Sinan TAVUKCU

Tüm Yazıları

Bangladeş Halk Ayaklanması Hint Kıtası’nda Dengeleri Değiştirecektir

06 Ağustos 2024, Sal
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

1757 yılından itibaren İngiliz sömürgesi altına giren Bengal bölgesi, 1947’de İngilizlerin Hindistan yarım adasından çekilirken hazırladığı Bölünme Planı çerçevesinde kurulan Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin Doğu Pakistan eyaleti olarak yeni devlette yerini aldı.

Bu bölünme sırasında, İslam dünyasının önemli mütefekkirlerinden Ebu'l-A'lâ Mevdudî ve takipçileri yüzyıllardır birlikte yaşadıkları Hintlilerden ayrılmaya karşı çıkarken, Muhammed İkbal Müslümanlardan oluşan bir Pakistan devleti kurulması fikrine öncülük etmişti.

Yirmi dört yıla yakın bir süre Pakistan İslam Cumhuriyeti’ne bağlı bir eyalet olarak kalan Doğu Pakistan(Bengladeş) halkı arasında merkezi hükümetten ayrılıp bağımsız bir devlet olma fikri yaygınlaştı. Ayrılık hareketinin başlamasında Pakistan’ın konuştuğu dil olan Urducayı Bengallilere resmi dil olarak dayatmasının büyük etkisi oldu. Bangladeş nüfusunun tamamına yakınının aynı etnik kökenden olması ve aynı dili konuşmaları sebebiyle dil dayatmasına tepkiler yükseldi, Pakistan’dan ayrılarak bağımsız olma fikri güçlendi.

Mucib-ür Rahman ve taraftarları Batı Pakistan’dan bağımsız olmayı isterken, Cemaat-i İslami ve halkın bir kısmı bağımsızlığa karşı çıkarak Doğu-Batı Pakistan yapısının muhafaza edilmesini ve meselelere çözüm bulunması gerektiğini savunuyordu. Bu fikir ayrılığı sonraki dönem Bangladeş siyasi tarihine damgasını vuracaktı.

Mucib-ür Rahman önderliğinde bir kısım Bengalliler(Avam Birliği), 1971 yılında Pakistan’dan ayrılıp bağımsız olmak üzere iç savaş başlattılar. Hindistan’ın Doğu Pakistan lehine savaşa dahil olması ile savaşı Bengalliler kazandı. Hindistan Doğu Pakistan’ın büyük bölümünü işgal etti, Aralık 1971’de Bangladeş Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Uzun yıllar bir arada yaşamış iki Müslüman halk arasındaki bu savaşta Bangladeş yöneticilerinin beyanına göre 3 milyon Bengalli ölmüştü.

Hint kuvvetleri Mart 1973’te Mucib-ür Rahman’ın başa geçmesine kadar ülkeyi işgal altında tutmaya devam ettiler. Mucib-ür Rahman, Pakistan’ın İslâm milliyetçiliğinin aksine laiklik, sosyalizm ve demokrasi ilkelerine dayanan Bengal milliyetçiliğini esas alan bir cumhuriyet kurulduğunu ilân etti. Hindistan, Sovyet Rusya ve Doğu Avrupa devletleri ile dostluk antlaşmaları imzaladı.

Yeni devlet kurulmakla birlikte siyasi ve toplumsal istikrar bir türlü sağlanamamıştı. 1975’te ordu komutanlarından olan General Ziya-ür-Rahman  bir askerî darbe ile yönetimi ele aldı, Mucib-ür Rahman ve iki kızı haricindeki tüm aile fertleri darbe esnasında öldürüldü.

General Ziya-ür-Rahman, darbe sonrasında Milliyetçi Bangladeş Partisi(BNP)’ni kurarak 1981’de suikastla öldürüldüğü güne kadar 6 yıl ülkenin başında kaldı. Mucib-ür Rahman’ın Sovyet ve Hindistan eğilimli politikalarına karşı Pakistan, Çin ve Batı merkezli bir dış politika izledi.

15 Kasım 1981'de yapılan seçimde, öldürülen Ziyaü'r-Rahman'ın yardımcısı Millî Birlik Partisi lideri Abdüssettar, oyların % 66'sını alarak devlet başkanı oldu. Ancak siyasi istikrar yine temin edilemedi.

Genelkurmay Başkanı Muhammed Erşad, 1982 yılında askerî bir darbe ile Abdüssettar'ı devirerek idareye el koydu. 1988’de İslam, kuruluş ideolojisine aykırı olarak, devlet dini olarak ilan edildi. Otoriter bir yönetim sergileyen Erşad protestolar neticesinde 1990 yılında istifa etti ve Şahabeddin Ahmed aynı yıl devlet başkanlığına vekaleten getirildi.

1990’dan sonra Bangladeş siyasi hayatını Avami Parti (AL) ile Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP)’nin mücadelesi şekillendirdi. 19 Eylül 1991 senesinde yapılan seçimleri kazanan Ziyaü'r-Rahman'ın dul eşi Halide Ziya başbakan oldu.

Mucib-ür Rahman’ın kızı Şeyh Hasina Vecid ile Ziya-ür-Rahman’ın eşi Begüm Halide Ziya, Bangladeş’in iki büyük partisinin liderliğine geçerek iktidar çekişmesini bugüne dek sürdürdüler.

1996 yılında yapılan seçimlerde Mucib-ür Rahman’ın kızı Şeyh Hasina Vecid önderliğinde Avami Birliği yeniden iktidara geldi. Beş yıl sonra Ekim 2001’de Halide Ziya'nın Milliyetçi Partisi koalisyon hükümeti kurarak iktidarı ele geçirdi.

2007 yılında Begüm Halide Ziya, bir yıl süren şiddetli siyasi huzursuzluğun ardından geçici hükümetin baskısıyla fiili ev hapsine alındı. Aralık 2008’de yapılan ve katılımın yüzde 22 olduğu genel seçimlerde Avami Birliği, parlamentodaki 300 sandalyenin 250'sinden fazlasını ele geçirdi. 2009 yılı Ocak ayında Şeyh Hasina başbakan oldu ve o günden bu yana iktidarı elinde tutmayı başardı.

Başbakan Hasina’nın muhalefeti sindirmek bakımından en önemli icraatı, 2010 yılında Bangladeş Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi’nde Cemaat-i İslami liderlerinin tamamını ve Bangladeş Milliyetçi Partisi’nin liderlerinden bir kısmını 1971 yılında merkezi hükümetle işbirliği içinde oldukları iddiasıyla yargılatmak oldu. 2013’de Cemaat-i İslami liderlerinden Abdülkadir Molla ile birlikte üç lider infaz edildi. 92 yaşındaki Gulam Azzam ise hapishanede vefat etti. Hasina, savaşın üzerinden neredeyse 40 yıl geçtikten sonra kurdurduğu mahkemeler ile kendisi için en büyük tehlike gördüğü Cemaat-i İslamiye’yi etkisizleştirmek istiyordu.

Hasina iktidarında, medyanın İslamofobik söylemlerinin desteği ile Müslüman halka yönelik hak ihlalleri sürekli arttı.

2014 seçimlerinde BNP lideri Halide Ziya ev hapsine maruz bırakıldı ve seçime sokulmadı. BNP de seçimleri boykot etti. 2018 Şubat’ında muhalefet lideri Halide Ziya yolsuzluk suçundan beş yıl hapis cezasına çarptırıldı ve yılsonunda yapılacak seçimlere katılması engellendi. 2018 Aralık ayında yapılan düşük katılımlı seçimlerde Avami Birliği ezici bir zafer kazandı, ancak kampanya şiddet, sindirme ve oy hilesi raporlarıyla gölgelendi.

Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP), Hasina döneminde özgür ve adil seçimlerin mümkün olmadığını söyleyerek 5 Ocak 2024 seçimlerini de boykot etti.

Hasina’yı deviren gösteriler

Şeyh Hasina hükümeti,  tepkiler sebebiyle 2018 yılında “Kamu sektöründe kontenjan” yasasını iptal etmişti.

Söz konusu yasaya göre, Bangladeş’te kamuda işe giriş pozisyonlarının yüzde 56’sı belirli demografik gruplar ve sınıflar için ayrılmaktaydı. Kontenjanın yüzde 30’u 1971’deki Bağımsızlık Savaşı’na katılanların ailelerine, yüzde 10’u kadınlara, yüzde 10’u az gelişmiş bölge sakinlerine, yüzde 5’i yerli topluluklara ve yüzde 1’i engellilere tanınıyordu.

Başbakanın partisi Avami Birliği’nin mahkemeye başvurarak iptal kararının kaldırılması ve tartışmalı yasanın tekrar yürürlüğe konulması talebi Yüksek Mahkemede kabul edildi. Mahkeme, Haziran ayında kontenjan sisteminin yeniden uygulanması kararını verdi.

Tekrar yürürlüğe giren yasa ile, iç savaşa katılanların ailelerine kontenjan ayrılmasının “ayrımcılık” olduğunu savunan, bunun yerine liyakate dayalı bir sistemin getirilmesini talep eden öğrenciler Temmuz ayı başında Bangladeş genelinde protesto eylemlerine başladılar.

Başbakanın talimatıyla polisin aşırı şiddet kullandığı kota karşıtı eylemler Başbakanın istifasını, özgür seçimler yapılmasını talep eden gösterilere dönüştü.

Eylemlerde çoğu öğrenci 300 kişi öldü ve binlercesi yaralandı. Halkın da destek verdiği dört hafta süren hükümet karşıtı protestolar sonunda Başbakan Şeyh Hasina istifa etmek zorunda kaldı. Başkent Dakka’yı helikopterle terk ederek Hindistan’a kaçtı.

Sonuç

Halk isyanı karşısında bir diktatör daha koltuğunu bırakıp yabancı bir ülkeye sığınmak zorunda kaldı.

Ancak, Şeyh Hasina Vecid sıradan bir diktatör değildi. Yüzde 90’ı Müslüman olan 160 milyonluk bir halkı katı laikçi bir baskı altında tutuyor, her türlü dini talepleri aşırılık olarak niteleyerek şiddetle susturuyordu. 1971 yılındaki Batı Pakistan-Doğu Pakistan savaşını kullanarak muhalefeti vatan hainliği ile suçlayan bir politika izliyordu. Yüksek yargı ve polis, iktidardaki Avami Birliği’nin yanında, muhalefeti sindiren destek güçleri durumundaydı.

Şeyh Hasina iktidarının en büyük hâmisi komşusu Hindistan’dı. Üç tarafı Hindistan topraklarıyla çevrili olan ülkede Pakistan ve dolayısıyla İslam düşmanlığı, Hindistan’ı Hasina iktidarının en büyük müttefiki haline getirmişti.

Ne var ki, Hindistan ile dayanışma halinde olan sistemin halk ayaklanmasını kanla bastırma politikası ters tepti.

Şeyh Hasina’nın koltuğunu bırakarak Hindistan’a kaçmak zorunda kaldığı 5 Ağustos devriminden sonra bölgede çok şeyin değişeceği açıktır.

Önümüzdeki dönemde ülkede Müslümanların üzerindeki baskının kalkacağı, Pakistan ile düşmanlığa dayalı ilişkilerin zamanla normalleşeceği beklenmektedir. İslam dünyasından itinayla uzak duran eski yönetimin ve zihniyetin tasfiyesi ile 160 milyon nüfuslu Bangladeş ait olduğu dünyaya dönecektir. Gazze savaşında yaşanan İsrail ve müttefiklerinin insanlık dışı soykırımına son vermek üzere Müslüman devletlerin bir araya gelerek askeri ittifak oluşturması gerektiğinin konuşulduğu bu dönemde, Bangladeş’teki  gelişmeler ayrı bir anlam taşımaktadır.

Elbette ki bu iktidar değişikliğinin en büyük kaybedeni bölgede Hindistan ile Hindistan’la birlikte Asya-Pasifik’te yeni ittifaklar kurmaya çalışan ABD olacaktır.

 

Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA