Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Nijer’de Meydana Gelen Olaylar ve Afrika’daki Değişimi Anlamlandırmak

Bu yazı 03/08/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Doç.DR.Güray ALPAR/SDE BAŞKANI

 

Nijer’de 26 Temmuz’da meydana gelen olaylardan sonra, bütün dünyanın dikkati bu bölgeye ve stratejik önemine yöneldi. Meydana gelen olayların niteliği konusunda birçok görüş ileri sürüldü. Bunların bazısı olayın tarihi, sosyal ve kültürel boyutlarına girmeden, yüzeysel yorumlardan öteye gitmezken, olayı derinlemesine analiz eden yorumlar da vardı.

Nijer, bulunduğu coğrafya itibarıyla “Sahel” bölgesinde yer alan bir ülkedir. Senegal, Çad, Burkina Faso, Mali, Nijerya, Moritanya ile Nijer'in içinde yer aldığı bölge Sahel olarak isimlendirilir. Nijer, bu bölge içinde hem kuzeyindeki Cezayir ve Libya’yı hem de Nijerya başta olmak üzere, güneyindeki ülkeleri kontrol eden konumu nedeniyle stratejik bir öneme sahip. Fransa’nın Sahel bölgesine yönelik hava operasyonlarının merkezi bu ülkedeki, ABD ve AB askerleriyle birlikte kullandığı Niamey 101 hava üssü. Bunun dışında da ABD’nin bu ülkede inşası için 110 milyon dolar, bakımı içinse yıllık 30 milyon dolardan fazla harcama yaptığı büyük bir İHA üssü var (Niger Air Base 101). Üs ABD’nin en büyük ve en pahalı İHA üssü olarak kabul ediliyor. Üs 10 yıllığına kiralandı ve yüksek teknolojili uydu iletişim sistemleriyle 2019 yılından bu yana etkin olarak kullanılıyor. ABD’nin bu üssü Sahel bölgesinin yanında gerek kuzeye gerekse güneydeki bölgelere yönelik ana istihbarat ve gözetleme merkezi olarak kullanılıyor.

Ülkede; Fransa, ABD, AB (Eğitim Misyonu) askerlerinin yanında, İngiltere, Kanada, İtalyan ve Alman askerleri de var. Her yer bugüne kadar yabancı asker ve üslerle kontrol altına alınmış. Nijer’in başkentinin giriş noktaları ve Havaalanı, Fransız askeri tarafından sıkı biçimde kontrol ediliyor ve tüm polis karakollarında sivil Fransız istihbarat görevlileri mevcut. Başkente Nijer askeri sokulmuyor ve Başkanlık Sarayının bulunduğu bölgede sadece muhafızlar bırakılmış. Buna rağmen Nijer ordu birliklerinin sonradan nasıl başkente girdiği ise ayrı bir konu.

Nijer ve içinde bulunduğu coğrafyanın kontrol altında tutulmak istenmesinin gerisinde, buralardaki zengin kaynakların kontrol edilmesi düşüncesinin olduğu bilinen bir gerçek. Gerçekten de Nijer ve civarındaki ülkeler; altın, elmas, petrol, doğalgaz gibi inanılmaz kaynaklara sahip. Nijer’de de her yıl yüzlerce ton altın çıkarılıyor ancak ülke insanına yansıyan hiçbir şey yok. Nijer bunun yanında dünyanın sayılı uranyum tedarikçilerinin de arasında. Ancak bütün bu kaynaklardan ülkede yaşayanlar neredeyse hiç istifade edemiyor ve çok zor şartlar altında fakir bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. İşte sorun da buradan kaynaklanıyor. Dünya değişiyor, insanlar değişiyor ancak değişmeyen tek şey bölgeyi kontrol eden güçler ve bu güçler sanki bir şey yokmuş gibi bölge insanına bir şey vermeden, yüzyıllar öncesinden beri uyguladıkları düzeni devam ettirmek istiyorlar.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni bu gerçeği anlayan ve en iyi ifade edenlerin başında geliyor. Fransa’nın Afrika’ya karşı tutumunu ortaya koyan konuşmaları ve videoları milyonlarca kişi tarafından defalarca izleniyor. Bu konuşmalarında, açıkça Libya’yı, sırf İtalya ile imzaladığı enerji anlaşmalarına engel olmak maksadıyla bombalayan Macron’u, sorumsuzlukla suçluyor ve onun nezdinde sömürgeci anlayışı eleştiriyor. Fransa’nın bastırdığı paralarla (CFA frangı) 14 Afrika ülkesinin kaynaklarını sömürdüğünden, çocuk işçileri sağlıksız koşulda çalıştırdığı madenlere el koymasından başlayarak, yanlışları ortaya koyuyor. Meloni konuşmasında, nükleer santrallerini neredeyse bedavaya getirerek Nijer’den aldığı uranyumla çalıştıran Fransa’yı eleştirirken de Nijer halkının %90’ından fazlasının elektriksiz yaşadığı gerçeğini açıkça, cesurca ve yüksek sesle dile getiriyor. Avrupalı bir lider olan Meloni’nin bu ifadeleri de tam anlamıyla kronik sorunların esas nedenini oluşturuyor. Meloni’nin ortaya koyduğu şu ifade ise herkesi düşündürüyor: Sorun Afrikalıların Avrupa’ya göç etmesi değil. Sorun Afrika’nın kendilerini sömüren Avrupalılardan kurtulmasıdır.

Bir değişimin olduğu kesin. Bu gerçeği Avrupa’da Meloni dışında anlayanlar da çoğalıyor. Başlangıçta yüzeysel ve uluslararası sistemin klasikleşmiş söylemleri ön plandayken, Nijer’deki olaylardan sonra bazı Avrupa gazetelerinin başlıklarına göz atmak dahi bunu ortaya koymaya yetiyor.

Corriere della Sera Gazetesi/İtalya:

Batı’nın Afrika imajı kusurlu. Alınacak ilk ders Afrikalıların rolünün ne olduğuyla ilgili. Bu kıtayı çoğunlukla bir ganimet, güç savaşlarının ve süper güçler arasındaki ekonomik anlaşmazlıkların ebedi kurbanı olarak tasvir etme eğilimindeyiz. Ancak bu bakış açısı, Afrikalıların acı çektiğini ve kendi kaderlerinin efendisi olmadığını varsayan ırkçılığın en rafine hali. Ve bu da halklarını yağmalayıp yoksullaştıran ve bir günah keçisi ilan etme oyununu harikulade sahneleyen açgözlü seçkinlere mazeret sunuyor. Fransa da bu oyunun 'kötü karakteri' oluyor.

Le Point Dergisi/Fransa:

Fransız Cumhurbaşkanı Macron’un elinde vaat ettiği zaferler yerine sadece utanç kalmış durumda. Fransa’nın Sahel’de elinde artık her biri diğerinden aşağılayıcı birkaç seçenek kaldı. Yeni darbeci iktidar sahiplerine el uzatmak kelimenin gerçek anlamıyla akla dahi getirilemez. Askeri müdahaleyi sürdürmek yeni mağlubiyetlere zemin hazırlamak anlamına gelir. Tamamen geri çekilme emri vermek ise yenilgiyi kabullenmek olur. Emmanuel Macron’un 2018’de hayalini kurduğu ‘mutlak zafer’ artık acı bir yanılsamadan ibaret.

Le Quotidien Gazetesi/Lüksemburg:

Afrika’da yerel halklar artık eski sömürgeci güçlerin pençesinden kurtulup, kaderlerini yeniden kendi ellerine aldıkları izlenimine sahip. Bu meşru bir istektir.

El Periódico de España Gazetesi/İspanya:

Afrika’da her yerde savaşlar var. Günümüzün yeni sömürgecilik ve yolsuzluk anlayışının ardında, 20. yüzyılın ilk elli yılında arsızca sömürülen Afrika'yı 'kalkındırmadan zenginleştiren' politikalar yatıyor. Acilen yeni bir ilişkiler sisteminin yaratılması gerekiyor.

La Libre Belgique Gazetesi/Belçika:

Fransa, Mali’deki gibi biçare çözümleri tercih etmek anlamına gelse dahi, alacağı kararların dikte edilmesini artık istemeyen Afrika karşısında kendini sorgulamadı. Bu ise bölgede “Fransa hariç her şey” düşüncesini oluşturdu. Hiç kimsenin bugüne kadar umursamadığı Nijer’deki olaylar başka ülkelere de yayılabilir.

El Periódico de Catalunya Gazetesi/İspanya:

Asıl konu Afrika’nın kaynakları. Avrupa’nın sömürgeleştirmesi bölgeyi sert bir boyunduruk altına sokmuştu ve dekolonizasyon da bağımsızlık hareketlerinin hayallerine karşılık gelmiyordu. ... Nijer, uranyum yatakları dolayısıyla stratejik bir öneme sahip. Darbeciler, muhtemelen bölgede kalan son yürekten Batı yanlısı lider olan Devlet Başkanı Muhammed Bazoum’u tutukladı... Bu, Soğuk Savaş günlerine dönüldüğü değil, Afrika’nın kaynakları üzerinde yeni bir kontrol kavgasının başladığı anlamına geliyor.

Süddeutsche Zeitung Gazetesi/Almanya:

Batı neden Nijer’e hâkim olamadı. Birincisi, Nijer'in gerçekten korkutucu ve birbirini besleyen düşmanlarla karşı karşıya oluşu: iklim değişikliği, terörizm, zaten iş olanaklarının hayli yetersiz olduğu hızlı büyüyen bir toplumun çaresizliği. İkincisi, bölgedeki pek çok insan Batı'yı ve bilhassa Fransa'yı haklı nedenlerle çözümün değil, sorunun bir parçası olarak görmesi: İhtiyaç anında görünürde yardım eden, ancak gerçekte her şeyden önce Nijer'in sahip olduğu uranyum rezervlerini ele geçirmek ve sığınmacıları kendinden uzak tutmak isteyen bir ülke olarak.

Afrika kıtasında bazı şeylerin eskisi gibi olmadığı açık. Bölgeyi bugüne kadar kolayca kontrol eden güçler tarafından başlangıçta olaylar, geçmişte olduğu gibi basite indirgenmiş ve kolayca üstesinden gelinebilir olarak görülmüştü. Ancak değişimin şimdilerde gerek Avrupa basını gerekse politikacıları tarafından, tam ve istekli olarak olmasa da daha ciddi analiz edilmeye başlandığı görülüyor. Anlaşılması gereken gerçek şu ki Afrika’nın sahip olduğu potansiyel, sanıldığından daha da büyük ve bu büyüklüğün artık dikkate alınmasının zamanı gelmiş gibi gözüküyor.