Muhalefet Yeni Devletin Kolonlarını Kesmeyi Planlıyor
*Bu yazı 08/03/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Alper TAN/SDE Başkan Yardımcısı
Birlikte yapılacak olan cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri ile ilgili yol haritası netleşmeye başladı. Bir seneyi aşkın süredir sık sık toplanıp dağılan muhalefet ittifakı nihayet cumhurbaşkanı adayını açıkladı. Bir yıldan fazla süren bir arayıştan sonra neticede “kazanacak aday”ı buldular! Muhalefetin ortak adayı, 2010’da genel başkan olduğundan bu yana yapılan 10 seçimi kaybetmiş olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Hayırlı olsun.
Elbette demokrasilerde seçim vardır. Yasal şartlara riayet eden ve bunları yerine getiren herkes ittifak kurabilir, aday olabilir, siyaset yapabilir. Bunun belli süreçleri var ve bunlar yerine getirildiği takdirde elbette yasal açıdan eleştirilecek bir yanı yoktur. Ama bir de toplumun yazılı olmayan kuralları, prensipleri, ahlaki değerleri var ve bu çok önemlidir. Bazen yasal olan, ahlaki veya meşru olmayabilir. Bizim de dikkat çekmeye çalışacağımız konu burasıdır. Yani ahlaki duruş ve siyasi tutarlılık.
6’lı masanın müdavimlerinden İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 3 Mart Cuma günü bir hışımla masayı terk ettiğinde şöyle demişti:
“Geçtiğimiz sene, memleketimizin geleceğini düşünerek çok önemli bir adım attık. Dün gerçekleşen toplantıda nihayet ortak Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını tartıştık. 5 siyasi parti, Kılıçdaroğlu'nun adaylığını beyan ettiler. Tüm kamuoyu araştırmalarında Erdoğan'a karşı açık ara kazandığını gördüğümüz 2 ismi beyan ettik. Bu isimler Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu'ydu. Maalesef bu görüş ve önerilerimiz reddedildi. 6'lı masanın son toplantısında bir anlayışa varıldı. Anlamış olduk ki kişisel ajandalar, milletin kazandığı bir hakikate tercih edildi. Aziz milletim, biz İyi Parti'yi bunun için kurmadık.”
Meral Akşener, oradan ayrılırken 6’lı masayı “kumar masası” ve “noter masası” olarak nitelendirmiş, ayrılma gerekçesini de bu durum üzerine bina ederek “Ne kumar masasında ne de noter masasında olmayacağız” demişti. Bu çıkış kendisi ve İYİ Parti açısından tutarlı görünüyordu. Görünürde ilkeli bir duruş vardı. Bu çıkıştan üç gün sonra Meral Akşener kumar masası ve noter masası olarak nitelendirdiği o masaya geri döndü. Şimdi bu durumda ahlaki duruş, ilkeler ve prensipler ne oldu?
Muhalefet bloku başından bu yana cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkıyor ve “güçlendirilmiş parlementer sistemi” inşa edeceklerini söylüyorlardı. Ama Meral Akşener’in manevraları neticesinde muhalefetin geldiği son rota “güçlendirilmiş cumhurbaşkanlığı” sistemine dönüştü.
Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilecek olursa 6’lı masada yer alan diğer beş partinin genel başkanlarının da cumhurbaşkanı yardımcısı olacakları ifade ediliyor. İYİ Partili yetkililerin söylediğine göre İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının “icracı ve yetkili” cumhurbaşkanı yardımcıları olacağı belirtiliyordu. Buna göre genel başkanların “icracı ve yetkili olmayan” “sembolik” yani amiyane tabirle “bostan korkuluğu” gibi bir makamlarının olacağı anlaşılıyor. Meral Akşener geldiği nokta itibari ile kendisini de bu duruma düşürmüş oldu. Kaldı ki partilerin 12 maddelik mutabakat zaptının son maddesi Akşener’in “U” dönüşünü tamamen boşa çıkarıyor. Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş “şartı” Kılıçdaroğlu’nun iki dudağının arasına bırakılıyor.
İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, 6 Mart pazartesi yaptığı açıklamada iki büyükşehir belediye başkanına cumhurbaşkanı yardımcılığı teklif ettiklerini söylemişti. Halbuki bu formülün İYİ Parti’nin fikri değil FETÖ’nün projesi olduğu ortaya çıktı. Firari FETÖ’cü Savaş Genç, İYİ Parti’nin açıklamasından bir gün önce yani 5 Mart Pazar günü sosyal medya hesabından paylaştığı videoda o formülü telkin ederek şöyle demişti:
“Benim bulabildiğim son formül: Madem Kılıçdaroğlu'ndan vazgeçilmeyecek ve arkasında durulacak. Şu tabloya rağmen risk alınacak. O zaman yapılması gereken şey şu: Ekrem İmamoğlu'nu başkan yardımcısı olarak atayacak.
Hatta belki de Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ı başkan yardımcısı olarak atayacak. Ve net bir şekilde meydan meydan onlarla gezecek." İYİ Parti, tam da FETÖ’cü Savaş Genç’in dediği gibi hareket etti. Masanın diğer beş partisi de bu FETÖ formülüne “evet” dediler.
CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu daha önce seçim çalışmaları babında ABD, İngiltere ve Almanya’yı ziyaret ederek kendisinin cumhurbaşkanı seçilmesi konusunda bu devletlerden destek talep etmişti.
ABD Başkanı Joe Biden ise “Tayyip Erdoğan’ı, muhalefeti destekleyerek seçim yoluyla devireceklerini” 3 sene önce açıkça söylemişti.
Bütün bu yaşananlardan anlaşılıyor ki Türkiye’nin hasmı olan devletler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin gidişatını durdurmak ve yönünü değiştirmek için maalesef muhalefet partilerini sıkı bir şekilde yönetiyor ve yönlendiriyorlar.
Peki bütün bu olup bitenleri Ak Parti iktidarının eski dışişleri bakanı ve başbakanı pozisyonlarında yıllarca görev yapmış olan “Stratejik Derinlik” kitabının yazarı bizim de saygı duyduğumuz Ahmet Davutoğlu nasıl kabullenebiliyor, nasıl içine sindirebiliyor? Gelecek Partisi’nin genel başkanı olarak Türkiye’nin “geleceğini” ABD ve İngiltere yörüngesinde mi görüyor? Ahmet Davutoğlu, samimi bir mü’min olarak, İslam’ın sembolü olan ezanı ve Kuran’ı yasaklayan, Müslümana mürteci, kendi annesi ve eşi gibi mü’min kadınların başörtüsüne “bir metrelik bez parçası” diyerek açıkça hakaret eden, “karısı başörtülü olanı cumhurbaşkanı yaptırmayız” sloganlarıyla protesto mitingleri düzenleyen yasakçı/bölücü ve ötekileştirici bir ideolojinin liderini, büyük bedellerle kurulmaya çalışılan Yeni Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayı gösterme fikrini nasıl benimseyebiliyor?
Ak Parti hükümetlerinde yıllarca dışişleri bakanlığı, ekonomi bakanlığı, başbakan yardımcılığı gibi çok önemli görevlerde bulunmuş bir siyasetçi ve inançlı bir insan olarak Ali Babacan, yasakçı/vesayetçi CHP zihniyetinin tekrar iktidara getirilmesi ve bu milletin başına bela edilmesini DEVA Partisi’nin lideri olarak nasıl kabullenebiliyor? Ali Babacan’ın, Türk milletine DEVA olarak sunduğu yeni ilaç, 100 yıllık köhnemiş yasakçı/vesayetçi ve modası geçmiş CHP zihniyeti miydi?
Bu politikacıların hırslarının, Tayyip Erdoğan kinlerinin, CHP’den birkaç milletvekilliği yahut bir bakanlık beklentilerinin, onları nasıl bu noktaya getirdiğini şahsen hiç anlayamıyorum. Bu iş bu kadar ucuz mu? Bir insan, inancını, değerlerini, bugüne kadar gönlüne girdiği, duasını aldığı insanların, olumlu kanaatini bir çırpıda nasıl boşa çıkartıp silip atabilir? Onları yeterince tanıyamamış ya da yanlış tanımış olmak başta bizi ve bizim gibi düşünen çoğu insanı derinden sarsıyor. O nedenle bu iki ismin bugün attıkları yanlış adımları, ülkeye ve değerlerimize, vermeye başladıkları zararları en kısa zamanda görebileceklerine ve düzelteceklerine dair ufak da olsa ümidimizi korumak istiyoruz.
Saadet Partisi’ne gelince... 50 senedir çıkardıkları gazetenin sloganında “Hak geldi, batıl zâil oldu” yazan sözüm ona “Milli Görüş” Saadet Partisi’nin genel başkanı Temel Karamollaoğlu‘nun bu ifadeden anladığı, milletin 1950 yılından bu yana 73 senedir tek başına iktidara getirmediği İslam düşmanı CHP zihniyetini iktidara getirmek miydi? CHP zihniyeti devlete hâkim olursa bu ülkeye Saadet Partisi’nin de desteğiyle “Hak” mı gelmiş oluyor, yoksa “batıl” iktidara getirilip “Hak” zâil edilmeye mi çalışılıyor? 100 senedir CHP’nin tesis etmiş olduğu yasakçı düzenin zulümlerine maruz kalan Saadet Partisi seçmeni bu durumu nasıl kabullenecek, nasıl içine sindirecek? Bunu gerçekten merak ediyoruz! Milli Görüş zihniyeti, kuruluşundan 50 sene sonra yasakçı, vesayetçi, batıcı ve İslam düşmanı CHP siyasetinde mi SAADET buldu acaba? Bu durumu, Türk milletine İslam ümmetine nasıl izah etmeyi düşünüyorlar? Milleti kör ve ümmeti cahil mi zannediyorlar?
Bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşlarından Mustafa Karasu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, muhalefet ittifakı tarafından aday gösterilmesi üzerine “AKP’nin seçimi kaybedeceği netleşti. Herkes yeni bir yönetime, demokratik bir geleceğe hazır olsun. HDP de bu oluşumun bir parçası olacaktır” diye konuştu. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise Kılıçdaroğlu’nu ortak aday gösteren muhalefet blokuna, HDP ve “HDP‘nin İttifak güçleri” ile görüşmeleri çağrısında bulundu. Mithat Sancar‘ın “ittifak güçleri” dediği, herkes de biliyor ki PKK terör örgütü. Böyle bir çağrı ve böyle bir destek bu muhalefet partilerini hiç rahatsız etmiyor mu?
Bu kadar kin, böyle bir nefret, böyle bir öfke nedendir? Sadece Erdoğan’ı devirme ve yerine kendileri geçme gayreti midir? Hırslarımızın, öfkelerimizin, kin ve nefret duygularımızın bu kadar esiri bu kadar kölesi mi olduk? Bu sağlıklı bir durum olabilir mi?
Hadi CHP kendi ideolojik duruşunun gereğini yerine getirmeye, onlardan beklenen misyonu ifa etmeye çalışıyor. Bu anlaşılabilir bir şey. CHP dışındaki diğer siyasi partiler açısından bakmak gerekirse… Bunlar, CHP iktidarını tesis ederek Türkiye’ye nasıl bir hizmet etmiş olacaklar… Kemal Kılıçdaroğlu farzımuhal cumhurbaşkanı seçilecek olursa seçim öncesi yazılıp imzalanan o mutabakatlara uyacağına inanıyor musunuz gerçekten? “Bunları tanımıyorum ve uygulamayacağım” dediği takdirde elinizde ne tür yaptırımlar var hiç düşündünüz mü? O kadar güçlü bir koltuğa oturan Kemal Kılıçdaroğlu, o ideolojinin 73 senedir hayalini kurduğu ve bir türlü ulaşamadığı şu yetkileri elde ettiğinde bunu devredebileceğine ve sizlerle paylaşabileceğine ihtimal veriyor musunuz?
Aday Kılıçdaroğlu, bundan sonra gittiği her yerde gökteki yıldızları vadedip, yerine getiremeyeceği anlamsız sözler verecek, konuştukça da zaten tartışmalı olan ciddiyetini iyice yitirecek ve samimi olarak inanıyorum ki neticede seçimi kazanamayacaktır. Kılıçdaroğlu seçim hezimetiyle bulanık sularda kaybolurken onun bağlı olduğu ipler diğer muhalif liderlerin de boynunda olduğu için muhalefet topyekûn bir başarısızlığa, telafisi güç bir yenilgiye duçar olmaktan kurtulamayacaktır. Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcılığı hayalleri ve yönetim sistemini değiştirme rüyası gören muhalif siyasi liderlerin, seçimden sonra genel başkanlıklarının bile tartışmaya açıldığı ve muhalefetin birbirine girdiği siyasi ortamı şimdiden tasavvur etmek zor değil.
AK Parti ve Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinde kurulu masada bile birbirine düşmüş olan bu siyasi partilerin, iktidara gelmeleri halinde memleketi yönetebileceklerine kim inanabilir?
Depremde harap olmuş 11 vilayeti bunlar mı inşa edecekler? Enflasyonu bunlar mı indirecekler, hayat pahalılığını bunlar mı ucuzlatacaklar, döviz fiyatlarını bunlar mı düşürecekler, kişi başı milli geliri bunlar mı yükseltecekler?
Bu kadar kin, nefret, öfke ve husumetle iktidara gelerek toplumsal huzuru, ülke barışını bunlar mı tesis edecekler?
Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş dört senedir yönettikleri İstanbul ve Ankara’da rutin faaliyetler dışında hangi hizmeti getirdiler, hangi üstün başarıyı sergilediler de ülkeyi uçuracak kahramanlar rolünde gösteriliyorlar, cumhurbaşkanı yardımcıları olarak ödüllendirilmeye çalışılıyorlar?
Gerçekten bu soruların cevabını samimi olarak merak ediyoruz.
Meral Akşener’in, halka vermesi gereken bir cevap var. 3 Mart Cuma günü masadan ayrıldıktan sonra tekrar masaya dönerken, dönmeyi gerektirecek nasıl bir gelişme oldu da böyle bir karar aldı. Onu “dönmeye” mecbur bırakan şey neydi?
Hasılıkelam.. Kur’an’ı, ezanı yasaklayan, camileri genelev, pavyon, spor kulübü, parti teşkilatı, ahır hatta tuvalet yapan, Müslümana mürteci, başörtüsüne bir metrelik bez diyen depremde “Allahuekber” diyenlere hakaret eden CHP’nin başını, parti merkezinde “Allahuekber” sadalarıyla Berat gecesinde dua ederek cumhurbaşkanı adayı gösteren Saadet Partisi başta olmak üzere DEVA ve GELECEK partileri bunu milletimize nasıl izah edecekler? Herhalde bunun hesabını da yapıyor olmalılar...
Eğer bunun hesabını yapmadılarsa faturasını ödemeye hazır olsunlar..
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya