşün ve ticarete konu olan diğer malların fiyatları da dolar ile ölçülüyor. Ülkeler ticaret yaparken bir ölçü birimi kullanmak zorundadırlar ve bu genel kabul gören bir birim olmak zorundadır. ABD dolarının ölçü birimi olma özelliği bir süre devam edecek. Ancak birikim aracı özelliği inişe geçti gibi görünüyor. Milli paralarla ticareti tercih eden ülkelerin performansı arttıkça bu eğilimler diğer ülkelere de yayılacaktır.
Geriye ülkelerin ekonomilerini yönetme biçimleri kalıyor. Bu tercih önemli sonuçlar doğurur. Bir ülkenin veya paranın tahakkümünden kurtulmak çok önemli olmakla birlikte kendi başına sihirli bir adım değildir. Sadece bir kısıt ortadan kaldırılmış olacaktır. Ulusal düzeyde üretim, yatırım, yurtiçi tüketim ve ihracat dengesinin kurulması gerekir. En az bu kadar önemli olan diğer bir konu paranın yönetimidir. Yabancı paranın etkisinden kurtulmak kadar ve hatta belki de daha önemlisi milli parayı yönetebilmek ekonomik gelişmenin önemli bir aracıdır. Yabancı para tahakkümünden kurtulmak, dış etkileri azaltır. Ancak ulusal düzeyde paranın yanlış yönetimi yurtiçi enflasyonu küresel enflasyondan ayrıştırarak istikrarı daha da bozabilir. Paranın doğru yönetimi şu demek: Üretimi ve istihdamı desteklerken fiyat mekanizmasını bozmayacak bir para arzı ayarlaması. Daha somut olarak şunu söyleyebiliriz. Üretim iklimi pozitif değilken para miktarının artması, konut sektöründe gördüğümüz gibi, sadece sahipliği değiştirir ve fiyatları nominal olarak arttırır. Üretimin de arttığı dönemlerde ise paranın artması ekonomiye zarar vermez, tersine ekonomik büyümeyi destekler.
Söylemesi kolay denilebilir. Söylemesi de yapması da kolay aslında. Bütün mesele bir ekonomideki nimetin ve külfetin nasıl bölüşüleceğidir. Firmalar, aileler ve devlet kurumlarından söz ediyoruz. Her kesim sadece nimeti talep edip külfetten kaçarsa bu denge sağlanamaz. Bunu ayarlayacak olan da devlettir. Siyasal iktidarın en önemli işlerinden birisi ekonomiyi yönetmektir. Ekonomiyi yönetmek, bu nimet ve külfeti yönetmektir.
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya