ABD ve Türkiye çok açık olarak Suriye’de örtülü bir savaş halindedir. 2000’li yılların başından bu yana çeşitli safhalardan geçerek devam eden Ortadoğu sorunu bir Suriye – Irak sorunu değildir. Bu sorunun temelinde İran, İsrail, Arap dünyasındaki sorunlar vardır. ABD için birinci öncelik İsrail’in güvenliğidir. Bunun için Ortadoğu’da İsrail’e tehdit oluşturacak ülkelerin bölünerek küçültülmesi gereklidir. Ortadoğu sorunu içerisinde İran ve Arap dünyası arasındaki mezhep kavgaları, milliyetçiliğe dayalı politikalar, IŞİD, El Kaide, El Nusra, Hizbullah gibi örgütleri ve bunların faaliyetlerini kapsayan bir sorundur.
ABD ve İsrail tarafından “terörist örgütler” olarak gösterilen, Mısır’da seçim kazanmış Müslüman Kardeşler, Filistin’de HAMAS gibi siyasi yapılar da Ortadoğu’da ABD ve İsrail’in hedefleri arasındadır. ABD ve İsrail’in Ortadoğu konusundaki politikaları ve oluşturmaya çalıştıkları devletimsi terörist yapılar ülkemizi ve ulusal çıkarlarımızı birinci derecede ilgilendiriyor ve tehdit ediyor.
Bugün Ortadoğu’daki problemin arkasındaki esas etkeni bundan 15 yıl önce dönemin ABD Başkanı George Bush’un dışişleri bakanı Condoleezza Rice açıklamıştı. Rice, Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) tanıtırken şöyle diyordu: “Bu proje ile Ortadoğu’da sadece rejimler değişmeyecek, 22 ülkenin sınırlarının ve haritalarının da değişecek.” Bu ülkelerden ilk hedef olarak Irak seçilmişti. Bu nedenle, 2003 yılında Irak işgal edildi. Bu işgal ile ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından yüzbinlerce Iraklı Müslüman öldürüldü ve halen de ölümler devam ediyor. Yine yüzbinlerce insan evlerinden ve yurtlarından göç etmek zorunda kaldı. Saddam Hüseyin oyunun dışına atıldı. Böylece Irak, İsrail için tehdit olmaktan çıkarıldı ve bölündü. Şu anda ikiye bölünmüş olan Irak daha da bölünüp küçülebilir. Çünkü Irak’ta halen etnik ve mezhepsel problemler açık ve örtülü olarak devam ediyor.
ŞİMDİ SIRA SURİYE’DE
Irak’ın işgalinden ve parçalanmasından sonra sıra Suriye’ye geldi. 15 Mart 2011’de Dera kentinde başlayan eylemler Cuma namazından sonra ülkenin diğer bölgelerine sıçradı. Kentlerdeki eylemler sırasında halka karşı uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Silahsız insanlar öldürüldü. Bu ölümlerle ilgili olarak değişik yorumlar yapıldı. Eylemlerin olduğu günlerde Suriye’de birçok ülkenin gizli servis elemanları da kendi rollerini oynuyorlardı. Buradaki insanlar, keskin nişancıların açtığı ateşle öldürülmüştü. Bu durum bize gizli servis elemanları ve onların emrinde olanların neler yaptıklarının ipuçlarını veriyordu. Suriye’de oluşan bu kaos ortamından ve çatışmalardan ölümden kaçan ilk grup insanlar Türkiye sınırına doğru akın akın gelmeye başladılar.
Bütün bu olaylar olurken ABD başkanı, Esad’ın görevden alınmasını istiyordu. Erdoğan - Esad arasındaki dostluk da artık son bulmuştu. Suriye’de muhaliflerle rejim arasında devam eden çatışmalarda saflar da yavaş yavaş belli olmaya başlamıştı. Zaman içerisinde saflar şöyle oluşmuştu: ABD, Avrupa, Türkiye ve Muhalifler bir tarafta, Rejim Güçleri, Rusya, İran, Çin diğer tarafta yerlerini almışlardı. Rejim muhaliflerine en büyük destek ABD, İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’dan geliyordu. Zaman içerisinde ABD’nin PKK/PYD/YPG desteği açığa çıkınca Türkiye ile ABD arasında örtülü savaş da başlamış oldu. Türkiye, Rusya, İran ve bir kısım muhalifler şimdi aynı tarafta yerlerini aldı.
RUSYA
Suriye konusu Rusya için hayati önem taşıyordu. Ticari ilişkilerin yanında Rusya’nın özlemini duyduğu Akdeniz’e yerleşmesi için önemli bir fırsat yaratıyordu. Rusya yıllardır Akdeniz’de söz sahibi olma politikasını Suriye’de elde ettiği TARTUS üssü ile gerçekleştiriyordu. ABD’nin Ortadoğu’nun değişik ülkelerinde 25’ten fazla üssü bulunuyordu. Buna karşı, Rusya’nın elde ettiği tek üs olan Tartus’u terk etmesini düşünmek hayalcilik demektir. Rusya Suriye savaşında gerek hava kuvvetleri gerekse füzeleri ile Esad güçlerine destek vererek Esad’ın iktidarda kalmasını sağlıyor, Suriye’nin geleceğinde etkili bir aktör haline geliyordu. Türkiye ile Rusya arasındaki işbirliği şu an için uyumlu bir şekilde devam ediyor ancak Ortadoğu’nun kaygan zemininde ne zamana kadar devam edebilir? Bunu zaman gösterecek.
İRAN
İran Suriye’de sadece mezhepsel sebeplerle değil kendi ulusal çıkarlarını ve kendi öz savunması için bulunuyor. Ayrıca İran, ABD, İsrail, Suudi Arabistan ittifakını dengelemek için Suriye’de bulunuyor. ABD’nin İran’a karşı yürüttüğü ekonomik yaptırımlar, İran’ın İsrail, Suudi Arabistan ile çevrelenmek istenmesi Çin ve Rusya’yı da dikkatli davranmaya itiyordu. Ortadoğu’da şu anda tam anlamı ile bir stratejik savaş devam ediyor. Süper güçler ABD, Rusya tam anlamı ile savaşın içinde Çin ise gerektiğinde gücünü göstermek istiyor. Bölgedeki tarihsel bağları Türkiye’yi daha avantajlı kılıyor. İngiltere, Almanya, Fransa zaman zaman ABD’nin yanında kimi zamanlarda tarafsız bir görüntü vermeye çalışıyorlar.
TÜRKİYE’NİN DURUMU
Yukarıda belirttiğimiz gibi krizin başlangıcında Esad ile olan yakın işbirliğini terk ederek Suriye’nin karşısında yer aldı. Zaman içerisinde ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) maskesi altında PKK/YPG/ ve PYD’den bir terör ordusu oluşturması ve Türkiye’nin güney sınırları boyunca bir terör koridoru oluşturma girişimleri karşısında ABD ile Türkiye’nin safları ayrıldı. Tehlikenin büyüklüğünü ABD’nin niyet ve maksadını anlayan Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı’nı icra ederek oluşturulmak istenen bu terör koridorunu Fırat Nehri’nde durdurdu. Fırat’ın Batısını Membiç hariç denetim altına aldı. ABD’nin Membiç’te sözünü tutmaması açık ve gizliden Afrin’deki PKK/YPG terör örgütünü desteklemeye başlaması karşısında Türkiye Rusya’nın da desteğini alarak Afrin Harekatı’nı icra ederek PKK/YPG/PYD terör örgütünü büyük kayıplar verdirerek buradan da çıkardı. Rusya, İran, Türkiye’nin Soçi’de aldıkları kararlarla İdlib’de de güvenli bölge oluşturma çabaları ve başarıları ABD’nin Fırat’ın doğusunda devletimsi bir terörist yapısı oluşturma hamlelerini açığa çıkardı. Türkiye Rusya ile işbirliğini arttırdı. S-400 füzeleri için anlaşma yaparak hava savunma sistemini güçlendirme hamlesini yaptı.
ABD- TÜRKİYE “STRATEJİK ORTAKLIK” MASALI
ABD ve Türkiye’nin Ortadoğu’daki politikaları örtüşmüyor Türkiye, ABD’nin güney sınırları boyunca oluşturmaya çalıştığı terör koridorunu ve devletimsi terörist yapılanmaları ulusal çıkarlarına aykırı buluyor ve buna karşı çıkıyor. ABD, Fırat’ın doğusunda PKK/YPG/PYD terörist yapı ile sıkı işbirliği ve çalışma içerisindedir. ABD artık bu işbirliğini açıktan yapıyor. Sınırlarımız boyunca Doğudan Batıya Akdeniz’e açılan bu koridora bir kısım dünya basını “Kürt koridoru,” “İsrail koridoru” diyor; ancak Türkiye için bu koridor bir terör koridorudur. ABD, YPG/PYD’yi terör örgüt olarak görmüyor. Bu terör örgütüne yaklaşık 25 bin TIR ve kargo uçağı dolusu mühimmat ve silah vermiş bulunuyor. Hala daha yüzlerce TIR ile de zırhlı araç ve teçhizat gönderiyor. ABD bu terör örgütünü “yerel ortak” olarak görmeye devam ediyor. Kamışlı’dan başlayarak sınırımız boyunca gözetleme kuleleri kuruluyor. ABD, bu kulelerle kimi kime karşı gözetleyecek? ABD askerleri ile terör örgütü mensupları bir arada aynı masada pozlar veriyorlar. Şunu açık ve net olarak söylemeliyim ki Türkiye ile ABD Suriye’de örtülü bir savaş halindeler..
Bütün bu değerlendirmeler ışığında Fırat’ın doğusu için planlarımızı hazırlamalıyız ve uygulamaya Süleyman Şah türbesini esas yerine taşıyarak başlamalıyız. ABD’nin Suriye’den çekilme hamlesini çok iyi okumalıyız. Çekileceği yer ABD değil Erbil’dir. Erbil Fırat’a çok mu IRAK yoksa çekilmemiş kadar yakın mı? Bu nasıl bir çekilme? Bu çekilme de Mümbiç’ten PKK/YPG/PYD’yi çıkaracağım demesi gibi bir masal ve oyalama mı? Türkiye yeni bir durumla karşı karşıyadır ve bu durumu iyi okumalıdır. Rusya – İran – Türkiye üçlüsü, Astana kararlarına Şam’ı nasıl ve hangi şartlarda ikna edebiliriz konusunu değerlendirerek bunu çok iyi analiz etmeli, yeni hareket tarzları üretmeli.
Bölgede cetvelle çizilmiş sınırların yanında kalplerle çizilmiş sınırlar da var. Bu sınırı kalplerden silmek mümkün mü, ne dersiniz?
08.01.2019