Tank ve Diğer Zırhlı Araçlar Arasındaki Taktiksel “Boşluk”
[Bu yazı, zırhlı araçlar ve zırh delici silahlar arasındaki rekabetin geldiği nokta itibarıyla 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ana muharebe tankı ile diğer zırhlı araçlar arasında ortaya çıkan büyük bir boşluk olduğuna dikkat çekerek, zırhlı araçların bugünü ve geleceğine ilişkin bir değerlendirme yazısı olarak kaleme alınmıştır.] Zırhlı araçların savaş sahnesine çıkışından beri zırhlar ile zırh delici silahlar arasında bir rekabet başlamıştır. Daha dayanıklı zırhlar ile daha iyi delen silahlar (ve mühimmatlar) arasındaki yarış ilk örneklerini Birinci Dünya Savaşında vermiştir ve yüz yılı aşkın süredir bu yarış devam etmektedir. Bu yarışın başrol oyuncuları, 21. yüzyılda en dayanıklı zırha sahip araçlar olan ana muharebe tankları ve doğrudan ana muharebe tanklarını imha etmek üzere üretilen tanksavar silahlarıdır.
Ana Muharebe Tankları
Ana muharebe tanklarının (bu noktadan sonra kısaca tank (amt) olarak anılacaktır) gövde ve kulesinin bilhassa ön zırhı tanksavar silahlarının darbelerine dayanmak üzere tasarlanmış olup, ayrıca tankın (amt) pek çok noktasına reaktif zırh veya takviye zırh plakaları eklenmektedir. Böyle bir zırhı taşıyan ve yine eşdeğer bir zırhı bertaraf etmek üzere büyük çaplı bir “top” taşıyan tanklar (amt) ortalama 50 ton veya daha ağır olmaktadır. Karayollarındaki en ağır standart TIR’ların toplam yüklü ağırlığının 44 ton olduğu göz önüne alınırsa, tek bir ana muharebe tankının ne kadar ağır olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu muazzam ağırlık; hareket kabiliyeti, nakliye imkânları, üzerinde seyredilebilecek yol ve köprüler bakımından pek çok sınırlılık anlamına gelmektedir. Tankların (amt) dışına takılan başka koruyucu önlemler de ağırlığı ve hareket kabiliyetini azaltmaktadır. Örneğin roketlerin tanka (amt) veya diğer zırhlı araçlara temas etmeden önce patlamasını veya parçalanmasını sağlamak için araçların hassas noktalarına zincir asılabilmekte veya çelik kafes gibi malzemeler mesafeli olarak (uzatıcı ayaklarla) gerilebilmektedir. Bunların yanında, tankın (amt) ağırlığını azaltıp zırh mukavemetini arttırmak için, zırh olarak artık sertleştirilmiş çelik plakalar yerine katmanlı (kompozit) ve boşluklu malzemeler kullanılabilmektedir.
Tank Dışındaki Zırhlı Araçlar
Tankların (amt) dışında kalan zırhlı araçlar kabaca “hafif zırhlı araçlar” olarak adlandırılabilir. Paletli veya tekerlekli zırhlı araçlar (zırhlı personel taşıyıcı –zpt–, zırhlı muharebe aracı –zma–, taktik tekerlekli zırhlı araç –ttza– vb.) farklı zırh özelliklerine, farklı maksatlara ve kabiliyetlere sahiptir. Dünyada pek çok ülke tarafından bu tarz zırhlı araçlar üretilse de, bunların ancak az bir kısmının gerçek anlamda 21. yüzyıl seviyesinde teknolojik olduğu söylenebilir. Genelde piyade tarafından taşınabilen silahlara (tabanca, piyade tüfeği, makineli tüfek) ve 7,62 mm çapındaki mühimmata tam koruma sağlamaktadır. 12,7 mm ve 14,5 mm çapındaki yeni nesil zırh delici mühimmatlar çoğu zırhlı araç için dayanılmaz güçtedir. Uçaksavarların başlangıç noktası sayılabilecek bu görece küçük çaplı silahlar dünyadaki hafif zırhlı araçların önemli bir kısmını imha edebilecek kabiliyete yeni nesil zırh delici mühimmatlarla sahip olmaktadır. Bu silah ve mühimmatlar hafif zırhlı araç tasarımlarının sınırlarını zorlamakta ve ancak en ağır ve tank standartlarına yakın sınırlı sayıdaki araçlar bunlara karşı koruma vaat edebilmektedir.
Zırhlı Muharebe Araçları
1990’da imzalanmış olan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması 20 mm ve üzeri çapta silah taşıyan zırhlı araçları “zırhlı muharebe aracı” (ZMA) olarak tanımlamaktadır. Fiilen dünyada 20 milimetreden 40 milimetreye kadar çaptaki uçaksavar ve otomatik topları taşıyan pek çok zırhlı araç bulunmaktadır. Başta eski Sovyet ülkeleri envanterinde olmak üzere (BMP-1, BMP-3, BMD-4 gibi) daha büyük çaplı silahlar taşıyan zırhlı araçlar da vardır. 20 mm ve üstü ölçekteki silahların yeni nesil zırh delici mühimmatla kullanıldığında sağladığı zırh delme kabiliyetlerine dair açık kaynaklardaki veriler incelendiğinde ancak tankların ön zırhı tarafından kesin olarak durdurulabileceği anlaşılmaktadır. Böylece, ZMA’ların sahip olduğu toplar bilhassa bin metre altı mesafelerde kendileri için ölümcüldür. Hakeza tanksavar füzesi taşıyan ZMA’lar ana muharebe tanklarını da etkisiz hale getirebilmektedir.
Zırh Delici Silahlara Karşı Dayanıklılık Sorunu
21. yüzyılın ilk çeyreği itibarıyla tanksavar silahları ve zırh delici silahların zırhlı araçlar karşısında göreli bir üstünlüğü olduğu söylenebilir. Ana muharebe tankına dahi gerek olmadan gelişmiş ZMA’lar uygun şartlar altında harp sahasındaki her türlü zırhlı aracı etkisiz hale getirme yeteneklerine sahiptir. Bir tankın ağırlığına ve maliyetine sahip olmayan fakat ZMA’lara mukavemet gösterebilecek zırhlı araçlar hâlihazırda yoktur denilebilir. Tank ve diğer zırhlı araçlar arasında, ZMA toplarına ve eski nesil tanksavar roketlerine karşı tam mukavemete sahip zırhlı araçlar mevcut olmadığından bir boşluk vardır. Bu boşluk karşısında, bir çözüm olarak modern “hafif tanklar” önerilebilirse de, Türkiye’nin Endonezya için tasarlayıp ürettiği FNSS Kaplan’ın da aralarında olduğu ve ancak birkaç ülkenin üretmekte olduğu hafif tankların 20 mm üstü çapta otomatik toplara karşı dayanıklılığı ancak aracın belirli bölgeleri ile sınırlıdır.
Taktiksel Boşluk Nasıl Değerlendirilebilir?
NATO standartlarına göre (STANAG 4569) 5. veya 6. seviye (sırasıyla 25 ve 30 mm zırh delici mermilere karşı) zırh korumasını asgari olarak aracın çoğunluğunda sağlayabilecek, buna rağmen tanklara (amt) göre daha hafif, ucuz ve hareketli olabilecek bir zırhlı araç, yeterli ateş gücüne de sahip olursa taktik olarak mevcut boşluğu doldurabileceği gibi, tanklara yakın hatta alternatif olabilecek potansiyeli de sunabilir.
Tanklar ile diğer zırhlı araçlar arasındaki taktik boşluk için muhtemel bir çözüm, insansız zırhlı araçların ortaya çıkmasıyla doldurulabilir. Halihazırda ABD ve muhtemelen başka ülkeler “insansız” ZMA ve tanklar üretmek konusunda prototip çalışmaları yapmaktadır. Şimdilik uzaktan kumandalı olarak tasarlanan bu silahlar henüz geliştirme aşamasındadır. 2000’li yılların başlarından beri ateş gücüne sahip insansız kara araçları çeşitli prototipler değerlendirilmiştir ve hala yeni tasarımlarla ilgili denemeler yapılmaktadır.
ZMA’ların ötesinde koruma sağlayacak, “hafif/orta tank” olarak sınıflandırılabilecek araçlar İkinci Dünya Savaşında yaygın olarak kullanılsa da, Soğuk Savaşta git gide önemini ve silahlı kuvvetlerde tuttuğu yeri kaybetmiştir. Öyle ki, Soğuk Savaşın ardından hafif tank kavramı pek çok analizci ve karar alıcı tarafından büyük ölçüde anlamsız bir yatırım olarak değerlendirilmiştir. Elbette o dönemde tanksavar füzelerine karşı yeni nesil korunma imkanları (aktif koruma sistemleri) yeni yeni ortaya çıktığından, tanksavar füzesinin baskın olduğu bir çatışmada tank (amt) dışı zırhlı araçların “hayatta kalabilirliği” şüpheli görülmüştür. Ancak günümüzde, tanksavar füzelerine karşı korunma teknolojileri gelişip yaygınlaşırken otomatik toplara karşı da yatırım yapılması anlam kazanmıştır.
Son aylarda yaşanan bir gelişme, tank (amt) ve diğer zırhlı araçlar arasındaki taktiksel boşluğa dikkat çekebilecek niteliktedir. ABD’nin düzenlediği “Seyyar Korumalı Ateş Gücü” (Mobile Protected Firepower) yarışması sonucu General Dynamics Land Systems firmasının geliştirdiği tasarım kabul edilmiş ve imzalanan 1,14 milyar ABD doları değerindeki sözleşme ile ilk aşamada 96 adet “tank” üretileceği 2022 yılı Haziran ayı içinde duyurulmuştur. Henüz resmi adı konulmamış, “hafif veya orta” sınıf olarak değerlendirilebilecek bu tankların ilk tesliminin 2023 yılı içinde gerçekleştirileceği kaydedilmektedir. Böylece, yaklaşık 50 yıldır hafif tanklara tamah etmeyen ABD’nin, resmi olarak tank şeklinde adlandırılmasa da gözlemciler tarafından hafif tank olarak adlandırılan bir sistemi envantere alma kararı dikkat çekicidir. ABD bu silahları tank bulunmayan piyade ve hava indirme birliklerinde ateş destek araçları olarak kullanmayı öngörmektedir. İlk sipariş 96 adet olsa da, bilahare toplamda 500 adedin üstünde araç alınması beklenmektedir. Siparişlerin devamında, teslim alınacak ilk sistemlerin birliklerde denenmesinde alınacak sonuçların göz önünde bulundurulacağı ifade edilmektedir.
Türkiye açısından bakıldığında, açık kaynaklarda yer alan bilgilere göre FNSS üretimi Kaplan zırhlı aracının kulesinin STANAG (4569) beşinci, gövdesinin de dördüncü seviye korumaya sahip olduğu, ancak ilave zırh plakaları ile gövdenin de beşince seviye korumaya sahip olabileceği belirtilmektedir (gövdenin ön zırhının daha yüksek korumaya vaat ettiği de kaydedilmektedir). Hakeza Otokar üretimi Tulpar zırhlı aracının da ilave kompozit zırh ile beraber beşinci seviye korumaya sahip olabildiği ifade edilmektedir. NATO’nun ve Türkiye’nin mevcut zırhlı araç anlayışı ve birlikleri kapsamında bu nitelikte bir aracın kullanımı yer almasa da, adalar gibi ağır tankların naklinin zor olacağı coğrafi şartlarda modern ZMA’larla karşılaşabilecek birliklerin beşinci seviye ve üstü korumaya sahip zırhlı araçlardan istifade etmesi mümkün olabilir. Teknolojik gelişmeler hafif tankların tekrar taktiksel işlev ve avantaja sahip olmasına imkan sağlayacak bir noktaya geldiyse, bu durumu erken teşhis edip değerlendirecek ve uygulamaya geçirecek ülkeler silahlı kuvvetleri için avantaj sağlayacaktır.