[İkinci Karabağ Savaşında ve sonrasında Ermenistan’ı destekleyen bir tutum sergileyen ve hatta Azerbaycan sınırındaki askeri birliklerini arttırarak Azerbaycan üzerinde baskı kurmak İsteyen İran ile Azerbaycan ilişkileri aradan geçen üç yılda inişli çıkışlı seyretmiştir. Son aylarda tekrar olumlu yönde ilerleyen ilişkilerin nasıl devam edeceği ise belirsizliğini korumaktadır.]
İran’ın İkinci Karabağ Savaşı sırasında ve sonrasında Ermenistan’ı destekleyen açık tavrı, Azerbaycan ile İran arasındaki karşılıklı güvensizlik temelindeki hassas ilişkilerin bozulmasına neden olmuştu. İki ülke arasında gerginlik sürerken 2021 yılında birbirine yakın tarihlerde iki tarafında sınıra yakın bölgelerde yaptığı tatbikatlar adeta birer karşılıklı gözdağı niteliğindeydi. Yılın sonunda ise iki ülke arasındaki ilişkiler genel olarak olumlu bir görünüme kavuşmuştu. Hazar Denizine dökülen Astara Çayı üzerinde yeni bir köprü ve gümrük kapısı inşası hazırlıkları, Türkmenistan-İran-Azerbaycan arasında gaz değişimi (swap) anlaşması, Nahçıvan’a İran’dan doğalgaz tedariği konusu, Hazar denizinde gaz ve petrol yatırımlarında iş birliği mutabakatı ve ziyaretler gibi ilişkilerin olumlu seyrine işaret eden pek çok emare gündemdeydi.
İran Azerbaycan İlişkilerinde 2022
2022 boyunca ilişkilerde olumlu ve olumsuz gelişmeler yaşanırken olumsuz gelişmelerin daha ön planda olduğunu söylemek mümkündür. 2022 yılı, İran’ın Azerbaycan’ı İsrail ajanlarına yataklık yapmakla itham ettiği ve Azerbaycan’ın sert şekilde bunu reddettiği bir dizi karşılıklı söylemle gergin bir başlangıç sergilemiştir. Azerbaycan, İran sınırında bazı kaçakçılık faaliyetleri tespit ederek bunlara karşı bir operasyon yapmıştır. Takip eden süreçte Azerbaycan Güvenlik Makamları, İran ile bağlantısı olduğu iddia edilen ve Suriye’de silahlı eğitim alarak Azerbaycan’a geri döndükleri kaydedilen 19 kişilik bir grubu propaganda materyalleri ile birlikte ele geçirmiştir. Buna mukabil, İran’da Azerbaycan karşıtı açıklama ve söylemler tırmanmış, İran devleti kontrolündeki basında Azerbaycan’a karşı propaganda sertleştirilmiştir. Aynı dönemde iki ülkenin büyükelçileri karşılıklı olarak Dışişleri Bakanlıklarına çağrılmıştır.
Karabağ’ın işgal altında kalan kısımlarını Azerbaycan’dan izin almaksızın İran vatandaşlarının ziyaret ettiğine dair haberler üzerine Azerbaycan makamları İran’a nota vererek Rus barış gücünün bulunduğu bölgeye de girdiği belirtilen İranlıların yasadışı geçişini sorgulamıştır. İran'ın Bakü Büyükelçisi verdiği bir röportajda, İsrail'in Azerbaycan'daki etki ve varlığının olası neticeleri ile ilgili olarak Azerbaycanlı yetkilileri uyardıklarını ve İran'ın komşularında İsrail'in varlığını tolere etmeyeceğini söylemiştir. İran Devrim Muhafızları generallerinden biri de yaptığı açıklamada, Azerbaycan'ın İran aleyhinde adım atmaktan imtina etmesi ve "Ukrayna ile Saddam Hüseyin'in" yaptığı hataya düşmemesi gerektiğini, aksi halde kesin bir tepki ile karşılaşacağını beyan etmiştir. İki ülkenin sınır bölgesinde düzenlenen askeri tatbikatlar bu yıla da damgasını vurmuştur.
2023’te Zirveye Çıkan Gerginlik
2023 yılı Ocak ayında, son yıllardaki gerginliğin zirve noktası olarak adlandırılabilecek bir olay olan Azerbaycan’ın Tahran büyükelçiliğine silahlı saldırı gerçekleşmiştir. Saldırı sonucu bir Azerbaycanlı güvenlik görevlisi şehit olurken iki güvenlik görevlisi de yaralanmıştır. İranlı güvenlik güçlerinin müdahale etmediği, açıkça tüfek taşıyan bir şahıs, elçilik binasının giriş kısmına dalmış ve ateş açmıştır. Bu olay ile ilgili olarak, İran makamları saldırganın kişisel sebeplerden saldırıyı gerçekleştirdiğini açıklarken, Azerbaycan basını saldırganın İran istihbaratı ve Devrim Muhafızları ile bağlantılı olduğuna dair haberlere yer vermiştir. İran Cumhurbaşkanı olayın ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanını arayarak taziye dileklerini iletse de, Azerbaycan olayı devletin himaye ettiği bir terör eylemi olarak nitelendirmiş ve bu doğrultuda adımlar atmıştır.
İran’ın Azerbaycan içindeki casusluk ve beşinci kol faaliyetlerine odaklanan Azerbaycan makamları bir dizi şebekeye operasyonlar düzenlemiştir. İran’dan tedarik edilen uyuşturucuyu pazarlayarak elde ettiği gelirle Şia propagandası yaptığı tespit edilen 32 kişilik bir şebeke açığa çıkarılmış, İran yanlısı bir Şii din adamı olarak tanınan ve vatana ihanet suçlamasıyla 17 yıla mahkum edilmiş olan Sabuhi Salimov, katıldığı bir duruşmada açlık grevine bağlı kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir.
Takip eden süreçte Azerbaycan dört İranlı diplomatı diplomatik statü ile bağdaşmayan faaliyetler gerekçesi ile sınır dışı etmiştir. Sınır dışı edilen diplomatların provokatif eylemler yaptığı açıklanmıştır. Olayın ardından Azerbaycan ve İran dışişleri bakanları iki kez telefonla görüşmüştür. Mayıs ayında yine Azerbaycan’da İran ve Ermenistan gizli servislerine çalıştığı tespit edilen on bir kişi gözaltına alınmıştır. Bunlardan yedisinin İran için çalışan “İntikam 313” adlı gruba üye olduğu, gözaltına alınanlardan ikisinin askeri ve ideolojik eğitim almak üzere İran’a gitmeye hazırladığı açıklanmıştır.
Olumlu Seyre Dönüş
Haziran ayında iki ülke dışişleri bakanları arasında gerçekleşen bir telefon görüşmesi karşılıklı sert söylemlerin yumuşaması için bir dönüm noktası oldu. Temmuz ayında iki cumhurbaşkanının Bağlantısızlar Hareketi zirvesinde bir araya gelmesi ise bu yumuşamayı pekiştirdi. Olumlu bir seyre giren ortamda Astara köprüsü ve gümrük kapısı tekrar gündeme geldi.
Mevcut tablo itibarıyla gerginliği yükselten ve aynı şekilde Azebaycan’dan karşılık gören İran’ın gerginliği tekrar düşürme yoluna gittiği söylenebilir. İran, Azerbaycan’ı yıldırabileceği düşüncesiyle kontrolsüz görünen fakat aslında kontrollü bir gerginlik süreci kurgulamış; Azerbaycan’ın geri adım atmayan, tam tersine daha güçlü bir duruş sergileyen kararlı tutumu karşısında şüpheye düşmüştür. İki ülke ilişkilerinin olumlu yöne dönmesinin sebeplerinden biri olarak iktisadi gerçekler de öne sürülebilir. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ticaret hacminin Mart 2022 – Mart 2023 döneminde %15’e yaklaşan oranda büyüdüğü açıklanmıştır.
İran’ın Muhtemel Kaygıları
İran açısından, İsrail ile Azerbaycan arasında iyi seyreden ve gelişen ilişkiler bir endişe kaynağıdır. Yine İran’daki Güney Azerbaycan Türklerinin büyük nüfusu, ülkenin güvenliği için bu “dev azınlığın” Azerbaycan ile ilişkilerinin dikkatle izlenmesini gerektirmektedir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki mükemmele yakın ilişkiler de İran’da kuşatılmışlık hissi oluşturmaktadır. Bu nedenle Azerbaycan’ın sindirilmesi ve kontrol altına alınması İran için bir yönüyle rasyonel bir arzudur. Ancak gerginliğin tırmandırılması mutlak anlamda İran menfaatlerine hizmet etmemektedir; Azerbaycan ile gerginliğin büyümesi İran’ın kuşatılmışlığını derinleştirmektedir, yine son yıllarda İran’ın Orta Asya Türk devletleri ile ilişkileri geliştirme arayışları, bu ülkelerin Azerbaycan ile çok iyi ve kurumsallaşmış ilişkilerinin gölgesinde ve etkisinde kalabilecektir.
Laik, seküler, Sünni ve Şii mezheplerinin bir arada huzur içinde yaşadığı bir Azerbaycan, İran için ideolojik bir meydan okuma barındırmaktadır. Üstelik Karabağ meselesini nihai anlamda çözen bir Azerbaycan, İran karşısında daha büyük bir meydan okuma anlamına gelecektir. Böyle bir Azerbaycan’ın Güney Azerbaycan ile ilişki potansiyeli Tahran yönetimi için mutlak bir endişe kaynağıdır. İran belki de “kontrolden tamamen çıkmadan” Azerbaycan’ı kontrol altına almayı tasavvur etmiştir. Elbette Azerbaycan da İran’ın ideoloji ihracı için doğal bir hedeftir ve bunu farklı boyutları ve etkileriyle bir milli güvenlik tehdidi olarak değerlendirmektedir.
Azerbaycan’ın Dik Duruşu
Azerbaycan, iktisadi gelişimi, güçlenen ordusu ve İkinci Karabağ Savaşındaki zaferin verdiği özgüven ile İran’ın gözdağı ve tahriklerine karşı karnı tok, gözü pek bir duruş sergilemiştir. İran’ın hoyrat tavırları karşısında kaygıya düşmemiş ve gerekli tepkileri vermiştir. Yine İran’ın iddialı olduğu casusluk ve beşinci kol faaliyetlerine karşı sert ve etkili bir duruş sergilemiş ve önce iç güvenliğini sağlamıştır. İran, karşısında çekinen bir aktör bulmayı beklese bile gözünü budaktan sakınmayan bir muhataba çattığını anlamıştır. Bu noktadan sonra İran’ın gerginlik siyasetini sürdürmesinin bir anlamı kalmamıştır. İran’ın diplomasi ve güç projeksiyonu anlayışına uygun şekilde ilişkilerin inişli çıkışlı bir görünüm arz etmesi mümkünse de yine İran, Azerbaycan ile gerginlik siyasetinden sonuç alamayacağını anlamış olmalıdır. Aslında İran, Azerbaycan ile ilişkilerinde iktisat ve doğal kaynaklar da dâhil olmak üzere farklı kaldıraçlara sahiptir. Azerbaycan ile İran arasında iyi ilişkilerin gelişmesi için yeterli derece karşılıklı menfaat vardır. İlişkilerin iyileşmesine Azerbaycan’dan çok İran’ın ihtiyacı olduğu söylenebilirse de elbette ilişkilerin istikrarlı ve olumlu bir seyir izlemesi Azerbaycan’ın da yararınadır. Ayrıca Kafkasya’dan İran’a kadar inecek olan Kuzey-Güney koridoru projesi kapsamında Rusya’nın büyük bir yükü üstlenmiş olması bölgenin halihazırda parlak olan iktisadi potansiyelinde adeta çığır açacaktır.
Sonuç
Yakın gelecekte Azerbaycan-İran ilişkilerinin görece olumlu seyretmesi ve yine inişli çıkışlı gelişmelere sahne olması mümkündür. Ancak ilişkilerin tekrar uç biçimde gerilmesi çok düşük bir ihtimaldir. Gerginliğin tırmandırılmasının iki ülkenin de menfaatine olmadığı açıktır. Hakeza gerginlik siyasetinin bir tarafın diğerine boyun eğmesi sonucunu getirmeyeceği açıkça anlaşılmış olmalıdır. İktisadi ilişkilerin olumlu seyri iki ülkenin de menfaatinedir ve ilişkiler daha fazla bozulmadıkça önemli bir büyüme sergileyebilir. Son dönemdeki göstergeler ve gündemdeki projeler bu iktisadi potansiyeli açıkça ortaya koymaktadır. Ancak iktisadi boyutun ötesinde belirsizlikler olduğu da söylenebilir.
Azerbaycan-İran ilişkileri ne yönde seyredecektir? Bu bakımdan farklı senaryolar üzerinden yapılacak projeksiyonlar aktörlerin muhtemel tercihlerine dair fikir jimnastiğine el vermektedir.
İki ülke arasında geçmişten gelen karşılıklı güvensizlik kolayca silinip gidecek değildir. Bununla birlikte, yukarıda belirtilen güvenlik kaygılarının önünün alınması mevcut şartlar altında ancak karşılıklı menfaatlere dayanan olumlu ilişkilerle sağlanabilir. İki ülke de birbirine yeterince diş göstermiştir. İki ülke arasında çatışmaya varabilecek bir kriz ise iki tarafın da zararına olacaktır. Ancak uluslararası dengeler bakımından bazı önemli aktörlerin İran karşıtlığının bir sonucu olarak Azerbaycan’ın böylesi bir çatışmadan dolaylı olarak karlı çıkabileceği öne sürülebilirse de ödenecek bedel göreli teveccüh ve kazanımlarla telafi edilebilecek midir?
İran’ın Azerbaycan dışı güvenlik kaygıları da bu bakımdan etkili olabilecektir; Azerbaycan ile kontrol dışına çıkabilecek bir gerginliğin İran’dan çok üçüncü ülkelerin -İran’ın hasımlarının- işine yarayacağını ve İran’ın menfaatlerine zarar vereceğini kestirmesi gerekir. Hakeza İran’ın ambargolar nedeniyle zor şartlar altında oluşturduğu askeri birikimini Azerbaycan ile bir çatışmada israf etmesi İran’ın güvenliği açısından sakıncalıdır. Özlü, yapısal ve temel aykırılıklara dayanan gerginlik ve çekişmelerin bir kalemde tarihin tozlu raflarına kaldırılması gerçekçi olmasa da; iki ülke arasında güven inşası hem bölgede hem de ikili ilişkilerde istikrarın sağlanmasının tek sağduyulu yolu olarak görünmektedir.