Sarı Saçlım Mavi Gözlüm Ne Hallerdesin?
Bu yazı 02/03/2022 tarihinde yayınlanmıştır.
*Prof. Dr. Tevfik ERDEM/İç Politika ve Hukuk Koordinatörü
Sömürgecilik yüzyılı olarak geçen 19. yüzyıl bir yandan insanın maddi anlamda ne ölçüde ilerlediğini gösterirken diğer yandan daha özgür daha demokratik bir toplumun da ortaya çıkacağına dair Aydınlanmacı iyimser ve ilerlemeci varsayımları beraberinde taşıyordu. Ancak beklenen bahar bir sonraki yüzyıla kaydı çünkü 20. yüzyıl büyük savaşların, totaliter rejimlerin, soykırımların yüzyılı olarak modernistler için tam bir hayal kırıklığı doğurdu. 21. Yüzyıl katı totaliter rejimlerin yıkıldığı bir dönemi nihayete erdirirken Batı için müreffeh ve mutlu günleri getiriyor ancak Batı dışı özellikle İslam coğrafyası için adeta dünyanın her yerinde 20. Yüzyılın sonunda başlayan kâbusu devam ettiriyordu. Müslümanların yaşadığı coğrafyalar adeta geri kalmışlık, ekonomik ve askeri yıkım, katliam, soykırım vb. gibi olumsuzluklarla anılacaktı. Bu coğrafyalarda toprakları ellerinden alınan, ülkeleri işgal edilenlerin işgalcilere karşı direnişleri onların terörist olarak tanımlamasına neden olacak ve bu süreç çifte bir dışlanmışlık ve damgalanmayı getirecekti: Müslüman ve terörist. Birbirinin içine giydirilen bu kavramların küresel medya ve siyasette sürekli dillendirilmesi, İslam dinini saldırgan bir din Müslümanların ise potansiyel bir terörist olarak sunulmasına ve algılanmasına neden olacaktı.
Müslümanlara yönelik bu önyargıları pekiştiren diğer bir gelişme de, her ne kadar bir kısmı kendi sömürgecilikleri döneminden kalma, sömürgecilik aracılığıyla bu kıtaya gelen nüfus olsa da, Avrupa’ya yoğun göçlerle birlikte sarışın ve mavi gözlü olmayan yoğun bir nüfusun buraya gelmesiydi. Bu sarışın ve mavi gözlü olmayan kitle tarihin karanlıklarına gömüldüğü sanılan bir önyargının ve tehdidin yeniden hortlamasına neden oldu. Avrupa’da sağ partilerin oy oranlarının yükselmesi ve Müslüman ülkelere yapılan saldırılar sonucunda ölen insanların sayısının çokluğu ve onların öldürülme biçimleri karşısındaki hissizlik, ırk(çılık) önyargısının sıradan Batılı beyaz insanın zihninin derinliklerinde olduğunun işareti olarak okunabilir.
Irak işgali süresince, Irak sokaklarında ABD’li askerlerin araçlarını masum insanların üzerine sürerek onları ezmesi, kız çocuklarına tecavüz etmesi vaka-i adiyedendi. Batılı narsist kafa bu durumdan çok da rahatsız değildi. Savaş suçluları mahkûm edilmiyordu çünkü onlar savaş psikolojisi içinde bunları yapmışlardı! Irak’ta, Suriye’de ve Afganistan’da ABD, Rusya ve Suriye rejiminin gerçekleştirdiği saldırılar ve hava bombardımanları altında parçalanan çocuk bedenleri sanki ekran görüntüsü dışında gerçekte yaşanmamış bir olay olarak görülüyordu. Büyüklerin ölümü karşısındaki hissizlik savaşın sıradanlığında çocuk ve bebeklerin ölümünde de görülmeye başlandı. Burada sorgulanan tek şey, savaş zamanında nasıl çocuk yapıldığıydı.
21. Yüzyıl insanlığın artık gelecekten büyük beklentilerinin olduğu bir yüzyıl değil. Böylece Aydınlanmacı iyimser ilerleme inancı bir yara almış oldu ancak esas yara hümanizm bağlamında olmalı. Çünkü Aydınlanmanın önemli bir varsayımı, insana verilen değer, insanın eşitliği ve özgürlüğünün evrenselliğiydi. Oysa bu iddia, Orwel’in tabiriyle bütün insanlar için değil ancak ve sadece bazı insanlar için geçerliydi, her zaman.
Bundan sonra yazılacak olanlar Rusya’nın işgalini önemsizleştirmek ya da bu işgalden kaynaklanan eziyet ve sıkıntıları önemsizleştirmek amacıyla değil sadece bu tür durumlar karşısında gösterilen tepkilerin çifte standartlığının arkasında yatan ruh halini ve bu ruh halini belirleyen sebeplerin bir kere daha altını çizmek ve Batı narsizmine ayna tutmaktır.
Rus işgali sonrası Ukraynalı sivillerin komşu ülkelere sığınması Batı medyasında verilirken birçok muhabir ya da haber yorumcusu şahit oldukları durumu Suriye ya da Afganistan ile mukayese ederek açıkladı. Ukrayna’dan diğer ülkelere giden kadın, yaşlı ve çocuk sığınmacıları tarif ederken onların farklılıklarını şöyle dile getirdiler: “Bunlar Suriye'den gelen mülteciler değil. Bunlar Ukrayna'dan gelenler; Hristiyanlar, beyazlar…'', Bunların hepsi mavi gözlü sarı saçlı çocuklar, hepsi birbirine benziyor…”.
Irkçılık Batıda Nazi yönetimiyle özdeşleştirildiği için NBC muhabirinin ya da diğerlerinin yaptıkları hümanist bir hassasiyet olarak okunur böylece de ırkçılık yükü ve damgasından kurtulmuş olunur.
Büyük bir üzüntüyle dile getirilen “sarı saçlı mavi gözlü (Hristiyan) çocuklar nitelemesi birçok insan tarafından Batının çifte standardının tipik bir pratiği olarak yorumlandı. Elbette ki, masum sivillerin savaşlarda hayatını kaybetmesi, çocukların mağduriyeti kabullenilmez, kabullenilmemeli ancak bu ifadelerden rahatsız olanlar, çocukların kurtarılmasından değil bu yapılırken dile getirilen ifadelerden rahatsızlar. Eğer rahatsız olunan şey çocuklara yapılan eziyet ve mağduriyet ise bu olay dışındakilere karşı da benzer bir hassasiyetin gösterilmesi gerekmez miydi?
Akdeniz ve Ege’de boğulan düzensiz göçmen çocukların kabahati sarı saçlı mavi gözlü olmaması mı?
Macaristan sınırında kadın kameramanın çelme takarak düşürdüğü Suriyeli Osama Abdul Mohsen’in 7 yaşındaki oğlu Zait’in kabahati sarı saçlı mavi gözlü olmaması mı?
Sahile vuran cesediyle hafızamıza kazınan 3 yaşındaki Suriye uyruklu Aylan Kurdi bebeğin kabahati sarı saçlı mavi gözlü olmaması mı?
Filistin’de daha birkaç gün önce Siyonist İsrail askerleri tarafından katledilen 6 yaşında, ne ismi ne de öldürüldüğü kimse tarafından bilinmeyen kız çocuğunun kabahati sarı saçlı mavi gözlü olmaması mı?
Yine Filistin’de, Rus askerlerinin tanklarının önüne çıkan sivil Ukraynalılara yapmadığını 12 yaşındaki Filistinli kız çocuğuna reva gören, onu öldüresiye döven İsrailli Siyonist askerler ve dünya kamuoyu için Filistinli çocukların kabahati sarı saçlı mavi gözlü olmaması mı?
Budist Myanmar rejiminin Arakan eyaletinde evlerini yaktığı, saldırdığı, tecavüz ettiği Rohingyalı Müslümanların ve onların çocuklarının kabahati sarı saçlı mavi gözlü olmaması mı?
Yunanistan sınırında soyulan, dövülen düzensiz göçmenlerin kabahati sarı saçlı mavi gözlü olmaması mı?
Elbette ki değil onlar sarı saçlı mavi gözlü olsalar da onlar için reva görülecek muamele muhtemelen farklı değildi. Neden mi?
Bosna’da Sırplar tarafından soykırıma tabi tutulan Boşnaklar sarı saçlı mavi gözlüydü de ondan.
Bir de mavi gözlü sarı saçlı çocukların ölümüne sebep olan Putin’in gözleri kahverengi, saçları siyah mı?
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya