Cumhurbaşkanı Erdoğan: Adana Mutabakatı masaya gelmeli
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkışını sağlayan 1998 tarihli Adana Mutabakatı’nın “Türkiye’yi Suriye’ye kim davet etti” diyenlere önemli bir cevap olduğunu söyledi. Erdoğan, “En son baba (Hafız) Esed’in olduğu dönemde 1998’de imzalanmış Adana Mutabakatı var. PKK terör örgütünün mensuplarının bize teslim edilişini, terörle mücadeleyi ele alan bir mutabakat. Önemli bir adımdı. Nitekim Sayın Putin de bunu özellikle gündeme getirdi, ‘Adana Mutabakatı önemli bir konu. Türkiye bunu işlemeli’ dedi. Bunun Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirebileceği önemli bir anlaşma olduğu kanaatindeyim. “Türkiye’yi buraya kim davet etti” diyenlere karşı, o mutabakatı masaya getirmemiz lazım” dedi.
Erdoğan, Rusya temaslarının ardından Türkiye’ye dönerken başta Suriye’deki gelişmeler olmak üzere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. “İdlib Mutabakatı’nın uygulanması konusu da ele aldık. Biz hem İdlib’te, hem de Münbiç’te ve Fırat’ın Doğu’sunda güvenlik ve istikrarı sağlayacak imkan ve kabiliyete sahibiz. İdlib’i Rusya ile beraber şu anda hamdolsun belirli bir yere oturttuk; hatta biraz daha ileri gidiyorum, kurtardık” dedi. Türkiye dönüşü uçakta soruları yanıtlayan Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD’nin Suriye’den çekilme kararı sonrası ortaya çıkan yeni tabloyu müzakere etme fırsatı bulduklarını, verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi.
Görüşmede Suriye’de DEAŞ, PYD-YPG ve bütün terör örgütlerine karşı ortak mücadele ve ABD Başkanı Donald Trump’ın önerdiği güvenli bölge konusunun sahadaki uygulamasını ele aldıklarını kaydeden Erdoğan, Putin’in gündeme getirdiği Adana Mutabakatı’nın masaya getirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Erdoğan’ın açıklamaları satır başlarıyla şöyle:
POZİSYONUMUZ AÇIK VE NET: Tabii ki bu görüşmemizde, İdlib Mutabakatı’nın uygulanması konusu da ele aldık. Biz İdlib’de hiçbir terör örgütünün faaliyet göstermesine izin vermeyiz. Biz hem İdlib’de, hem de Münbiç’te ve Fırat’ın Doğu’sunda güvenlik ve istikrarı sağlayacak imkan ve kabiliyete sahibiz. PYD-YPG konusundaki pozisyonumuz da açık ve nettir. Biz Suriye’deki Kürt kardeşlerimizin güvenliğini herkesten daha fazla önemsiyoruz. Yani bu konuda terör örgütü PYD-YPG ile Kürt kardeşlerimizi aynı kefeye koymanın izah edilir hiçbir yanı yoktur. Sayın Putin’le Astana sürecini ve Anayasa Komisyonu’nun kurulması konularını da ele aldık. Türkiye, Rusya ve İran arasındaki üçlü zirveyi Rusya’da şubatta yapacağız. Siyasi geçiş sürecini de bu zirvede ele alacağız. Malum Rusya ile bu yılı kültür ve turizm yılı ilan ettik. Nisanda orada yapılacak bir etkinlikte, aynı gün yüksek düzeyli stratejik konsey toplantısını da yapmayı kararlaştırdık.
MÜNBİÇ’TE 1000 YPG’Lİ VAR: Şu anda Münbiç’te, bizdeki rakamlar itibariyle 1000 PYD/YPG’li var. “Yok” diyenler var ama, bizdeki bilgilerde sayı bu. Şehrin nüfusunun ezici çoğunluğu, yani yüzde 85-90’ı Sünni Araplardan oluşuyor. İnsanlar orayı tabii ciddi manada boşaltmış. Münbiç’in nüfusu 700 bin civarında. Fakat terör örgütlerinin oraya girişleri maalesef oranın yerli insanlarını şehirden kopardı. Şimdi yeni bir süreç var. Bu süreçte gerek ABD, gerek Rusya, gerekse biz, Mevlüt Bey’in Pompeo ile yapmış olduğu görüşme, o süreçte 3 ay içerisinde, 90 gün içerisinde buranın boşaltılması... Bugün gelinen nokta itibarıyla, Rusya da ABD de PYD-YPG’nin Münbiç’i boşaltacağını söylüyor. Rusya bize bunu söyledi. Temennimiz odur ki boşaltılır ve Fırat’ın Doğu’suna bunlar gönderilir.
ADANA MUTABAKATI ÖNEMLİ KONU: (Suriye meselesinde birçok aktör var, aynı anda müzakere yapabiliyor. Bu nasıl oldu?) Bizim buradaki konumumuz hiçbirine benzemiyor ki. Suriye ile 911 kilometre sınırımız var. Sınırdaş ülke olmanın ötesinde, bizim Suriye ile ortak tarihimiz var... En son baba Esed’in olduğu dönemde 1998’de imzalanmış Adana Mutabakatı var. PKK terör örgütünün mensuplarının bize teslim edilişini, terörle mücadeleyi ele alan bir mutabakat. Önemli bir adımdı. Şu anda belki bunun tekrar gündeme getirilmesi söz konusu olabilir. Nitekim Sayın Putin de bunu özellikle gündeme getirdi; “Adana Mutabakatı önemli bir konu. Türkiye bunu işlemeli” dedi. Bunun Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirebileceği önemli bir anlaşma olduğu kanaatindeyim. “Türkiye’yi buraya kim davet etti?” diyenlere karşı o mutabakatı masaya getirmemiz lazım. Altında baba Esed’in yetkililerinin imzası var. Türkiye adına da o dönemdeki Dışişleri Müsteşar Yardımcımız Büyükelçi Uğur Ziyal’ın imza koyduğu bir mutabakat; ki Uğur Bey benim Başbakanlık dönemimde de müsteşarlık yaptı. O mutabakatın iyi değerlendirilmesi gerekiyor.
ÜST DÜZEY TEMAS OLMAZ: O mutabakatın geçersiz olduğunu söyleyebilen kimse yok. Tam aksine Sayın Putin, o mutabakatın orada bizim terörle mücadelemiz açısından önemli olabileceğine işaret ediyor. 2011’e kadar işledi. Bizim, 1 milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş, milyonlarca insanın göçe zorlamış biriyle üst düzey temasımız olmaz. Suriye meselesine çözüm bulma süreci çerçevesinde, Rusya ve İran ile yoğun temas halindeyiz. Bu sayede Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmasını engellemeyi başardık. Biz orada nasıl bulunuyoruz? Biz sınırdaşız ve bize sürekli terör tehdidi var. Roketler atılıyor. Bize atılan roketler, can kayıplarımız nedeni ile milli güvenliğimizi müdafaa sadedinden müdahalede bulunmak durumunda kaldık. Cerablus’a, El Bab’a, Afrin’e girdik. Bunun için illa bir yerden davet beklememize gerek yoktu. Zaman zaman “Siz davetli misiniz?” diye soruyorlar ya. Davetli olmamıza gerek yok. Bize fiili saldırılar var ve 100’ün üzerinde insanımızı kaybetmişiz. Bizi oraya Suriye halkı davet etti. Afrin, Cerablus, El Bab halkı hatta Rakka bile dahil buna. Rakka’daki aşiretler bile “Türk Ordusu ne zaman gelecek?” diye bizi davet ediyor. Bunlar çok önemli.
SULH-U SÜKÛN: (Güvenli bölgeyi Türkiye tek başına mı oluşturacak? ABD’liler birlikte çalışmayı teklif ediyor): Biz, ABD ve Rusya’ya diyoruz ki “Lojistik desteği verirseniz biz, başta DEAŞ olmak üzere bu bölgeyi tüm terör örgütlerinden arındırıp sulh-u sükûna kavuştururuz.
ANAYASA KOMiSYONU’NDA İPE UN SERİLİYOR: (Bu müzakereler ve tartışmalar uluslararası ilişkilerde bu noktaya geldikten sonra acaba Suriye konusunda son düzlüğe girildiğini hissediyor musunuz?) Henüz hissetmiyoruz. Orada halen bayağı iş var diye düşünüyorum. Mesela Astana sürecini sona erdirme gayreti içerisinde olan kesimler var... Ayrıca biliyorsunuz, Suriye’de anayasa komisyonu meselesi var. Bu konuda da birileri ipe un seriyor. Birileri “Biz burada varız” birileri, “Siz yoksunuz” havasında. Biz anayasa komisyonu sürecinde ilerleme kaydedilmesine de büyük önem veriyoruz. Mümkün olduğunca iyi bir anayasa çalışmasının yapılmasını temenni ediyoruz. İyi bir heyet oluşsun ve bir an önce de adımlar atılsın beklentisi içerisindeyiz. İnşallah Birleşmiş Milletler’in yeni özel temsilcisi de burada aktif bir gayret ortaya koyar. Anayasa komisyonun 150 kişi olabileceği söylenmişti. Bu sayı muhafaza mı edilir, azaltılır mı, bu ve benzeri konular halen müzakere ediliyor. Anlayışlı davranılmasını, kararlı bir şekilde adım atılmasını ümit ediyoruz. Temennimiz ondan sonra da bir Cenevre sürecinin başlaması ve neticeye varılması.
TÜM AKTÖRLERLE TEMASTAYIZ: Biz Suriye’nin terör unsurlarından arındırılması için tüm aktörlerle temas halindeyiz. PYD-YPG’nin Münbiç’i boşaltmasını Rusya ile de konuşuyoruz. Münbiç’i temizledikten sonra hedefimiz Münbiç’in yerli halkının oraya yerleşmesini sağlamak.
z.