"Türkiye Oruç Reis ve Donanma Faaliyetlerinden Geri Adım Atmayacak"
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, konuşmasına, başta Giresun olmak üzere Karadeniz'in bazı illerini etkileyen afette hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyerek başladı.
Millete, bölge halkına ve vefat edenlerin ailelerine başsağlığı dileyen Erdoğan, halen arama çalışmaları süren vatandaşlardan bir an önce mutlu haberler almayı temenni etti.
Erdoğan, afetin duyulduğu andan itibaren devletin tüm kurumları ve imkanlarıyla halkın yanında yer aldığını belirterek, bugünkü Kabine Toplantısında da bölgede yürütülen çalışmaları ve durumu etraflıca değerlendirdiklerini aktardı. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Vatandaşlarımızın yükünü daha da hafifletmek amacıyla, Giresun'daki vergi mükelleflerimizi, 22 Ağustos 2020'den 30 Kasım 2020 tarihine kadar mücbir sebep hali kapsamına alıyoruz. Bu tarihler arasında verilmesi gereken beyanname ve bildirimlerin süresini 15 Aralık 2020'ye, yine bu bildirimlere istinaden tahakkuk eden vergilerin ödeme süresini de 31 Aralık 2020'ye kadar uzatıyoruz. 22 Ağustos tarihi öncesinde tahakkuk etmiş olup vadesi bu tarihten sonrasına rastlayan ya da resen veya idarece tarh edilen her türlü vergi, ceza, geçici veya gecikme faizinin ödeme sürelerini de 31 Aralık 2020'ye erteliyoruz. Sigortalıların mücbir sebep dönemine ilişkin prime esas kazanç ve hizmet bilgilerinin muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile bildirilmesinin zorunlu olması durumunda, bu beyannamelerin vergi kesintilerine ilişkin kısmının beyan ve sürelerini de uzatıyoruz. 2020 yılı 3'üncü geçici vergi dönemine ilişkin geçici vergi beyannamelerinin de alınmamasını kararlaştırdık. Yine mücbir sebep hali kapsamındaki amme borçlularından 29 Ocak 2021 tarihine kadar başvuruda bulunanların, her türlü amme alacaklarını faizsiz bir şekilde 24 ay süreyle erteliyoruz."
Giresun'daki faal mükelleflerin vergi daireleri ile mal müdürlüklerine olan borçlarına da tecil ve taksit imkanı getirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Hasar tespit çalışmalarının ardından hemen temizleme ve yeniden inşa faaliyetlerine başlayacağız. Gerek altyapıda gerek ev ve iş yeri gibi yerlerde gerekse üretim alanlarında ortaya çıkan kayıpları en kısa sürede telafi edeceğiz. Rabb'im ülkemizi her türlü afetten muhafaza eylesin." dedi.
"Yaşanabilir bir Türkiye bırakacağız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin pek çok yeri gibi Karadeniz'de de geçmişte şartların zorlamasıyla yaşanılan, coğrafyanın gerçeklerini yeteri kadar dikkate almayan bir yapılaşma ortaya çıktığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"İrademizi ve gücümüzü aşan deprem, sel, heyelan gibi afetler bizi önceliklerimizi değiştirmeye mecbur bırakmıştır. Bir süredir bu konudaki hassasiyetimizi hem kentsel dönüşüm çalışmaları hem yeni imar planları hem estetik önceliği ile zaten hayata geçiriyorduk. Yaşadığımız her afet, bizi bu konuda daha kararlı hareket etmeye yöneltmektedir. İnşallah hep birlikte bizden sonraki nesillere her bakımdan daha güvenli ve yaşanabilir bir Türkiye bırakacağız. Ülkemizdeki 83 milyon vatandaşımızın her birinin de aynı anlayış ve kararlılıkla hareket edeceğine inanıyorum. Özellikle ekranlarda izlediğimiz Giresun Dereli tamamıyla.... Dereli'nin merkezinin nasıl kayalarla dolup taştığını, bütün mağazaların, dükkanların ne durumda olduğunu gördük. Aynı şekilde Espiye, aynı şekilde merkez..."
Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un olay olur olmaz afet bölgesine geçtiğini, burada Giresun milletvekilleri ile çalışmaları yerinde izlediklerini, atılması gereken adımları attıklarını söyledi.
"Giresun'a iki bakan daha gidecek"
Jandarmalardan şehit olanların, sivil vatandaşlardan hayatını kaybedenlerin bulunduğunu, yaralılar olduğunu belirten Erdoğan, bunların takibinin yapıldığını ifade etti.
Bakan Pakdemirli'nin çıkan yangın nedeniyle Giresun'dan Adana'ya geçtiğini dile getiren Erdoğan, şimdi de Giresun'a Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'i de göndereceklerini anlattı.
Erdoğan, bakanların, kara yollarında, enerjide bir sıkıntı olup olmadığını yerinde takip edeceğini, Karayolları Genel Müdürü orada olmasına rağmen Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun da orada bulunmasını istediğini aktardı.
Altyapı ile ilgili sıkıntıların bir an önce giderileceğini belirten Erdoğan, "Çöken köprüler var. Bu köprülerin yeniden inşası ve bununla birlikte atılacak başka ne gibi adımlar varsa bu adımların atılması Bakanlarımızın nezaretinde olsun istiyoruz." ifadelerini kullandı.
Karadeniz'deki doğal gaz rezervi
Erdoğan, Türkiye'nin kalkınma mücadelesindeki en büyük sıkıntılarından birinin enerjideki yüksek oranlı dışa bağımlık olduğunu ifade etti.
Erdoğan, Türkiye her ne kadar ufak tefek petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip olsa da bunların, ihtiyacın yanında adeta devede kulak misali kaldığına işaret ederek, "Büyüyen bir ülke olarak enerji ihtiyacımızın sürekli yükselmesi, dışarıya ödediğimiz kaynağın da hep artması anlamına geliyordu. İhracatımızı fevkalade artırmamıza rağmen enerjideki bu yapısal sıkıntı sebebiyle cari açığımızı bir türlü kapatamıyorduk." diye konuştu.
Önce yerli ve milli imkanları seferber ederek enerjideki bu dev açığa kısmi de olsa bir çözüm getirmeye çalıştıklarını, elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynak oranını üçte ikinin üzerine çıkardıklarını ancak petrol ve doğal gazda dışa bağımlılığın bulunduğunu belirten Erdoğan, milli enerji ve maden politika belgesini 2017'de kamuoyu ile paylaşarak bu çerçevede yeni bir dönemi başlattıklarını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, derin deniz aramaları için ilk sondaj gemisini alarak "Bismillah" dediklerini, ardından ikinci sondaj gemisini, bu yılın başlarında da üçüncü sondaj gemisini aldıklarını anlattı.
"Fatih, Yavuz, Kanuni adını verdiğimiz bu derin deniz sondaj gemileriyle dünyanın en büyük filolarından birine sahip olduk." diyen Erdoğan, bunlarla birlikte de Oruç Reis ve Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemilerini hizmete soktuklarını anlattı.
Doğu Akdeniz'de yürüttükleri çalışmaları engellemek isteyenlere karşı gerektiğinde zor kullanma pahasına Türkiye'nin haklarına sahip çıkacaklarını gösterdiklerine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yetki alanları yanında Libya ile yaptığımız anlaşmanın ülkemize tanıdığı imkanları sonuna kadar kullanmak üzere harekete geçtik. Akdeniz'in en uzun kıyısına sahip devleti olarak ülkemizin hakkının, hukukunun, çıkarlarının gereğini tereddütsüz bir şekilde yerine getirdik. Bunlarla yetinmedik. Karadeniz'i de arama alanımıza dahil ettik. Azim ve kararlılıkla bu çalışmaları hayata geçiren eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Berat Albayrak ile halihazırdaki bakanımız Fatih Dönmez beylere buradan bir kez daha şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum."
"Tek kuyu değil, bu kuyuların sayısı 2, 3, 4 devam edecek"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, nihayet 9. sondajda ülkenin bugüne kadar tespit ettiği en büyük rezervi bularak emeklerinin karşılığını aldıklarını belirtti.
Karadeniz'de Sakarya Gaz Sahası adını verdikleri bölgede 320 milyar metreküp rezerve sahip doğal gaz kaynağı keşfettiklerini dile getiren Erdoğan, ülkenin geleceği açısından hayati öneme haiz bu müjdeyi geçen cuma günü milleti ile paylaştıklarını hatırlattı. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tespit edilen rezervin çok daha büyük bir kaynağın ilk habercisi olduğu yönünde kuvvetli bulgular var, inşallah bu müjdenin devamı gelecek. Tek kuyu değil, bu kuyuların sayısı 2, 3, 4 devam edecek. Bu kuyuların sayısının tabi fazla oluşu, oradaki ümitlerimizi çok daha artırıyor. Gazın fiilen milletimizin hizmetine sunulması 2023 yılını bulacak. Önümüzdeki süreçte, Akdeniz'de de benzer müjdeli haberler alacağımızı ümit ediyoruz. Ülkemiz, artık enerji liginde en üst basamağa çıkmış bulunmaktadır. Elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynaklarla bağımsızlığını ilan eden Türkiye, doğal gaz ve petrolde de benzer bir seviyeye ulaştığında Allah'ın izniyle önünde yepyeni bir dönem başlayacaktır.
Bu vesileyle güneş enerjisi konusunda büyük bir hamle başlatıp hem yerli ve yenilenebilir enerji potansiyelimizi yükselteceğimizi hem de atıl kaynakları ekonomiye kazandıracağımızı belirtmek istiyorum. Yıllardır dışarıya oluk oluk akıttığımız kaynaklarımızı artık kendi ülkemizin kalkınması, milletimizin zenginleşmesi, hedeflerimizin gerçekleşmesi için kullanacağız."
"İnsanımızın önünde yepyeni ufuklar açıyoruz"
Erdoğan, Türkiye'nin geleceğin yüksek teknolojiye dayalı dünyasında yer alınmasını sağlayacak çalışmaları da ihmal etmediklerini belirterek, savunma sanayinden ticari kullanımlara kadar her alanda Türkiye'yi hak ettiği seviyeye çıkartacak çalışmaları desteklediklerini, teşvik ettiklerini anlattı.
Kazandıkları her başarının milletin özgüvenini yükselttiğini, daha büyük projelere yönelmesini sağladığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yıllarca bu milletin önünü kesenlerin kullandığı araçların tümünü yerle yeksan ediyor, insanımızın önünde yepyeni ufuklar açıyoruz. 'Yapılamaz' denilen ne varsa yaptık, 'cesaret edilemez' denilen ne varsa cesaret ettik. 'İzin vermezler' denilen ne varsa izin istemeden yapılabileceğini gösterdik. 'Bedel ödetirler' dedikleri ne varsa gerektiğinde bedelini ödeyerek başardık. Bize 'yıkılmaz kaleler' olarak gösterilen sırça köşkleri harekatlarımızla tuzla buz ettik. Bize 'aşılmaz bentler' olarak gösterilen kilden duvarları cesaretimiz ve atılganlığımızla yıktık geçtik. Bize önünde ayakta kalınamaz seller gibi gösterilen yaptırım tehditlerini sağlam duruşumuzla birer birer boşa çıkardık. Maruz kaldığımız çifte standartlara, çiğnenen teamüllere, ihanet edilen değerlere, ayaklar altına alınan ilkelere rağmen girdiğimiz yoldan geri dönmedik. Siyasette, ekonomide, askeri alanda kendi kararlarını kendi alan, kendi hedeflerini kendi belirleyen, kendi projelerini kendi uygulayan bir Türkiye inşa ettik. İnşallah en zorlu dönemi geride bıraktık. Artık ektiğimiz tohumların hasadını toplamanın, verdiğimiz emeklerin karşılığını görmenin, yaptığımız fedakarlıkların bedelini almanın vaktidir. Bu zorlu mücadelede ülkemizin ve milletimizin yanında yer alan herkesten Allah razı olsun diyorum. Yine bu süreçte kendi halkının safında yer almak yerine gavurun kılıcını çalmayı, Amerika'da, Avrupa'da, Körfez'de hazırlanan senaryoların figüranlığına soyunmayı tercih edenleri de milletimize havale ediyoruz. Rabbim kimseyi teröriste terörist diyemeyen, darbeye darbe diyemeyen, düşmana düşman diyemeyen, milletinin sevinci ile sevinemeyen, üzüntüsüyle üzülemeyen mankurtlardan eylemesin diyorum. Siyasi rekabetle ülkesinin ve milletinin çıkarları arasındaki farkı göremediği için kin, nefret, husumet çukurunda boğulanları kendi akıbetleri ile baş başa bırakıyoruz. Biz 83 milyon milletimizle birlikte daha güçlü, daha büyük, daha huzurlu, daha müreffeh, daha güvenli bir geleceğe doğru başlattığımız bu kutlu yürüyüşü sürdüreceğiz. Bu kutlu yolda bize destek olan, bizimle yürüyen herkesten Allah razı olsun."
"Ülkemiz, toplamda 90 milyar dolara yaklaşan rezerviyle gayet iyi durumdadır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer alanlarda ülkeye diş geçiremeyenlerin hep yaptıkları gibi yine ekonomiye saldırdıklarını vurgulayarak, "Klasik hale gelen döviz kuru, faiz, enflasyon şer üçgenini bir kez daha başımıza musallat etmek için tüm güçleriyle yükleniyorlar. Halbuki ülkemiz, toplamda 90 milyar dolara yaklaşan rezerviyle gayet iyi durumdadır. Merkez Bankamızın mevcut rezervinin 45,4 milyar doları döviz ve 42,8 milyar doları da altın cinsindedir." bilgisini verdi. 2016 yılında altın rezervinin sadece 14 milyar dolar seviyesinde olduğuna işaret eden Erdoğan, "Hem yurt dışındaki altını ülkemize getirerek hem ülkemizde çıkan tüm altını Türk Lirası üzerinden alarak altın rezervimizi yaklaşık üç kat artırdık." dedi.
Türkiye'nin, döviz ve altın kıymetleri bakımından gerçekten önemli bir güce sahip olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"En büyük rezervi de Karadeniz'in altında bulduğumuzu tekrar hatırlatmak isterim. İnşallah bu müjdenin de devamı gelecek. Diğer alanlardaki çalışmalarımızla Türkiye çok yakında doğal gazda dünyanın en büyük rezervlerinden birine inşallah sahip olacaktır. Buradan elde edilen her kuruş kazanç, doğrudan milletimizin hayat kalitesinin yükselmesini sağlayacak çalışmalara gidecektir. Doğal gazın ucuzlamasıyla konuttan sanayiye kadar her alanda milletimizin cebine ilave kaynak girişi sağlayacağız. Yani burada afaki bir buluştan değil, ülkemizi ve milletimizi gerçek anlamda zenginleştirecek somut bir kaynaktan bahsediyoruz. Bu hakikate rağmen ülkemizle ilgili olumsuz hava pompalayanların bir kısmı bunu zaten doğrusuna yanlışına bakmaksızın taammüden yapıyor. Amaçları aslında siyasi sonuç almaktır. Ekonomiyi bir araç olarak kullanıyorlar. Türkiye aleyhinde pozisyon alanların bir kısmı ülkemizde yanlış mecralardan beslendikleri için yanıltılmak suretiyle böyle bir konuma sürükleniyorlar."
Koronavirüs salgınıyla mücadele
Erdoğan, Türkiye'nin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı en başarılı mücadele yürüten ülkelerden biri olduğunu söyledi.
Buna rağmen Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti düşmanlarının Türkiye'yi en kötüler arasına sokma çabasında olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Aynı şekilde tüm dünyanın takdirini kazanan bir doğal gaz rezervi keşfinin ardından ekonomi notumuzu olumsuza çevirenlerin de bu aklı nereden aldığını, ülkemizdeki kimi manşetlerden ve beyanatlardan görebiliyoruz. Tüm dünyanın borç batağına sürüklendiği, sürekli para basarak ayakta kalmaya çalıştığı bir dönemde Türkiye kendi değerleri üzerinde kararlılıkla yoluna devam ediyor. Özellikle gelişmiş ülkeler milli gelirlerine göre yüzde 90,7 ortalamayı bulan borçluluk oranlarıyla ekonomilerini çevirmeye çalışıyor. Türkiye bu bakımdan kamu borcunun milli gelire oranında yüzde 35,6 ile gerçekten çok iyi bir yerde duruyor. Faiz ödemelerimizin toplam harcamalara oranı da yüzde 10'u aşmıyor. Bunlar gerçekten çok önemli ve ülkemizin güçlü duruşunu gösteren rakamlardır."
Erdoğan, Türkiye'nin maruz kaldığı onca saldırıya rağmen dimdik ayakta kalmasını hazmedemeyenlerin yeni oyun, tuzak ve senaryolar peşinde koşmalarının şaşırtıcı olmayacağını dile getirerek, "Dışarıda yazılan senaryolara içeride figüranlık yaparak sürekli ülkesi aleyhine malzeme üretenler, gerçekleri ters yüz edip anlatarak önümüze engeller dizenler istedikleri kadar uğrasınlar başaramayacaklar. Herkesin bir hesabı vardır ama hiç şüphesiz en büyük hesap sahibi Allah'tır. Biz Rabbimizin hesabına ram olmuşuz. Onun dışındaki her şeyin üstesinden Allah'ın izni ve milletimizin desteğiyle geliriz. Ülkemizin son 7 yılı bunun sayısız örneğiyle doludur." dedi.
"Oruç Reis çok daha kararlı hareket edecektir"
Oruç Reis gemisiyle yürütülen sismik araştırmalarla ilgili Navtex adı verilen duyurunun süresinin 27 Ağustos'a kadar uzatıldığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Nokta mı, virgül mü? Buraya ben şimdi bir virgül koyayım. Çünkü bundan sonrası da bunun var. Türkiye'nin Uluslararası Denizcilik Örgütü kurallarına uygun şekilde yürüttüğü bu faaliyetlere karşılık Yunanistan yetkisiz şekilde ve şımarıkça bir edayla kendi Navtex mesajını yayınlamıştır. Her şeyden önce Yunanistan'ın bölgede böyle bir Navtex ilanına hakkı yoktur. Yapılan bu açıklama bölgede bulunan tüm gemilerin kıyı ve seyir emniyetini tehlikeye atan bir şımarıklıktır. Uluslararası hukukta, iyi niyete, komşuluk ilişkilerine aykırı bu tutumuyla Yunanistan kendi kendini içinden çıkamayacağı bir kaosun içine atmıştır. Bundan sonra bölgede yaşanabilecek her olumsuzluğun tek müsebbibi Yunanistan, tek zarar gören de yine bu ülkenin kendisi olacaktır. Yunanistan'ı Türk donanmasının önüne atanların, yarın yaşanacak bir sıkıntıda asla ortada gözükmeyeceklerini bizim kadar Yunanlı komşularımızın da bilmesinde fayda mülahaza ediyorum. Türkiye, ne Oruç Reis gemimizin ne ona refakat eden donanma unsurlarımızın faaliyetlerinden en küçük bir geri adım atmayacaktır. Tam tersine bu bölgede hakkını ve hukukunu koruma konusunda çok daha kararlı hareket edecektir. Bundan sonrasını düşünecek ve ortaya çıkacak sonuçlara katlanacaklar, Navtex ilan ettiğimiz bölgede karşımıza çıkacak olanlardır."
"AB'nin bizi tam üye yapmaya en başından beri niyeti yokmuş"
Türkiye'nin yaklaşık 200 yıldır demokrasi, insan hakları, hukuk devleti gibi Batı merkezli doğup gelişen ve fakat evrensel değerler haline dönüşen bir çizginin takipçisi olduğunu ifade eden Erdoğan, bu değerlerin önemli bir kısmının ve çok daha ilerisinin milletin medeniyet ve kültür tarihinde mevcut olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin, yaşanılan kayıplara ve acılara rağmen bu değerleri sonuna kadar korumayı yaşatmayı başardığını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Öyle ki Batı toplumlarının tamamının sömürge peşinde koştuğu bir dönemde biz dost ve kardeş olarak gördüğümüz halkların güvenliği ve esenliği için kendi canımızı vermeye devam ediyorduk. Petrol kaynakları için insan canının hiçe sayıldığı dönemlerde, biz önceliğimizi daima yaşamaya ve yaşatmaya vermiş bir milletiz. Bu erdemli duruş Batı'nın kurduğu demokratik ve ekonomik sistemin dünya çapında egemen olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Nitekim biz de Osmanlı'dan itibaren aşama aşama bu sistem içinde yerimizi almanın gayreti içinde olduk. Cumhuriyetin ilanıyla bu doğrultuda çok daha keskin ve geri dönüşü olmayan bir tercihte bulunduk. Gerçi biz bu tercihi yaptık ama Batı'nın bize hiçbir zaman aynı niyetle yaklaşmadığını da kabul etmek durumundayız."
"Hangi reformu yaparsak yapalım, hangi adımı atarsak atalım, hangi değerlerimizden taviz verirsek verelim Batı bizi hiçbir zaman kendisi gibi görmedi." diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu gerçeği Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde bizzat yaşamış bir kişiyim. Avrupa Birliği ile olan görüşmelerin hep içindeydim. Ama Avrupa Birliği liderlerinin hep tutarsızlıklarıyla karşı karşıya olduk. Hiçbir zaman dürüst olmadılar. Hiçbir zaman sözlerinin arkasında durmadılar. Ülkemizin tam üyeliği için hangi şartları önümüze getirdilerse 'tamam' dedik, ne dedilerse yaptık, ne istedilerse taahhüt ettik. Fakat sonuçta ortaya çıktı ki Avrupa Birliği'nin bizi tam üye yapmaya en başından beri niyeti yokmuş. O güne kadar önümüze getirilen her şey oyalama taktiğinden ibaretmiş."
"Fırat Kalkanı Harekatımıza bile bu ülke destek vermedi"
Söz konusu süreçte Avrupa Birliği'nin bir değerler ve ilkeler bütünü değil, bir grup ülkenin saplantılarının esiri bir yapı olduğunu gördüklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hala da aynı saplantıyla bize yaklaşıyorlar. Ülkemize karşı teröristleri destekliyorlar. İşte Yunanistan'dan teröristler giriyor, FETÖ'sü giriyor, PKK'sı giriyor. Gittiği yer neresi Almanya. Almanya'da bunlara oturum da veriyorlar. Bir diğer kısmı da bakıyorsunuz Fransa'ya gidiyor. Bir diğer kısmı bakıyorsun bir başka yere gidiyor ve onlara buralarda ev sahipliği yapıyorlar. Dostluk bu mu? Bunlarla baş başa oturup konuştuğumuz zaman maalesef bunları inkar da ediyorlar. Her türlü marjinal grubu destekliyorlar, her türlü sapkınlığı destekliyorlar. Bir tek bu ülkenin istiklali ve istikbali uğrunda gerektiğinde hayatını feda etmeyi göze alan milletine saygı duymuyor, onun yanında yer almıyorlar. Türkiye'ye karşı sergilediği iki yüzlü tavır Avrupa Birliği'nin sonunda ilanı olmuştur. Artık dünyada hiç kimse bu birliğe bir değerler ve ilkeler manzumesi olarak bakmıyor."
Erdoğan, Amerika'daki kimi çevrelerden de benzer bir yaklaşıma maruz kaldıklarına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bu ülke yıllarca NATO ittifakının doğu kanadının en önemli üyesi olan Türkiye'yi terör örgütleri ile mücadelesinde yalnız bırakmıştır. DEAŞ'a karşı Suriye'de başlattığımız ve bugün dördüncü yıl dönümü olan Fırat Kalkanı Harekatımıza bile bu ülke destek vermedi. Ne yazık ki bir terör devleti kurulmasını da önünü açtılar. Bu terör devletinin kurulması ile ilgili olarak da her türlü silah desteğini binlerce kamyonlarla, evet Fırat'ın doğusuna yığdılar. Bunları konuştuğumuz zaman kendileriyle 'yok böyle bir şey' dediler. Hepsi var. Kayıtlarımızda var, istihbari bilgilerimiz de var, var oğlu var. Hatta bununla kalmamış PKK/YPG terör örgütüyle bir olup ülkemize karşı pozisyon almışlardır. Demokratik hukuk devleti yerine terör örgütleriyle hareket etmeyi tercih eden bu hastalıkta zihniyet Amerikan siyasetini esir almıştır. Ülkemiz, terör örgütlerinin saldırılarına uğradığında kafasını çeviren, darbeye maruz kaldığında heyecanla neticeyi bekleyen, darbeciler yenilince hepsine kucak açan bu zihniyet demokrasinin yüz karasıdır. Daha acısı, Amerika'daki politikacıların Türkiye'yle ilgili faşist planlarını, niyetlerini, hesaplarını gizleme gereği dahi duymadan ifşa edebilmesidir."
ABD Başkan Adayı Biden'ın açıklamaları
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkan Adayı Joe Biden'ın açıklamalarına tepki gösterdi.
"Türkiye'de darbeyle yapamadıklarını muhalefeti destekleyerek gerçekleştirmeyi düşündüklerini' kameralar önünde söylemekten çekinmiyorlar. Ya dostluğumuz var, oturup konuşmuşluğumuz var, en azından bir oturup çay içmişliğimiz var. Böyle bir ifadeyi bizim için nasıl kullanırsın ama kullandılar." değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, bu hezeyana cevap vermesi gerekenin kendilerinden önce muhatap olarak gösterilen muhalefet olduğunu vurguladı.
Kendisinin bu açıklamalara cevap vermediğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ülkemiz muhalefeti, bu ağır ithama tepkisini tüm şiddetiyle ortaya koymak yerine konunun niye aylar sonra gündeme geldiği gibi bir zırvanın arkasına sığınmayı tercih etmiştir. Çünkü bunların kafasında askeri darbeden hukuk ve emniyet darbesine, siyasi darbeden toplumsal kaosa ve teröre kadar her türlü faşist yol ve yönteme yer vardır. Hayatlarının hiçbir döneminde umutlarını millete bağlamamış, gözleri hep dışarıya dönük olan bu siyasi anlayış Türkiye'nin en büyük ayıbı ve kayıbıdır. Seçimlerde delikanlıca milletin karşısına çıkıp yarışmaya bile cesaret edemiyorlar. Bunun yerine şeytana pabucunu ters giydirmeyi hedefleyen binbir alavere dalavere ile siyaset mühendisliği oyunu oynuyorlar. Türkiye ve Türk milleti için kalplerinde hiçbir hayali, kafalarında hiçbir projesi olmayanların tek yapabildikleri onun külahını buna, bunun külahını ona giydirmek suretiyle illüzyon peşinde koşmaktır. Biz, 'harbi olun, hasbi olun, mert olun, delikanlı olun, yenileneceksiniz, öyleyse şerefinizle yenilin', bunu söylüyoruz. Onlar Amerika'dan Avrupa'ya, terör örgütlerinden marjinal gruplara kadar gördükleri her melanete sarılıyorlar. Kin, husumet ve bağnazlıkla kararan gönüller gözleri de kör ediyor. Hem de öyle bir kör ediyor ki kimlerle yürüdüklerine, kimlerden destek aldıklarına, kimlere hizmet ettiklerine dahi bakmıyorlar."
Erdoğan, Türkiye siyasetinin tek mottosunun "Tayyip Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin" haline dönüşmesinin yüreklerini acıttığına işaret etti.
"Biz milletimizin desteğiyle sandıkla geldik, gideceksek de öyle gideriz." diyen Erdoğan, bunun kararını, terör örgütlerinin, marjinal sapkın grupların, ABD'nin, Avrupa'daki husumet odaklarının veremeyeceğini, tek karar merciinin millet olduğunu vurguladı.
Milletin iradesi dışında yol ve yöntem arayanların Türkiye'ye tek verebildiklerinin, vesayet, cunta, darbe, terör, kaos, fakirlik ve huzursuzluk olduğunu belirten Erdoğan, AK Parti'nin bu çarkı milli iradenin üstünlüğüyle kırdığı için 18 yıldır iktidarda bulunduğunu, çareyi millette değil de dışarıda arayanlar için bundan daha büyük örnek ve ibretin olmayacağını söyledi.
"Karşımızdaki zihniyetin çapsızlığını da hesaba katıyoruz"
Allah'ın izni ve milletin desteğiyle 2023'te de Türkiye'ye hizmet etmeyi sürdüreceklerini bildiren Erdoğan, muhalefetin ısrarla sarıldığı faşist kafayı değiştirmediğinde de 2028 seçimlerinde aynı şeylerin konuşulacağını aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni nesillere 2053 ve 2071 vizyonlarını emanet ediyoruz derken karşımızdaki zihniyetin çapsızlığını da hesaba katıyoruz. Bu tarihlerin afaki, hayal değil, her geçen gün yaklaşan menzil olduğunu da hatırlatmak istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Dünyayla birlikte Türkiye'yi de etkisi altına Kovid-19'la mücadelenin sürdüğünü anlatan Erdoğan, son dönemde bu konuda olumsuz bir görünümle karşı karşıya kalındığına değindi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Düğün, cenaze, taziye ve tatil gibi toplu etkinlikler, virüsün yayılma alanları haline dönüştü. Hele hele plajlar, buralar ayrı bir felaket. Buralarda yayılma alanı çok çok fazla. Can kaybında küçük de olsa bir artış yaşanıyor. Bundan dolayı üzüntülüyüz. Milletimizden bir kez daha, 'TMM' diye ifade ettiğimiz, temizlik, maske ve mesafe kurallarına sıkı şekilde riayet etmesini istiyoruz. Bunlar rastgele ifade edilen, laf olsun diye tekrarlanan kurallar değildir. Her bir kuralın gerisinde çok büyük tecrübe, emek, bedel ve acı vardır."
Temizliğe dikkat etmeyen, maskesini takmayan, fiziki mesafeye uymayan her kişinin kendisiyle birlikte temas ettiği herkes için sonu ölüme kadar varan bir tehdit kaynağı haline dönüştüğünü unutmamasını isteyen Erdoğan, bazılarının taşıyıcı oldukları için hastalığın ağır etkilerini hissetmeyebileceğini vurguladı.
Bu kişilerin, virüs bulaştırdıkları insanların büyük acılar çekmesine, hayatını kaybetmesine yol açtıklarını hiçbir zaman akıllarından çıkarmaması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, kendi ailesine, sevdiklerine veya hiç tanımadıklarına böylesine bir kötülük yapmanın, akıl ve vicdan sahibi hiçkimsenin altına giremeyeceği vebal olduğunu dile getirdi.
"Sigaralarınızı çöpe atın"
"Milletimden bir kez daha rica ediyorum, Türkiye şu illeti yenene kadar lütfen kurallara uyalım, uymayanları ikaz edelim." ifadesini kullanan Erdoğan, "Lütfen, şu sigaralarınızı artık çöpe atın. Biliniz ki en büyük tehdit unsurlarından biri de o sigaradır. Kendi kendinize adeta ölüm fermanını imzalıyorsunuz, o sigaranın dumanıyla. Bunu da bir kenara koymanız lazım. Her türlü toplu etkinliğe bu sürede ara verelim. Düğünlerimizi az sayıda katılımla ve kısa sürede yapmanın bize hiçbir maliyeti olmaz." şeklinde konuştu.
Erdoğan, bu süreçte sevdiklerinin düğünlerine gitmediğini, kendilerini makamında ağırlayarak hediyelerini takdim ettiğini belirtti.
"Taziyelerimizi telefonla bildirmek, Fatiha'mızı uzaktan okumak aynı sonucu verir. Tatilimizi kısa tutmak ve izole şekilde yapmak bizi aynı şekilde dinlendirir." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ülkemizin normalleşme adımlarını daha ileriye taşımak için bu mücadeleyi başarıya ulaştırmak mecburiyetindeyiz. Hasta, yoğun bakım ve vefat sayılarını belirli bir çizginin altına düşürmeden hiçbirimiz rahata, huzura ve güvene kavuşamayız. Türkiye'nin, üretimde, istihdamda, ihracatta hedeflerine ulaşabilmesinin yolu da salgının seyrinin düşüşünden geçiyor. Libya'dan Suriye'ye, Doğu Akdeniz'den Karadeniz'e kadar geniş bir alanda tarihi mücadele yürüten bir ülke olarak gücümüze, dikkatimize, enerjimize sahada ihtiyacımız var. Bu büyük potansiyeli salgına kurban vermeyelim. Denizi geçtiğimiz bir yerde derede boğulmamak için hep birlikte çok daha dikkatli, dirayetli, kararlı hareket edelim."