Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Genç Sağlıkçı-Dr. Abdullah Adeeb Al-Helou

Orhan ALİMOĞLU
29 Kasım 2024 11:03
A-
A+

‘Eğer benim ölmem gerekiyorsa

Hikayemi anlatmak için

Sen yaşamalısın

Hikayemi anlatmalısın

Eğer ölmem gerekiyorsa

O zaman sen yaşamalısın

Eşyalarımı satıp bir parça kumaş ve tel alırsın

Onlardan uzun kuyruklu ve beyaz uçurtmalar yaparsın

Gazze’de bir yerde

Hiç kimseye hoşça kal diyemeden

Kendiyle ve bedeniyle bile helalleşemeden

Alevler içinde küle dönmüş babasını

Gözlerini göğe dikerek bekleyen bir çocuk

Yaptığın uçurtmalarımı uçarken görsün

Ve bir anlık da olsa bir meleğin geldiğini

Ve ona sevgi getirdiğini düşünsün

Eğer ölecek olursam

Ölümümden bir hikâye olsun

Eğer ölecek olursam

Ölümüm umudu yaşatsın

Eğer ölmem gerekiyorsa

O zaman sen yaşamalısın

Hikayemi anlatmalısın’

(Yukarıdaki Şiir, İngiliz Edebiyatı Profesörü, Gazzeli Yazar ve Şair Rifaat al-Araeer'e ait. Rifaat al-Araeer, tüm yaşamını Kuzey Gazze'deki Şucaiye Mahallesi’nde geçirdi ve burayı "İsrail'in barbarlığı karşısında diz çökmeyi reddeden dirilişin simgesi" olarak tanımladı. Ancak 2023 Aralık ayı başında iyice şiddetlenen saldırılar karşısında evinden ayrılmak ve kız kardeşinin Al-Daraj Mahallesi’ndeki evine sığınmak zorunda kaldı. Kız kardeşi ve diğer aile bireyleriyle birlikte sığındıkları ev, İsrail işgal güçlerince 7 Aralık'ta hedef alındı, bu saldırıda Rifaat, kardeşi Salah, yeğeni Muhammed, kız kardeşi Esma ve onun üç çocuğu Ala, Muhammed ve Yahya ile birlikte öldürüldü. Rifaat al-Araeer öldürüldüğünde olduğunda 44 yaşındaydı.)

İsrail’in Gazze’de bir yılı geçen saldırıları, dünya gündeminin ana konularından olmaya devam ediyor. Her ay yeni eklenen kayıplarla, teyit ve ilan edilmiş şehit sayısı 45 bine yaklaştı. Ancak bu saldırıların dünya gündeminin üst sıralarında yer almasının nedeni yol açtığı kayıp sayılarından çok bu savaşın karakteri ile ilgili. Öncelikle Gazze’ye yönelik bu saldırılar, çok ince planlanmış bir stratejiyle uygulanan bir soykırım. Onlarca başlık altında sıralanabilecek farklı insan hakları ihlalleri, savaş suçları, açlık ve sivillerin kalkan olarak kullanılması gibi medeni dünyanın reddettiği suç ve ihlallerle devam eden saldırılar, sorumluluk sahibi ve hukukla kayıtlı olması gereken bir devletten çok kuralsız bir örgütün sınır tanımayan saldırılarına benziyor. Nitekim, Uluslararası Ceza Mahkemesinde aleyhine açılan davada İsrail Başbakanı ve Savunma Bakanı, yukarıda sayılan ihlal ve suçlardan suçlu bulunmuş ve mahkeme her iki yetkili hakkında tutuklama kararı vermiştir.

Gazze’de işgalci olarak bulunan İsrail devleti, Gazze’nin 2.3 milyonu bulan nüfusunu göçe zorlamak için akla gelen her yolu denemektedir. Bunların başında, Gazze’de asgari düzeyde bir medeni yaşamın imkanlarının yok edilmesine yönelik bir katastrofi oluşturulması, yeniden başlamaya dair bütün umutların yok edilmesi gelmektedir. Özellikle çocuk ve kadınların hedef alınmasının toplumda yaratacağı travmanın planlı olduğu aşikâr. Ancak bunun yanı sıra, başta eğitim ve sağlık olmak üzere bütün kamusal altyapının geri dönülemez biçimde tahribatı ve yıkımı, yetişmiş insan kaynağının özellikle hedef alınarak yok edilmesi, enerji, su, sanitasyon, gıda gibi yaşamsal kaynaklara erişimin ölümcül düzeyde kısıtlanması, hemen bütün dünyada ciddi bir infiale yol açan bir soykırım planıdır. Bu soykırım karşısında, Gazze’de katledilen sağlık çalışanlarına ve onların bilimsel çabalarına, insanlığa ve bilime karşı sergiledikleri yüksek sorumluluk bilincine bir saygı olarak, yaşamları kayıt altına alınmaktadır.

Bu yazıda, 11 Ekim 2023'te İsrail tarafından bütün ailesiyle birlikte katledilen genç bir Filistinli doktor olan Abdullah Adeeb Al-Helou'nun hikayesi anlatılmaktadır. Bu kısa biyografilerin ruhuna sinen detay eksiklikleri, İsrail’in, bir halkı hatırlarıyla, hafızasıyla, maddi manevi bütün varlığıyla nasıl yok ettiğinin bir belgesi aslında. On binlerce insan, sanki hiç yaşamadılar, hiç var olmadılar, okullara, üniversitelere gitmediler, bir aileleri, bir geçmişleri olmadı gibi yokluğa karışıp gidiyorlar. Yukarıda derç edilen Rifaat al-Araeer’in şiirinde söylediği gibi, hepimiz, insani sorumluk babında bu yokluğa, unutulmaya mahkûm edilen insanların en azından adlarını, hikayelerini anlatmakla yükümlüyüz.

Dr. Abdullah Adeeb Al-Helou

Filistinli bir doktor olan Abdullah Adeeb Al-Helou'nun aile kökleri, 1948'deki büyük sürgün (Nakba) sırasında, Siyonist milisler tarafından terör ve tedhişle yerlerinden sürülen Beit Jirja Köyü’ne dayanıyor. Abdullah Adeeb 1993 yılında ailesinin işçi olarak çalıştığı Suudi Arabistan'da doğdu. Ailesi, 1998 yılında yeniden Gazze’ye dönerek Jabalia Mülteci Kampı'na yerleşti. Abdullah Adeeb burada Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) bağlı okula kaydoldu. Helou ailesi 2005 yılında bu sefer Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Tuwam Mahallesi’ne taşındı.

Abdullah Adeeb, daha ilk okul yıllarından itibaren bilime, araştırmaya meraklı çalışkan bir öğrenci olarak temayüz etmişti. Çocukluğundan beri tıp okumak konusunda hayalleri olan Abdullah Adeeb, orta öğrenimini 2011 yılında mükemmel notlarla tamamladı ve Rusya Federasyonu'nda tıp okuma hakkı kazandı. Yedi yıl süren tıp eğitimini 2019 yılında mükemmel notlarla tamamlayarak tıp diploması almaya hak kazandı. Mezuniyetinden hemen sonra, halkına ve vatanına hizmet etmek gayesiyle Gazze'ye döndü. Tıpta zorunlu staj yılını tamamladıktan sonra Beit Hanoun Hastanesi'nin acil ve dahiliye bölümlerinde pratisyen hekim olarak kariyerine başladı. Bir süre UNRWA'ya bağlı Al-Saftawi Kliniği'nde çalışan Dr. Abdullah Adeeb, 2023 Şubat’ında Gazze kuzeyindeki Beit Hanoun Hastanesi'nde Filistin Sağlık Bakanlığı kadrosunda doktor olarak çalışmaya başladı.

Dr. Abdullah Adeeb mesleğinde ilerlemek, sağlık alanında akademik çalışmalar yapmak arzusuyla, Filistin Kardiyoloji Uzmanlık Kurumu'nun açtığı uzmanlık sınavını kazandı. Ancak uzmanlık eğitimin başındaki bu genç bilim insanı, İsrail’in acımasız saldırısı sonucu 11 Ekim 2023’te yaşamını yitirdi. [1] Saldırı sadece Dr. Abdullah Adeeb değil, onunla birlikte Dr. Abdullah'ın babası, annesi, kardeşleri, eşleri ve çocukları da dahil olmak üzere ailesinden 15 kişinin de aralarında bulunduğu, aynı saldırıda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 200'den fazla sivil vahşice katledildi.

Dr. Abdullah Adeeb, saldırılar boyunca bütün zorluklara ve tehlikelere rağmen insanlığa ve halkına hizmet etmeye devam etti. Özellikle Cibaliye Kampı’ndaki Yemen Kliniği'nde yaralıları tedavi etmek için gönüllü oldu ve işgal güçlerinin dayattığı Gazze'nin kuzeyinden güneye taşınmayı reddetti. Sivil yerleşim alanlarını hedef alan ve kendisinin de şehit olduğu saldırıda, şehadetinden hemen önce arkadaşına yolladığı son mesajı şuydu: “Dışarıya nasıl çıkacağımızı bilmiyoruz; bombalama durmuyor.”

Dr. Abdullah Adeeb, yakın arkadaşı Dr. İsmail Qanoo'nun ifadeleriyle; ‘Bu geçici dünyayı bırakarak ebedi yurduna giderken arkasında, hizmetinin ve adanmışlığının kalıcı bir hatırasını bıraktı.’ Dr. Abdullah Adeeb, yardımsever, ailesine bağlı, halkına hizmet etmeye kararlı, bilimsel araştırmaya meraklı genç bir doktordu. Yakın zamanda evlenip bir aile kurmayı arzuluyordu. İnsanlığın göğünü aydınlatan bu ışıl ışıl ruhlara Allah cennetinde en yüksek makamlar ihsan eylesin, rahmet eylesin.

İntern Dr. Ola Imad Abu Olwan ve Gazeteci-Yazar Mustafa Ekici’ye katkılarından dolayı teşekkür ederim.

 

[1] Instagram. @braveheartmedicsofpalestine. 2024. Erişim adresi: https://www.instagram.com/p/C1Hz2usiIlz/?igsh=MTN0OGdsOWRhb3Ixaw== . Erişim tarihi: Kasım 2024.

 

Prof. Dr. Orhan Alimoğlu

İstanbul Medeniyet Üniversitesi