The Times of İsrail’de yayınlanan bir haber yorumda, Gazze'nin ana gündem maddesi olduğu Riyad'daki Arap Liderler Zirvesi'ne FKÖ lideri Mahmud Abbas'ın davet edilmemesine ilişkin kararlı bir tutum izlendiği iddia edildi.
Yedi Arap ülkesinin liderleri 21 Şubat’ta Riyad'da olağanüstü bir zirve için bir araya geldi ve gündemin başında ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'yi ele geçirme planına karşı bir karşı öneri yer aldı.
İki Arap diplomat ve iki Avrupalı diplomat, Abbas'ın Riyad toplantısına davet edilmediğini söyledi.
Diplomatlara göre Ramallah, Abbas'ın katılması için sessizce girişimlerde bulundu, ancak katılımcı liderlerin birçoğu itirazda bulundu ve Suudi Arabistan daveti geri çekti.
İddiaya göre, Abbas'ın toplantıya dahil edilmesine her zamanki gibi en ateşli şekilde karşı çıkan kişinin Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed oldu. Abu Dabi, uzun zamandır yolsuzlukla suçladığı Filistin Yönetimi Başkanı ile sık sık anlaşmazlık yaşıyor.
Bu sefer, Katar Emiri Tamim bin Hamad da BAE liderine katıldı.
Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'nin de Abbas'ı savunmadığını, hatta Cumhurbaşkanlığı Ofisi'nin Filistin Yönetiminin birebir görüşme talebini de reddettiği ifade edildi. Savaştan sonra Gazze'yi yönetecek geçici bir komite kurulması konusunda Filistin Yönetimi ile Hamas arasında arabuluculuk yapan Kahire’nin bu tavrı dikkat çekti.
Arap dünyasında Abbas'ın en yakın müttefiki olarak bilinen Ürdün Kralı Abdullah bile PA liderinin zirveye katılmasını savunmadı.
Diplomatlar, Mısır ve Ürdün’ün Trump’ın Gazze planını varoluşsal bir tehdit olarak gördüğünü, dolayısıyla eğer tamamen farklı bir Filistin Yönetimi gibi geniş kapsamlı bir şey sunmaları gerekirse bunu yapabileceklerini söylediler.
Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin yönetimine bağlı güvenlik güçlerinin Batı Şeria'da işgale direnen Filistinlileri tutuklayan İsrail yanlısı politikası Filistinliler ve diğer Arap ülkelerinde şiddetle eleştiriliyor.
Hamas bu hafta, özellikle Mahmud Cebbarin'in tutuklanması ve saldırıya uğramasının tüm kırmızı çizgilerin aşılması ve Filistin'in ulusal dokusuna yönelik ciddi bir tehdit olduğunu, bu tür eylemlerin Filistin yönetiminin halkla olan bağlarını zayıflattığını savunmuştu.
