Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Devlet Bahçeli’nin 'Öcalan Mecliste Silah Bırakma ve Örgütü Lağvetme Çağırısı Yapsın' Teklifi Tartışılıyor

Bahçeli'nin açıklamalarının ardından, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin grup toplantısında konuşan Özgür Özel'den konuya ilişkin açıklamalar geldi.
SDE Editör
23 Ekim 2024 15:37
A+
A-

Salı günü partisinin grup toplantısında konuşan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:

“Haftalık olağan Meclis grup toplantımızın başında yüksek heyetinizi en kalbi duygularımla birlikte, sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Yurt içinde ve yurt dışında; televizyon ekranlarından, radyo kanallarından, sosyal medya platformlarından bugünkü toplantımızı takip eden bütün vatandaşlarımızı,

Gönül ve kültür coğrafyalarımızda pek çok zorluğa göğüs gererek var oluş mücadelesi veren bütün kardeşlerimizi hasretle selamlıyor, hepsini birden hürmet ve muhabbetle bağrıma basıyorum.

Tarihin, dönüm noktaları, keskin virajları, kritik eşikleri, geleceğe eklemlenmesi beklenen kırılgan bağlantı hatları vardır.

Anlaşılan odur ki, Türkiye ve dünya olarak böyle bir işlekliğin, böylesine aktif ve aktüel bir işleyişin tam ortasındayız.

Bahsetmeye çalıştığım bu durumu farklı bir yaklaşımla Merhum Ahmet Hamdi Tanpınar bakınız nasıl dile getirmişti:

Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare geniş bir anın,

Parçalanmaz akışında.

Kelimesiz düşünce olmaz, ancak duyguların kelimeye pek fazla ihtiyacı yoktur.

Bazen hisli bir bakış, bazen hevesli bir dokunuş, bazen de sessiz ve hesapsız bir kucaklayış sayfalar dolusu anlatımın yerine geçebilecektir.

Merhum Cengiz Aytmatov’un dediği üzere; “Bütün duyguları anlatmaya yetecek kadar kelime yoktur. Buna gerek de yoktur.”

Biz yine de samimi niyetlerle işlediğimiz ve işaretlediğimiz temiz duygularımızı akıl ve mantık terazinde tartmanın, inanç ve ilke temelinde tarif ve tebliğ etmenin çabasındayız.

20’inci yüzyılın meşhur ve meşale gibi yanan bir ilim insanı şöyle demişti: “Zaman göründüğü gibi değildir. Sadece tek bir yöne doğru akmaz ve geçmiş gelecekle aynı anda gerçekleşir.”

Tarihi ve milli mirasımıza sarılarak, bin yıllık kardeşliğimiz üzerinde titreyerek, devlet-ebed müddet, millet-ebed müddet kararlılığımızı gözeterek, geçmişle geleceği yeniden inşa, yeni baştan ihya sorumluluğu tarihin bugünkü mühim sahnesinde sanıyorum omuzlarımıza binmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve kurtuluş fikri olan Türk milliyetçiliğinin, tarihin kaygan ve kaypak zemininde sağlam ve sağduyulu duruşun adresi olarak varlığını güçlü şekilde ibra ve ibraz etmesi artık kaçınılmaz aşamaya gelmiştir.

Belki bugünden sonra tarihin akışı daha farklı olacaktır.

Belki bugünden sonra ülkemin şafağı bir başka sökecektir.

Belki bugünden sonra Türkiye’nin prangaları tamamıyla kırılacaktır.

Akıl ile duygumuzun mutabakat çemberinde, şuur ile heyecanımızın muhassala ekseninde Türk ve Türkiye Yüzyılı yürüyüşüne hız vermenin zamanıdır.

Aziz Atatürk’ün ifadesiyle, Türkiye Cumhuriyeti, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaksa, ki bu amaç mutlaka gerçekleşecektir, o zaman tarihin Milliyetçi Hareket Partisi’ne yüklediği misyonu göz ardı etmek mümkün değildir.

Bugün kitabın ortasından ve hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak netlikte konuşacağım.

Bugün milli birlik ve kardeşlik duygumuzun üzerine gerilmek istenen yabancı menşeli örtüyü kaldıracağım.

Alışıldık söylem kalıplarından az da olsa taşmanın vakti geldiyse, o vakit bu vakittir.

Mevcut ve muayyen gerçeklere dayanarak muazzez milletimizin ayak bağlarını kalıcı olarak çözmenin kim bilir belki de ilk adımını atmış olacağım.

Bu sıcak gündem konumuza geçmeden evvel diğer bazı düşüncelerimi huzurlarınızda paylaşmak arzusundayım.

Değerli Arkadaşlarım,

DEM’e uzattığım el günlerdir konuşuluyor, günlerdir tartışılıyor.

Dedikodu borsası rekorlar kırıyor.

Önüne gelen kendi mizaç ve meşrebine göre değerlendirme yapıyor.

Son iki haftadır görüş ve düşüncelerimi berrak ölçüde açıklayıp samimi niyetimi paylaşmış olsam da, birileri yine rahat durmuyor, ısrarla samanlıkta iğne arayışına, karanlıktan aydınlığa taş fırlatmaya kalkışıyor.

Sözlerimin altı doldurulmalıdır diyenlerden tutun da, yeni bir çözüm sürecinin pişirildiğini iddia edenlere kadar pek çok iddia ve ifade malumlarınız olacağı üzere gündeme gelmiştir.

Bir eski Meclis Başkanı işgüzarlık ve işportacılık mantığını siyaset zannederek kafasının içinde ne kadar kir pas varsa ortaya dökmüştür.

“Adına isterseniz kuşkonmaz deyin, yeni bir sürece ihtiyacımız” var sözleriyle boşa sallayıp nasıl dolu tutarım hevesine kapılmıştır.

Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır.

Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür.

Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir, ama kolektif kimlik ve etnik temelde bir çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir.

Bu ülkede yaşayan hiçbir Kürt kardeşim sorun olarak gösterilemez.

Kürt sorunu var demek, Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, yalan sözlerin, yıkım bekleyenlerin, küresel emperyalizme piyonluk yapanların ortak propagandasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti asimilasyon politikasına hiçbir zaman teşne olmamış, tenezzül etmemiş, prim vermemiştir.

Bölücü terör sorunu elbette ülkemize pek çok zaman, kaynak, insan ve enerji kaybettirmiştir.

Terörle mücadeleye harcanan devasa kaynaklar, doğu ve güneydoğunun sosyal ve ekonomik kalkınmasına ayrılmış olsaydı, bölgenin nasıl yıldız gibi parlayacağını; işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliğinin nasıl ortadan kalkacağını vatansever her insanımız tasdik edecektir.

Terörün bitmesi halinde Diyarbakır’ın, Şırnak’ın, Hakkari’nin, Mardin’in, Batman’ın, Ağrı’nın, Van’ın ve diğer vilayetlerimizin başına talih kuşunun konması, bölge insanımızın derin bir nefes alması mutlak bir akıbettir.

Terör başka siyaset başkadır.

İkisi arasına kalın bir çizgi çekilmeden, duvar örülmeden, silah dışlanmadan, en başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, Türk vatandaşları layık olduğu insani gelişmişlik düzeyine, refah, huzur ve güvenlik mertebesine çok zor ulaşacaktır.

Terörizm hesaplı ve sistemli şiddet demektir.

Terör saldırılarında psikolojik sonuçlar fiziksel hedeflerden daha önemlidir.

Terörist için şiddet bir amaç değil, araçtır; toplumu ve mücadele ruhunu yıldırmak, korkutmak, dehşete düşürmek yegane önceliktir.

Bugüne kadar terör ve terörizmle mücadelede elde edilen ortak tecrübeleri şu şekilde sıralamamız mümkündür:

1- Tek başına silahlı mücadelenin hemen hiçbir zaman terörü sona erdiremeyeceği gibi, terörün silahsız çözümü de asla yoktur.

Esasen hiçbir taviz, hiçbir geri adım teröristi doyurmayacak, tatmin etmeyecektir.

2- Gerçek dünya ile teröristin kanlı hayatı arasında çok ciddi farklar vardır.

Teröristin yaşadıkları ve kabulleriyle gerçek olaylar ve olgular arasındaki çelişkiler somutlaştıkça teröristin direnci kırılacak ve silahtan uzaklaşacaktır.

3- Terör örgütünün inancını değiştirme çabası boşunadır.

Ancak tek tek teröristler üzerinde tesirli olmak, ihanetin sonunun olmadığını meşru vasıtalarla anlatmak ve açıklamak örgütteki çözülmeyi hızlandıracaktır.

Meselenin can alıcı noktası şudur: Terör örgütünün taleplerini kabul etmek tehdide boyun eğmek demektir.

Üstelik yeni saldırıları kışkırtmaktan başka bir netice de vermeyecektir.

Ancak silah ve şiddet karşısında toplumun boyun eğdiğini göstermek ne kadar yanlış ise, terörü yaratan ortamın iyileştirilmesi amacıyla demokratik adımları atmaktan imtina edilmesi o ölçüde hatalıdır.

Medyanın tavrı ve tutumu da çok önemlidir.

Terör eylemlerinin teröristlerin bir başarısı ya da toplum açısından bir panik havası şeklinde sunulması bölücü örgütün değirmenine su taşımakla eş anlamlıdır.

Teröristin moralini bozan ve direncini azaltan iki faktörden birisi, temel iddialarına yönelik kuşkular duymaya başlaması, diğeri de silahlı eylemlerin başarısızlığa mahkum olduğuna ikna edilmesidir.

Bölücü terör örgütü PKK’nın silahlı eylemleri başarısızlığa mahkumdur.

Terörle hiçbir yere varılmaz, varılamaz, varılamayacaktır.

Türkiye bölücü teröre asla rıza göstermeyecek, müzakere ve mütareke dayatmaları işe yaramayacaktır.

Bir yanda terörle amansız mücadele ederken, diğer yanda demokratik reformların, sosyal ve ekonomik düzenlemelerin yapılması akla en yatkın seçenektir.

Kürt kardeşlerimizle terör örgütü arasında hiçbir ortak taraf yoktur.

6 Haziran 2011 tarihinde yaptığımız Diyarbakır Mitinginde demiştim ki;

“Vashingtondakiler sizi benden daha fazla sevemez.

Brükseldekiler sizi benden daha çok anlayamaz.

Erbildeki peşmerge sizi benden daha çok sahiplenemez.”

Terörün belini kırmak her şart ve durumda görevimizdir.

Terör eylemlerine önşartsız derhal son verilmesi,

Bütün teröristlerin silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olması

Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmeleri terör örgütü için tek çıkıştır.

Ne ABD, ne AB, ne Irak, ne Suriye, ne de bir başka ülkeyle birlikte içimizdeki bazı mihrakların Kürt kardeşlerimizin sözcüsü ve vasisi olması asla, kata imkansızdır.

Birinci hüküm cümlem şudur:

TBMM’de her meselenin ele alınıp milli ve müşterek akılla çözümü mümkün ve hatta mecburidir.

Eğer terörsüz bir siyaset, terörsüz bir ülke, terörsüz bir gelecek hususunda herkes ittifak halindeyse o halde değil elimizi taşın altına koymaya, gövdemizi koymaya varız ve buradayız.

Geçen haftaki grup konuşmamda demiştim ki;

“Türkiye’ye getirilirken, “her türlü hizmete hazırım” diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin.”

Bu çağrımın içyüzünü henüz anlamayan, anlasa bile işine gelmediğinden saptırmaya çalışanlar çok sayıdadır.

Türk ve Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir:

Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum;

Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun.

Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.

Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, “Umut Hakkı” nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.

Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.

Hodri meydan, buna varız; vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye sonuna kadar hazırız.

Türkiye ve Türk milleti için her fedakârlığı yapmaya, her çileye katlanmaya, lazım gelen her adımı atmaya kararlıyız, inançlıyız, tarih huzurunda diyorum ki, yeminliyiz.

“Yeni Yüzyıl, Yeni Hayat, Yeni Türkiye” temelinde bagajları boşaltalım ve milli ülküleri hep birlikte yakalayalım.

Üçüncü hüküm cümlem de şu şekildedir:

Diyarbakır annelerinin sessiz çığlığı duyulmalı, evlatlarıyla buluşmaları sağlanmalı, hepsinin yüzü güldürülmeli, sorunun kaynağı olanlar harekete geçmelidir.

Bilinmelidir ki, uzattığım elin bir mesajı da budur.

Terör yöntemleriyle herhangi bir yakın veya uzak hedefe ulaşıldığı bugüne kadar görülmüş, duyulmuş şey değildir.

Barışçıl yollar varken teröre müracaat melanettir, ihanettir, cinayettir, canavarlıktır.

Türk milleti bölücü terörle yaşamaya mecbur değildir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, bölücü terör örgütünü emelleriyle birlikte imha etmeye muktedirdir.

Kürt kardeşlerim, gelin bir olalım, beraber olalım, aramıza girmek isteyenleri, bozgunculuk yapanları tarihin çöplüğüne gönderelim.

İmanımız bir, kıblemiz bir, irademiz bir, bayrağımız bir, milletimiz bir, devletimiz bir, anımız bir, acımız bir, geleceğimiz bir, biz hep birlikte Türk milletiyiz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 101’inci yıl dönümünde milli kucaklaşmayla yeni yüzyılın destanını el ele yazalım; ayrılmamızı, bölünmemizi, parçalanmamızı bekleyenleri mahvı perişan edelim.

Kökünü kurutamayacağımız bir sorun yoktur.

Çaresizlik içinde kıvranacağımız bir konu da yoktur.

Dünya siyasetini Filistin davasında bir araya getirme mücadelesi veren Türkiye’nin 154 partiyle kutuplaşması, kendi içinde yarılması, birbirine girmek için pozisyon alması doğru değildir, ahlaki değildir, makul değildir, makus talihimiz Allah’ın izniyle ters dönecektir.

CHP Genel Başkanı istediği kadar sağa sola gitsin, orayı burayı ziyaret etsin, gömleğinin ilk düğmesini yanlış iliklemesinden, bastığı ve baktığı siyasi zemin kırık olduğundan dolayı yanlışa düşmesi ve hayal kırıklığı yaşaması kaçınılmazdır.”

Bahçeli'nin açıklamalarının ardından, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin grup toplantısında konuşan Genel Başkan Özgür Özel'den konuya ilişkin açıklamalar geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: 'Cumhur İttifakı tarafından açılan tarihi fırsat penceresi'

AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP lideri Bahçeli’nin sözlerine istinaden "Türkiye'nin geleceğinde teröre yer olmadığını herkesin idrak etmesini bekliyoruz. Cumhur İttifakı tarafından açılan tarihi fırsat penceresinin kişisel hesaplara kurban edilmemesini ümit ediyoruz," dedi.

Terör sorununa ilişkin TBMM ve siyasi aktörler de olmak üzere bütün rol alıcılara seslenen Erdoğan, "Topyekun millet olarak, hep beraber terörün olmadığı Türkiye'yi inşa edelim istiyoruz" dedi.

DEM Parti: "Onurlu bir barış için inisiyatif almaya hazırız"

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları,  MHP lideri Bahçeli'nin 'Öcalan'a yaptığı çağrıya ilişkin, "Onurlu bir barış için inisiyatif almaya hazırız." dedi.

Hatimoğulları salı günü partisinin grup toplantısında, "AK Parti'nin dış politikası iflas etti. Kürt sorunun çözüm yolu bellidir. Ortadoğu ve Türkiye'de barışın muhatabı İmralı'da ağır tecrit altında bulunan sayın Abdullah Öcalan'dır. Kürt sorununun çözümü TBMM'dir. Parlamentoda ve siyasette muhatap DEM Parti'dir. Bir başlangıç olacaksa tecrit kaldırılmalı. Kürt sorununun çözümünde pusula demokratik müzakeredir. Onurlu barıştır," dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: "Ben de el yükseltiyorum, Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum"

"Hodri meydan" diyerek Bahçeli'nin Öcalan'a Meclis'e gelerek örgüte silah bırakma çağrısı yapması çağrısına dair konuşan CHP lideri Özel, "Ben de el yükseltiyorum, Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı  teklif ediyorum" ifadelerini dile getirdi.

Terörün bitmesine ilişkin her türlü desteğe hazır olduklarını belirten Özel, "Türkiye'de bir daha şehit gelmeyecekse, bir daha kan akmayacaksa, anaların gözyaşı duracaksa, bu ülke bir ve beraber olacaksa, bunun için söylenen her söz ve söyleyen her aktör kıymetlidir. Kim ne söylüyorsa bütün geçmişten yaşadıklarımıza rağmen bu sözlere kıymet veriyoruz. Ve CHP olarak diyoruz ki; bu ülkede terörün bitmesine annelerin gözünün yaşının silinmesine biz tam destek vereceğiz," diye konuştu.

Özel, ancak Kürt sorununun çözümünün ancak TBMM çatısı altında, tüm partilerin ve toplumsal kesimlerin katılımıyla, şeffaf ve hesap verebilir bir süreçle mümkün olabileceğini vurguladı.

"Bu iş, sadece bir aktörün çağrısıyla değil, TBMM'de, tüm partilerin eşit şekilde yer aldığı bir süreçte çözülmelidir" diyen Özel, barışın gerçek anlamda sağlanabilmesi için tüm siyasi aktörlerin ve sivil toplum kuruluşlarının sürece dahil edilmesi gerektiğini savundu.

ABB Başkanı Mansur Yavaş: 'Millet de tarih de bunu affetmez'

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, sosyal medya platformu X'te bir paylaşım yapan Yavaş, "Bu ülkede huzurun ve barışın hakim olması en büyük dileğimizdir. Ama bunun yolu terörist başının Gazi Meclisimiz çatısı altında konuşturulması asla değildir. Millet de tarih de bunu affetmez" ifadelerini kullandı.0afer Partisi lideri Ümit Özdağ: 'Öcalan ile el ele yürüyorlar'

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, sosyal medya latformu X üzerinden "Bahçeli, terörist başı Öcalan’ın TBMM’de DEM grubunda konuşmasını istedi. Allah böyle siyaseti kahretsin. Bir bebek katili terörist, İstiklal Harbi vermiş gazi TBMM’de DEM grubunda konuşacak. İnanır gibi değil" paylaşımında bulundu.

 

İçeriğe Yorum Yapabilirsiniz.