Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Sırlarını Düşmanına Çaldıran Aciz Bir Devlet: İsrail

Bu yazı 07/11/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Sinan TAVUKCU/SDAV Başkanı

 

“bilgiye sahip olan, sahanın da sahibidir”

İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim 2023 günü sabah saatlerinde İsrail topraklarına gerçekleştirdiği "Aksa Tufanı" saldırısı, İsrail devletinin zayıflığını, dış himaye olmaz ise kendisini korumaktan aciz olduğunu bütün bir dünyaya gösterdi.

Kassam Tugaylarının basit düzenekli paramotorlarla havadan sızarak korunaklı duvarları aşıp Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'nı ele geçirmeleri, insansız hava araçlarını kullanarak Gazze sınırındaki önemli gözetleme ve iletişim kulelerini yok edip geçiş için kör noktalar oluşturmaları, buldozerle yıkılan abluka duvarlarından geçen 1.900 civarında Hamas savaşçısının hiçbir mukavemetle karşılaşmadan 12 askeri üssü ele geçirmeleri, İsrail'in güneyindeki şehirlere 20 dakika içinde 5 bin roket atışı yapmaları İsraillileri şaşkınlık ve korkuya sevk etmişti.

Bu ani baskın sırasında 1300 İsrailli ölmüş, 3 bin 436’sı da yaralanmıştı. Kassam Tugaylarının burada ele geçirdiği araçlara 250 civarında rehineyi doldurup Gazze’ye dönmeleri ancak filmlerde görülebilecek sahneler gibiydi. Üstelik esir alınan onlarca asker arasında 3 generalin olduğu da söyleniyordu.

İsrail’in 2,3 milyon Filistinliyi 17 yıldır abluka altında tuttuğu Gazze’yi tecrit etmek için Gazze Şeridi ile yerleşim bölgeleri arasında inşa ettiği 1,1 milyar dolarlık güvenlik duvarı pek işe yaramamıştı. Duvarların üzeri sensörler, termal kameralar,  siber gözetleme ağı ile donatılmış olmasına, kontrolün insansız hava araçları ile desteklenmesine rağmen bu önlemler Filistinlileri topraklarına hapsetmekte başarılı olamamıştı.

"Aksa Tufanı" saldırısının üzerinden günler geçmesine rağmen Kassam savaşçıları İsrail topraklarında güvenlik güçleriyle çatışmaya devam ettiler.

Hamas’ın üstünlüğü

Hamas’ın İsrail’e karşı birinci derecede üstünlüğü ahlaki üstünlüğüdür. BM kararlarına aykırı olarak, sahip oldukları toprakları gasp edilen ve sürgüne zorlanan, direnince katledilen bir halkın işgalcisine karşı verdiği mücadele, direnişi ayakta tutan en önemli motivasyon kaynağıdır.

Öte yandan, dar bir alanda sıkışmış bulunan Gazze’de Hamas’ın geliştirdiği savaş stratejisi ve yürüttüğü gayrinizami harp inanılmazdır. Gazze’nin 70 metre derinliğinde, şehrin altında bir örümcek ağı gibi örülmüş tüneller Hamas'a İsrail'in hava, kara ve denizdeki askeri üstünlüğünü azaltan bir avantaj sağlıyor. Hamas liderlerinden Yahya Sinvar 2021 yılında, Hamas'ın Gazze'de 500 kilometre uzunluğunda tünellere sahip olduğunu açıklamıştı.

Gazze Şeridi'ndeki tüneller üç ana türe ayrılıyor. Bir kısmı, sınırları aşmak ve İsrail ordusu hatlarının gerisinde saldırılar gerçekleştirmek için kullanılan, roketatarların fırlatıldığı saldırı tünelleri. Bir kısmı, pusu kurmak ve savaşçıları İsrail uçaklarının ve baskınlarının havadan görüş alanından uzaklaştırmak için kullanılan savunma tünelleri. Üçüncü türü ise, operasyonları yönetmek ve savaşçıları yönlendirmek amacıyla komuta kontrol merkezi olarak kullanılan lojistik tüneller. Üçüncü tür tünellerin 160-260 metre derinliğe kadar indiği rivayet ediliyor.

Sayılar 1300’ü bulan bu tünellerde onbinlerce savaşçının haftalarca barınacağı alanlar, silah ve füze depoları yer alıyor. Ve uzmanlara göre, İsrail ordusunun bombalamak suretiyle bu tünelleri yok etmesi mümkün olmadığı gibi kara savaşı ile ele geçirmesi de imkansız.

Dikkat çeken bir diğer husus, İsrail’in teknolojiye dayalı istihbaratına karşı Hamas askeri kanadının teknolojiyi kullanmayı bırakarak İsrail istihbaratının haber almasını etkisizleştirmesiydi. Telefon ve bilgisayar kullanmayan örgüt,  hassas işlerini teknolojik casusluğa karşı özel olarak korunan odalarda/yeraltında yürüterek bilgi sızmasının önüne geçiyordu.

Utanç verici zaafiyet

Hamas’ın yukarıda bahsettiğimiz basit ama etkili mücadele yöntemine karşılık İsrail’in kendisini teçhiz ettiği yüksek teknolojiye sahip araçları, donanımları, pahalı yatırımları kendisini korumaya yeterli olmadı. Muhtemelen aylar süren bir planlama ve titiz bir eğitimle gerçekleştirilen, ayrıca çok sayıda grubun koordinasyonunu gerektiren saldırının hazırlığından ne İsrail’in iç istihbarat kurumu Shin Bet’in, ne dış istihbarattan sorumlu MOSSAD’ın ve ne de İsrail Savunma Kuvvetler (IDF)’nin haberinin olmadığı ortaya çıktı. Hamas taarruz planını İsrail devletinden gizli tutmayı başardı. 

Yaşanan güvenlik zafiyeti, uğranılan saldırı karşısında sergiledikleri çaresizlik bütün bu kurumların prestijini bir anda yok etti. İsrail’in Doğu’nun en güçlü ordu ve istihbaratına sahip olduğu algısı bir operasyonla buharlaştı.

Durumu en iyi, İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi'nin eski üst düzey yetkililerinden Yoel Guzansky’un şu sözleri açıklıyordu: "Hamas hakkında istihbarat toplamak için milyarlarca dolar harcıyoruz. Sonra bir saniyede her şey domino taşları gibi çöktü."

Saldırının zamanlaması

Aksa Tufanı operasyonunun zamanlamasının da ustalıkla hesaplandığı anlaşılıyor. Bir defa saldırı, Yahudiler için kutsal Şabat gününe denk getirilmişti ve İsrail istihbaratı, ordusu rehavet halinde yakalanmışlardı.

Öte yandan bu baskın, tam 50 yıl önce, 6 Ekim 1973 günü Mısır ordusunun İsrail’e yaptığı bir baskın ile ateşlenen Yom Kippur Savaşının başlangıç tarihine denk düşürülmüştü. Bu günün İsrailliler için sembolik anlamı büyüktü. Yahudilerin kutsal bayramı Yom Kippur’da bir baskınla başlayan 1973 savaşında da İsrail gafil avlanmış, üç hafta süren savaşta büyük kayıplar vermiş ve İsrail’de yaşayan Yahudiler uzun süre bu savaşın travmasını atlatamamıştı. Bu savaştan sonra, İsrail istihbarat ve askeriyesi için “sürpriz saldırılara” hazırlıklı olmak öncelikli bir prensip kabul edilmişti. İşte bu sebeple, sürpriz Aksa Tufanı baskınının Yom Kippur savaşının 50’inci yılına denk getirilerek Siyonist Yahudi psikolojisinin hedeflendiği anlaşılıyor. İsrail savunma kuvvetlerinin konuşlandırılmasında ve sürprizlere hazırlıklı olmada açıkça başarısız olması, bu birimlerin zafiyetini bütün çıplaklığı ile ortaya seriverdi.

Zaman bakımından önem taşıyan bir başka husus, ABD’nin İsrail ile Arap devletlerini barıştırma çabalarının sonuna gelindiğinin düşünüldüğü bir sırada, Aksa Tufanının yıllardır devam eden bu çabaları boşa çıkartması oldu.

İsrail’in çalınan sırları

Bütün bu askeri saldırıların yanı sıra, İsrail’in büyük bir siber saldırıya da uğradığı, devlet sırlarının Hamas tarafından çalındığı ortaya çıkmaya başladı. Bu durum, bir devlet için diğer askeri zaaflardan, başarısızlıklardan daha vahim bir durumu gösteriyor.

İsrail’in eski bakanlardan Meir Sheetrit, Maariv gazetesindeki yorum yazısında, "Bu hem siyasi ve operasyonel açıdan hem de istihbarat açısından bir başarısızlık. Düşmanın buldozerle çitleri aşıp araçlarla içeri girmesini ve onları durduracak kimsenin olmamasını nasıl açıklayabiliriz? İsrail ordusu nerede? En modern silahlar ve insansız hava araçları, helikopterler, tanklar, askerler nerede? Bu utancın silinmesi mümkün değil." eleştirisinde bulunuyordu.

7 Ekim saldırısı sırasında Hamas’ın siber birimlerinin İsrail'in geniş gözetleme aygıtlarını atlatmak ve bozmak, kameraların zayıf olduğu noktaları tespit etmek, insansız hava araçlarını havaya çıkmadan imha etme konusunda başarılı olduğu görüldü. İsrail’in güvenlik sistemi uzaktan kontrol sistemine dayalıydı. Hamas, gözetleme sistemine sinyal ileten hücresel kulelere müdahale ederek cephe gerisinde kontrol odalarında konuşlanan askerleri kör etmişti. Uzmanlara göre bu başarı, bilgilerin önceden elde edilmesiyle mümkün olabilirdi.

Nitekim Amerikalı uzmanlar, Kassam Tugaylarının İsrail'e girdikten sonra drone ve gözetleme operatörlerinin yoğun olarak bulunduğu Re'im üssüne saldırmasının Filistinlilerin İsrail ordusunun sırlarını ve zayıflıklarını bildiklerine işaret ettiğini düşünüyorlar. Eski CIA Direktörü John Brennan, MSNBC'ye yaptığı açıklamada, "Bu, hem insani hem de teknik kaynaklar olmak üzere İsrail kaynaklarının Hamas tarafından ele geçirilip geçirilmediği konusunda soruları gündeme getiriyor" sözleriyle, İsrail devletinin güvenlik sırlarının Hamas tarafından ele geçirilmiş olmasının yanı sıra kritik birimlere sızmalar olduğunu da ima ediyordu.

New York Times'ın 13 Ekim günü yayınladığı  “The Secrets Hamas Knew About Israel’s Military” başlıklı analizde;[i]  Gazze'den motosikletle gelen 10 silahlı adamın İsrail askeri üssüne kolaylıkla girdiklerini, buradaki askerleri öldürdüklerini, ellerindeki kroki ile içi bilgisayarlarla dolu askeri istihbarat merkezini eliyle koymuş gibi bulduklarını, dolayısıyla üs hakkında önceden bilgi sahibi olduklarını anlatıyor.

New York Times’a göre; Hamas planlama belgeleri, saldırı videoları ve güvenlik yetkilileriyle yapılan görüşmeler, saldıran grubun İsrail ordusunun nasıl hareket ettiği, belirli birimleri nereye konuşlandırdığı ve hatta takviye kuvvetlerinin gelmesinin ne kadar süreceği konusunda şaşırtıcı derecede gelişmiş bir anlayışa/bilgiye sahip olduğunu gösteriyor. Üst düzey bir İsrail subayına göre, bazı üslerdeki iletişim sunucularının tam olarak nerede olduğunu biliyorlardı ve onları yok ettiler.

İsrailli acil müdahale ekiplerinin bir köyde bulduğu Hamas planlama belgesi, Kassam savaşçılarının net hedefleri ve savaş planları olan, iyi tanımlanmış birimler halinde organize olduklarını gösteriyordu.

New York Times yazarları, Hamas ve müttefiklerinin, titiz bir planlama ve İsrail'in sırları ve zayıflıklarına ilişkin olağanüstü farkındalıkla, şafaktan kısa bir süre sonra İsrail'in Gazze'deki cephesini baştanbaşa alt ederek, uzun süredir ordusunun üstünlüğünü bir inanç meselesi olarak gören bir milleti şok ettiğini düşünüyorlar. Bu baskında 20'den fazla İsrail kasabasına ve ordu üssüne sızma, İsrail'in savunmasının son 50 yıldaki en kötü ihlaliydi ve ülkenin güvenlik duygusunu paramparça etmişti.

Uzmanlar Hamas saldırıları karşısında uğranılan hezimetin sebebi konusunda iki ihtimale dikkat çekiyorlar: İlk olarak İsrail kuvvetlerinin kendi sırlarıyla ilgili ihmalde bulunduğu, ikinci olarak Hamas'ın kendi casusları ve ajanları aracılığıyla İsrail'in savunma sistemine derinlemesine sızma ihtimali.

Siber güvenlik uzmanları ve askeri yetkililer İsrail devlet yapısına nüfuz etme düzeyi, İsrail servislerinin hızlı müdahalesini engelleyerek savunma sisteminin felç etme kapasitesi göz önünde bulundurulduğunda Hamas Siber Birliği’nin istihbarat düzeyinde Aksa Tufanı operasyonun başarısının arkasındaki yapı olduğunu kabul ediyorlar.

Öte yandan, Microsoft’un yıllık olarak yayımladığı Dijital Savunma Raporu’nda Storm-1133 adlı Gazze merkezli bir tehdit aktörünün İsrail’de enerji, savunma ve telekomünikasyon hizmetleri veren özel kuruluşları hedef aldığını, İsrail ile kamusal bağları olan üçüncü taraf kuruluşlara sızmaya çalıştığını gözlemledikleri belirtiliyor. Raporda, Ghosts of Palestine gibi hacktivistlerin İsrail hükûmeti web sitelerini ve BT sistemlerini çökertme operasyonları yaptıkları, sabotaj girişimlerinde bulundukları, çeşitli şirketlere yönelik saldırılar gerçekleştirerek bazı bilgiler çaldıkları anlatılıyor.

Hamas’ın hacktivistleri hedeflerini sekteye uğratmak için genellikle dağıtılmış hizmet reddi (DDoS) saldırılarını kullanıyorlar.

Elde edilen siber saldırılara ilişkin bilgiler, dikkatle planlanmış bir saldırı başlatan tarafın yani Hamas'ın üstünlüğünü gösteriyor. İbrani medyasına göre bu üstünlüğün temeli, ‘bilgiye sahip olan, sahanın da sahibidir’ ilkesidir.

Sonuç

İsrail dahil hiç kimse, Hamas'ın Gazze dışında böylesine karmaşık ve koordineli bir operasyonu tasarlamasını ve titizlikle uygulamasını beklemiyordu.

Hamas’ın büyük bir gizlilikle yaptığı savaş hazırlığının ve sürpriz baskının İsrail devleti tarafından haber alınamaması, vatandaşlarının ve İsrail’e güç atfedenlerin hayal kırıklığına uğramasına ve güven kaybına sebep olmuş durumda. Binlerce çocuk ve kadının katledildiği İsrail’in acımasız, kural tanımaz saldırıları bu acziyetini örtme/bastırma kaygısından kaynaklanıyor. Ne var ki, İsrail halkı Netanyahu hükümetine ve orduya karşı öfke dolu, çatışmalarda ölen asker sayısının gizlendiği, gerçek sayının birkaç bin olduğu kanaatinde,

Öte yandan, İsrail ordusunun sivil Gazze halkına yönelik katliamları dünya halklarının vicdanını harekete geçirmiş, “küresel bir intifada”ya yol açmış durumda. İsrail’e açıktan destek veren devletlerin protesto gösterisi yapılmasını yasaklamaları, göstericileri antisemitizmle suçlamaları intifadayı durduramıyor.

Küresel intifada sadece sokaklarda değil sosyal medyada da kendisini gösteriyor. Dünya medyasını büyük ölçüde kontrol eden Yahudi sermayesi sosyal medyayı yönlendirmeyi başaramıyor. Sosyal medya kullanıcılarının %80’i İsrail’i kınıyor, Filistin direnişini destekliyor.

7 Ekim’den sonra kayıtsız şartsız İsrail operasyonlarına destek veren ABD dahil batılı devlet yöneticilerinin bu pozisyonlarını korumaları mümkün görünmüyor. Kamuoyu baskısı karşısında son bir haftadır İsrail’e olan kayıtsız desteklerini sınırlayan açıklamalar yapmak zorunda kaldılar.

Benzer şekilde, Arap devletlerinin sessizliği de halklarını çileden çıkardı, insanlar kendilerini kardeşlerine ihanet etmiş hissediyorlar. Liderler yeni bir Arap Baharı ile karşılaşıp koltuklarını kaybetmeyle karşı karşıya kalacaklarının tedirginliği içindeler. Bu korku onları ister istemez İsrail ve ABD’ye itiraz etmeye, Gazze halkının yanında yer almaya zorlayacak.

Güçlü olanların kurduğu ve ne yaparsa yanlarına kaldığı mevcut dünya düzeni Gazze-İsrail savaşı üzerinden ciddi olarak sorgulanmaya başladı. Bu defa, İsrail ve Batılı devletlerin çatışmayı bir din savaşı olarak takdim etme, halkları bunun üzerinden kutuplaştırarak güçlülerin düzeninin devam ettirilmesi çabaları görülüyor.

Ancak bu da tutmayacak. Dünya halkları zulme razı olan ve olmayanların kesin şekilde ayrışacağı bir kavşağa doğru yol almaya devam ediyor.

 

[i] The Secrets Hamas Knew About Israel’s Military

https://www.nytimes.com/2023/10/13/world/middleeast/hamas-israel-attack-gaza.html