İkinci Ukrayna Savaşı Gölgesinde Rusya’nın Müttefikleriyle İlişkisi
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü geniş çaplı saldırı ve işgal harekâtı ile ilgili olarak, Rusya ile ittifak ilişkisi olan ülkelerin tutumları dikkatli bir çekimserlik görüntüsü verdi. Öte yandan, devasa Rusya’nın yanında adeta gölgede kalan bu müttefikler pek görünür değildi. Peki, Soğuk Savaşın ardından yeniden şekillenen dünyada kimler Rusya ile müttefik olmuştu ve bu ülkeler Rusya’nın Gürcistan ile başlayan saldırgan politikalarına nasıl tepkiler vermişti?
Geçmişte Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) sınırları içinde kalan bölgelerde Rusya merkezli olarak kurulmuş bir dizi uluslararası örgüt bulunmaktadır. Bunlardan ilk kurulan ve en kapsamlı olan, 1991’de SSCB’nin yerine geçen Bağımsız Devletler Topluluğu’dur (BDT). BDT ülkeleri arasında savunma ve iktisadi amaçlarla başka uluslararası yapılar da kurulmuş fakat bunlardan hiçbiri BDT’nin tamamını kapsamamıştır. Bu yapılar arasında en sıkı işbirliğini öngören iki kuruluş olarak Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) ve Avrasya İktisadi Birliği (AİB) gösterilebilir. KGAÖ, üyeleri arasında bir askeri ittifak, AİB ise gümrük birliği de dâhil olmak üzere bir iktisadi birlik sunmaktadır.
Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üyeleri:
Beyaz Rusya (Belarus), Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan.
Avrasya İktisadi Birliği (AİB) üyeleri:
Beyaz Rusya (Belarus), Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya.
Görüldüğü gibi, Tacikistan dışındaki KGAÖ üyesi devletler aynı zamanda gümrük birliğini de kapsayan bir iktisadi ortaklık içindedir. Böylece, Rusya’nın eski SSCB coğrafyasındaki resmi müttefikleri olarak öncelikle Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan ve Kırgızistan, ardından görece daha sınırlı olarak da Tacikistan öne çıkmaktadır. 1990’lı yıllarda BDT’nin 12 üyesi olduğu göz önüne alınırsa bu manzara ciddi bir daralma anlamına gelmektedir.
2022 Geçmişten Farklı mı?
Rusya, uluslararası camiaya rağmen gerçekleştirdiği ilk yayılmacı askeri eylemi olan 2008 Gürcistan savaşında müttefiklerinden açık destek alamamıştı. Ancak Gürcistan savaşının ölçeği (6 gün kadar kısa sürmesi ve 2014 ve 2022 Ukrayna saldırılarına nazaran daha küçük bir uluslararası kriz doğurması) itibarıyla Rusya, müttefiklerinden destek almak istese de çok ısrarcı olmamıştı. Bilahare Rusya’nın müttefikleri, Gürcistan’dan koparılan Güney Osetya ve Abazya’nın bağımsız devletler olarak tanınmasında da destek vermemişti.
2014’te Ukrayna’nın Kırım yarımadasına ve Don Havzasındaki iki bölgesine (Donetsk ve Luhansk) Rusya’nın saldırısı ve işgali, 2008 Gürcistan savaşına nazaran daha büyük uluslararası tepkiler doğurmuştu. Bu krizde de Rusya’nın müttefikleri Rusya’ya destek vermemişlerdi. Rusya ise, kriz sonrası maruz kaldığı yaptırımlara rağmen geri adım atmamıştı. Siyasi yaptırımlarla birlikte gelen iktisadi yaptırımlar Rusya iktisadiyatında gözle görülür olumsuz etki doğurmuş ve Rusya iktisadi küçülme yaşamıştı. Buna rağmen, yaptırımlar sınırlı kalmış ve saldırgan üzerinde ne ölçüde caydırıcılık oluşturduğu tartışma konusu olmuştu[1].
2022’nin Şubat ayından itibaren Rusya’nın Ukrayna’ya geniş çaplı saldırısı uluslararası camianın geniş çaplı tepkisini çekti, ancak bu sefer Rusya’nın karşısına 2008 ve 2014’tekinden çok daha güçlü yaptırımlar ve daha büyük bir kararlılık çıktı. Rusya, şaşırtıcı olmayan şekilde, müttefikleri arasında Beyaz Rusya’dan başka hiçbirinden destek göremedi. Rusya’nın karşısına çıkan baskı, müttefiklerinden daha fazla desteğe ihtiyaç duymasını getirdi ve bu desteği sağlamak için de müttefikleri üzerinde dolaylı olarak baskı kurma arayışına girdi.
Müttefiklerinin Rusya ile Sıkı Bağları
Rusya ile (Belarus hariç olmak üzere) üç müttefiki; Ermenistan, Kazakistan ve Kırgızistan arasında ikili dinamikler farklı içerik ve görünümde olsa da bu ülkelerin her biri için Rusya bir anlamda vazgeçilmez bir ortaktır. Örneğin Kırgızistan’ın Rusya’dan aldığı ucuz petrol veya Ermenistan’ın Rusya’dan aldığı ucuz doğalgaz hâlihazırda büyük ölçüde alternatifsizdir; bu tedarikteki bir kırılma veya fiyat artışı, ikame edilmesi çetin biçimde bu ülkeleri tek hamlede büyük krizlere sokabilir. Üstelik bu ortaklık/bağımlılık çok boyutludur ve söz konusu ülkeler başka bakımlardan da adeta Rusya’nın eline bakmaktadır.
Kazakistan açısından bu ilişki daha da karmaşıktır. Rusya ile arasındaki 19 milyar ABD doları (2020) civarındaki ticaret hacmi iki ülkeyi de birbirine sıkıca bağlamaktadır. Üstelik bazı kaynaklar bu hacmi güncel olarak 25 milyar dolara kadar çıkartmaktadır. Rusya, açık denizlere kıyısı olmayan Kazakistan için transit ülke olarak da önemlidir. Kazakistan dünya piyasalarına sunduğu petrol ihracatının büyük bölümünü Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki Novorossiysk limanı üzerinden gerçekleştirmektedir ki bu Kazakistan’ın tüm ihracat gelirlerinin %40’ına tekabül etmektedir[2]. Kazakistan’ın Novorossiysk üzerinden gerçekleştirdiği petrol ihracatının yıllık değeri 16 milyar dolardan fazladır. Söz konusu liman ve onu besleyen kuyular ile nakil hatları yalnızca Kazakistan’ı değil, dünya petrol piyasalarını ve başka ortakları da ilgilendirmektedir. Bu petrol üretim ve nakil sisteminin ortakları arasında merkezi ABD’de ve başka ülkelerde olan firmalar da bulunduğundan aslında küresel bir petrol yatırımının anahtarı Rusya’nın elindedir. Üstelik bu, Rusya’nın kontrol ettiği fosil yakıt kaynaklarından yalnızca biridir.
Müttefikler Neden Çekimser?
Rusya’nın müttefikleri, Çin Virüsüne (Kovid-19) bağlı küresel salgının getirdiği iktisadi dalgalanma ve diğer krizlerle birlikte, İkinci Ukrayna Savaşı’nda tarafsız kalmalarına rağmen bu krizden de iktisadi olarak etkilenmektedir. Buna ilaveten Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların kendilerine genişletilmesinden endişe etmektedir. Bunun yanında, gelecekte Rusya’nın saldırgan politikalarının hedefi olma kaygısı da vardır. Ukrayna’ya saldırının bahanesi olan Rus azınlık, Kazakistan ve Kırgızistan’da da mevcuttur.
Elbette “Yeni Soğuk Savaş” olarak da adlandırılan bir uluslararası ortamda izole olacak küçük azınlığın içinde olmak hiç de cazip değildir. Üstelik başka bir devletin saldırgan politikalarını desteklemek bu yükün (yaptırımların) altına girmek için makul bir gerekçe de değildir. Rusya (Putin) askeri harekâtı öncesinde Beyaz Rusya dışındaki müttefikleri ile istişare etmiş ve onaylarını almış değildir. Ayrıca, kendini de muhtemel kurban olarak gören taraflar açısından, söz konusu saldırgan politikaların tekrarlanmamasını teminen hâlihazırda başarıya ulaşamamasını dilemek de akılcı bir arzudur. Orta Asya’da insanların ve devlet adamlarının önemli bir bölümü, Ukrayna’dan sonra Rusya’nın gözünü Orta Asya’ya çevireceğini düşünmektedir. Üstelik dindaşı ve etnik olarak da yakın akrabası Ukrayna’ya bunları yapan, Müslüman Türk halklarına kim bilir neler yapabilir. Bu bakımdan müttefiklerin çekimser tavrı bir yandan Rusya ile ilgili kaygı ve çekincelerine, diğer yandan uluslararası camiada yer almak istedikleri konuma dayanmaktadır.
Belirtilen gerekçelerin yanında görece tali kalsa da, Kazakistan ve Kırgızistan’ın Ukrayna ile serbest ticaret anlaşmasını da içeren iyi ilişkileri vardır. Ukrayna ile Orta Asya arasındaki mevcut ulaştırma güzergâhı Rusya’dan geçtiğinden, 2014’ten itibaren bu ticaret zarar görmüş, örneğin Kazakistan ile Ukrayna arasındaki ticaret hacmi 2012 yılında 5 milyar ABD doları seviyesine yaklaşırken hâlihazırda 1 milyar dolar seviyesine gerilemiştir. Bu büyük gerilemeye rağmen milyar dolarlık ticaret hacminin önemsiz olduğunu söylemek mümkün değildir. Ayrıca bu ülkelerin karşılıklı diasporaları da bulunmaktadır. Yüzyılı aşkın süredir ortak tarihi paylaşan bu ülkeler arasında istila veya savaş gibi bir tarihi husumet de bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, Kazakistan veya Kırgızistan’ın kültürel olarak Rusya’ya nazaran Ukrayna’ya sempati duyması da doğaldır.
Ermenistan ise; Kazakistan ve Kırgızistan’a nazaran din/mezhep birliğine ve daha dostane bir tarihçeye sahip olduğu Rusya ile inişli çıkışlı da olsa kardeşçe yakın ilişkilerine, aynı zamanda Ukrayna ile ilişkilerinin çok da iyi olmamasına[3] rağmen, Azerbaycan ile barış süreci (Karabağ konusu) ve muhtaç olduğu mali yardımlar bakımından başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere diğer devletlerin sempatisini kaybetmeyi göze alamamaktadır. Bu nedenle, Rusya’yı kaybetmeyi de göze alamamakla birlikte çekimser tutumunu sürdürmektedir.
Sonuç
SSCB’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan BDT ve BDT’nin alt kümesi niteliğindeki diğer uluslararası yapılar geçen otuz yılda gerilemiş veya yerinde saymıştır. Bu çerçevede en yakın ilişkileri (ittifak ve gümrük birliğini) temsil eden KGAÖ ve AİB bağlamında Rusya’nın ortakları (müttefikleri), SSCB’ye ve 1990’ların BDT’sine nazaran çok az sayıdadır. Rusya; 2008, 2014 ve 2022 krizlerinde müttefiklerinden arzu ettiği desteği alamamıştır. Şubat 2022’den itibaren Ukrayna Savaşı kapsamında geçmiş krizlerde olmadığı kadar desteğe ihtiyaç duyan Rusya, genel anlamıyla müttefiklerini yanında görmek isterken, ayrıca gerek siyasi, gerekse iktisadi yaptırımların üstesinden gelebilmek için de müttefiklerinden destek almak istemektedir. Buna rağmen müttefikleri çeşitli nedenlerle tarafsız kalmaktadır ve hatta uluslararası eğilimlere uygun şekilde Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekleyen tutumlarında ısrarcıdırlar.
Genel anlamda müttefiklerin har alanda aynı düşünmesi ve beraber hareket etmesi beklenemez. Hakeza Avrupa Birliği ve NATO örneklerinde görüldüğü gibi, başka birlik ve ittifaklarda da ortaklar arası anlaşmazlıklar yaşanması ve hatta krizlerde çekimser davranılması alışılmadık bir durum değildir. Bununla birlikte, mevcut süreçte Rusya’nın (muhtemelen beklemediği ölçüde) karşılaştığı somut tepkiler (yaptırımlar) onu geçmiş krizlerde olmadığı kadar müttefiklerine muhtaç kılmıştır. Müttefikleri ise, Rusya’yı genel anlamda terk etmese de, bu krizde Rusya aleyhine bir tarafsızlıktan vazgeçebilecek gibi görünmemektedir. Rusya çeşitli kaldıraçlar kullanarak ilk aşamada simgesel de olsa bir destek görmek, bilahare de yaptırımların delinmesi için seçenekler aramaktadır.
Müttefiklerin tutumu, birden çok esaslı gerekçesi olan bir tavırdır. Müttefiklerin mevcut tarafsızlık siyaseti kendi şartları ve çıkarları doğrultusunda gerçekçi, akılcı ve tutarlıdır. Rusya’nın askeri güç kullandığı uluslararası krizler, Rusya ile müttefikleri arasındaki ilişkilere zarar vermenin ötesinde, eski SSCB coğrafyasındaki ikili ve çok taraflı ilişkileri de geriletmektedir. 2. Ukrayna Savaşının, müttefiklerin tavrı bakımından Rusya’nın oluşturduğu ittifaklara olan güveni sarstığı söylenebilir. Ayrıca genel olarak 2014 krizinden itibaren eski SSCB coğrafyasına yayılan istikrarsızlık ve güvensizlik de adeta SSCB’nin yeniden dağılmasını, SSCB coğrafyasındaki ülkelerin kendi aralarındaki ilişkilerin daha kopuk hale gelmesini ve BDT ülkeleri arasındaki uzaklaşma/kopuş sürecini de hızlandırmaktadır. Bunun Rusya için uzun vadede cazip olmayan bir ortama zemin hazırlayacağı düşünülebilir. 1990’larda 12 devletli bir topluluğun başını çeken Rusya, bugün aynı zeminde 8-9 devleti bir araya getirmekte zorlanmakta ve bu devletleri kendine karşı daha temkinli olmaya itmektedir. Bu süreç, Rusya’yı dışlayan başka bölgesel işbirliklerini teşvik ederken, Rusya’nın yakın çevresindeki güvenlik anlayışını işbirliği ve güven yerine korku temeline oturtmasını getirmektedir. Amerika Birleşik Devletlerinin Afganistan’dan çekilmesi ile oluşan boşluk, Rusya’nın yakın çevresi ve müttefikleri ile ilişkilerinin yeniden tanımlanması ile birlikte derinleşebilir ve bu boşluğu doldurmaya hazır olan yegâne güç de Çin’dir. ABD’nin değişen güvenlik algıları ile birlikte, eski SSCB coğrafyasındaki eğilimler de İkinci Ukrayna Savaşının gerçek kazananının Çin olacağını göstermektedir.
[1] https://www.nato.int/docu/review/articles/2015/07/13/sanctions-after-crimea-have-they-worked/index.html
[2] https://thediplomat.com/2022/03/kazakhstans-oil-meets-a-caspian-chokepoint/
[3] Ukrayna’nın Türkiye ve Azerbaycan ile yakın ilişkileri de Ermenistan ile ilişkilerin çok olumlu seyretmemesinde etkilidir.