MHP lideri Devlet Bahçeli: "Kürtler Başka Terör Örgütü Başkadır"
MHP lideri Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli'nin konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:
"Bizim için milletimizin huzuru, refahı ve güvenliği her şeyden önce gelmektedir"
Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yılı geride kalmış, yeni bir yüz yıla girilmiştir.
Geçen zamanı ve değişen şartları esas alarak, onca yıldır tebarüz ettiğimiz tecrübeler ışığında Cumhuriyet’in yeni yüzyılını heba ve israf etmemek için bütün imkânlarımızla çalışmanın, gelecek nesillere muasır ve müreffeh bir Türkiye’yi miras olarak bırakmanın kararlılığındayız.
Teklemeye, tembelliğe, tenakuza, tehire, takatten düşmeye hakkımız olmadığının bilincindeyiz.
Muteber, muzaffer ve mutemet bir siyaset anlayışıyla geleceğin vizyonunu çizmenin bihakkın hevesindeyiz.
Eğer vizyon, geleceği resmetmek, ufuk ötesini görebilmek, uzak veya yakın muhtemel gelişmelerle ilgili öngörü sahibi olabilmek ise, biz bunu Allah’ın inayetiyle başarmanın hedefindeyiz.
Elbette hiçbir soruya kolay cevaplar aramıyoruz.
Elbette herhangi bir kolaycı yaklaşım peşinde de koşmuyoruz.
“Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” iradesinden hiç taviz vermiyoruz.
“Her şeyden önce Türkiye” demekten asla vazgeçmiyoruz.
Akif’in dediği gibi, “bir damar patlamaya görsün, sel götürür memleketi, yoksa göstermeye Rabbim o elim akıbeti”
Mücadelemiz damarın patlamaması amacına matuftur.
Günü birlik siyasi hesap ve mevzi kazanımlar arayışında değiliz.
Bizim için milletimizin huzuru, refahı ve güvenliği her şeyden önce gelmektedir.
Çünkü milletimiz huzursuz ve memnuniyetsizse geleceğe umutla bakamayacağımızın farkındayız.
Kuşkusuz, milletin desteği olmadan hiçbir siyasi hedef başarıya ulaşamaz.
Halden, dertten, dilekten, sözden, gönülden anlamayanlar yüksek hedeflerin yanına dahi yanaşamaz.
"Yolculuğumuz bir ve birlikte hilale doğrudur"
En büyük arzumuz milletimizi her açıdan layık olduğu şekilde temsil edebilmek, bunun yanında hasretini çektiği gelişmişlik seviyelerine çıkarmak, hatta çağlar üzerine sıçramasına omuz vermek, bu suretle kronik ve konjoktürel sorunları köklü çözümlerle buluşturmaktır.
Yolculuğumuz bir ve birlikte hilale doğrudur.
Dökülen şehit kanlarıyla bezenen ve dalgalanarak gök kubbeyi kaplayan hilal ile yıldızın ayrılmaz bütünlüğü Türk istiklalinin ebedi güvencesidir.
Hiç kimse merak buyurmasın, hiç kimse kaygı veya korkuya kapılmasın; bayrak çekildiği gönderden inmeyecek, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel varlığını ve hükmü şahsiyetini tahrip etmeye hiçbir muhasım ve mütehakkim odağın gücü yetmeyecektir.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye, bir ve birlikte hilale doğru emin ve sağlam adımlarla ilerleyeceğiz.
Durmayacağız, duraklamayacağız, dumanlaşmayacağız.
Hilal; birliğimizin ve dirliğimizin remzidir, bunu unutmayacağız.
Hilal; kardeşliğimizin ve kader ortaklığımızın mesajıdır, bunu hatırımızdan çıkarmayacağız.
Hilal; gecenin koyuluğunda Türk milletinin önünü açan ve aydınlatan mehtap ışığıdır, bu gerçeği de ihmal etmeyeceğiz.
Dikkat ediniz, tarihi detaylarıyla tetkik ettiğiniz vakit göreceksiniz ki, haçın girdiği yerlere hilal bir daha dönememiştir.
Bu nedenle hilalin onurunu, bu onurun mayalandığı milli birlik, milli varlık ve milli güvenliğimizi titizlikle koruma ve kollama mecburiyetiyle hareket etmenin dışında ikinci bir seçeneğimizin olmadığına yürekten inanacağız.
"Ortak aklı çalıştıramamış, ortak payda kuramamış, ortak bir geçmişten gelseler bile ortak bir geleceğin rotasına girmemiş ya da girememiş toplumların çözülüp dağılmaları muhtemel değil, mukadder bir neticedir"
Ortak aklı çalıştıramamış, ortak payda kuramamış, ortak bir geçmişten gelseler bile ortak bir geleceğin rotasına girmemiş ya da girememiş toplumların çözülüp dağılmaları muhtemel değil, mukadder bir neticedir.
Tarih bu konuda pek çok ibretlik olaya sahne ve şahittir.
Talih ve tesadüflerin ikramıyla değil, aklın rehberliğinde milli ve manevi tasavvur ve tefekkür atılımlarıyla zorlu etaplar aşılacak, mütecaviz direniş mevzileri aşınacaktır.
Bunu birlikte yapmaktan, beraberce başarmaktan inatla kaçmak ve kaçınmak, uyarıyorum ki, felaketlere davetiye çıkarmak demektir.
Cansız bir vatan, kansız bir millet, takatsiz bir devlet, sahipsiz bir bayrak düşü kuranlara, bu maksatla beşinci kol faaliyeti içinde olanlara kâbus yaşatmak, alayının heveslerini kursaklarında bırakmak hepimizin sorumluluğudur.
Lütfen dikkat buyurunuz, hepimiz diyorum, nitekim milletin hiçbir ferdini; anasının dili, kökeni ve yöresi ne olursa olsun hiç kimseyi ayırmıyor, ayrıştırmıyor, öteki görmüyorum.
1839’dan 2024’e kadar geçen 185 yıl içinde altı dönüm noktasının varlığı az çok herkesçe malumdur.
Bunlar; Tanzimat, Islahat, Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıllık mazisinde de üç stratejik evre bulunmaktadır:
Birincisi tek parti dönemi, ikincisi çok partili hayat, üçüncüsü de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir.
29 Ekim 2023’ten 29 Ekim 2123’e kadar geçecek olan önümüzdeki yüz yıllık zaman diliminde ise altı çizilmesi gereken tarihi eşikleri şu başlıklar altında toplayabiliriz:
İlk olarak, 2053 İstanbul’un fethinin 600’üncü yıl dönümüdür.
Hedefimiz, bu tarihte “Süper Güç Türkiye”nin tezahür etmesidir.
İkinci olarak, 2071 Malazgirt Zaferi’nin 1000. yıl dönümüdür.
Hedefimiz, fetih mirasının Türk Devri’yle eklemlenmesi, Türk-İslam coğrafyalarında birliğin ve beraberliğin sınırlardan taşarak çınarlaşmasıdır.
Üçüncü olarak, 2077 Anadolu’da kurulan ilk Türk devletinin 1000. yıl dönümüdür.
Anadolu Selçuklu Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne ulaşan bin yıllık devlet müktesebatının gelecek bin yıllara ulaşması hususunda 2077 kilit mahiyettedir.
Dördüncü olarak, 9 Temmuz 2118 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne resmen geçişin yüzüncü yıl dönümüdür.
Sistem sorunlarından tamamen kurtulmuş, halk iradesinin ivmesiyle kurumsallaşıp köklü birikime dayanmış, aynı zamanda dünya çapında örnek gösterilen yönetim hayatımızla Türkiye Cumhuriyeti ve gelecek nesiller çok daha huzurlu, çok daha güvenli, çok daha rahat bir hale geleceklerdir.
Beşinci olarak da, 29 Ekim 2123’tür ki, bu tarih Cumhuriyet’in 200. yıl dönümüdür.
"Bu yüzyılda özlemini duyduğumuz Türk mucizesi gerçekleşecek, Türk-İslam medeniyetinin timsali Türkiye Cumhuriyeti devleti olacaktır"
Önümüzdeki yüz yıllık takvim işlemeye başlamıştır.
Zaman Türk ve Türkiye Yüzyılı zamanıdır.
Bu yüzyılda özlemini duyduğumuz Türk mucizesi gerçekleşecek, Türk-İslam medeniyetinin timsali Türkiye Cumhuriyeti devleti olacaktır.
Yeni yüzyılda, kuvvetle muhtemeldir ki, üzerinde oynanan haritalar yeni baştan çizilecek, ihlal edilen sınırlar belirsizliğe gömülecek, çökmüş devletler minyatür devletlerin doğum sancısı olacak, bölgesel ve küresel istikrarsızlıklar kabuk değiştirse bile mahiyetleri aynı kalacak, belki de nevzuhur patlamalar vasat bulacaktır.
Milli hedefimiz, tıpkısının aynısıyla Osmanlı Barışı’na benzer bir Türk Barış kuşağının kale duvarları gibi etrafımıza çekilmesi, Türk coğrafyalarının ve insanlığın tam bir huzura kavuşmasıdır.
Türkiye bölgesel ve küresel barışa katkıda bulunan sorun çözücü iddiasını güçlendirecektir.
İstanbul’un fethi ve Fatih Sultan Mehmed ile sökün eden Osmanlı Barışı, Balkanlar ve Ortadoğu’da adaleti, hoşgörüyü, merhameti, mehabeti, muhabbeti, ahlaki ve medeni ilişkiler ağını kurmuştur.
İstanbul’un fethinin 600. yıl dönümünde tarihin uyanışına müzahir şekilde; Asya, Afrika ve Avrupa’da bir Türk Barış ikliminin tekemmül ve tecellisi mümkündür, bunun için de şimdiden kollar sıvanmalıdır.
Osmanlı İmparatorluğu yerel kültürleri ve etnik toplulukları bünyesinde nasıl bir arada tutup barış ve sükûnet ortamını tesis etmişse, ecdadımızın ayak izlerini takip ederek Türk Barış devrinde aynısı yaşanabilecektir.
Türk milleti tarihin hiçbir döneminde asimilasyoncu olmamıştır.
Yaratılan, Yaradan’dan ötürü sevilmiş ve saygı duyulmuştur.
Peki tarihin tekerrürüne hizmet etmek varken, milli beraberlik ve kardeşlik mirasını yağmalamak için kuyruğa girenlere göz yummak akıl karı mıdır?
“Başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz” sözünün zamana uygun başka tür ve türevini duymak varken, hala neyle oyalanıyoruz? Tarihin akış istikametinin tersine kürek çekenler nereye ve hangi çevrelerin namı hesabına faaliyet gösteriyor?
Çekildiğimiz tüm coğrafyalar çatışma ve çalkantılarla boğuşurken, içimizi karıştırmaya, milli birliğimizi karartmaya niyet eden iç ve dış ihanetin çıbanbaşlarını nasıl yok sayalım? Bu vebale nasıl ortak olalım?
Ne diyelim? Basiretimiz bağlandı mı diyelim? Duymadık, bilmedik, görmedik bahanelerini mi sıralayalım?
Türk’ü Kürd’e, Kürd’ü Türk’e kırdırmaya, milleti etnik kabilelere ayırmaya, Anadolu’yu mozaik cehennemine dönüştürmek için fırsat kollayan alçaklara sesimiz çıkmasın mı? Geleceğimizi rehin mi bırakalım? Bağımsızlığımızın çiğnenmesine tepkisiz mi kalalım?
Gözünü kulağını yarın yapılacak ABD Başkanlık seçimine çevirenler,
Yeni başkanın kim olacağıyla ilgili toto oynayanlar,
Acaba nasıl çıkar devşiririz çetelesi tutanalar,
Alacakları emperyalist suflelerle, hibe edilecek zalim senaryolarla Türk milletinin ve Türk devletinin hakimiyet sınırlarını gevşetmek için pusuya yatanlar,
Unutmasınlar ki, en büyük gücümüz çelik gibi sağlam milli birliğimizdir, bu birliği yıkıp geçmeyi amaçlayanların sonu da yalnızca mezarlıktır.
Türk ve Türkiye Yüzyılında terörün kökü kazınacaktır.
"Geçen hafta açıkladım, herkes konuştu, daha da konuşuyorlar"
Tekrar söylüyorum; Türk ve Türkiye Yüzyılında terörün kökü kazınacaktır.
Kürt kardeşlerimizle tek yüreğiz, bölücü teröre karşı aynı cephedeyiz.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan teröristbaşı, terörün bittiğini, PKK’nın lağvedildiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse, haydi DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin, ak koyun kara koyun ortaya çıksın, umut hakkından da istifade etsin.
Sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım.
Tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça, statüko delindikçe, insanlar birbirine dürüst davrandıkça, içlerinden geçeni özgürce söyledikçe, bir anlaşma ve mutabakat noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek daha kolaydır.
Anlaşmazlıkların çözümü milli nitelikli kapsayıcı bir düşünce biçimi oluşturmaktan, sorunlara başka türlü bakmaktan, yapıcı, sahici, olgun ve ikna edici tavır almaktan geçmektedir.
"Yeni oyuncuların, değişen dengelerin, yükselen güçlerin, karmaşıklaşan ve kaos üreten bölgesel ve küresel denklemin orta yerinde Türkiye’yi fırtınalardan muhafaza etmek boynumuzun borcudur"
Yeni oyuncuların, değişen dengelerin, yükselen güçlerin, karmaşıklaşan ve kaos üreten bölgesel ve küresel denklemin orta yerinde Türkiye’yi fırtınalardan muhafaza etmek boynumuzun borcudur.
Hamd olsun, nice saldırı ve sarsıntılara rağmen Türk milletinin tesanüt ve vahdeti bugüne kadar kırılamamış, bundan sonra da kırılamayacaktır.
Türk milletinin vedanamesini yazmak ve ilan etmek için çevremizde hazırlık içinde olanlara aynı safta toplanarak cevap vermek milli namus meselesidir.
"Kürtler başka, terör örgütü başkadır"
Kürtlerle kucaklaşma asıldır, terörle mücadele esastır; silahlı eşkıyayı temizlemek kaçınılmazdır, siyasette uzlaşmak ortak yararımızadır.
Kürt kardeşlerimizle aramıza hiçbir mihrak giremez.
Kürt kardeşlerimizi Türk milletinden ayrıştırmaya hiçbir şerefsizin eylem ve provokasyonu kafi gelemez.
23 Ekim TUSAŞ saldırısı, Türkiye’ye yapılmıştır.
23 Ekim TUSAŞ saldırısı, Türk milletini hedef almıştır.