Mithat IŞIK
Tüm YazılarıSoğuk Savaş’ın bitmesi ile birlikte “medeniyetler çatışması” yeni bir tanım elde ediyordu. Batılı düşünür ve liderler eski düşmanları komünizmi uğurlarken yeni düşman olarak yarattıkları “KÜRESEL TERÖRİZM”e hoş geldin diyorlardı. Emperyalizme her dönem bir şeytan lazım olmuştur. Anlaşılan o ki, batı şeytansız yapamıyor. Yeni şeytanı da KÜRESEL TERÖRİZM olmuştu. Peter Waldman 3 Şubat 2004 tarihinde The Wall Street Journal’da şunları yazmıştı;
“Bernard Lewis, Müslüman dünyasının sıkıntılarına koyduğu teşhis ve Ortadoğu’da demokrasiyi yerleştirmek amacı ile ABD’nin askeri müdahale yapma çağrısı, ABD’nin dış politikasında elli yıl içinde en cesur değişimi yapmasını sağladı. Waldman bu değişimin devlet katındaki adının, “LEWİS DOKTRİNİ” olarak adlandırıldığına işaret ediyor.
Lewis açıkçası Müslümanların batılı hayat tarzına ilgisizliklerinden bahsediyor. “Müslümanları batılı hayat tarzına alıştırmalıyız” diyor. Daha açıkçası Lewis, “Müslümanlar bize benzemeli” demek istiyor. BOP için Lewis Doktrini’ni hayata geçirme şeklidir diyebiliriz. ABD ve Batı için yeni şeytan KÜRESEL TERÖR formatlı İslam’dır. Sözün kısası BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ diye sunulan ve projenin kapsama alanına zoraki çoğulcu rejim şırıngalamak hedefi ve imajı güden BOP Yeni Dünya Düzenine yönelik STRATEJİK bir savaştır. IRAK’ın harap ettikten sonra çoğulcu rejim adına 30 Ocak 2004’te yapıldığı varsayılan seçim, bir komedi ve trajedidir. Bu seçimde oyu verene değil, oy’u sayana baktığımızda içerisinde komediyi ve trajediyi birlikte görürüz. Dün bölgede diktatörleri ve tarikatları destekleyenlerin bugün demokrasi oyununu oynadıklarını görürüz. ABD’nin BOP’u uygulama alanına baktığımızda İslam coğrafyasının sınırlarını görürüz. ABD bu ülkelere demokrasiyi getireceğini söylüyor. İktisadi kalkınmanın olmadığı, insanların kültür ve eğitim seviyelerinin düşük olduğu bir toplumda demokrasinin işlemeyeceğini ABD’de biliyor. BOP kapsamındaki ülkelerin hiçbiri (İsrail hariç) ekonomik gelişimini tamamlamamıştır. BOP kapsamındaki ülkelere demokrasi getirme sözü, bir kandırmacadır. BOP Projesinin sınırları HİNDİSTAN ve CEBELİTARIK arasındaki bölgedir. Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi Kuzey Afrika’dan İRAN Körfezi’ni de kapsayacak şekilde PAKİSTAN’a, FİLİSTİN’e, ORTA ASYA’ya ve KAFKASLAR’a uzanan bölgedir. Bu bölgede ARAP ÜLKELERİ, İSRAİL, PAKİSTAN, BANGLADEŞ, AFGANİSTAN, İRAN, ERMENİSTAN, AZERBAYCAN, GÜRCİSTAN ve TÜRKİYE yer almaktadır. Büyük Ortadoğu Bölgesi’nin yüzölçümü yaklaşık 12 milyon metrekare, nüfusu ise 800 milyona yakındır. ABD 1998’de BAŞKAN Clinton Dönemi’nde 21.Yüzyılı şekillendirme adı altında yeni bir STRATEJİK YAKLAŞIM geliştirmiştir. Bu yaklaşımın amacı, DÜNYAYI ABD’nin milli çıkarları doğrultusunda şekillendirmektir.11 Eylül 2001 saldırılarından sonra ABD’nin AFGANİTSAN ve 2003 yılında IRAK’a müdahalesi ve işgali bu stratejinin ilk adımı olmuştur.
Bu stratejik yaklaşım ve ABD’nin çıkarları ve hayat sahası, ABD’nin sınırları dışına taşmıştır.
Başkan GEORGE BUSH’a göre okyanuslar artık ABD’yi savunmaya yetmemektedir. Bu yaklaşımla ORTADOĞU, ORTA ASYA, HAZAR BÖLGESİ, GÜNEY DOĞU ASYA, ABD’nin yeni hayat sahası olarak görülmektedir. ABD’nin 11 Eylül 2001’den itibaren uygulamaya koyduğu projenin adına BOP denmiştir. ABD’nin etki ve ilgi alanlarının sınırları genişlemiştir. Günümüzde ABD stratejik bakışla Ortadoğu’yu MERKEZ HAREKÂT ALANI olarak tanımlamıştır. CENTCOM olarak isimlendirdiği ve bölgede teşkil ettiği komutanlığın sorumluluk alanı ORTADOĞU ve AFRİKA’dır.
BOP Projesinin ana hedefleri şu şekilde sunulmuştur;
George W. Bush’un ikinci seçimi kazanmasından sonra Dışişleri Bakanlığı’na atanan BUSH’un danışmanı Condoleezza Rice, BOP’un dünya kamuoyuna FAS’tan ÇİN sınırına kadar 22 ülkenin siyasi ve ekonomik coğrafyasının değiştirilmesi olarak sunulmuştur. Nitekim Eylül 2010 tarhinden itibaren ARAP BAHARI adı altında dış destekli halk ayaklanmaları ile diktatörler devrilmiştir.
Aslında BOP’un gerçek hedefleri şunlardır;
Netice olarak BOP’un bölge ülkelerine demokrasiyi getirmesi bir aldatmacadır ve operasyonel bir slogandır. Gerçek amaç ABD’nin petrol ve petrol yollarını kontrol altına alarak başka ülkelerin kullanmasını önlemektir. Esas amacı ise İsrail’in varlığını korumaktır. Ancak İsrail ne zamana kadar ABD’nin güvencesinde varlığını devam ettirecektir. ABD’de bir imparatorluktur ve bir gün hayatiyetini tamamlayacaktır. Bir kısım İsraillilerde bu korku vardır ve ABD’ye bu kadar bağlı olmanın uzun vadede risklerinin olduğu dillendirilmektedir. İsrail vatandaşlarında bu korku olduğu sürece İsrail’in nüfusu gelecekte belki de azalmaya gidecektir. İsrail’in huzur içerisinde olması için bölge ülkeleri ile BARIŞ içerisinde yaşamayı kabullenmesi en doğru hareket tarzıdır. İSRAİL’in güvenliği için gelecekteki en büyük garanti TÜRKİYE ile olan dostluk ve işbirliğidir diye değerlendiriyorum.
Mithat IŞIK
Güncel Yazıları
Mavi Vatan 2025 Tatbikatı
14 Ocak 2025
Trump ve 2025
10 Ocak 2025
Terör ve ABD
06 Ocak 2025
Kanlı Noel 21 Aralık 1963
25 Aralık 2024
Yorgun Ülke Suriye
18 Aralık 2024
Suriye'de Umudun İnşası
13 Aralık 2024
Suriye'de Yeni Dönem
10 Aralık 2024
Suriye, Suriye Halkınındır
05 Aralık 2024
ABD'de Üç Ayaklı Sistem Bitecek mi?
27 Kasım 2024
Trump'ın Stratejisi Ne Olacak?
20 Kasım 2024
ABD'de Belirsiz 4 Yıl
14 Kasım 2024
Esad Gerçeği Gör
06 Kasım 2024
Parolamız: Zoru Başarırız, İmkansız Biraz Zaman Alır
29 Ekim 2024
ABD Kıbrıs’a Yerleşiyor
11 Ekim 2024
İsrail İran’a Saldırabilir mi?
07 Ekim 2024