*Köksal Çiftçi
11 Eylül saldırılarının hemen ardından büyük küçük herkes, bir ağızdan şu cümleyi tekrar etmişti: “Bu olaydan sonra dünya hiçbir zaman eski dünya gibi olmayacaktır.” Kabul etmek gerekir ki bu parola belli ölçüde doğru çıkmıştır.
Birkaç aydır başımıza musallat olan Kovid-19 virüsünün şimdiye kadar sebep olduğu travmaya bakarak bir tespitte bulunmak mümkündür: Koranavirüs ’ten sonraki insanlık eski insanlık olmayacaktır.
Henüz ne aşı ne de kesin bir tedavi yöntemi bilinmediği için bu belanın kesin sonuçlarını tahmin etmek olanaksızdır. AB ülkelerinde salgın henüz zirve noktasına (Pick point) ulaşmamış iken, Türkiye gibi bazı yerlerde daha yeni baş göstermektedir. Dolasıyla resmin bütününü görmemekle beraber belli konularda ipuçlarına sahibiz.
Her şeyden önce doğru bildiklerimizin ne kadar “kısmen doğru” olduğunu ve gerçek saydıklarımızın nasıl “nispeten gerçek” olduğunu anlamış olduk belki de.
Özetle ve genel hatlarıyla Koronavirüs ’ün dünya düzeni üzerindeki muhtemel etkilerini şöyle sıralayabiliriz:
Esrarengiz hastalığın en trajik yanı şüphesiz insani maliyetidir. Ne zaman duracağı belli olmayan felaketin bilançosu şimdiden çok ağır. Ölüler On binlere dayanmış ve vakalar yüz binler ile ifade ediliyor. Medeniyetin göbeği diye anılan Roma’da şu sıralar tedavi edilecek hastalar arasında belli kriterlere göre sıralama yahut öncelikler uygulamasına gidilmektedir. Yani çok sayıda insan, imkan yetersizliğinden dolayı, ölüme terk ediliyor.
Bireyler arasında mutlak eşitlik kavramı hiçbir zamanda, hiçbir devirde, hiçbir yerde bu kadar geçerli ve gerçek olmamıştır.
Malın mülkün, paranın pulun, makamın şöhretin bu hastalığa karşı ne bir etkisi ne bir faydası olmuştur. Bütün insanlar bir kaç aydır benzer korkular, benzer sıkıntılar yani ortak bir kader yaşamaktadır.
Her şerden bir hayır çıkacağına inanıyoruz. İnsanlık bu süreçten olumlu çıkarımlar elde edebilir.
Küresel dengeleri sarsan, insanlığı bütünüyle ilgilendiren olayın sebebine gelince:
Peki nedir? Bir VİRÜS yani MİKROSKOBİK bir varlık.
Akla ziyan bu hadisenin kaynağı ne olursa olsun, sebebi kim olursa olsun, Enfâl Süresi 30. Ayet iman edenlere şu müjdeyi veriyor: “Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.”
Fransa’nın önde gelen piskoposlardan Sayın Centène’nin şu fıkrasına yer vermek istiyoruz:
Fransa’nın “Bretagne” bölgesinde bir köy, şiddetli yağmur ve sel neticesinde, sular altına kalmak üzereyken itfaiye ekipleri tahliyeye başlar. Bütün köylüler yetkililerin sözünü dinleyerek köyü boşaltırken bir tek Papaz direnir ve kalır.
“Ama neden? Her şey yok olacak!” diye sorarlar.
“Siz merak etmeyin, beni Tanrı kurtaracaktır” der Papaz.
Herkes gider; Papaz, ayakları suda, kilisesinde durur ve dua etmeye başlar.
Su seviyesi birinci kata yükselince itfaiyeciler motorlu botla pencereye yanaşırlar:
“Hadi Peder, binin götürelim sizi.”
Papaz kabul etmez: “Hayır beni Tanrı kurtaracak, Ona imanımı ispatlamak zorundayım.”
Sular yükselmeye devam edince Papaz kendisini çanların katında bulur.
Bu arada yeni bir motorlu bot gelir fakat Papaz’ın inadı devam eder ve itfaiyecilerin yardımını reddeder.
Su yükselmeye devam eder ve sonunda Papaz boğulur.
Tanrının huzuruna gelince Papaz sitem eder:
“Ey Tanrım, gerçekten anlamıyorum. Ömrümü sana dua etmekle, sana hizmet etmekle, sana ibadet etmekle geçirdim. Bütün hayatımı sana adadım fakat sen beni kurtarmak için hiçbir şey yapmadın.”
Ve Tanrı cevap verir:
“Senin imdadına üç sefer itfaiyeciler gönderdim ama sen kabul etmedin!”
SONUÇ olarak şu kesindir ki; insanlık, Koronavirüs ’ü bilimin geliştirdiği tedavi yöntemleri ve alimlerin tarif ettiği davranışlar sayesinde yenecektir. Bilindiği gibi İslam; akıl, mantık ve ilim konusunda en teşvik edici, en rasyonel dindir. Bu nedenle hem imanın hemen aklın gereği olarak yetkililerin telkin ve tavsiyelerine uymakta fayda vardır.
Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.