Ukrayna-Rusya Savaşının İlk 30 Gününün Ardından Genel Görünüm ve Ateşkes İhtimali
2014’te başlayıp Rusya’nın Ukrayna’ya ait bazı bölgeleri işgalinin ardından durmuş veya duraklamış olan savaş, 24 Şubat 2022’te tekrar başlamış ve 26 Mart 2022 itibarıyla 30. gününü doldurmuştur. Ukrayna-Rusya Savaşı ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali halihazırda hızını kaybetmiş gibi görünmektedir ve iki taraf da ağır kayıplar vermiştir. Rusya’nın saldırısı sonrası kaydettiği ilerleme, yığınak ve kayıplarına nazaran küçük kalmıştır. Bir aylık bir süre iki ülke arasındaki bu ölçekte bir savaş için uzun sayılmasa da, zaman savunan tarafın lehine işlemektedir. Ukrayna direnişi istikrarlı bir şekilde devam ederken, Rusya’nın askeri harekâtının sonuç alıcı hedeflere ulaşma ihtimali git gide azalmaktadır.
İlk 30 Günün Ardından Savaşın Genel Görünümü
2014’te Rusya’nın işgal ettiği alanlar arasında şüphesiz stratejik olarak en önemli bölge Kırım’dı. Karadeniz’deki Rus donanmasının ana üssü olma niteliği taşıyan Azak denizi kıyılarının kayda değer bölümü Kırım’ın işgaline rağmen Ukrayna kontrolünde kalmıştı. Don havzası (Donbas) bölgesinde ele geçirilen iki şehir merkezi ise Rusya sınırına çok yakın olmanın ötesinde büyük bir öneme sahip değildi. Rusya, 2014’te gösterdiği gibi, Ukrayna’ya ve Ukrayna üzerinden Batıya karşı güvenlik kaygılarını kaba kuvvetle çözüme ulaştırma yolunu benimsemişti. Bu bakımdan, Rusya’ya düşman ve NATO ile ittifak arayışında bir Ukrayna’ya karşı yeni bir askeri harekâta girişmesi çok da şaşırtıcı olmadı. Elbette Rusya’nın muhtemel bir saldırısı Ukrayna tarafından da öngörülüyor ve bekleniyordu. Böylece 24 Şubat 2022’de başlayan saldırı bir sürpriz niteliğine sahip değildi.
Rusya, yıllardır hazırlıklarını izlediği Ukrayna’ya karşı kısa sürede sonuç alabileceği bir harekât yapmak ve Ukrayna yönetiminde söz sahibi olmak için Ukrayna’nın başkentini hedef aldı ve buraya kolayca ulaşabilmek için Beyaz Rusya’yı bir sıçrama tahtası olarak kullandı. Aynı zamanda, üçüncü bir ülke üzerinden Ukrayna’nın başkentine yönelik açılan cephe Rusya’ya bir inisiyatif ve baskın etkisi sağlayabilecekti. Ancak Ukrayna’yı destekleyen ülkelerin sağladığı uydu görüntülerine dayanan istihbarat, Beyaz Rusya’da saldırıya hazırlanan Rusya birlikleri ile ilgili olarak Ukrayna’yı uyardı ve bu cephenin sürpriz olma niteliğini azalttı. Beyaz Rusya üzerinden Kiev’e doğru saldıran kuvvetler, Ukrayna’nın komuta kontrol merkezi olan başkent Kiev’de büyük tehdit yaratsa da, takip eden haftalarda Kiev çevresinde başarılı bir direniş sergilenmesi buradaki taarruzun “baskın” olma niteliğini ortadan kaldırdı.
Şehir merkezleri ile küçük bir bölümü 2014’ten beri Rusya işgali altında olan, don havzasının Luhansk ve Donetsk bölgelerinde ve Kırım’dan kuzeye yaptığı harekâtta kısmen başarılı olan Rusya, kendi sınırlarına çok yakın ve önemli bir şehir olan Karkiv’de başarılı olamamıştır. Hakeza Azak denizi kıyılarına hâkim olma hedefi doğrultusunda önem arz eden Mariupol şehrini de kuşatmış fakat ele geçirememiştir. Ayrıca ilerleme kaydettiği bölgelerde de alan hâkimiyeti sağlayamadığı anlaşılmaktadır. Ukrayna’nın gayrı nizami olarak derinlemesine savunma yapması neticesinde Rusya birlikleri ilerleme kaydettiği yerlerde de arkalarında ve ikmal yollarında Ukrayna güçlerinin baskısı ile karşılaşmaktadır.
Harekâtın en önemli boyutlarından olan ikmal konusunda savaşın ilk haftalarında Rusya birliklerinde sıkıntı yaşandığı, buna istinaden yakıtı biten bazı araçların terk edilmek zorunda kalındığına dair görüntüler mevcuttur. İkmalde yaşanan sıkıntının devam edip etmediği kesin olarak belli olmasa da, Rusya ordusunun ikmal bakımından başarısız bir tablo ortaya koyduğu değerlendirilebilir.
Rusya’nın 24 Şubattan itibaren 30 günde ilerleme kaydedebildiği alanların, 2014’te işgal ettiği alanlar hariç olmak üzere, kabaca Ukrayna’nın %10’una tekabül ettiği veya daha az olduğu söylenebilir. Elbette cephe hattına ve cephe gerisinde kurtarılmış bölgeye sahip olmayan Rus güçlerinin kesin olarak hâkim olduğu alan çok düşüktür hatta hiç alan hâkimiyeti olmadığı dahi değerlendirilebilir.
Ukrayna Savunma Bakanlığı tarafından 22 Mart’ta yapılan açıklamada Rusya güçlerinin kayıpları ile ilgili bazı sayılar verilmiştir. Bu verilerin gerçeği kesin olarak yansıtıp yansıtmadığı bilinemese de, internet üzerinden paylaşılan tahrip olmuş Rus teçhizatı dikkate alındığında gerçeğe yakın olduğu değerlendirilebilir. Personel bakımından 15 binden fazla kayıp olduğu ifade edilen açıklamada yer alan uçak, tank, zırhlı araç gibi teçhizat kayıpları çok daha ağır bir tablo çizmektedir. Teçhizat bakımından ortalama bir ülkenin tüm ordusuna denk sayılabilecek bu kayıplar devasa Rusya silahlı kuvvetleri için bile ihmal edilemez bir seviyededir. Ukrayna ordusunda da teçhizat ve personel kayıplarının hatırı sayılır ölçüde olduğu tahmin edilse de, bilhassa teçhizat bakımından Rusya’nın kayıplarına nazaran daha az kayıp verdiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Ukrayna’ya teçhizat desteği veren ülkelerin savaşın başlamasıyla bu desteklerini hızlandırarak sürdürmeleri Ukrayna’nın takviye bakımından kendini güvende hissetmesini sağlamıştır. Aynı zamanda Rusya’nın kayıpları arasında bulunan generaller, Rusya Silahlı Kuvvetlerinin içine düştüğü zaafiyeti göstermektedir.
Rusya kuvvetlerinde Ukrayna’nın derinliğine inildikçe komuta kontrol bakımından güçlükler yaşandığı, buna karşın Ukrayna’nın kullandığı harp sahasından anlık istihbaratın işlendiği (NATO standartlarında olduğu ifade edilen) Delta Sisteminin hasım birliklerin hareketlerinin takibi ile topçular ve İHA’lar tarafından vurulabilmesi bakımından çok yararlı olduğu ifade edilmektedir.
Geniş bir envantere sahip olan Rusya, savaşta kaybettiği teçhizatını kendi mevcutlarından tamamlarken, Ukrayna üçüncü ülkelerin desteğine muhtaçtır. Bu bakımdan, her ne kadar kaynak olarak Ukrayna daha çok seçeneğe sahip olsa da, üçüncü ülkelerle bağlayıcı bir ittifak anlaşması olmayan Ukrayna’nın aldığı desteğin kesintiye uğraması riski her zaman vardır. Bu noktada yerli öz kaynaklara dayanma bakımından Rusya’nın avantajlı olduğu söylenebilir. Öte yandan orta vadede ağır teçhizat kayıplarının yerine konması ihtiyacının yalnızlaşan ve yaptırımlara maruz kalan Rusya’ya büyük bir yük getireceği öngörülebilir.
Savaşın ilk haftasında işgal edilen, Azak denizi kıyısındaki Berdyansk şehrinin limanında 24 Mart tarihinde “Saratov” adlı büyük bir askeri çıkarma gemisinin imha edilip, diğer ikisine de hasar verilmesi sonucu limandaki Rusya askeri gemileri derhal kaçmak zorunda kalmıştır. Limandan ayrılan gemilerden birinin henüz fazla uzaklaşamadan dümeni kilitlenmiş, ayrıca limanın bir kısmında da yangın meydana gelmiştir. Neredeyse 4 haftadır işgal altında olan bir şehirde, böylesine önemli Rus hedeflerine ağır zarar verilmesi, Rusya’nın işgal ettiği alanlarda hâkimiyet sağlamasının güçlüğünü göstermektedir.
Son olarak, savaşın 30. gününe denk gelen 25 Mart’ta Rusya savunma bakanlığından yapılan açıklamada, Ukrayna’daki harekâtın ilk safhasının tamamlandığı, Ukrayna’nın silahlı gücünün büyük ölçüde zayıflatıldığı, artık doğuda Donbas bölgesinin kurtarılmasına odaklanılacağı ifade edilmiştir.
Değerlendirme
Ukrayna Silahlı Kuvvetleri 2014’ten beri böylesi bir çatışmaya odaklanarak hazırlanmıştır. Bu hazırlıklarının ve üçüncü ülkelerden aldığı desteğin neticesinde kalabalık düşman güçlerini yavaşlatma ve durdurma konusunda ilk bir ayda başarılı olarak kazandığı moral Ukrayna’nın savaşma iradesini desteklemektedir.. Kendisinden çok daha büyük bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin amacına ulaşmasını engelleyebildiğini tecrübe eden Ukrayna halkında ve silahlı kuvvetlerinde başarıya olan inanç ve kararlılık pekişmektedir.
Rusya, Beyaz Rusya üzerinden yaptığı manevra ile elde etmeye çalıştığı baskın inisiyatifini kaybettiğinden savaşın seyrinde fark yaratma ve kısa yoldan amacına ulaşma kapasitesini büyük ölçüde kaybetmiştir. Hâlihazırda güç projeksiyonunu arttırarak, yüz binlerce kişiyle kitlesel bir işgal hareketine girişmesi halinde üstünlük sağlayabilir ancak karşısında birkaç milyonluk nüfusa sahip küçük bir ülke olmadığından, iyi teçhiz edilmiş, iyi hazırlanmış ve kararlı bir Ukrayna’yı kaba kuvvetle devirmesi çok da muhtemel görünmemektedir. Karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen Rusya açısından savaşın sona erdirilmesi için asgari bir kazanım olarak Azak denizi kıyılarının ve Don havzasının ele geçirilmesi gerektiği öne sürülebilir. Bu bakımdan Mariupol’daki Ukrayna direnişi Rusya’nın asgari hedeflerine ulaşamaması bakımından çok önemlidir.
Ukrayna yönetimi moral ve üçüncü ülkelerden aldığı destek bakımından hâlihazırda kendinden emin bir şekilde savaşı sürdürmekte, Rusya tarafından yenilgiye uğratılamayacağına inanmaktadır. Bu doğrultuda, ateşkes talebiyle büyük tavizler vermeye zihnen hazır değildir. Rusya ile potansiyel çatışma durumu devam ederken NATO’ya üye olamayacağını anladığından Rusya’nın talepleri doğrultusunda bu konuda garanti vermesi mümkündür.
Rusya açısından bakıldığında, işgal girişiminin başarısızlığını ve haksız taraf olduğunu kabullenip 2014 öncesindeki gibi kendi sınırlarına çekilmesi, tüm bu savaşın sorumluluğunun ve maliyetinin mevcut yönetime yüklenmesini beraberinde getireceğinden siyaseten kabul edilebilir değildir. Bunun yanında, 2014 sınırlarının ötesinde bir alanı koparmadan Rusya’nın bir uzlaşıya razı olması muhtemel değildir. Hâlihazırda Ukrayna’nın savaş gücünü kırdığını ifade eden Rusya’nın, bunun yanında NATO’ya üye olmama garantisini de alırsa, bir toprak kazancı olmaksızın ateşkese razı olup olmayacağını kestirmek güçtür.
Ukrayna’nın en başarılı olduğu senaryoda bile 2014’te işgal edilen alanlardan Rusya’nın atılması kolay veya muhtemel değildir. Ukrayna’nın başarılı bir savunma gerçekleştirmiş olması, Rusya’nın da sekiz yıldır tahkim ettiği bölgelere karşı başarılı bir saldırı gerçekleştirebileceği anlamına gelmemektedir. Saldırı ve savunma farklı kabiliyetlerdir ve Rusya’nın mevcut saldırısında sergilediği yetersizlikler, sekiz yıl önce ele geçirdiği alanları iyi savunamayacağı anlamına gelmemektedir.
Ukrayna’nın 2014’te işgal edilen bölgelerini kurtarmak için bir saldırısı söz konusu olursa, halihazırdaki savaşta Ukrayna’da olan kendi sahasında mücadele avantajının Rusya’ya geçecektir. Zira Rusya’nın 2014’te işgal ettiği alanlarda Rusya’ya müzahir yerli halk vardır ve Ukrayna’yı destekleyen halk bölgeyi büyük ölçüde terk etmiştir. Rusya sınırlarındaki Donbas bölgesinde 2014’te işgal edilen şehir merkezlerinin Rusya anavatanından desteklenmesi ve Kırım’ın da Karadeniz’de Rus deniz üstünlüğünden alınan destek ile savunulması Rusya’nın avantajlı olduğu açılardır.
Rusya, ilerlemesi yavaşlamış olsa bile Ukrayna içindeki askeri harekâtını sürdürebilen bir aktördür. Ukrayna ise, küresel bir güce karşı vatanını savunabildiğini görerek başarıya inanmış bir aktördür. Bu şartlarda devam eden savaşın bir ateşkes ile durması söz konusu olsa bile, bunu bir barış anlaşmasının takip etmesi güç görünmektedir. Zira ateşkesi sağlayacak şartların ve uzlaşının sağlanmasının zor olduğu bir ortamda barış anlaşması için bir temel bulunması çok daha zordur.
Rusya’nın Beyaz Rusya dışındaki askeri müttefiklerinin dahi Rusya’ya destek vermediği bir ortamda dünya kamuoyunda yaygın olarak Rusya’ya karşı ve Ukrayna’nın lehine bir mutabakat oluşmuş olsa da, Rusya’nın bu savaştan bir uzlaşı ile çıkabilmesi için bir yol bulunması da gereklidir. Zira her ne kadar Rusya yönetimi içine düştüğü durumun farkında olsa da Rusya’nın mutlak şekilde gururunun kırılması halinde, dünyanın en büyük iki nükleer gücünden birini köşeye sıkıştırarak küresel istikrarı bozacak şekilde daha geniş bir çatışmanın önü açılabilir.