Milli Güvenliğe Yönelik Tehditler, Tehditlere Karşı Koyma Süreçleri, Risk Yönetimi ve Kriz Yönetimi
Bu yazı 16/02/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
*İlyas Süpürgeci/ Araştırmacı Yazar
Riskler ve Risk Yönetimi nedir? Risk yönetimi mi öncelikli olmalıdır, kriz yönetimi mi öncelikli olmalıdır? Kriz yönetimi risk yönetiminin yerine geçebilir mi?
Konu hakkında bilgi sahibi olanlar bu soruları çok saçma bulabilir ve haklı da olabilirler. Fakat toplumun bütünü olarak, akademik seviyede eğitim almış farklı alanlardaki uzman gruplar olarak ve merkezi idarede ve/veya yerel idarelerde üst seviyede görevli kişiler olarak, Risk Yönetimi ve Kriz Yönetimi konularının içeriğini ve birbiriyle ilişkisini acaba kaç kişi biliyor? Bu konuda bilgi sahibi olanlardan acaba kaç kişi bunu teorik boyuttan uygulama boyutuna geçirebilecek yeterliliktedir? Peki, gerekli yeterliliğe sahip olan yöneticilerden acaba kaç kişi kendi görev ve sorumluluk alanında Risk Yönetimi ve Kriz Yönetimi süreçlerini işletiyor ve bu yeteneği değişen koşullara göre güncelleyip koruyabiliyor?
Yukarıdaki çok önemli sorulardan daha düşündürücü olan soru ise şudur: Planlama yeteneği yeterince gelişmemiş bir toplum için Risk Yönetiminin ne kadar anlamı olabilir?
Çıplak ve acı gerçeği anlamaya yardımcı olabilecek cevap ise şudur: Bu tür toplumlarda Risklerin neler olduğu ve Risk Yönetiminin ne olduğu bilinmez ve/veya bilenler de uygulamaz. Risk Yönetimi süreçleriyle mevcut riskler asgari seviyeye indirilmez. Bu nedenle farklı alanlarda sürekli krizler ortaya çıkar. Kriz yönetiminin ne olduğunu ise gerektiği gibi çok az kişi bilir. Tüm toplumlarda kriz yönetimi kâğıt üstünde planlanmış olsa dahi, değişen koşullara göre planların güncel tutulduğunu ve kriz yönetimini uygulama yeteneğinin sürekli korunduğunu söylemek pek mümkün değildir.
Milli Güvenliğe yönelik tehditler ve bu tehditleri karşılamak veya savmak ile Risk Yönetimi ve Kriz Yönetimi konularını birbiriyle karıştırmamak gerekir: Risk Yönetimi farklı süreçlerin her biri için ve her bir sürecin farklı aşamaları için planlama safhasında uygulanması gereken metodolojik bir yaklaşımdır. Değişen koşullara ve değişen etkenlere göre süreçlere ait planların güncellenmesi aşamalarında da Risk Yönetimi metodolojisi uygulanır. Risk yönetimi ile farklı süreçlerin başarıyla işletilmesini ve hedeflere ulaşılmasını engelleyebilecek veya aksatabilecek etkenlerin neler olabileceğinin araştırılması, tespit edilenlerin engelleyici olmaktan çıkarılacak şekilde çözüme kavuşturulması ve tamamen ortadan kaldırılamayan engelleyici ve/veya aksatıcı etkenlerin süreç üzerindeki olumsuz tesirlerinin azaltılması maksadıyla tedbirler geliştirilmesi sağlanır.
Kriz Yönetimi ise Tehditlere Karşı Mücadele veya Tehdidi Savma maksatlı farklı süreçlerin planlanması safhasında uygulanan Risk Yönetimi ile tespit edilen, fakat tamamen yok edilmesi mümkün olamayan, sürecin başarısını önemli ölçüde zedeleyebilecek bir gelişmenin vuku bulması (krizin yaşanması) halinde meydana gelebilecek kayıpları azaltmak için uygulamaya konulan bir eylem planıdır. Bazı hallerde öngörülemeyen veya tespit edilemeyen risklerin (gelişmelerin) vuku bulması nedeniyle de kriz yaşanabilir. Böyle bir durum bir yönüyle Risk Yönetimindeki başarısızlığa da işaret edebilir. Bu durumda ise Kriz Yönetimi uygulamasına rağmen kayıplar arzu edilen ölçüde azaltılamayabilir.
Risk Yönetimindeki başarı liyakat, bilimsel ve teknolojik kapasite, toplam kalite, farklı disiplinlerarası müşterek çalışma ve eşgüdüm, göreve adanmışlık ve hukuk devleti gibi önemli faktörlere bağlıdır.
Sonuç olarak:
-Milli güvenliğe yönelik tehditlerin neler olduğu gerektiği gibi ortaya konulamadığı,
-Tehditlerle mücadele etmek maksadıyla yapılan, farklı süreçlerle ilgili planlama safhasında, Risk Yönetiminin gerektiği gibi uygulanmaması halinde,
-Öngörülen risklerden ortadan kaldırılması mümkün olamayanlarla ilgili olarak, bunların vuku bulması (kriz) halinde uygulanacak eylem planlarının (kriz yönetimi) yetersiz olması ve/veya uygulama yeteneğinin sürekli korunmaması halinde ödenecek bedel çok ağır olabilir.
Milli Güvenliğe yönelik tehditlerin ortaya konulması, Risk Yönetimi ve Kriz Yönetiminde gösterilen zaaf bir devletin Başarısız Devlet (devlet olmanın gereklerini yerine getirme yeteneğini kaybetmiş devlet) durumuna sürüklenmesine neden olabilir. Tehditler, Riskler ve Krizlerin sayısı ve sıklığı ne kadar azaltılırsa; bir devletin ve/veya milletin dayanıklılığı o kadar artmış ve korunmuş olacaktır.
Milli Güvenliğe yönelik tehditlerin sayısında ve türlerinde bir artış trendinin yaşandığı günümüzde yukarıda çok özet olarak sunulmaya çalışılan içerik bağlamında; bir zihniyet devriminin yapılması ve hayatın her alanında yetenek kazanılması için ülke çapında ve uluslararası düzeyde çalışmalar yapılması aciliyeti vardır.
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya