Muhammed Bin Selman’ı Devirmek İsteyen Batı’nın Tereddütleri
Bu konuları genişçe özetleyen Washington Post Gazetesi’ndeki “Sindirilmiş Suudi Hanedanlığı’nın Reisi” başlıklı yazının geniş özetini aşağıda sunuyoruz.
- Batılı hükümetler yaptırım uygulamak için halen vakanın aydınlanmasını beklediklerini ifade etmektedirler. Suudi Arabistan’a silah satışı ve enerji piyasalarının istikrarı için ihtiyaç duyan Trump yönetimi, Prens bin Selman ve babasına Iran’ı dize getirmek ve İsrail-Filistin barışını sağlamak hususlarında güvenmektedir. Beyaz Saray şu anda, Kaşıkçı cinayetine verilecek tepki ile yukarıda belirtilen çıkarları arasında bir denge arayışındadır.
- Batılı hükümetler, Kaşıkçı davasındaki gerçekleri beklediklerini ifade ediyor ve Suudileri cezalandırma konusunda siyasi baskı ve halkın öfkesine bakarak karar vermeye çalışıyorlar.
- Suudi Arabistan’da bu vakanın ele alınışı ve Prens bin Selman’ın konumunu nasıl etkileyeceği belirsizliğini korumaktadır. Bölgede Suudi yönetimiyle iyi ilişkileri olan yetkililerin yaptıkları gözlemler, geleneksel Hanedan güç ilişkileri yapısının ve fikir birliği arama yönteminin artık ortadan kalktığına işaret etmektedir. Dolayısıyla, gazeteci cinayeti sebebiyle kendisine yöneltilen suçlamalar ne kadar ağır olursa olsun Prens bin Selman’ın konumunu tehdit edebilecek bir rakip bulunmadığı yorumları getirilmektedir.
- Ayrıca, bütün olumsuz yanlarına rağmen Prens’in modernleşme yönünde attığı adımlara ve terörle mücadeledeki kararlılığına vurgu yapılmaktadır. Dolayısıyla, Kral’ın bozulan sağlık durumu da göz önüne alındığında, veliaht değişikliği mümkün olsa bile yarardan çok zarar ve kaos getireceği görüşü, Başkan Trump ve Krallıkla ilişkileri fiilen yürüten damadı-danışmanı Jared Kushner’in de muhtemelen katıldığı üzere, dile getirilmektedir.
- Prens Muhammed Bin Selman’dan önce Veliaht gösterilen bin Nayef, Kızıldeniz kıyısındaki sarayında yoğun güvenlik önlemleri altında hayatını sürdürmektedir.
- Prens bin Selman’ın mevcut Kral Selman’ın gözde oğlu olduğu dikkate alındığında, veliaht prensliğindeki değişiklik sürpriz olarak karşılanmamıştır. Ancak, bu değişikliğin geleneksel uzun istişareler ve fikir birliği arama yöntemi yerine baskın şekilde yapılmasının birçok Hanedan mensubu nezdinde şok etkisi yaptığı değerlendirilmektedir. Bir yıldan uzun süredir veliaht ünvanını taşıyan Prens bin Selman iç ve dış politikadan ekonomi ve güvenlik güçlerine kadar uzanan doğrudan yönetimi ile Krallık ’ta mutlak güce sahip olmaya yakın bir konumdadır. Alman istihbaratının 2015’de, fevri ve müdahaleci tarzı sebebiyle “hızlı yükselişi içeride ve dışarıda sorunlara yol açacaktır” şeklinde hakkında değerlendirme yaptığı Prens bin Selman, Yemen’de sonu gelmeyen savaş, komşularına ve müttefiklerine yönelik buyurgan yaklaşımları ve ılımlı iç eleştirilere karşı dahi gösterdiği katı tutumla bu öngörüyü haklı çıkarır görünmektedir.
- Prens bin Nayef’in yerine veliaht ilan edilen Prens bin Selman, bu ünvanı almasından önce Savunma Bakanlığı, ekonomik kalkınma ve ülkenin petrol kuruluşu Aramco’dan sorumludur. Bu görevleri sırasında Prens askeri güçlerin komuta kademesini kendisine sadık adamlarla yeniden oluşturmuş ve ulusal muhafızları şahsi güdümüne almıştır.
- Kadınların araba kullanmasından dini polisin yetkilerini kısıtlamaya ve ekonominin petrol ihracatına bağlılığını azaltma yönündeki adımlara kadar uzanan yenilikçi politikalar geliştiren Prens, yurdışında reformist bir lider olarak görülmesine karşın içeride ekonomik ve siyasi imtiyazlarını ortadan kaldırdığı birçok hanedan üyesini karşısına almıştır ve muhalif sesleri dinlememe tavrını sürdürmektedir.
- Bu ortamda gerçekleşen Kaşıkçı cinayetinden doğan tepkileri yatıştırmak için, geçici bir süre için de olsa Prens’in yetkileri paylaşabilecek kıdemli bir Hanedan üyesinin (örneğin, gazeteci cinayetinin soruşturulması için Kral’ın özel temsilci olarak Türkiye’ye gönderdiği Mekke Valisi Halid bin Faysal) görevlendirilebileceği tartışılmaktadır. Gözlemciler, herhangi bir değişiklik için Hanedan üyelerinin Kral’ın tavrını belirlemesini beklediklerini, Kral’ın ise A.B.D.’nin baskısına göre hareket edeceğini ileri sürmektedirler. Bu tavır nasıl gelişirse gelişsin, hâlihazırda sistem üzerindeki egemenliği dikkate alındığında Prens’in sessizce çekilmesi çok mümkün görülmemektedir. Kral’ın soruşturmayı yürütmesi için görevlendirdiği ekibin başında Prens’in olması, söz konusu gözlemlerin haklılık payını artırmaktadır.
- Suudi Arabistan’a yakın bölgesel hükümetin bir üst yüzey yetkilisi, Muhammed güç kazandığından beri, kraliyet ailesine “yaşlı üyelerinin itaati” şaşırtıcıydı dedi. “33 yaşındaki bu çocuğa aşiret lideri gibi davrandılar. Bu alışılmadık bir durum” diye de ekledi. Bu kişi, kendi güvenliğini korumak veya gizliliğini koruyarak ilişkileri korumak şartıyla krallıkla ilgili meseleleri konuşan, şimdiki ve önceki Suudi ve diğer hükümetlerin bir numaralı adamı.
- Fakat hükümetten olmayan uzmanların da içinde bulunduğu çoğunluğa göre, geniş ve karmaşık aile gücü yapısı ve Suudi Arabistan’ı uzun yıllar yöneten opak uzlaşma yapısı sebebiyle bu durum sürpriz değildi.
- Raşid, “geçmişte baskı tamamen aynı olsa da, diğer prensler güçlüydü ve mutabakatla çalışırlardı” dedi. “Şimdi ise yaşlılar ya öldü ya yok oldu ya alıkonuldu ya da aşağılandı, bundan dolayı Muhammed Bin Selman bireysel olarak çalışıyor. İyi ya da ölüm saçan bir kişiliğe sahip olması önemli değil. Önemli olan onun hiçbir yapı, kurum ya da ailenin herhangi bir ferdi tarafından kısıtlanmaması.”
- Veliaht prense sempati duymayan Suudi bir yetkilinin dediğine göre Muhammed “Suudi Arabistan’ı rehin aldı. Kendisi bazı yanlış hesaplamalar yaptı… Kendisi ABD veya Batı’nın geri kalanı ile uzun vadede ortak olabilecek güvenilir biri değil.”