Makalenin yazarı Jonathan Adiri, jeopolitik açıdan kısa sayılabilecek bir süre önce, yaklaşık on yıl öncesine kadar, Washington'a giden tüm yolların Kudüs'ten geçtiğini ancak bugün İran, Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır’ın İsrail'in önüne geçerek ABD Başkanı Donald Trump ile doğrudan görüşmeler yürütüp aynı zamanda onun en büyük rakibi olan Çin ile yakın ilişkilerini de sürdürdüğünü, İsrail'in başarısız politikalarının ülkenin Washington'daki özel statüsünü sona erdirdiğini yazdı.
Jonathan Adiri’nin Ynetnews’de yayınlanan makalesinde öne çıkan başlıklar şöyle:
Son gelişmeler, İsrail'in başarısız dış politikasının bir yansımasıdır
“ABD ile İran arasındaki doğrudan müzakerelerdeki son gelişmeler, İsrail'in başarısız dış politikasının bir yansımasıdır. İran, Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır, İsrail'e göre öncelik kazanmış olup, ABD Başkanı Donald Trump ile doğrudan görüşmelerde bulunurken, onun başlıca rakibi Çin ile yakın ilişkiler sürdürmektedir.
Kudüs'teki yetkililer, Trump'ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak Netanyahu'dan talep ettiği gibi sadece "makul taleplerde" bulunmakla kalmamalı, aynı zamanda İsrail'in Washington'daki özel konumunu kaybetmesinin stratejik, ekonomik ve güvenlik maliyetlerinin de farkında olmalı ve kabul etmelidirler. Eğer İsrail'in ABD'deki özel konumunu korumak veya daha da ileriye taşımak için yeni bir strateji geliştirmezlerse, bu durumun Ortadoğu'da ikinci plana düşeceğini bilmelidirler.
Beyaz Saray’ın Türkiye’ye yönelik sıcak yaklaşımı, özellikle Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Hamas’ın üst düzey üyeleriyle yaptığı görüşmede belirgin şekilde ortaya çıktı
Erdoğan yönetimindeki Türkiye, Ankara'nın siyasi rakibi İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması nedeniyle Avrupa ülkeleriyle yaşadığı anlaşmazlığa rağmen Trump ile yakın dostluğunu yeniden tesis etti.
Beyaz Saray’ın Türkiye’ye yönelik sıcak yaklaşımı, özellikle Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Hamas’ın üst düzey üyeleriyle yaptığı görüşmede belirgin şekilde ortaya çıktı. Görüşmede Hamas yetkilileri, Fidan’dan ABD’de Hamas’ın çıkarlarını ilerletmek ve Gazze’deki savaşın sona ermesini sağlamak için ilişkilerini kullanmasını talep etti.
Yaklaşık on yıl öncesine kadar, Washington'a giden tüm yollar Kudüs'ten geçiyordu
Jeopolitik açıdan kısa sayılabilecek bir süre önce, yaklaşık on yıl öncesine kadar, Washington'a giden tüm yollar Kudüs'ten geçiyordu. Riyad’daki dışişleri bakanına göre, 7 Ekim’deki Hamas katliamından önce İsrail, Suudi Arabistan ile bir normalleşme anlaşmasının eşiğindeydi ve bu anlaşma bölgesel bir savunma paktını da kapsayacaktı. Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın suikasti, Suudi-Amerikan ilişkilerinde mesafe oluşmasına yol açtı; Arap Baharı, Mısır'ın Washington'daki konumunu zayıflattı ve Rusya’dan hava savunma sistemleri satın almayı düşünen Erdoğan’a ABD tarafından F-35 erişimi engellendi, ayrıca Amerikan askerlerinin Suriye'de kalmasına karar verildi. Son olarak, ABD'nin enerji bağımsızlığı kazanması ve büyük bir petrol ihracatçısı konumuna gelmesi, Körfez ülkelerinin politika dayatma gücünü büyük ölçüde aşındırdı.
İsrail’in mücadele ettiği yedi cephe, yeni bir gerçeklik yarattı
7 Ekim katliamı ve ardından başlayan savaş sonrasında İsrail’in mücadele ettiği yedi cephe, yeni bir gerçeklik yarattı ve bu durumla başa çıkmak için yeni yöntemler gerektiriyor.
Amerikan bakış açısındaki değişimin temel nedeni, İsrail’i düşmanca bir bölgede tek ortak olarak görmeyi sürdürmeyi reddetmesinden kaynaklanıyor.
İsrailli liderler, bölgesel rakiplerle akıllı politik kararlar yoluyla ilişkileri şekillendirerek en iyi geleceği inşa etmeye yönelik bir vizyon oluşturmak yerine, güvenlik tehditlerini bertaraf etmek ve İran’ın nükleer yetenekler kazanmasını engellemekle sınırlı bir vizyon benimsedi.”
Diğer İçerikler