Kuzey & Güney Kore ve Washington Deklarasyonu
*Bu yazı 10/05/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Doç. Dr. Gökberk DURMAZ/ SDE Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika Koordinatörü
Bu yıl, 26 Nisan’da Güney Kore-ABD ittifakının 70. Yılı vesilesi ile bir araya gelen Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol ve ABD Başkanı John Biden “Washington Deklarasyonu” ilan ettiler. Bu deklarasyonun ana vurgusu; Güney Kore'nin nükleer dahil olmak üzere ABD'nin tüm yetenekleri tarafından desteklendiğini, Kuzey Kore'yi caydırmak ve Washington'un müttefikini savunma kararlılığını göstermekti.
Washington Deklarasyonu mahiyeti itibariyle bir "nükleer paylaşım" anlaşması değil. Deklarasyona göre; bir Amerikan nükleer balistik denizaltısı Kore yarımadasında konuşlandırılacak, NATO’daki benzeri gibi bir Nükleer Danışma Grubu (NCG) oluşturulacak, Güney Kore, nükleer gelişmelerle ilgili olarak ABD'den istihbarat alacak, ABD, ortak askeri eğitim programları ve yıllık hükümetler arası simülasyon yoluyla Güney Kore'nin nükleer caydırıcılık yeteneklerini güçlendirecek.
Ancak, Güney Kore halkının saldırgan Kuzey Kore’ye karşı ABD'nin koruyucu desteğine çokta güvenmediği biliniyor. Nitekim, Chicago Dış İlişkiler Konseyi tarafından yapılan ve 2022 Şubat ayında yayınlanan bir anket Güney Korelilerin %71'inin kendi nükleer silahlarını yapmak istediğini tespit etmişti. Ankette, yerli bir nükleer silah programı ile ABD nükleer silahlarının Güney Kore'de konuşlandırılması arasında seçim yapması istendiğinde, halk ezici bir çoğunlukla bağımsız bir cephaneliği tercih ediyordu.
Bu eğilime paralel olarak, Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk-yeol de 11 Ocak'ta yaptığı bir konuşmada, Kuzey Kore'den gelen tehdit karşısında Amerika'nın yarımadaya nükleer silah yerleştirmesini gerektireceği bir günün gelebileceğini söylemiş, bu başarılamazsa, Güney Kore'nin "kendi nükleer bombamızı elde edebileceğini", ülkesinin teknolojik gücü göz önüne alındığında bunun uzun sürmeyeceğini söylemişti.
Washington Deklarasyonu bir yandan da Güney Kore halkının kendi nükleer silahlarını geliştirebileceği yönündeki Amerikan endişelerini de bertaraf etmeyi amaçlamıştı. Deklarasyonda, Güney Kore'nin kendi bağımsız nükleer yeteneklerini yaratma girişiminde bulunmayacağını ve bunun yerine ittifak temelli bir yaklaşımla caydırıcılık önlemlerine odaklanacağını ima eden Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na (NPT) bağlılığını teyit etti. Deklarasyon, bir nükleer çatışma durumunda ABD Başkanını, ABD'nin nükleer cephaneliğini kullanacak 'tek yetkili' olarak görevlendiriliyor.
Deklarasyonun imzalanmasının ardından Güney Kore halkında ABD’nin nükleer şemsiyesinin koruyuculuğu ciddi şekilde sorgulanmaya devam etti. Koreliler, "Kuzey Kore nükleer bir saldırı başlattıktan sonra ABD’nin karşılık vermesi ne işe yarayacak?" sorusunun cevabını tartışmaya devam ediyorlar.
Peki, Cumhurbaşkanı Yoon’un 2022 Eylül ayında ABD Kongre üyeleri için sarfettiği “aptallar” hakareti ortadayken nasıl oldu da böylesine bir deklarasyona ihtiyaç duyuldu?
Kuzey Kore’nin anlamlandırması güç nükleer denemeleri ve tehditleri bölge ülkeleri Japonya ve Güney Kore’nin ABD ile “asimetrik” güç ilişkisinden kopamaması gibi bir sonuç doğurmaktadır. Bu perspektiften baktığımızda, Kuzey Kore’yi yöneten rejimin bölgenin istikrarsızlaştırılması için suni olarak tahsis edilmiş yapı olarak değerlendirmek mümkündür.
Bu değerlendirmeye veri olarak öne sürülebilecek en önemli iki gerekçeden ilki “komünist” ideolojiye sahip olduğunu iddia eden Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi iki önemli güç merkezinin dahi bu ideolojiyi sürdüremeyerek terk etmek zorunda kalmalarıdır. Sovyetler Birliği’nin 1990’ların başında dağılması ve yerine bugünkü Rusya Federasyonu’nu kurulmuş, Çin Halk Cumhuriyeti ise Mao devriminin özünden farklılaşarak “Çin Değerleri ile Sosyalizm” adı altında liberal ekonomiden nasibini almıştır. Yahut başka bir bakış açısıyla Batı’yı Batı’ya ait iktisadi değerlerle hırpalamaktadır.
İkincisi ise, Kuzey Kore’deki rejimin Kore halkının milli, manevi ve tarihsel değerlerinden oldukça uzak vaziyetidir. Kore halkı geleneksel Orta Asya halklarına benzer şekilde insanı önceleyen bir yapı arz ederken, mevcut Kuzey Kore yönetimi buna mugayir insanı ve insana ait değerleri kendi sistemi içerisinde silikleştiren bir yapıdadır. Bu gerekçelerle rejimin sürdürülemeyeceği açık iken, metot olarak tercih ettiği “nükleer saldırganlık” sadece karşı kutbu (Güney Kore, Japonya ve ABD) konsolide etmektedir. Sonrasında, kendisine karşı ortak bir hamle beklentisini arttıran Kuzey Kore de yeni acil durumlar ilan ederek halkını ve devletini ittifaka karşı teyakkuz halinde tutmaktadır. Bu kısır döngü yıllardan bu yana sürüp gitmektedir.
Bir başka deyişle Kuzey Kore, Japonya ve Güney Kore için ABD ile ittifakın en önemli ve zaruri gerekçesidir. Dünya siyaseti ise bu türden denklemlerle ilk kez muhatap olmayacak kadar tecrübelidir. Muhtelif suni tahriklerle bir tehdit algısı yaratarak; bunun karşısında “müttefiklerin” konsolide olması yeni değil aksine oldukça eski bir yöntemdir.
Bu doğrultudan hareketle, Kuzey Kore rejimi; kendi halkına verdiği zarar bir yana dursun, Japonya ve Güney Kore halklarının da ulusal egemenliğine vurulan siyasi bir baltadır. Kazananı, kendi mutlak iktidarını pekiştirdiğini düşünen, Kuzey Kore rejimi gibi “saldırgan bir tehdit” karşısında müttefiklerini en azından bir süre daha bir arada tutmak isteyen ABD olarak görünmektedir. Ancak, halkların kaybettiği bir denklemde kazançların sürdürülebilir olmadığı da yine binlerce yıllık Dünya siyasetinden öğrendiklerimiz arasındadır.
Batılı kaynaklar Güney Kore ve ABD arasındaki Washington Deklarasyonu’nu iki ülke arasındaki bir yazılım güncellemesi olarak tanımlamaktadırlar. Bu tanım ile arzulanan murat ise; Güney Kore’nin pandemi sonrası ABD ile iş birliğinde beklenildiği kadar istekli olmaması sebebiyle QUAD+ gibi oluşumlara karşı da mesafeli duruşunun bertaraf edilerek Güney Kore’nin işbu deklarasyon ile “hizaya getirilmesidir”.
Madem yazılım dilinden konuşuluyor, öyle devam edelim. Malumunuz yazılım teknolojisindeki her güncelleme fayda ve hız getirmemektedir. “Bilinçli yavaşlatma” olarak adlandırılan bir yöntem ile akıllı cihazlara gönderilen yazılımlar iyileştirme yerine yavaşlatma ile sonuçlanmakta ve müşterilerin aynı cihazın yeni modellerini satın alması arzulanmaktadır.
Elma amblemli ABD menşeili ünlü teknoloji üreticisi de bilinçli yavaşlatma gerekçesi ile geçtiğimiz aylarda milyonlarca dolarlık tazminat davalarına muhatap olmuştur. Bu türden gayriahlaki adımlar tüketiciler tarafından ise tepkiyle karşılanmakta tüketim tercihleri de farklı markalara yönelerek değişmektedir.
ABD’nin Güney Kore karşısındaki bu hamlesi de hakkaniyet ve adalet düzleminde olmadığı gibi mevcut asimetrik güç ilişkisini daha da arttırmıştır. Bu durum karşısında er ya da geç Güney Kore halkı da tüketim tercihini değiştirecek ve ABD karşısındaki mevcut asimetrik ilişkiye son verecektir.
Güney Kore’deki güncel muhalif demokratik söylemlere kulak verildiğinde (ki gerçekte bunlar uluslararası kamuoyu tarafından görmezden gelinmektedir); Washington Deklarasyonu’nun Kuzey Kore’yi daha da agresif bir tutuma sevk edeceğini öngörmektedirler[i]. ABD kendi müttefiklerine nükleer bir saldırı olduğu takdirde misliyle karşılık vereceğini ilan etmiştir. Bu söylem başlangıçta etkin ve caydırıcı gibi gözükse de bir an için bunun gerçek olduğunu düşünelim; Kuzey Kore’nin bu kışkırtıcılık karşısında nükleer bir eyleme giriştiğini ve ABD’nin de misliyle karşılık verdiğini varsayarsak toplamda yalnızca 220.000 km2 olan Yarımadada böylesine bir nükleer çatışmanın mağduru yine ve yeniden Kore halkı olacaktır.
Mevcut ayrışma ve problemleri körükleyerek bundan bir siyasi rant elde etmeye çalışmak ise; en hafif tabiriyle gayriahlakidir. Esas olan sürdürülebilir barış adına mevcut problemlere dahi çözüm odaklı ve insani yaklaşım olmalıdır.
Şeyh Edebali’nin öğüdünde olduğu gibi İnsan Yaşatılmalı ki, Devletler de Yaşasın!
[i] https://www.npr.org/2023/04/28/1172695196/south-korea-washington-declaration-criticism
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya