Sinan TAVUKCU

Tüm Yazıları

Ayasofya’nın Cami Statüsünün İadesi Yeni Bir Dönemin Habercisidir

14 Temmuz 2020
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

"Konstantiniyye (İstanbul) mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur" hadisi şerifi, Hz. Peygamberin ümmeti için erişilecek bir hedef ve şeref olarak Müslümanların ruhunda yol gösterici oldu.

Bu hedefe vasıl olmak için ilk Konstantiniyye muhasarası, 669 (H.49) yılında Emeviler tarafından gerçekleştirildi, ardından Müslümanlar Konstantiniyye’nin fethi için pek çok seferler düzenlediler. Yüzyıllarca devam eden muhasaraların sonunda şehrin fethi Osmanlı Devleti’nin yedinci padişahı II. Mehmed Han’a nasip oldu. 29 Mayıs 1453'te II. Mehmed Han İstanbul’u fethederek “Fatih” ünvanını aldı.

Fatih Sultan Mehmed fetihten sonraki ilk Cuma namazını şehrin en büyük mabedi olan Hagia Sophia Kilise’sinde kıldı. Kilisenin camiye dönüştürülmesiyle Ayasofya "Fethin Sembolü" olarak kabul edildi ve Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi olarak isimlendirildi.

Fatih Sultan Mehmed Ayasofya’nın ibadethane olarak hizmete devamı ve korunması için 1471 yılında “Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı”nı kurdu. Vakfiyesinde, sanki bir gün camiinin bu vasfının değiştirileceği kalbine ilham olmuş gibi şu bedduada bulundu:

“…Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer'i şerife aykırı olarak vakıfta tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeriata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey talep ederse, kısaca batıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların la'neti üzerlerine olsun.”

Maalesef Fatih Sultan Mehmed Han’ın lanetine rağmen restorasyon gerekçesiyle 1930-1935 yılları arasında Ayasofya ibadete kapatıldı. Nihayet 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı Bakanlar Kurulu'nun kararıyla camii statüsü ortadan kaldırılıp müzeye dönüştürüldü ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlandı.

Fethin sembolü olarak görülen caminin müzeye çevrilmek suretiyle ibadethane olmaktan çıkarılmasını halk, inanç ve hürriyetlerine vurulan bir zincir olarak gördü. Müslümanlar nasıl ki İstanbul’un fethine dair hadisi bir müjde ve hedef olarak gördüyse, Ayasofya’nın geri ibadethane vasfına kavuşmasını da adeta İstanbul’un yeniden fethine eşdeğer tuttu. Ayasofya’nın camii statüsüne kavuşması için edilen dualara pek çok sivil eylemler eşlik etti.

Nihayet 10 Temmuz 2020'de, Danıştay 10’uncu Daire’si, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair Bakanlar Kurulu kararını iptal ederek Ayasofya’nın tekrar “Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” olarak asli hüviyetini kazanmasının yolunu açtı. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya Camii yönetiminin Diyanet İşleri Bakanlığı'na devredilmesi ve ibadete açılması doğrultusunda cumhurbaşkanlığı kararnamesinin imzaladı.

Ayasofya’nın camii statüsüne döndürülerek tekrar ibadete açılması İslâm Âlemi için yeni bir dönemin habercisidir. Bunu en güzel şekilde sayın Cumhurbaşkanı aşağıdaki cümlelerle ifade etmiştir.

"Ayasofya’nın dirilişi, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir. Ayasofya’nın dirilişi, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların fetret devrinden çıkış iradesinin ayak sesidir. Ayasofya’nın dirilişi, sadece Müslümanların değil, onlarla birlikte tüm mazlumların, mağdurların, ezilmişlerin, sömürülmüşlerin umut ateşinin yeniden alevlenişidir."

"Türkiye, son dönemde attığı her adımla, artık zamanın ve mekânın nesnesi değil öznesi olduğunu göstermektedir. Millet olarak verdiğimiz tarihi mücadeleyle, temsilcisi olduğumuz medeniyetin aydınlık geleceği için maziden atiye tüm insanlığı kucaklayan bir köprü kuruyoruz. İnşallah bu kutlu yolda yürümeye, durmadan, duraksamadan, yılmadan, azimle, fedakarlıkla, kararlılıkla, menzile ulaşana kadar devam edeceğiz."

Ayasofya’nın tekrar camii statüsüne kavuşturulması İslâm Âlemi için bir diriliş nişanesidir. 1.Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ve değişik restorasyonlarla bugüne kadar gelen dünya düzenine başkaldırıdır. Türkiye ve İslâm Âlemi’nin ciddi manada söz sahibi olacağı yeni bir dünya düzeninin başlangıç muştusudur.

Hayırlı olsun.

Ayasofya’nın tekrar camii statüsüne kavuşturulması kararı dolayısıyla Danıştay üyelerine, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve 86 yıl Ayasofya’nın cami statüsüne çevrilmesi için azimle mücadele verenlere şükranlarımızı sunuyorum.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA