Mohammad YOUSEF
Tüm Yazılarıİşgalci Güçlerin Başbakanı Benjamin Netanyahu yaptığı açıklamada, İsrail’in içindeki Filistinli protestoculara karşı; yer değiştirme, apartheid ve idari gözaltı uygulayacağını söyledi. Bu aşamada bazı konuların açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. İdari gözaltı nedir ve uluslararası hukuk ışığında kullanım kapsamı nedir? İsrail idari tutuklamayı nasıl Filistin halkını karşı bastırma ve terörize etme aracına dönüştürmüştür?
İdari gözaltı nedir ve uluslararası hukuk ışığında kullanım kapsamı nedir
İdari gözaltı, bir kişinin herhangi bir suçlama veya yargılama olmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakıldığı bir prosedürdür.
Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, idari gözaltının, işgal yetkililerinin ancak siviller için ve o anda veya gelecekte işgal gücünün güvenliğine gerçek bir tehdit oluşturması durumunda başvurabilecekleri, istisnai bir önlem olduğunu açıklığa kavuşturmaktadır. Sözleşmenin 78. Maddesinde belirtildiği gibi, güvenlik nedenleri zorunluluk karşısında olmalıdır.
İsrail'in idari gözaltı politikası
İsrail işgal güçleri, Filistinli sivillere karşı idari gözaltı uygulamasını, 1945 tarihli Olağanüstü Hal kanunun 111. Maddesine, 1651 Askeri Düzeninin 285. maddesine ve YASA DIŞI Savaşçı (UNLAWFUL COMBATANT LAW) kanununa dayalı olarak yasallaştırmıştır.
Ne yazık ki, idari gözaltı politikası, İsrail işgal güçleri tarafından büyük ölçekte sistematik olarak ve her yıl yüzlerce Filistinli sivile karşı toplu cezalandırma biçimi olarak uygulanmaktadır. İsrail işgal güçleri, 1967'den bu yana 24.000, 2000 ile 2020 yılları arasında ise 50.000'den fazla idari gözaltı kararı çıkarmıştır. 1989'daki ilk İntifada idari tutukluların sayısı 1700 tutukluya ulaşmıştı. 2003 yılındaki ikinci İntifada da ise idari tutukluların sayısı 1140 olmuştur.
İsrail idari gözaltı politikasından kaynaklanan ihlaller
İsrail'in Filistinlilere karşı yürüttüğü idari gözaltı politikası, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi gibi birçok uluslararası anlaşmayı hiçe saymakta ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan birçok insan hakkını ihlal etmektedir.
İsrail, uluslararası hukuk tarafından belirlenen katı parametreleri ihlal edecek şekilde rutin olarak idari gözaltına başvurmaktadır. Bunu gerçekleştirmek için İsrail, 1948'deki başlangıcından bu yana, idari gözetim kullanımını haklı göstermeye yetecek kadar sürekli olağanüstü hal altında olduğunu iddia etmektedir.
Buna ek olarak, idari gözetim sıklıkla - uluslararası hukuka doğrudan aykırı olarak - gelecekteki tehdidin önlenmesinden ziyade toplu ve cezai cezalandırma amacıyla kullanılmaktadır. Örneğin, idari gözaltı emirleri, başarısız bir cezai soruşturma veya sorgulama sırasında itiraf alamama sonrasında suç işlediğinden şüphelenilen kişiler hakkında düzenli olarak çıkarılmaktadır.
İsrail’in idari gözaltı rejimi diğer birçok uluslararası standardı da ihlal ediyor. Örneğin, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi yasaklarının (49. ve 76. Maddeler) doğrudan ihlali olarak, Batı Şeria'da idari tutuklular işgal edilen topraklardan sınır dışı edilir ve İsrail içinde hapsedilir. Dahası, idari tutukluların uluslararası hukuk standartlarına uygun olarak gerçekleştirdiği düzenli aile ziyaretleri sıklıkla reddedilir, İsrail, kendi yasaların gerektirdiği üzere, idari tutukluları normal hapishane nüfusundan ayırmamaktadır. Bundan başka, çocuk tutuklular söz konusu olduğunda İsrail, uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde çocuğun yüksek yararını düzenli olarak dikkate almamaktadır.
İdari gözaltı politikasına karşı Filistinli tutukluların mücadelesi
Filistinli tutuklular, onlarca yıldır idari gözaltı politikasına karşı mücadele ediyor. Önlemler arasında askeri mahkemelerin boykot edilmesi ve tam ve kısmi açlık grevlerinin başlatılması yer alıyor. 2011-2018 yılları arasında düzinelerce idari tutuklu, idari gözaltı politikasına karşı açık açlık grevine gitmişlerdir.
26 Nisan 2014'te 130'dan fazla idari tutuklu, 62 gün süren kitlesel bir açlık grevi başlattı. İsrail Hapishane Hizmetleri, açık açlık grevine fahiş para cezaları, aile ziyaretlerinin reddi ve hücre hapsini içeren aşırı cezai tedbirler uygulayarak tepki gösterdi. Ek olarak, Temmuz 2015'te Knesset, İsrail Hapishane Hizmetleri'nin mahkeme kararı aldıktan sonra açlık grevi yapanları zorla beslemesine izin veren bir yasayı onayladı.
Sonuç olarak
İsrail; Müslümanların kutsallıklarını ihlal etmesine, ibadet alanlarına saldırmasına, Gazze Şeridi'nde savunmasız sivilleri öldürmesine ve sakinlerinin başlarına evleri yıkmasına ek olarak, uluslararası karar, hukuk kuralları ve antlaşmaları hiçe sayma ve insan haklarını ihlal etme politikası devam ediyor. Ancak bütün dünyanın gözü önünde işlenen suçların hepsi kayıt altına alınıyor ve herkes uluslararası hukuk kurallarını ihlal eden sorumluların bir gün adalet önüne çıkarılacağı günü bekliyor.
Güncel Yazıları
Why Israel Is A Regime Above The Law?
01 Kasım 2023
What Does The ICJ's Decision Calling For Russia To Immediately Suspend Its Military O..
25 Ocak 2023
İran ve Çin 25 Yılık İşbirliği Anlaşmasının Boyutları ve Zorlukların Analitik Okumas..
15 Haziran 2021
Does the black color in the Palestinian flag represent the Ottoman era?
01 Haziran 2021
Filistin Bayrağındaki Siyah Renk Osmanlı Dönemini mi Temsil Ediyor?
01 Haziran 2021
Palestinian Resistance lays new grounds in fight against the occupation
12 Mayıs 2021
İşgale karşı mücadelede Filistin Direnişi Yeni bir Safhaya Geçiyor
12 Mayıs 2021
What is happening in Sheikh Jarrah and AL- Aqsa Mosque
08 Mayıs 2021
Despite The Pandemic Palestinian Children Detention Continues
18 Nisan 2021
Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İşgal Altındaki Filistin Topraklarında Yargı Yet..
06 Nisan 2021