Genel Olarak Verimlilik Kavramı
Genel olarak en kısa ve anlaşılır tarifiyle verimlilik; kişi ve toplumlar için emeğin karşılığının alınması demektir. Emeğinin karşılığını alan kişi ve toplumlar genellikle daha fazla para kazanabilen, daha yüksek statüler ya da başarılar elde edebilen, moral ve motivasyonu yüksek, geleceğe ümitle bakabilen, daha fazla kalkınabilen, zenginleşebilen, vatandaşına ailesine sahip çıkabilen, onları çaresiz bırakmayan, başka kişi ve toplumlara muhtaç olmadan bağımsız yaşayabilen, mutlu kişi ve toplumlardır.
Kişi ve toplumların işlerine duyduğu ilgi ve alaka, işyerinde oluşan çalışmayı motive edici ortam, geliştirilen yöntemler, işgücü memnuniyeti ve mensubiyetini artıran unsurlar, verimliliği azaltıp artırabilecek, birbirini etkileyen unsurları oluştururlar.
Bu itibarla her kişinin, işletme ve toplumun üretimi artırmak için verimlilik kavramının ne anlama geldiğini düşünmeye ve motivasyon ortamını bulup oluşturmaya ihtiyacı vardır.
Günümüz üretiminde verimlilik başarının anahtarıdır. Kavram olarak verimlilik, kaynakların mümkün olan en etkili şekilde kullanılmasıdır. Bir üretim tesisinde bu istenilen başarılı sonuçları elde etmek için zamanı, parayı, insan gücünü, toprağı, suyu, makine, alet, edevat ve araçları mümkün olan en verimli şekilde kullanarak en fazla çıktıyı üretmek anlamına gelir.
Eğitim ve Verimlilik
Beşerî sermayesi (işgücü) daha iyi eğitilmiş işletme ve ülkeler, beşerî sermayesi daha az, ya da daha kalitesiz eğitilmiş olan toplumlara göre daha fazla verimlilikle daha fazla üretim yaparak daha fazla gelir elde ettiği ve daha fazla zengin olduğu, daha kısa zamanda daha fazla kalkındığına dair kanıtlar hepimizin her an görebildiği kanıtlardır.
Bu yadsınacak, görmezden gelinecek bir olgu değildir. Ancak alınan eğitimin veya eğitim sisteminin bu anlamda tartışılması gerektiği de açıktır. Toplumsal veya ferdi manada alınan eğitimin veya topyekûn eğitim sisteminin fertleri veya toplumları başka fertler veya toplumlara göre daha zengin edip daha fazla kalkınmalarını sağlayacak bir içeriğe haiz olması gerektiği de açıktır.
Kısaca; hangi içerik, müfredat veya sistem; kişi ve toplumları diğerlerine kıyasen daha fazla verimli olmalarına, daha çok ve kaliteli üretmelerine, daha zengin olmalarına yol açmaktadır?
Gelişen dijital teknolojinin günümüzde bilgiye ulaşmayı kolaylaştırdığı hepimizin bilgisi dahilindedir. Demek ki verimlilik ve üretimde sorun sadece bilgiye ulaşmakta değil, edinilen veya ulaşılan bilgiyi doğru yorumlama, anlama ve uygulamaya aktarmada yatmaktadır. Bu doğruluğu yakalayabilmek; toplumların genetik veya sosyal yapılarına uygun, baskı yapılmadan, beyinleri yorup usandırmadan, demokratik yöntemlerle eğitilmeleri ile mümkün olabilmektedir.
Eğitimin verimliliği artırmasının temelinde eğitim sisteminin yanında, toplumsal düşünce sistemi, toplumun zihninin karışık, şartlandırılmış olmaması, duru olması yatar. Bu durum o toplumun içinde yaşanılan siyasal, sosyal, kültürel, inanç yapılanmalarıyla da doğrudan ilgilidir. Eğer toplumun içinde yaşadığı oluşmuş kalıplar toplumsal zihinleri bulandırıyor, zihni duruluğu kaybettiriyor, özgür düşünmeyi ve yeni şeyler üretmeyi yok ediyor ya da yasaklıyor ise o toplumları hangi müfredatla veya eğitim sistemiyle nasıl eğitirseniz eğitin kişi ve toplumlar fikir ve olayları doğru algılayıp, doğru yorumlayıp, doğru uygulama veya yaşama kabiliyetine sahip olamayacaklardır. Böylesi toplumların verimlilik ve üretim gücü de diğerlerine göre daha düşük olacaktır. Çünkü zihinleri karmakarışık edilmiş toplumlar sağlıklı düşünmeyi, sorgulamayı, yeni fikirler üretmeyi, seçenekler içinde en faydalısını bulmayı ve bu olumlulukları hayata geçirerek kalkınmayı gerçekleştiremezler.
Ancak görülen her eğitimin aynı atmosferde yaşayan bireyin üretim gücünü artırdığı, bu nedenle de bireysel veya toplumsal seviyede eğitime yatırımın verimli olacağını söylemek yanlış olmaz. Aynı sosyal, siyasal, kültürel ortamda yaşayan insanların doğru ya da yanlış eğitilmişlerinin eğitilmemişlerine göre daha fazla verimli oldukları ve daha fazla ürettiklerini söylemek mümkündür.
Bu noktada toplumlar arası gelişmişlik farklılıklarını uyguladıkları eğitim sistemi, siyasal, sosyal, kültürel, inanç, ekonomik, toplumsal ve genetik yapılarının etkisi olarak algılamakta fayda vardır.
Eğer bir toplumda bu saydığımız kavramlar, toplumun düşünme ve yeni şeyler üretme melekelerini körleştiriyorsa, eğitim; beşerî sermayenin verimlik ve üretimi artırmasına diğer toplumlara göre müspet manada daha az katkı sağlıyordur.
Bir başka açıdan söylenebilecek olan, bir okulu bitirip diploma sahibi olmanın diploma sahibinin teknik yeteneklerini artırdığını söyleyemeyiz. Ancak ücreti daha iyi olan bir işe giriş için bir belge olduğu söylenebilir.
Bildiğimiz bir doğru var ki bazan toplumlarda; siyasi sistem, yanlış ya da doğru inançlar-gelenekler, iktidarlar, toplumsal dostluklar-düşmanlıklar, sözde milli ve manevi değerler, kısaca statükonun korunması için toplumlar eğitimle siyasi yönetimleri tarafından yanlış yönlendirilmekte, özgür ve doğru düşünmelerine engel olunmaktadır. Böylesi eğitimlerin toplumlarda verimlilik ve üretime faydasından çok zararı vardır.
Günümüz dünyasına bakıldığında genellikle özgür, demokratik, sorgulayıcı, itiraz eden, yeniliğe açık, bilimi, teknolojiyi, aklı, mantığı kullanmayı ön plana geçiren, sorumluluk sahibi olmayı, kurallara uyarak yaşamayı, çalışmaya-emeğe saygı göstermeyi, başkalarının hakkını yememeyi, ahlaklı olmayı, yeniliklere açık olmayı, araştırmayı, demokratik denetimi ön plana alan toplumsal yapıya uygun eğitim sistemine sahip toplumlarda beşeri sermaye verimliliği diğerlerine göre çok daha yüksektir.
Eğitim Toplumbilimcisi Herbert Gintis: “Eğitimin temel amacı ve etkisi bilgi düzeyini iyileştirmek değil, hiyerarşik ve bürokratik bir toplumda rol oynayacak diplomalıların görevleri için gerekli davranışları öğretmektir” görüşünü savunmaktadır. Burada Gintis, hiyerarşik yani özgür düşünceye dayalı olmayan statükocu bir toplumda eğitimin temel amacının siyasal veya toplumsal düzeni korumak olduğunu belirtmektedir. Bu nedenle böylesi bir eğitim sisteminin kıyasen verimliliğe ve üretime katkısının çok daha az olacağı açıktır.
Bu konuda bir örnek vermek gerekirse; doğuştan üstün zekalı doğan çocukların oranı belirli toplumlarda eğitim hayatı bittiğinde kat kat artarken, bazı ülkelerde kat kat azalmaktadır. Eğitim sistemi ve amacının önemi burada bile ortaya çıkmaktadır.
Buraya kadar söylediklerimizden hareketle eğitim sistemi; fikir-düşünce, mal ve hizmet üretimini artırıcı mahiyette olmazsa, kişi ve toplumlara teknolojik gelişmeyi takip ettirip, uyum sağlatıp, buna paralel olarak beşerî sermaye-kişi-çalışan verimliliğini ve üretimi artırmıyorsa o sistem liyakate önem vermiyordur ve başka hedefleri vardır. Liyakat dışında çalışacakların seçiminde; meslektaş, aynı okullu, hemşehri, aynı tarikat, aynı dernek, aynı cemaat, aynı mezhep, aynı okul, aynı parti, aynı etnisite ve benzeri başka tercih nedenleri oluşturur. Bu ve benzeri tercihleri ön plana çıkaran toplumlar veya ülkelerin, Dünya ülkeler ailesi içinde saygın bir yeri olmamış veya varsa kaybetmişlerdir.
Benzeri tercihler toplumun gelişmesine mâni olur ve ülke gelişmeyince de başka ülkelere muhtaç ve bağımlı olur. Böylesi sosyal demokratlığın, milliyetçiliğin, dindarlığın ülkeye ve millete faydası olmadığı gibi böylesi tercihlerin sahipleri zamanla kendi savundukları statükoları, sistemleri, dinleri, mezhepleri, tarikatları, milliyetleri veya kısa deyişle iktidarlarını bile koruyamazlar hatta toplumun ve ülkenin de tahrip olup dağılmasına köle olmasına, bağımsızlığını kaybetmesine de sebep olabilirler.
Kısaca toplumsal yapıya ve insan fıtratına uygun eğitim sitemiyle verilen eğitimin gelişmeye katkısının olduğu açıktır. Bu nedenle eğitime harcanan kaynakların israf edilmeden, verimli eğitim sistemi ve tercihlere, ülkenin ekonomik ve toplumsal kalkınmasına katkı sağlayacak yöntemlerle harcanması gerektiği görülmektedir.
Ülkenin makro ekonomik veya eğitim planlamacılarının, eğitim sisteminin ülkede verimlilik ve üretime maksimum katkıyı nasıl sağlayacaklarını iyi hesaplamaları ve ülkenin kıt kaynaklarını çarçur etmeyen eğitim sitemini tercih ederek planlamaları gerekmektedir.
Verimlilik çok kısa tarifle “en az girdi ile kaliteli ve rekabet edebilir en fazla çıktıyı sağlama” diye tarif edilirse eğitimin amacı daha net ortaya çıkmaya başlar.
Bu noktada verimlilik; zamanı iyi değerlendirmek, mevcut sabit sermaye oluşumumuzu, fabrikalarımızı, makinalarımızı, araç-gereç-alet-edevatımızı, paramızı, toprağımızı, suyumuzu, işgücümüzü en çok ve kaliteli çıktıyı elde edebilmek için kullanmaktır.
Bu açıdan ilerde yazacağımız makalelerde de verilerle görüleceği üzere ülkemiz gelişmiş veya hatta bazı gelişmekte olan ülkelere göre maalesef iyi durumda değildir.
Diğer taraftan verimlilik sadece eğitimle de ilgili değildir. Yatırım önceliklerini ve kıt kaynakların yatırım alanları arasında verimliliği en yüksek alanlar arasında uygun dağıtılmasını da gerekli kılar.
Bu anlamda verimlilik; toplam üretimin kaliteli şekilde olabilecek, miktar olarak maksimum seviyeye çıkarılması, bu üretimi gerçekleştirmek için kullanılan kaynakları israf etmemek için girdi miktarının minimuma indirilmesi olarak da tarif edilebilir.
Solow’un yaptığı araştırmaya göre kalkınmanın %87,5’i mevcut sermaye oluşumunu verimli değerlendirmeye %12,5’i ise yeni yatırımlara bağlıdır. Bunun manası mevcut varlıklarını verimli değerlendiremeyen, atıl bırakan ve üretime en yüksek katkıyı sağlayamayacak eğitim sistemine sahip olan işgücünü bu yolla verimsiz kullanan, sabit veya beşeri sermayesini israf eden ülkeler kalkınma yarışında geri kalırlar.
Gelişen teknoloji yıldan yıla daha çok uzman, yani eğitimli işgücünü gerekli kılmaktadır. Aksi halde işgücü yeni gelişmelere ayak uyduramamakta verimsizliğe sebep olmaktadır.
Yeni teknolojilerin eğitimde kullanılmasıyla eğitimin maliyeti azalmakta sürati de artmaktadır. Kısaca teknolojik gelişmeler eğitimi eğitim de yeni teknolojileri etkileyerek eğitimde de ve teknolojide de gelişme hızlanmaktadır.
Eğitimde verimlilik denilince birincisi iç verimlilik; öğrencilerde öğretimin hedeflerinin ne derece başarıldığı, öğrenim süresi boyunca yıl kaybının azlığı veya okulunu zamanında bitiren öğrenci sayısıyla ilgilidir.
Dış verimlilik ise; eğitimin kişi ve toplumsal faydasının ne olduğu ile ilgilidir. Bu iki verimlilik hem eğitim kadrosunu hem öğrenciyi hem de eğitim sistemini ilgilendirir.
Dış verimlilik eğitimin bir ekonominin ihtiyaç duyduğu mühendisi, öğretmeni, pilotu vb. tüm mesleklerdeki işgücünü nitel ve nicel olarak yetiştirebilme oranı o eğitim sisteminin dış verimliliğini gösterir. Ancak bu bakış eğitimin ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel boyutunu dışlamakta eğitimin kapsamını daraltmaktadır diyenler de vardır.
Hedef, başarı, kariyer konularında öğrencilerin verimli ve bilgi sahibi olmaları, ferdi ve toplumsal sorumluluk duygularının başarılı olarak geliştirilmesi için eğitim sisteminin uygun olması, eğitim kadrosunun ise uygun hale getirilmesi şarttır. Bunun sağlanabilmesi, hedeflere ulaşmak ve sürekliliği sağlamak için öğrenci ve eğitim kadrosunun motive edilerek hayatta başarılı olmak için baskı yapılmadan bunun bir zorunluluk olduğu izah edilmelidir.
Eğitim sistemi, hayat boyu başarıya ulaşmak ve bunu hem eğitim hem de iş hayatlarında süreklilik sağlayabilmeleri için günlük hayatı dengeleyici şekilde bir programla koşulların oluşturulmasının gerekli olduğu öğrencilere öğretilmelidir.
Eğitim sisteminin lüzumsuz bilgilerle, zoraki, bıktırıcı, yorucu ve yaratıcı düşünmeyi yok edici, ezbercilikten kurtarıcı ve verimliliği artırıcı hale getirilmesi gereklidir. Bunu başaran ekonomilerde, teknolojik ve dijital dönüşüm programları hazırlayarak bu dönüşümün başarı şansını artıracak hizmet içi ya da işbaşı eğitimi de önemlidir.
Eğitimde verimlilik sağlandıktan sonra işletmelerde de hizmet içi eğitimde neler yapılmalıdır;
-Verimliliği artırıcı motivasyon eğitimleri
-Hedef belirleme eğitimleri
-Çalışanların işyerinde etkinliğini artıracak eğitimler
-İş sürecindeki verimsizliği azaltan kalemlerin ortadan kaldırılması eğitimi
-İşyerinde hedef yükseltmeyi ve verimliliği sağlayıcı eğitimler
-İşletmelerde karlılık ve verimliliğin artırılmasının çalışanlara etkileri eğitimi
-Kaynak israfının minimize edilmesi eğitimi
-Otomasyona uyum için işgücü adaptasyon eğitimi