Türkiye IRAK Sınırı çok dağaltılı ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. TÜRKİYE-IRAK Sınırı CİZRE’ nin hemen doğusundan başlayıp CUDİ Dağında SİYAH KAYA karakolunun bulunduğu burundan itibaren İRAN Sınırına kadar dağların zirvelerini takip ederek devam eder. Bu dağlık ve engebelik arazinin IRAK tarafının kontrolü devamlı sorun oluşturmuştur. Bunun sebebi de: Bu dağlık arazinin IRAK tarafında kalan kısmını kontrol edecek bir otoritenin olmamasıdır. Bu bölge IRAK-İRAN Savaşının başlangıcından itibaren Saddam tarafından boşaltılmıştır.
1978 yılından itibaren bölge adeta sahipsizdir. Türkiye-IRAK Sınırı 1’ nci Körfez Savaşından sonra Barzaninin kontrolüne bırakılmıştır. Barzani bu dağlık araziyi hiçbir zaman kontrol edememiştir. Barzani düz alandaki ZAHO- BATUFA- BEGOVA- KANİMASİ uzanımındaki kasaba ve köyleri kısmen kontrol edebilmiş, hatta bu kasaba ve köyleri birbirine bağlayan yolların dahi güvenliğini tam sağlayamamıştır. Bu nedenle PKK terör örgütü sınırımıza yakın kampları ve bunların güneye doğru METİNA Dağına kadar olan hattını rahatlıkla kullanmıştır. Sınırımıza en yakın kamplar batıdan doğuya doğru; SINAT- HAFTANİN- PİRBEZA Kamplarıdır. Örgütün barındığı bu kamplar bizim sınırımızda ŞIRNAK- ŞENOBA- GÜLYAZI- ULUDERE- ÜZÜMLÜ karakolu uzanımı hattının güneyinde bulundukları için bu kamplardan sızan teröristler bu bölgede bulunan Askeri kanallarımıza ve üs bölgelerimize ve bölgede yaşayan sivil halka zaman zaman zaiyat verdirmiştir. Bu kampların Türkiye içerisindeki devamında CUDİ DAĞI- GABAR DAĞI- BESLERDERELER BÖLGESİ- KAVAL ve KATO DAĞI bloğunun bulunduğu arazi kesimidir. IRAK Sınırı içerisindeki kontrolsüz bu bölge ÇUKURCA’ nın güneyidir. Yani ZAP Nehrinin batısından ZAHO’ ya kadar olan bölgedir. Türkiye pkk terör örgütünün bu bölgedeki etkinliği yok etmek ve SINAT- HAFTANİN- PİRBEZA kamplarını kullanmasını önlemek için 1996 yılında IRAK topraklarında bazı bölgelerde 8 km, bazı bölgelerde bazı bölgelerde 15 km derinlikte üs bölgeleri oluşturdu. Böylece terör örgütünün bu bölgeler ile ZAP- METİNA- GARA DAĞI bölgesindeki üsleri ile irtibatını kesti. Bu üs bölgelerinde TSK unsurları ile Barzani peşmergeleri birlikte görev yapmaya başladı. Peşmergeler TSK personelinin emrinde hareket etti. Halen faaliyette olan üs bölgeleri ZAHO- BATUFA- BEGOVA- KANİMASİ üsleridir. Bu tedbirler alınınca örgüt militanları ZAP suyunun doğusuna AVAŞİN- BASYAN- HAKURK kamplarına çekildiler. Türkiye PKK’ nın METİNA ve GARA Dağında bulunmasını önlemek için ZAHO Boğazı- DUHOK- AMEDİYA bölgelerinde de üs merkezleri oluşturdu. Böylece örgütün METİNA Dağından GARA Dağına geçiş bölgelerini de kısmen kapatmış oldu. METİNA’ dan Gara Dağına geçiş için üç önemli boğaz; ŞİNCİ, DEROLA VE SULAV boğazlarını kapattı. Örgüt METİNA ve GARA Dağını rahat kullanamaz hale geldi. Bu arada TÜRKİYE, METİNE Dağının batısında bulunan BAMARNİ Havaalanının bulunduğu bölgeye bir Tank Taburu konuşlandırdı. Böylece ÇUKURCA-CİZRE uzanım hattının IRAK topraklarında yaklaşık 15 km derinlikte oluşturduğu güvenli bölge ile sınırımızı uzak mesafeden emniyete almış oldu. ÇUKURCA’ nın batısında ÜZÜMLÜ GÜMRÜK KAPISI’ nı açtı. Üzümlü ile AMEDİYA arasında stabilize bir yol inşa etti. Bu yolun bir kısmını TÜRKİYE bir kısmını IBKY yaptı. Ağırlıklı olarak AMEDİYA ve köyleri, BATUFA- BEGOVA Köyleri ve Kanimasi köyleri bu gümrük kapısından sınır ticareti yapmaya başladı. Aynı şekilde GÜLYAZI Köyünün bulunduğu yerde de bir gümrük kapısının açılmasının kaçakçılığı önleyeceği yönünde o dönemde 1997-2000 yıllarında teklifler yapıldı. Nitekim daha sonra kaçakçılık yapan GÜLYAZI köylüleri yanlış bir istihbarat nedeni ile uçaklarımız tarafından vuruldu.
Gülyazıdan ZAHO- BATUFA- BEGOVA kasabalarına ulaşan patika yollar mevcuttur. Bu yolların ıslah edilmesi ile ve GÜLYAZI GÜMRÜK KAPISI açılabilir. Böylece kaçakçılık önlenir. Yasal bir sınır ticareti başlar. ZAP Suyunun Batısında yapılan ve terör örgütünün faaliyetlerini büyük ölçüde önleyen bu güvenli bölge şimdi ZAP Nehrinin doğusundan Sidekan- AVAŞİN- BASYAN- HAKURK- HACIÜMRAN KUZEYİ- RANYA- KALADİRA- KANDİL DAĞI hattında oluşturulmak isteniyor. Oluşturulacak bu hattın bir kısmı HACIÜMRAN KAZASI’ na kadar olan bölge BARZANİ’ nin kontrolünde. HACIÜMRAN’ dan sonra RANYA- KALADİZA- KANDİL arası Talabani’ nin kontrolü altında. Bu hat her ikisinin de bölgesinden geçiyor. Oluşturulacak olan GÜVENLİ bölgeye giriş DERECİK’ ten olacak. DERECİK’ ten geçen bu yol halen yaz aylarında araçların geçişine müsait ancak kışın kullanılması için Islah edlimesi gerekir. Derecik’ ten giriş yapılınca bu yolun devamında DİYANA Kasabası var. Güneye doğru devam eden yol DİYANA’ dan itibaren Asfalt olup HALİFAN- HARİR- ŞAKLAVA- ERBİLE- KERKÜKE ulaşır; HARİR’ den batıya devam ederseniz AKRA- DUHOK- ZAHO- HABUR GÜMRÜK KAPISI- SİLOPİ’ ye ulaşır. HALİFAN’ dan itibaren KURAK Dağının güneyindeki boğazı takip eden yol Süleymaniye ile RANYA arasındaki bölgeye ulaşır. Ancak bu yol bir kısım geçit ve gediklerden geçer. Bu yol operasyondan önce RANYA’da yığınaklama yapılacaksa kullanılabilir ancak mesafe uzar. TÜRKİYE-DERECİK-SİDEKAN-AVAŞİN-BASYAN-HAKURK-HACIÜMRAN KUZEYİ-RANYA-KALADİZA-KANDİL Hattı ile TÜRKİYE SINIRI arasında bir güvenli bölge oluşturmak istiyor. Bu mesafe yaklaşık 100-100 km’dir. KUZEY IRAK’TAKİ iki kürt grubunun bölgeleri içerisindedir. DERECİK’TEN-HACIÜMRAN’A kadar BARZANİ’nin kontrolünde HACIÜMRAN KUZEYDOĞUSUNDAN KANDİL’E kadar TALABANİ’nin kontrol ettiği bölgeden geçiyor. KANDİL DAĞI Talabani güçlerinin kontrol ettiği bölgededir.
Kandil’e giden bu yolun açılmasını TALABANİ 1997-2000 yıllarında çok istemiştir. Sebebi TALABANİ ve BARZANİ HABUR GÜMRÜK KAPISI’nın gelirlerinin paylaşılmasında anlaşamamalarıydı. HABUR Gelirlerinden BARZANİ’nin TALABANİ’ye pay vermesi gerekiyordu. Başlangıçta 1994 yılına kadar BARZANİ Habur’un gelirlerinden TALABANİ’ye pay verdi. Daha sonra vermemeye başladı. TALABANİ buna itiraz etti. BARZANİ zenginleşiyor, zenginleştikçe güçleniyor. PEŞMERGELERİNE modern silahlar alıyordu. Aradaki güç dengesi BARZANİ lehine TALABANİ’nin aleyhine değişiyordu. BARZANİ 1993 yılından itibaren TÜRKİYE ile ilişkilerini geliştirmiştir. Bu durum TALABANİ’yi rahatsız ediyordu. BARZANİ’nin hem Türkiye ile hem de Habur sınır kapısından İran ile ticareti vardı. HACIÜMRAN Sınır kapısından TALABANİ’nin yalnız İRAN ile sınırı vardı ve ticareti sadece İran’laydı. TALABANİ-BARZANİ arasında 1995 yılından önce çok sık çatışmalar oluyordu. Muazzam bir güç ve otorite savaşı vardı. BARZANİ TÜRKİYE’nin desteğini aldığı için TALABANİ’ye karşı daima üstünlük sağlıyordu. TALABANİ, “Ben kendimi Türkiye’ye anlatamıyorum” diye zaman zaman yaptığımız toplantılarda sıkıntısını dile getiriyordu. 1998 yılında TALABANİ-PKK ile Ekim ayında BARZANİ’ye saldırdı. BARZANİ güçleri HACIÜMRAN’ ı ve HARİR DAĞI’ nı terk etti. SEFİN DAĞI’nın da büyük bir kısmını terk etti. TALABANİ HACIÜMRAN- SEFİN DAĞI- Erbil’ in doğusundaki köyleri içine alacak şekilde geniş bir araziyi ele geçirdi. Dolayısıyla TALABANİ ve BARZANİ arasındaki ateşkes hattı bozuldu. Bu hattı kontrol eden ateş izleme gücü Erbil’ e çekildi. BARZANİ, TÜRKİYE’ den yardım istedi. Zamanın asayiş komutanı benim alayımın emrine 2 tank taburu vererek BARZANİ’ ye yardım etmemi emretti. Ben o dönemde 1’ nci Özel Kuvvetler Alay Komutanı idim. Benim 2 taburum peşmergeler ile birlikte ZAHO- KANİMASİ hattı ile DUHOK- AMEDİYA hattında görev yapıyordu. Ben 1 özel kuvvet taburu ve 2 tank taburu ile BARZANİ’ ye yardıma gittim. Talabani güçlerini taarruz ile ateş izleme hattının doğusuna sürdük. TALABANİ- BARZANİ arasındaki hattı yeniden tesis ettik. TALABANİ çok zaiyat verdi. BARZANİ biraz daha güçlendi bize daha da yakınlaştı. Bizim Pkk’ ya karşı IRAK’ ta METİNA- GARA- ZAP- SİNAT- HAFTANİN’ de yaptığımız operasyonlarda onlarca peşmergesini emrimize verdi.
TALABANİ hatasını anladı TÜRKİYE’ ye danışmadan Türkiye’ nin bilgisi olmadan BARZANİ’ ye saldırmasının büyük hata olduğunu kabul etti. Bunu daha sonra yaptığımız görüşmelerde hep dile getirdi. 1997 yılından itibaren TALABANİ ile Süleymaniye’ de zaman zaman toplantılar yapıldı. 1996 yılında Süleymaniye’ de bizim bir üs bölgemiz vardı. Bu üs bölgesinde 2 özel kuvvet timi görev yapıyordu. Süleymaniye’ de ve KİFRİ’ de ITC’ nin yani IRAK Türkmen cephesinin büroları ve radyoları vardı. Ayrıca uydu üzerinden yayın yapan televizyonları da mevcuttu. TALABANİ BÖLGESİ’ nde Türkmenlerin mevcudu az idi. Ancak üzerlerinde herhangi bir baskı yoktu. Aynı dönemde Erbil’ de yaşayan Türkmenler üzerinde BARZANİ’ nin büyük bir baskısı mevcuttu. TALABANİ ile yapılan görüşmelerden sonra TALABANİ, Pkk’ ya karşı bizimle operasyon yapmayı kabul etti. 1997-1998 yıllarında KANDİL’ e yapılacak hava harekatından önce bizim özel timlerimiz KANDİL Dağı’ ndaki hedeflerin koordinatlarını almak için zaman zaman Kandil Dağı’ na sızmalar yapıyordu.
Benim özel kuvvetler alay komutanı olduğum dönemde SÜLEYMANİYE-RANYA- HACI ÜMRAN- RANYA- KANDİL DAĞI güzergahını kullarak bu sızmaları yapıyorduk. KANDİL DAĞI’nın eteklerine kadar TALABANİ’nin peşmergeleri bizimle birlikte gelerek yol emniyeti alıyorlardı. Bizim bölgedeki varlığımız ve desteğimiz TALABANİ’nin de bölgedeki etkinliğini artırdı. PKK, RANYA ve KALADİZA’nın köylerini boşaltarak KANDİL Dağı içlerine doğru çekildi. TALABANİ’nin TÜRKİYE’ye yakınlaşması ile TALABANİ ile PKK’nın ilişkisi bozuldu. TALABANİ PKK’nın hedefi olmaya başladı. TALABANİ’ye bağlı PEŞMERGELER, RANYA Kırsalı ve KANDİL DAĞI eteklerinde PKK ile çatışmaya başladılar. Ben 2000 yılında IRAK’TA bulunan tüm unsurların sorumlusu olarak göreve başlayınca karargahımız BARZANİ’nin Karargahı ile birlikte SELAHATTİN(SARIRAŞTA)’de idi. Biz BARZANİ ile birlikte PKK’ya karşı yaptığımız operasyonları TALABANİ ile de RANYA-KALADİZA-KANDİL BÖLGESİ’nde de yapmak istiyorduk. Gerekli ateş desteğini top, havan, uçak, helikopter desteğini verdiğimiz taktirde TALABANİ KANDİL Bölgesi’ne operasyon yapmayı kabul etti. 2000 yılının Haziran ayında TALABANİ ile yazlık sarayının bulunduğu KALAÇOLAN’da bir toplantı yaptık. Bu toplantıda TALABANİ kendisinin bölgede yalnız kaldığını, Türkiye ile sınırı olmadığı için İran’a mahkum olduğunu, yeterli ağır silahı olmadığı için PKK ile etkili bir mücadele edemediğini söyledi. TALABANİ, Türkiye’nin BARZANİ’ye verdiği desteği kendisine de verirse PKK ile BARZANİ’den daha etkili mücadele edeceğini ifade etti. Ben kendisine bölgesindeki PKK varlığını anlatınca zaman zaman hata ettiğini kabul etti. Kendisinin, Sosyal Demokratlığı’ndan bölgesindeki TÜRKMENLERE hiçbir baskı olmadığını BARZANİ’nin Türkmenlere yaptığı baskıları anlattı. “Bana izin verin siz BARZANİ’ye yardım etmeyin. Ben Barzani’ye saldırayım. RANYA-KALADİZA-HACIÜMRAN-HAKURK-SİDEKAN-ŞEMDİNLİ-DERECİK hattını ele geçireyim, Türkiye ile sınır komşusu olayım. İRAN’a mahkum olmaktan kurtulayım. İşte o zaman PKK bu bölgede barınamaz. Ben PKK’nın bu bölgede barınmasına müsaade etmem” dedi. Şu anda açılmak istenen güzergah 2000 yılında açılmak istenen güzergahtı. TALABANİ’nin bu teklifi o dönemde BARZANİ ile olan ilişkilerimiz sebebiyle itibar görmedi. Ancak TALABANİ’nin KANDİL’e yapacağı operasyona destek vermek için topçu ve havan ateş destek unsurları RANYA yakınındaki ÇAVAGURNA’ya taşındı. Burada bir üs bölgesi oluşturuldu. TALABANİ Peşmergeleri KANDİL DAĞI eteklerindeki köylerden PKK’yı temizledi. Ancak Kandil’e etkili bir operasyon yapılamadı. Çünkü İran böyle bir operasyona yeterli desteği vermedi. Hatta PKK’nın KANDİL DAĞI’nın İran tarafına geçişine göz yumdu. KANDİL’E OPERASYONLAR zaman zaman etkili hava taarruzları ile, zaman zaman da TALABANİ Güçleri ile icra edildi. Türkiye RANYA Bölgesi’ne tam yerleşmeye başlamıştı ki ABD ‘nin 2.Körfez Harekatı başladı. Daha sonra Süleymaniye’de ÇUVAL OLAYI, ABD’nin Irak’ın kuzeyindeki operasyonlarımızı engellemesi ile KANDİL PKK’nın yerleşik ANA ÜS MERKEZİ haline geldi. Amerika’nın 2.Körfez Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine düzenlediği gerek kara gerekse hava operasyonlarını engellemesi Türkiye sınırının tamamında sadece Barzani’nin egemen olması, TALABANİ’NİN güçsüz kalması dolayısıyla PKK’nın Kandil’den itibaren HAKURK-AVAŞİN-BASYAN-PİRVELA-HAFTANİN-SİNAT gibi sınırımıza yakın kamplarda daha rahat hareket etmesini sağladı. Bu kamplarda Türkiye’ nin baskısı ve tehtidine maruz kalmayan PKK ZAP- METİNA- GARA Dağı’ na yerleşti. KANDİL ile MAHMUR kampı arasındaki güzergahı hiçbir tehtide maruz kalmadan kullanma imkanına kavuştu. Türkiye bu dönemde IRAK’ ın kuzeyine sadece 2012’ nin kış aylarında bir operasyon icraa etti. Bu operasyon da kısa sürede ABD’ nin baskısı ile sonlandırıldı. KANDİL DAĞI ile MAHMUR kampı arasında rahat hareket etme imkanına kavuşan Pkk terör örgütü SİNCAR bölgesi ile ilgilenmeye başladı. Böylece Pkk terör örgütü IRAK’ ta BARZANİ ve TALABANİ’ nin kontrolündeki bölgenin tamamında faaliyet gösterdi. ERBİL ve KERKÜK’ te bürolar açtı SURİYE’ de PYD/YPG ile daha fazla ilgilenerek SURİYE’ de etki ve ilgi alanını arttırdı. Pkk’ nın KANDİL’ den başlayan etki alanı SİNCAR- AYN-EL ARAP(KOBANİ)- AFRİN’ e kadar uzandı. Bu plan ABD’ nin Türkiye’ yi kontrol etme, zayıflatma, IRAK ve SURİYE’ yi bölme planının uygulamaya konmasından başka birşey değildi. Bu plan Türkiye tarafından engellenmiştir. Bu planın yok edilmesinin en önemli şartlarından birisi MERKEZİ IRAK Hükümeti’ nin güçlenmesi ve ordusunu güçlendirip TÜRKİYE Sınırını kontrol etmesidir. Bu gerçekleşmediği takdirde DERECİK- SİDEKAN- HACIÜMRAN- RANYA- KANDİL hattını BARZANİ ve TALABANİ’ nin birlikte kontrol etmesinin sağlanması veya TALABANİ, BARZANİ GÜÇLERİNDEN hangisi kontrol edecekse güçlü bir şekilde onun desteklenmesi gerekir. Diğer bir seçenek ise Merkezi IRAK Hükümeti’ nin sınırlarını kontrol edecek güce kavuşana kadar yeterli bir güç ile bölgede ZAP’ ın batısında olduğu gibi üs bölgeleri oluşturularak destek verilmesidir.
28.06.2018