“Kibriti gözünüze çok yaklaştırdığınız da arkasında kocaman bir ormanı kaybedersiniz. Biz önce Pakistan’ı tartışmayalım. Hindistan’ı nasıl kaybettik ona bakalım.
Kanuni dönemi Osmanlı Hint Müslümanları döneminden aklımızda bir şeyler var mı ya da Babür Şahlı. Tayyip Erdoğan’ın arkasındaki o Türki yıldızlardan biri Babür yıldızıdır. Hindistan 300 yıl Türki bir devlet olarak yönetimde kaldı. Dünyada ilk insan hakları mahkemesini biz orada kurduk. Mezalim mahkemeleri. Ama biz bunları unuttuk. Peki, Hindistan nasıl doğdu? Hindistan’ın İçinde 200 milyondan fazla Müslüman var. Bangladeş ve Pakistan’dan daha fazla Müslüman var Hindistan’da. Dünyada yaşayan 4 insandan biri Hint kökenli. Yine dünyada yaşayan Müslümandan 3’ü de Hint kökenli. Önce Pakistan ayrıldı. Sonra Pakistan’dan bir Bangladeş çıkarttılar. Pakistan-Hindistan savaşından sonra El kaide çıktı, bir de giderek hareketliğini arttıran Şia var. Orada daha önce bir Ahmediler vardı bir de İsmaililer. Yani Irak’ta Suriye’de DAEŞ’in ortaya çıkması gibi bir hadise. Geleneğe baktığınızda orada Sufi bir gelenek var. Bu üç grubu bir araya getirirseniz yakında büyük bir çatışma çıkacak demektir. Keşmir konuşurken Hindistan’ı gözden kaybetmeyelim. Bangladeş’teki Müslümanların rahatı özgürlüğü Hindistan’dakilerden daha mı kötü? Dolayısıyla bazı yeni sorular sormamız lazım kendimize.”
“Sorun üreten merkezler sorun çözücü aktörler olarak bölgede görev yapıyor”
“Çözümü ararken çözümün kaynağına inmemiz gerekiyor. Def-i mazarrat celb-i menafiden evladır. Hastayı tedavi etmek istiyorsanız önce mikrobu uzaklaştırın ya da mikroptan uzaklaşın. Orada sorun üreten merkezler sorun çözücü aktörler olarak bölgede görev yapıyorlar. BM çözsün Sorunu diyoruz. Filistin’de çözdüler mi? Nerede çözdüler ki? İngiltere çözsün Avrupa Birliği. BM Amerika kim derseniz deyin niye sorunu çözsün ki sorunu çıkaran onlar. Sorunu çözme adına işgal gerçekleştirenler de onlar. ABD’nin ne işi vardı Suriye’de? Önce bir sorun üretmesi lazım sonra da sorunu çözmek için gelmesi gerekiyor. Sorunu üretenler de kendileri sorunu çözmek için orada bize akıl verenler de kendileri.
“Keşmir’i daha çözemedik yakında Fergana patlayacak”
“Biz Müslümanız haklıdan Hak’tan yana olacaktık. Herkesin malı, canı, namusu, aklı, inancı, nesli için mücadele edecektik. Hindistan’daki haksızlıklar da bizi ilgilendiriyor. Bangladeş’teki değil sadece. Sadece Keşmir’dekiler de değil. Keşmir’i daha çözemedik yakında Fergana patlayacak. Keşmir’de eğer bir nükleer savaştan söz etmeye başladılarsa Hindistan Çin arasında o bölgede nükleer bir tehdide ihtiyaç var. O nüfusu biraz kırmak gerekiyor. Arkasından da bunlar vahşi insanlar birbirlerini yiyorlar diye yine insani yardım maksadıyla bölgeye gelmeleri gerekiyor. Demek ki o bölgeyi işgale hazırlanıyorlar yeniden.
İngiltere değil mi orada Commonwealth’ın (İngiliz Milletler Topluluğu) patronu. Hindistan Ve Pakistan Commonwealth üyesi değil mi? Peki, İngiltere çözüm için neden daha etkin bir rol üstlenmiyor? Sadece genel anlamda insan hakları demokrasi hukuk devleti nutukları atılıyor. Bunlar emperyalizmin işgal kuvvetlerinin maskeleri ya da makyaj malzemeleri. O bölgede bu yoksulluğun arkasında o sömürü çarkı var. Bir ülkede insanlar inandıkları gibi yaşayabiliyorlarsa, düşündüklerini özgürce ifade edebiliyorlarsa, emekleriyle karınlarını doyurabiliyorlarsa, haksızlığa uğradıklarında haklarını alabilecekleri adil bir yönetim biçimi varsa oradan insanları kosanızda gitmezler. Değilse bağlasanız durmazlar.
Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi benim önerim değildir dememiz gerekiyor. Bu Hindu da olsa Müslüman da. Adalet en üstün değerdir sorunun olduğu yerde. Bizim dikkat etmemiz gerekiyor.”
“Bugün batının bize dayattığı kavramlarla sorunu çözemeyiz”
“Ne Filistin’de çözülebildi ne Doğu Türkistan’da ne de Kıbrıs’ta. Kelin ilacı olsa başına sürer. Biz Kıbrıs sorununu nasıl çözebildik ki? Ha tamam uluslararası kamuoyuna mesaj veririz. E bunlar yanan yürekleri serinletmek için gerekli. Hastanın ateşini düşürebilirsiniz ama hastalık devam eder. Evin pisliğini halının altına süpürebilirsiniz. Nüfusun yarıya yakını Türkiye doğumlu. Orda Kıbrıs nüfusu kadar öğrenci tutuyorsunuz. TSK da orada, turizm yatırımları iş adamlarımız da orada. Peki, nasıl oluyor da KKTC Yönetimi Türkiye aleyhinde bir politikayı ifade edebiliyor ve bunu söyledikten sonra da oyunu artırabiliyor.
Bütün milliyetçi söylemler ulus devlet formatında düşmanlıkları artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Ulus devletler çöküyor ama hala Asya’da o ırkçı söylemler kan gölünü büyütmekten başka bir işe yaramıyor.
Pakistan’ın neden doğduğunu konuşmamız gerekiyor? Pakistan niye doğduysa Keşmir onun için var.
O zaman kendimizi de sorgulamamız gerekiyor. Bangladeş neden doğduysa Keşmir onun için var. Peki biz kendi içimizdeki sorunu tartışmadan laf ile aleme izahat vermek yerine önce kendi içimizdeki bin seneyi gözden geçirmemiz gerekiyor. O Anadolu sınırlarını çizen Sykes Picotların maksadını sorgulamadan bugün PYD’yi anlayamayız. Musul’u anlamadan Misak-ı Milli’yi anlamadan Irak’ı da Batı Trakya’yı da anlayamayacağız. O zaman yeniden düşünmemiz gerekiyor. Bu sadece Keşmir’e has bir durum değil. Doğu Türkistan, Filistin ya da Filipinler. Çözüm üretmek için arka planı da düşünmemiz gerekir.”
“Biz Keşmir’i değil Hindistan’ı istiyoruz. Biz Hindistan’ı değil insanlığı istiyoruz.”
“Uluslararası toplum diye öyle bir toplum yok. 202 devlet var. Bunların neredeyse yarısı egemenlerin, eski sömürgeci devletlerin kontrolü altındalar. Frankofon, Commonwealth(İngiliz Milletler Topluluğu) ya da borç alan ülkeler (Bugün borç alan yarın emir alır). Geriye kalan ülkelerin yapısına baktığımızda gelirlerinden yarısı Amerika’ya kalanın yarısı Avrupa’ya kalanın yarısı Çin-Japonya’ya gidiyor. BMGK’yı oluşturanlar bunlar. Filistin Suriye ile ilgili bir müzakerede Türkiye karşısında durabiliyor. Bu öyle düşündüğü için değil. Arap Birliği içindeki iş birlikçilerin bakın karakteri karşısında dışarda görmek istemediği için öyle davranacaktır. Dil, din, kültür, tarih, coğrafya hepsi aynı olan 22 ülke var. Bunların arasındaki sınırları kim çizdi? Stadyum kalabalığına devlet biçtiler. Rejimleri de birbirine benzemiyor. Keşmir’i tek başına tartışmakla biz gerçeği anlayamayacağız. Yani bu bölgeye baktığımız da başka gerçekler var. Yarın bunların herhangi birinde yine bir sorun yaşanabilir. Filistin’de yaşanıyor. Suriye’de çıktı, Yemen’de çıktı, Sudan da karıştı. Irak’ta ölenlerin sayısı 300’ü geçti.
Bugün Keşmir’i çözeyim derken yarın Fergana’da olaylar patlayabilir. Ben başka bir şey söylüyorum. Önümüze konulan çerçeveden baktığımızda bir insanlık trajedisi var. Her iki tarafın da benzer kaygılar ve trajedilerle ürettiği sanal ya da somut gerçekler var. Müslüman kesimden Hindu tarafına saldırı yoksa da Hindistan hükümeti kendini haklı göstermek için özel kuvvetlerine talimat verip kendisi için risk gördüğü bölgelerde terör estirebilir. Kan gerekiyorsa bu domates salçasıyla imaj sunulamıyorsa gerçeğiyle örgütlenir.
Hitler, Polonya’yı işgal etmek için Polonyalıları kışkırtıyordu. Polonya hatta geri çekildi saldırırsa zayiat vermeyelim diye. Gestapo (Almanya Gizli Polis Teşkilatı) kendi içinde şüphelendiği kişilere Polonya askeri elbisesi giydirdi. Ve kendi sınır karakolundaki askerleri öldürdü. Sonra da gitti Polonya Almanya’ya saldırdı diye Polonya’yı işgal etti. Uluslararası kamuoyu dediğiniz yapı hem bizim yanımızda gibi gözükecek hem Hindistan tarafında gözükecek bizi birbirimize provoke edecektir. Birileri bizim gözyaşlarımız üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretmek istiyor. Oradaki trajediler gerçektir. Ama tek gerçek bu değildir. O trajedileri örgütleyen uluslararası sistemin kendisi olabilir. Bu cinayeti işleyenler silahı bırakıp ellerini yıkadıktan sonra cenaze törenlerinde görkemli nutuklar atabilir ve gözyaşı dökerler. Tıpkı annesini öldürüp cenazesinde ağlayan o adam gibi. O demokrasi dersi bize vermeye kalkanlar aslında bu cinayetlerin asıl sebepleri değil mi? PKK/YPG, DAEŞ’i hatırlayalım.
Şunlara bunlara, Hindulara Müslümanlara değil. Yüzünüzü Hakk’a döneceksiniz. Hindulara Müslümanlara değil. Hak adına yeni kavramlar ve kurumlarla sorunları çözeceğiz.
Niye oradaki Hindular diğer halklar hızla İslamlaşmıyorlar. Hiç olmuyor değil. Düne kadar 100e yakın cami yıkan bir Hindu topluluk ya biz ne yapıyoruz bunlar neye inanıyorlar bir bakalım deyip Müslüman olup o yıktıkları camiyi tekrar yaparak siz bize neden bunları anlatmadınız deyip bize İslam dersi veriyorlarsa bizim yeniden düşünmemiz lazım. Biz Keşmir’i değil Hindistan’ı istiyoruz. Biz Hindistan’ı değil insanlığı istiyoruz."