İslam Alimlerinden Hizbullah ile İlgili Çarpıcı Açıklamalar
Lübnan asıllı şii bir din adamı olan Arap İslam Konseyi Genel Sekreteri Dr. Muhammed Ali el-Hüseyni, Nasrallah’ın suikastından önce ve sonra yaptığı açıklamalarla dikkat çekti. El-Hüseyni, Hizbullah liderinin öldürülmesinden iki gün önce 24 Eylül’de Al Arabiya’da yaptığı açıklamada İran'ın Nasrallah’ı "sattığını" ve ona "vasiyetini yazma vaktinin geldiğini" söylemişti.
Muhammed Ali el-Hüseyni – Hasan Nasrallah
Nasrallah’ın İsrail tarafından öldürülmesinin ardından ise, "İran, nükleer devlet olma karşılığında Nasrallah’ı sattı; koordinatlar Tahran’dan geldi," ifadelerini kullandı.
Ayrıca, İran ve İsrail arasındaki iş birliğine dikkat çekerek, "Nasrallah hayatını Beşar Esad’ı savunarak geçirdi, ancak şimdi Suriye Cumhurbaşkanı tüm resimlerini ülkeden kaldırdı" dedi.
Dünya Müslüman Alimler Birliği'nin kurucusu Yusuf el-Karadavi’nin Hizbullah ile ilgili açıklamaları
Lübnan’daki gelişmelerin ardından 26 Eylül 2022’de vefat eden Dünya Müslüman Alimler Birliği'nin kurucusu Yusuf el-Karadavi’nin Hizbullah ile ilgili geçmişteki açıklamaları da sosyal medyada yeniden gündem oldu.
Karadavi, "İsrail ile savaşırken Hizbullah’ı savunmuştum. Olayların zahirine kandım. Onların bizim kardeşlerimiz olduğunu düşünmüştük, ama değiller," demişti. Karadavi, "Ben onları savunurken, onlar Suriye’ye gidip kardeşlerini öldürdüler. Kendilerini Allah’ın Hizbi olarak adlandıran bir örgüt, kardeşlerini nasıl öldürür? Suriye halkına karşı savaşan ve kendini Allah’ın Hizbi olarak adlandıranlar ancak şeytanın hizbidir" ifadeleriyle tepkisini dile getirmişti.
Bunun yanı sıra Lübnan'daki Hizbullah'ın ilk Genel Sekreteri olan fakat daha sonra grupla yollarını ayırma kararı alan Şeyh Subhi Tufeyli’nin de Hizbullah hakkında benzer açıklamaları olmuştu.
Tufeyli verdiği bir röportajda "Hizbullah'ın varlığından bahsedemeyiz çünkü iradeleri tamamen çalınmış ve İran'ın kontrolünde hareket ediyorlar." diye konuşmuştu.
Hizbullah'ın kurucu isimleri arasında yer alan Şeyh Tufeyli örgütün Suriye savaşına girerek özünü kaybettiğini vurgulayarak “eğer Hizbullah'ın özü bozulmasaydı, hedefleri ve iddiaları kirli olan bu savaşa yönelmezdi. Artık onlar, İran'ın planları dışında hareket edemezler." değerlendirmesinde bulunmuştu.
Bu açıklamalar, Nasrallah’ın ölümünün ardından Hizbullah’ın bölgedeki rolü ve İran’ın etkisi üzerine yeniden tartışmalara yol açtı.