İsrail'i Caydırmaya Yönelik "Arap Doktrini"
Irak merkezli Al Hadath web sitesinde yayınlanan “İsrail'i caydıracak Arap doktrini ve çok kutupluluğu savunan Rus nükleer doktrini” başlıklı Rami Al-Shaer’in makalesinde “Biz Araplar ve liderlerimiz, tüm bu ivme içinde, Filistin ve Lübnan'daki tüm bu olaylarda neredeyiz?” sorusunun cevabı aranıyor.
Yazarın bir takım özel kaynaklardan edindiği bilgilerle kaleme aldığı anlaşılan yazısı “Birleşik Bir Arap Doktrini”ni anlattığı için oldukça dikkat çekici. Yazıda bu doktrinle ilgili anlatımlar şöyle:
Bu konuda özel kanallardan ve kaynaklardan ulaştığım, en üst düzeyde yoğun bir iletişimin gerçekleştiğini, ilgili kurumların caydırıcı nitelikte atılacak çok ciddi adımların atılması konusunda görüştüğünü herkese belirtmek isterim. İhbar, ret, onaylamama ve endişe ifadelerinin ötesine geçen, duyuru düzeyine çıkan İsrail...
Birleşik bir Arap doktrini, herhangi bir Arap ülkesine saldırmaya devam edilmemesi konusunda uyarıda bulunuyor ve İsrail'i işgal altındaki tüm Arap topraklarından çekilmeye zorluyor. Doktrin bunu başarmak için güce başvurmayı da içeren tedbirleri ihtiva ediyor.
Önceliğin Arap dünyası için adil ve kalıcı bir barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması olacağı, İsrail'i caydırmaya ve Filistin'i özgürleştirmeye yönelik Arap doktrinine Türkiye ve İran'ın katılımı konusunda da kapalı kapılar ardında tartışma ve istişareler yapılıyor. Bu unsurlara sahip olması halinde Tanrı'nın yeryüzündeki cenneti olabilecek Ortadoğu bölgesi, Birleşmiş Milletler Şartı ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde öngörüldüğü gibi insanlara güvenlik, özgürlük ve onur içinde yaşama koşullarını sağlamaktadır.
Bu doktrin aynı zamanda, herhangi bir ülkenin iç ve dış politikalarını veya yönelimlerini seçme özgürlüğünü, dilediği kişiyle işbirliği ve karşılıklı yarar ilişkisi kurma arzusunu kısıtlayan kontrol, hegemonya ve diktaları empoze etmeye yönelik her türlü girişime karşı koymayı da vurgulayacaktır.
İsrail'i caydırmaya yönelik "Arap Doktrini" üzerinde anlaşmaya varma çabaları, belki de en önemlisi Birleşmiş Milletler'de yapılan son oylamada 124 ülke tarafından bağımsız bir Filistin devletinin tanınması olan ve önemli gelişmelerin arka planında ortaya çıkıyor. Genel Kurul, özellikle İsrail'in, Filistin halkına karşı en korkunç suçları ve katliamları işlemek için her zaman taktığı sahte "kurban" maskesini yüzünden çıkarmasından sonra, Filistin halkına duyulan büyük küresel ivme ve büyük sempatiye dayanmaktadır. Filistin halkımız. “Arap Doktrini” üzerinde anlaşmaya varma çabaları aynı zamanda Rusya'nın, Ukrayna'ya her türlü desteği sağlayan NATO ile arasında bir çatışma çıkması durumunda ulusal güvenliğini her şekilde garanti altına almaya hazır olduğu yönündeki tüm yanılsamaları çürütmek amacıyla nükleer doktrinini güncelleme kararıyla da örtüşüyor. Sabah saldırı silahları ve askeri uydu verilerini inceliyor ve akşam da "uzlaşma müzakeresi" yapmaya çalıştığı iddia ediliyor.
Yazıda, Rusya'nın nükleer doktrinini modernleştirme planları ile yeni Arap doktrininin bağlantısı da kuruluyor. Rus doktrininin dünyanın tek kutupluluktan çok kutupluluğa geçişini koruma anlamını da taşıdığı iddia edilen yazıda, çok kutupluluğu destekleyen Arap dünyasında, Orta Doğu'da, Afrika'da ve Latin Amerika'da dünyanın dört bir yanından çok sayıda insan var ve Avrupa'da ve Amerika Birleşik Devletleri'nde de pek çok onurlu insan var, deniliyor.
Makale çok kutupluluğun kaçınılmaz bir kader olduğunu vurgulayarak tamamlanıyor:
Tarihin yalnızca ileriye doğru aktığına dair derin bir inanç olmadan dünya barışı olmayacak ve belki bazıları için ne yazık ki sadece tek bir yönde, yalnızca ileri ve ileri yönde hareket eden saati durdurmak mümkün olmayacaktır.
Çok kutupluluk isteğe bağlı değil kaçınılmaz bir kaderdir. İnsanlık, Birleşmiş Milletler'in rolünü ve statüsünü yeniden tesis etmeden, onun tüzüğüne saygı duymadan ve tüm kararlarını bazılarının yararına değil, herkesin yararına uygulamadıkça barış ve güvenliğe ulaşamayacaktır.