Zimbabve için 19. yüzyılın sonu, önemli gelişmelerin başlangıç noktasını teşkil ediyor. Ülke, 1980’de tam bağımsızlık kazanarak bugünkü halini almıştır. 32 yıl Mugabe Cumhurbaşkanlığındaki yönetim varlığını sürdürmüştür. Mugabe’nin 2000 yılında toprak reformu programıyla birlikte ülkedeki “beyazların” ellerindeki toprakları, “siyahlara” bırakması istenmiş; bu durum siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan hem ülke içerisinde hem de Zimbabve’nin dış ilişkilerinde sorunlar başlamıştır.
Zimbabve'nin 2000 yılındaki Toprak Reformu Programı, 2001 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin ve 2002 yılında Avrupa Birliği’nin ekonomik ve ticari yaptırımlar uygulamasına neden olmuştur, bu da Zimbabve ekonomisini büyük oranda dışa kapalı hale getirmiştir.
A.B., 2014 yılında yaptırımlarının çoğunu kaldırsa da siyasi yaptırımlar halen devam ediyor. Söz konusu yaptırımlar içerisinde Kıdemli Hükümet yetkilileri, ülkenin savunma sanayisi, şirketler için seyahat yasakları ve varlık dondurmaları yer alıyor. Her ne kadar bu yaptırımların birkaç kişiyle sınırlı olduğu iddia edilse de, gerçek şu ki, beyan edilen ve açıklanmayan yaptırımlar ülke ekonomisinde oldukça hissedilir etkiler bırakıyor.
Tablo 1: Zimbabve Ekonomik Göstergeler
Kaynak: IMF, Ekim 2019
Ekonomik yapısına baktığımızda, özellikle 2000 yılı sonrasında ülke ekonomisinin kötü bir dönemden geçtiğini söyleyebiliriz. Ekonomi, 2008 yılına kadar negatif büyürken 2009 yılında %7, 2010 yılında ise %14 civarında büyüme kaydedilmiş. 2019 yılına kadar da azalarak da olsa pozitif bir büyüme söz konusu. Enflasyon rakamları oldukça yüksek iken kişi başına düşen gelir düşük seviyelerdedir.
Verilere baktığımız zaman kırılgan bir yapı gözlemliyoruz. Bunun başlıca nedenleri de siyasi belirsizlik, sürdürülemeyen dış borç yükü, likidite zorlukları, eski teknoloji ve makinelerle faaliyet gösteren sektörler, altyapı eksiklikleri, kuraklık ile yetersiz enerji ve su arzıdır.
2000 yılındaki Toprak reformuyla tarım alanlarının daralması, ülkeye döviz kazandıran ve istihdam yaratan başlıca sektör olan tarım sektörünü de olumsuz yönde etkilemiş ve Zimbabve’yi net tarım ithalatçısı bir ülke haline getirmiştir. Bunun sonucunda oluşan bütçe açığını kapatmak amacıyla Zimbabve Merkez Bankası’nın para basma yoluna gitmesi, ülkeyi hiperenflasyonist bir ortama sürükleyerek 2008 yılında ekonominin dibe vurmasında etkin rol oynamıştır. Enflasyonun %230 milyon olmasının ardından, ülke kendi para birimini terk ederek 2009 yılının başlarında Dolarizasyona gidilmiş ve ülkede resmi işlemlerde ABD Doları, Güney Afrika Rand’ı ve Botsvana Pula’sının kullanımına izin verilmiştir. Bu durum bir nebze de olsa ekonomide toparlanma sürecinin başlamasını sağlamıştır. Nitekim 2010 ve 2011 yıllarında ekonomi hızla büyümüş, ancak 2012 yılında kuraklığın da etkisi ile büyüme hızı yavaşlamıştır.
Dış Ticaret
İhracatında Başlıca Ülkeler (% pay)
Kaynak: ITC Trademap
Zimbabve’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler Güney Afrika Cumhuriyeti (%51.5 pay), BAE (%181. pay), Mozambik (%14.7 pay), Zambiya (%9.7 pay) ve Belçika’dır (%1.6 pay)
İthalatında Başlıca Ülkeler (% pay)
Kaynak: ITC Trademap
Zimbabve’nin ithalatında Güney Afrika Cumhuriyeti %39,3 pay ile yine ilk sırada yer alırken; Singapur (%21,7), Çin (%5,7), Birleşik Krallık (%3,6) ve Japonya (%3,4) ülkenin diğer önemli tedarikçileridir.
Yaptırımların Ekonomi Üzerindeki Etkileri
Yaptırımlar, genel olarak Zimbabve ekonomisinin tamamı üzerinde olumsuz etkilere yol açmıştır. Örneğin çok sayıda sivil toplum kuruluşu (STK) ve uluslararası iş birliği ortağı yaptırımların başlamasıyla birlikte ülkedeki operasyonlarını durdurmuştur, çalışanlar işten çıkartılmış, eğitim sektörüne katkı sağlamak amacıyla tahsis edilen fonlar dahi geri çekilmiştir.
Kredilere Erişim/ Ödemeler Desteğinin Kaybolması
Zimbave’nin uluslararası kredi piyasalarına erişimini engellemiş, dolayısı ile ödemeler dengesinde bozulmalar meydana gelerek dış borçları birikmiştir. Ülkenin uluslararası finansal risk profilinin artmasıyla birlikte ise kredi değerliliği oldukça kötüleşti. Bunun ardından ülke 1998 yılından itibaren Afrika Kalkınma Bankası'ndan, 1999'dan itibaren Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) ve 2001'den itibaren Dünya Bankası'ndan destek alamamış, sonuç olarak, ülkenin dış ödeme borçları birikmiş ve 1999'da 109 milyon ABD dolarından 2017'de 5.4 milyar ABD dolarına yükselmiştir.
Yaptırımlar öncesi, Zimbabve şirketlerine borç girişi 1980’de 134 milyon ABD dolarından 1990’larda 480 milyon ABD dolarına yükselmiş ancak 2000 ve 2008 arasında ortalama 80 milyon ABD dolarına düşmüştür.
Ayrıca, Zimbabve ithalatçılarından peşin ödeme yapmaları istenmekte ve bu durum özel sektör nakit akışlarında ciddi bir sıkıntıya neden olmaktadır. Dış bütçe desteğinin azalması nedeniyle, Zimbabve'nin bütçe açığı büyük ölçüde yüksek enflasyonu tetikleyen iç borçlanma ile finanse edilmiştir.
Uzun Vadeli Sermayede Sürdürülebilir Düşüş
Uzun vadeli sermaye girişlerinde süregelen düşüş, ülkenin istihdam seviyesinde ve halka temel mal ve hizmetler sağlama kabiliyetinde ve dolayısıyla yaşam standartlarında düşüşe yol açmıştır. Bu durum ise ülkenin nitelikli iş gücünde büyük ölçekli göçlere sebep olmuştur (Rakamın 3,5 milyon Zimbabveli olduğu tahmin ediliyor).
Ayrıca Zimbabve’deki çeşitli bankalara ABD tarafından yaptırımlar ihlal edildi gerekçesiyle milyon dolarlık para cezaları uygulanmıştır.
Yatırım ve Büyüme Üzerindeki Etkisi
Doğrudan Yabancı Yatırım ülkenin ekonomik büyümesini ve istihdam yaratılmasını teşvik eder. Ayrıca ülkenin ödeme pozisyonu dengesini de olumlu yönde etkiler. Yaptırımlarla gelen olumsuz algı, ülkeye DYY girişlerini de olumsuz etkilemiştir. Doğrudan yabancı sermaye girişi 1980'lerde yılda ortalama 8 milyon ABD dolarından 1990'larda ortalama 95 milyon ABD dolarına yükselmiştir, ancak 2000'den sonra yılda 20 milyon ABD dolarına düşmüştür.
Ekonomik serbestlik endeksine göre Zimbabve, dünyada 180 ülke arasında 175. Sırada yer almakta, küresel rekabetçilik açısından dünyadaki 137 ülke arasında Zimbabve 124. sırada yer almakta ve İş yapma kolaylığı açısından Zimbabve, dünyada 190 ülke arasında 159. sırada yer almaktadır.
İmalat Sektörü Üzerindeki Etkisi
İmalat sektöründe şirketlerin kapatılmasından dolayı büyük işten çıkarmalar olmuştur. Dolayısıyla kayıt dışı sektörde çalışan insan sayısında önemli ölçüde artış olmuş bu durum da hükümetin gelir tabanını vergi kaybıyla etkilemiştir.
Tarım Sektörü Üzerindeki Etkisi
Zimbabve ekonomisinin bel kemiğini oluşturan tarımdır. Nüfusun yüzde 60'ından fazlasına istihdam ve gelir sağlarken, imalat sektörünün ihtiyaç duyduğu hammaddelerin %60'ını ve toplam ihracat kazancının %40'ını yine tarım sektörü sağlıyor. Ayrıca GSYİH’nın da %20’sini yine bu sektör oluşturuyor. Yaptırımlar, tarımsal verim düşüklüğü nedeniyle ne yazık ki hane halkının geçim koşullarını etkilemiştir.
Zimbabve, gelişmiş bir girdi desteği, üretim ve işleme endüstrisine sahip iken yatırım eksikliği ve kredi limitleri bu sektörlerin işlevini zayıflatmıştır. Zimbabve'nin bölgesel ve uluslararası pazarda rekabetçi olmasını sağlayacak girdilerin yüksek maliyetlere çıkmasına yol açmıştır. Zimbave AB ve ABD gibi bazı önemli uluslararası pazarlarını kaybetmiş, yeni pazarlara erişimi de kısıtlanmıştır. Rekabete gücü oldukça azalmıştır.
Enerji Sektörü Üzerindeki Etkisi
Uluslararası yatırımcılar, bu sektöre yatırım yapmak için ön koşul olarak devlet güvencesi talep ederken, altyapı gelişimi için kredilerde yüksek faiz oranları talep etmektedirler. Bu durum sermaye projelerinin uygulama oranını olumsuz yönde etkileyerek, kısıtlanmış ve güvenilmez enerji altyapısı, güvensiz güç kaynağı ve rekabetsiz sanayilerin oluşmasına neden olmuş ve elektrik kesintileri, tarım, imalat ve enerji gibi diğer sektörleri de etkilemiştir.
Sonuç olarak, yaptırımlar, ülkenin gelirlerinde ve ulusal para biriminde değer kaybına neden olarak yüksek enflasyon ve işsizlikle sonuçlanmıştır. Bu durum, insanların genel refahlarının bozulmasına ve temel gıda ve sağlık gibi standart bir yaşamın gerekliliklerine erişme yeteneklerinin azalmasına neden olmuştur.
Zimbabve, yaptırımların olumsuz etkileri nedeniyle hedeflerin çoğunu yerine getirmede de başarısız olmuştur. Örneğin, bölge için ortalama enflasyon oranı 2002’de %29’dan 2012’de %7.7’ye düşerken, IMF tarafından yayınlanan verilere göre Zimbabve’de Ağustos ayında yıllık enflasyon %300’dür. Bu rakam Venezuela’dan sonra dünyadaki en yüksek enflasyon oranıdır. Enflasyondaki artışın ardından bu yıl elektriğe %320 oranında zam yapılmıştır. Bunun dışında ülkedeki işsizlik oranının %90 civarında olduğu söylenmektedir. Sonuç olarak yaptırımlarla birlikte Zimbabve 2000 yılından bu yana 40 milyar doların üzerinde gelir kaybetmiştir.
Genel olarak baktığımızda, yaptırımlarla birlikte Zimbabve hükümeti finansal yükümlülüklerini yerine getirme konusunda zorlanmakta, bu durum kadınları, çocukları, yaşlıları ve engelli vatandaşları olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla yaptırımlar, marjinal ve savunmasız insanları, bahsedilen hedeflerden çok daha fazla etkiler hale gelmiştir. Bu nedenle Zimbabve hükümeti ülke içerisinde oluşabilecek çatışmaları önlemek ve Zimbabve’nin bir an önce refah düzeyinin artırılması adına yaptırımların ivedilikle kaldırılmasını talep etmektedir.