Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Dünya, Türkiye ve Bölgemizde Su Yeterliliği

Mehmet YALBURDAK
01 Kasım 2024 14:50
A-
A+

Dünya ve Türkiye’de Su Yeterliliği, Küresel Isınma ve Yağışlar

Dünya su varlığının sadece %2,5’i tatlı, %97,5’i tuzlu sulardan oluşmaktadır.

NASA verilerine göre; Küresel yüzey sıcaklığındaki değişimi 1951'den 1980'e kadar uzun vadeli ortalamaya göre Dünya'nın 2023'teki ortalama yüzey sıcaklığı, kayıtların tutulmaya başlandığı 1880'den bu yana kayıtlardaki en yüksek sıcaklık oldu. Genel olarak, Dünya 2023'te 19. yüzyılın ikinci yarısındaki (1850-1900) sanayi öncesi ortalamadan yaklaşık 1,36 santigrat derece daha sıcak olmuştur. Son 10 yıl ise 1850’den beri kayıtlardaki en sıcak yıllardır. Ancak eğer bu ısınma doğal bir döngüden değilde beşeri sebeplerle olmuşsa sera gazı salınımları azaltılarak önüne geçilebilir demektir.

2020 Yılı Dünya Bankası ve FAO verilerine göre yaklaşık 149 milyon km2 olan dünya kara yüzölçümüne ortalama 762 mm yağışla yeryüzümüz karalarına 107 trilyon m3 yağış düşmüştür. Düşen 107 trilyon yağışın buharlaşan, yeraltına sızan ve denizler ve okyanuslara akıp gidenler çıkarıldıktan sonra kalan tatlısu kaynağı miktarı, kişi başına 5.500, toplam 43 trilyon m3, yıllık toplam kullanılan 3,9 trilyon, kişi başına kullanılan ise 498 m3’dür. Görüleceği üzere yeryüzünde kullanılabilir su kaynaklarının sadece %10’u kullanılmaktadır. Diğer taraftan; 1961 yılından 2021 yılına kadar Dünya karalarına düşen yağışlar yaklaşık 5 trilyon m3 azalmıştır.

Birleşmiş Milletler Dünya Su konseyi (UNCWW), Dünya Kaynakları Enstitüsü (IWR) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi kuruluşlar 1950'lerde yalnızca birkaç ülkenin su sorunu bulunduğunu, 1990'larda 300 milyon insanın yaşadığı 26 ülkede susuzluk çekildiğini, 2050 yılında ise dünya nüfusunun 2/3'ünün yaşayacağı 66 ülkede, şiddetli su sıkıntısının görüleceğini belirterek küresel su krizinin işaretlerini vermektedirler.

Son yıllarda; su kirlenmelerindeki artışın durdurulamaması,  nüfus artışı ve küresel ısınma nedeniyle  su sıkıntılarında artış gözlenmektedir. Bu nedenle; su kaynaklarının korunması, verimli, israf etmeden ve sürdürülebilir su yönetimi önemini artırmaktadır.

Su varlığına göre ülkeler sınıflandırıldığında; yılda kişi başına düşen ortalama kullanılabilir su miktarı 1.000 m3'ten az olan ülkeler "su fakiri", 2.000 m3'den az olan ülkeler "su azlığı", 8.000 - 10.000 m3'ten fazla olan ülkeler ise "su zengini" olarak kabul edilmektedir. Buna göre; Dünya; çekilebilir tatlısu verilerine göre 5.500 m3 /kişi ile su zengini denilebilecekken, kullanılan yaklaşık 500 m3/kişi su ile de su fakiri durumundadır.

Dünya nüfusunun yaklaşık % 20'sine karşılık gelen 1,4 milyar insan yeterli içme suyundan yoksun olup, 2,3 milyar kişi sağlıklı suya erişememektedir. Bazı tahminler, 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı ile yüz yüze geleceğini göstermektedir. FAO (Food and Agriculture Organization)’ya göre, 1995 yılında su kıtlığı ve su stresi yaşayan nüfusun dünya nüfusuna oranı sırası ile %29 ve %12 iken, 2025 yılında bu oranlar %34 ve %15’e yükselecektir.

Buna ek olarak, 2050 yılında su sıkıntısı çeken ülkelerin sayısı 54'e, bu şartlarda yaşamak zorunda kalan insanların sayısı 3,76 milyara yükselecektir. Bu durum 2050’de 9,4 milyar olması beklenen dünya nüfusunun % 40'ının su sıkıntısı çekeceği anlamına gelecektir.

İlgili uluslararası kuruluşlara göre; Dünya’nın 1/3’ü artık çok yakın gelecekte su kıtlığından etkilenecektir. Örneğin Afrika ülkelerinde 600 milyon nüfusun temiz suya ulaşamayacağı görülmektedir.

Verilerle Dünya kullanılabilir temiz tatlısu varlığı yıllık kişi başına 5.500 m3 ile yeterli olduğu halde kullanılan miktarın çok yetersiz olduğu ortadadır. Bunun sebebi; başta Afrika, genellikle sıcak iklim kuşağındaki fakir ülkelerde ya suyun yetersiz oluşundan ya da yeteri kadar su varlığı olsa bile fakir ülkelerde temiz suya ulaşım imkanlarının olmayışındandır.

Dünya’da Kabul Edilen Su Durumu Sınırları

Türkiye’de Sıcaklıklar, Yağışlar ve Su Durumu

Dünya Bankası ve Çevre Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı verilerinden yaptığım hesaplara göre ülkemize 2020 yılında kişi başına 5.600 m3, toplam ise 466 milyar m3 yağış yağmış, 28 milyar m3 yeraltından çekilen su ve 7 milyar m3 komşu ülkelerden gelen suyla birlikte kişi başına 6000 m3 toplam ise 501 milyar m3 su varlığımız oluşmuştur. Bu miktarın kişi başına 738 m3 toplam ise 62 milyar m3’ü sanayi, tarım ve kullanma suyu olarak tüketimi olmuş, kalan suyun ise 274 milyar m3’ü buharlaşmakta, 165 milyar m3’ü de denizlere ve komşu ülkelere akıp gitmektedir.

Toplam su varlığımızdan buharlaşan 274 milyar m3 ve kullanılan 62 milyar m3 çıkarılınca komşu ülkelere ve denizlere kişi başına yaklaşık 2.000 m3 ve toplam 165 milyar m3 su varlığımız akıp gittiği ortaya çıkar. Kullanılan toplam 62 milyar m3 ve kişi başına 738 m3 ile Türkiye su kıtlığı yaşayan bir ülke konumundadır. Bunun nedenini özellikle orta doğu ülkelerindeki su tüketimi ve yeterliliği ile birlikte değerlendirdiğimizde ülkemizdeki su konusu daha anlaşılır hale gelecektir. Diğer taraftan su konusu küresel ısınmayla birlikte değerlendirildiğinde; ülkemizde acil olarak su rezervuarlarının artırılması ve havzalar arası su transfer projelerinin ve su kullanımında 3 katı israfa yol açan yüksek basınçlı sulama sistemleri yatırımlarının süratle tamamlanması gerektiği görülmektedir.

Yapılan hesaplamalara göre; ülkemizden komşu ülkelere bırakılacak olan 115 milyar m3 suda çıkarıldıktan sonra toplam kullanılabilir su miktarının 112 milyar m3, kişi başına ise yaklaşık 1400 m3 kullanılabilir tatlı su miktarı dikkate alındığında, su zengini bir ülke olmadığımız anlaşılmaktadır. Aynı zamanda su fakiri sınıfına da girmememizle birlikte, su kaynaklarımızı israf etmeden, planlı şekilde kullanmak mecburiyetinde olduğumuz aşikârdır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na göre sıcaklık doğrudan iklimsel değişimle ilgilidir ve küresel ısınmanın baskılarına göre değişen bir durum göstergesidir. Yüzey hava sıcaklığı, özellikle son yıllarda iklimsel değişiklikle ilgili en net sinyalleri vermektedir. Mutlak sıcaklık değişiklikleri ve değişim oranının her ikisi de iklimsel değişikliğin olası etkilerinin önemli belirleyicileridir. Bunlar, yükselen deniz seviyeleri, seller ve kuraklıklar, biyotadaki ve gıda verimliliğindeki değişikler ve bulaşıcı hastalıklardaki artışları içermektedir.

2022 yılı okyanus ve karaların küresel ortalama sıcaklıkları 14.7 °C ile 1991-2020 ortalaması olan 14.5 °C’nin 0.2 °C üzerinde gerçekleşmiştir. 2022 yılı Türkiye ortalama sıcaklıkları ise 14.5 °C ile 1991–2020 ortalaması olan 13.9 °C’nin 0.6 °C üzerinde gerçekleşmiştir.

Deniz Suyu Sıcaklığı

Atmosferdeki hava olaylarının ve hava kütlelerinin asıl oluşum kaynağı okyanus ve denizlerdir. İklim değişikliğinin en doğru göstergesi deniz suyundaki ısınma ve soğumalardır. Deniz suyunun ısınma ya da soğuması denizlerdeki ekolojik yapıyı değiştirerek pek çok canlıyı etkilediği gibi, denizlerden ekonomik olarak yararlanan önemli bir kesimi de yakından ilgilendirmektedir.

Deniz suyu sıcaklığı, atmosferik ısınma ve soğumalardan hava sıcaklığında olduğu gibi anında etkilenmeyen, karalara göre daha geç ısınıp, geç soğuyan, bu yüzden de sıcaklığı gün içerisinde çok ani değişiklik göstermeyen meteorolojik bir parametredir. Deniz suyu sıcaklığını etkileyen en önemli faktörler, enlem derecesi, tuzluluk oranı, soğuk su akıntıları ve gün içerisinde esen rüzgârın yönüdür.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’de uzun yıllar ortalama deniz suyu sıcaklıklarında az da olsa bir artış eğilimi görülse de küresel ölçekte ısınmadan şu aşamada söz etmek doğru değildir. Bu sürecin izlenebilmesi amacına yönelik olarak Meteoroloji Genel Müdürlüğü tüm kıyılarımızı temsil edecek nitelikte deniz suyu sıcaklığı ölçüm çalışmalarına bütün denizlerimizi kapsayacak şekilde devam etmektedir. Bu sayede denizlerimizle ilgili daha yüksek çözünürlükte bir veri kaynağına sahip olunacaktır.

2022 yılı ortalama deniz suyu sıcaklıkları Akdeniz’de 20,2°C, Ege Denizi’nde 19,6°C, Marmara Denizi’nde 17,8°C ve Karadeniz’de 16,3°C olarak gerçekleşmiştir. 1970–2022 yılları arası denizlerde ölçülen yıllık ortalama deniz suyu sıcaklıkları (°C) olarak aşağıdaki grafiklerde verilmektedir [i].

Yağış

Yağış, hidrolojik döngünün başlıca unsurudur. Yağış rejimindeki değişiklikler kombinasyonu ve hava sıcaklığındaki artışlar, sel ve kuraklık gibi aşırı hidrolojik olaylara neden olabilir. Hidrolojik döngüyle yakından bağlantılı olan bazı sistem ya da sektörler daha yüksek sıcaklıkların kombine etkilerine ve değiştirilen yağış özelliklerine karşı çok duyarlıdır.

Değerlendirme:

Ülkemizin 2022 yılı alansal yağışı 503.8 mm olarak gerçekleşti (1 Ocak-31 Aralık). Türkiye geneli yıllık ortalama alansal yağış miktarı 573.4 mm’dir (1991-2020). Yağışlarda normaline göre 12.1% geçen yıl yağışlarına göre 4.0% azalma meydana geldi.

Uzun yıllar ortalamalarına göre ülkemizde en yüksek yağışlar Doğu Karadeniz Bölgesi Rize ve Artvin kıyılarında 1600 mm üzerinde gerçekleşirken, en düşük yağışlar İç Anadolu’nun orta kesimleri ile Şanlıurfa, Ağrı ve Iğdır çevrelerinde gözlenmektedir.

2008 yılı 1930 yılından günümüze kadar görülen en kurak yıldır (444.9 mm). Ülke genelinde yıllık yağışlar son 3 yıldır normalinin altında seyretmektedir.2022 yılında Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz sahil kesimi ile Antalya’nın doğusu 1000 mm’nin üzerine yağış alırken, Rize ve Artvin çevrelerinde yağışlar 1600 mm’nin üzerine çıkmıştır. Iğdır’ın doğusu ise 200 mm’nin altında yağış almıştır.

İl geneli yağışlarda en az yağış 253.8 mm ile Iğdır’da, en fazla yağış 1624.1 mm ile Rize’de, normaline göre en fazla azalma 34% ile İzmir’de, en fazla artma ise 21.8% ile Samsun’da gerçekleşmiştir.

2022 yılı yağışları, İzmir’in kuzeyi, Bursa, Şanlıurfa ve Mardin çevreleri ile Iğdır Ağrı ve Van’ın doğu kesimlerinde normallerine göre 40%’tan daha fazla azalma, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun ve Mersin’in doğu kesimlerinde 40-60% aralığında artma göstermişti.

1981- 2022 yılları arasında Türkiye geneli için, SPI yöntemi ile yapılan kuraklık analizine göre, bu 42 yıl içinde kurak geçen yıl sayısı 13’dür. 2008 yılı en kurak yıl olup, bu yıl olağanüstü kurak olmuştur. 15 yıl normal ve 14 yıl nemli olarak geçmiştir. 2009 senesi ise en nemli yıl olmuştur ve olağanüstü nemlilik görülmüştür. 2022 yılı ise orta kurak geçmiştir.

 Su Yeterliliği ve Bölge Barışına Etkisi

Bölgemizi su varlığı ve yeterlilikleri açısından değerlendirirken 2020 yılında Dünya Bankası verilerinden faydalanılmıştır. Türkiye, İran, Irak, Suriye, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan ve Yemen’de su varlıkları, paylaşımları ve tüketimleri dikkate alınmıştır.

Sayılan ülkelerde 2020 yılında toplam 328 milyon nüfus yaşamaktadır.  Bölge ülkelerine toplam kişi başına 3.800 m3 yağış düşmüş, buharlaşmalar düşülüp  komşu ülkelerden gelen sınır aşan su miktarları toplandığında toplam 409 milyar m3, kişi başına ise yaklaşık 1.250 m3 su düşmektedir. Aynı yıl bölge ülkelerinde kullanılan toplam su miktarı 256 milyar m3, kişi başına ise 780 m3 su kullanılmaktadır. Ülkemiz halihazırda kişi başına 738 m3 ile sahip olduğu su potansiyelinin çok altında su kullanmakta olup İran ve Irak sırasıyla kişi başına 1.065 ve 1.330 m3 ile aşırı su tüketmekte hatta bölge su varlığı potansiyeline göre israf etmektedirler. Kişi başına Ürdün 86 m3, Yemen 110 m3, İsrail 138 m3, Lübnan 320 m3, Suudi Arabistan 649 m3, Suriye 672 m3 ve Türkiye 738 m3 su kullanımı ile  bölge nüfusunun 780 m3/kişi su kullanımının altında su kullanmaktadırlar.

Sahip olunan su varlığına göre Bölge iklimi dikkate alındığında toplam nüfusa yetecek kadar su varlığı bulunmaktadır. Ancak fazlalık olan bölge/ülkelerden yetersizlik olan bölge/ülkelere su transferi- rezervuarı ve özellikle sulama kullanımında israfı önleyecek yatırımların yapılması şarttır.

Tablodaki ülkelerin ülke su kullanımı verilerinden anlaşılabileceği üzere küresel ısınma devam ederse su yüzünden bölge barışı bozulabilir. Ancak,  Ürdün, Yemen, İsrail ve Lübnan gibi ülkelerde verilere yansımayan fazladan su kullanımı bulunabilir. Bunun sebebi ya ilgili ülkelerde, deniz suyundan tatlı su elde ederek veya su sistemi dışında verilere yansımadan elde edilen kuyu suları gibi suların bulunabileceği tahmin edilebilir.

Ülkemiz; buharlaşmadan sonra kalan 227 milyar m3 su varlığının sadece 62 milyar m3’ünü kullanmakta kalan 165 milyar m3 suyunu tüketimleri dikkate alınarak yaptığım hesaplamaya göre komşu ülkelerden Suriye’ye 7 milyar m3, Irak’a 12 milyar m3 su vermekte kalan 146 milyar m3 ise denizlere veya diğer komşu ülkelere akmaktadır. Bölge barışının su paylaşımından etkilenmemesi  için bu veriler iyi niyetli saha çalışmaları yapacak uzman ekiplerden oluşan komisyonlarca doğrulanmaya muhtaçtır. Uzman ekipler su israfının azaltılması için gerekiyorsa müşterek yatırım projeleri hazırlanmalı ve yatırımların maliyeti sadece menşe ülkeye bırakılmamalı paylaşılmalıdır.

Bu maksatla; bölge ülkeleri arasında su nedeniyle barışın bozulmaması için somut verilere ve bölge ülkeleri topografik şartlarına göre uygun paylaşımda anlaşabilecek uzman kişilerden oluşan bir komisyon kurulup çalışmalar yapması ve bu çalışma sonuçlarına göre uygun paylaşım ve bunun için gerekli yatırımların yapılması gereklidir.