Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Tarihimiz, Tehditler, Coğrafyamız ve Milli Güvenliğimiz

  Bu yazı 08/02/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

 *İlyas SÜPÜRGECİ / Araştırmacı, Yazar

 

Tarih boyunca bu coğrafyada başımıza gelenleri hatırlamak, bugün nasıl bir durumdayız ve büyük bir millet olarak ne yapmalıyız?

-Bu coğrafyaya yönelik Haçlı Savaşları tarihi,

-Hiç bitmeyen Osmanlı-Rus Savaşları

-Balkan Felaketi

-Birinci Dünya Savaşı ve işgal felaketi,

-Milli Kurtuluş Savaşı ve Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşu.

-İkinci Dünya Savaşına fiilen girmedik, zaten girecek dermanımız da yoktu. Fakat çevremizde yıllarca süren bu savaşa her an girecekmiş gibi hep savunma mevzilerindeydik. Ekonomimiz çok kötü etkilenmişti.

-Kore Savaşına bir kahraman Tugay gönderdik. Çok azı sağ ve salim geri dönmüştü.

-NATO’nun samimi, sadık ve cefakâr bir üyesi olduk, fakat dış destekli darbeler hiç bitmedi.

-Yunan ve Rum ikilisi Kıbrıs Türklüğünü yok etmek ve Kıbrıs’ın tamamına çökmek istedi; aslında Türkiye'nin gırtlağına çökmek istediler. Adalar Denizi’nde zaten elleri boğazımızda olan Yunanlılar Kıbrıs'ın tamamına çökerek Türkiye'yi tamamen nefessiz bırakmak istiyordu. Türk Milleti bir varoluş mücadelesi için kutlu Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirdi ve meseleyi çözdü. Fakat ABD liderliğindeki Batı, Türk Milleti'ne hem ambargo hem örtülü savaş ilan etti ve her türlü terör örgütünü kurdu, eğitti ve donattı. O tarihte başlayan ve sürekli gittikçe artan dozda yıkıcı ve bölücü faaliyetler ile birlikte terör ateşi bu topraklarda ve çevremizde hiç sönmedi. Ambargolar hiç bitmedi. Çok sayıda diplomatımız yurt dışında görevleri başında şehit edildi ve yaralandı.

-İçeride siyasi kardeş kavgası ve birbirini kurşunlayan gençlerimiz ve sonunda ABD'nin arkasında olduğu 12 Eylül 1980 askeri darbesi. Bu darbe ile bir taraftan ekonomi milli ekonomi olmaktan çıkıp yabancı sömürüye tam olarak açılırken, diğer taraftan hain örgütler( PKK ve FETÖ başta olmak üzere)in serpilmesi için gerekli koşullar oluşturuluyordu.

-Soğuk Savaş Batı'da bitti, fakat ABD liderliğindeki Batı bu kez İslam coğrafyasında İşgal ve Yıkım Savaşlarını yeniden başlattı. Büyük Ortadoğu Projesi ve İslâm Coğrafyasında her bakımdan büyük yıkım. Batı bir taraftan işgal ordularıyla Lübnan’ı, Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı ve Afganistan'ı yakıp yıkarken diğer taraftan her türlü terör örgütünü bölge halklarının üzerine salarak on yıllarca devam eden korkunç bir felaket ortamı yarattı. İç savaş ortamı yarattı ve bunu körükledi. Ne yazık ki bu yangın halen devam ediyor.

-Ülkemizin topraklarında ve çevremizde işgal, yıkım ve terör ateşinin alevi iyice yükselmişken, ABD liderliğindeki Batı'nın hizmetkârı olan ve devlet kurumları dâhil ülkenin içinde ve Türk- İslam coğrafyasında çöreklenmiş hain FETÖ yılanı önce kahraman TSK’nin komuta kademesine darbe indirdi, sonra devleti tamamen ele geçirmek üzere çok kanlı bir darbe girişiminde bulundu. Bu hain darbe girişimi her bakımdan ülkemize çok büyük bir bedel ödetti.

-Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’ni boğmak isteyen ve gittikçe daralan Tehdit Çemberini parçalamak için 2015’de başlatılan; kahraman güvenlik kuvvetlerimizin içeride ve sınır ötesinde icra ettiği terörle mücadele ve AKTİF SAVUNMA HAREKÂTI sadece karada değil esasen havada ve denizde halen devam etmektedir. Siyonist-Haçlı işbirliğinin örtülü istihbarat operasyonlarına karşı da istihbarat alanındaki amansız milli mücadele devam etmektedir. Örtülü ve açık ambargolara karşı Milli Savunma Sanayi hamlesi her alanda devam etmektedir ve önemli bir mesafe alınmıştır.

-Türk Milleti yukarıda ana hatları ile sıralanan ve milli varlığını hedef alan Dış ve İç Tehditlere karşı mücadele ile birlikte, üzerinde bin yılı aşkın bir süredir yaşamakta olduğumuz coğrafyanın doğal yapısından kaynaklanan DOĞAL AFETLER ile de yüzleşmek zorunda kalmıştır. Çeşitli Doğal Afetler farklı zamanlarda, farklı büyüklüklerde ve ülkemizin farklı bölgelerinde yaşanmaktadır. Doğal Afetler de tıpkı dış tehditlerle mücadelede ve terörle mücadelede olduğu gibi milli güç unsurlarımıza çok ağır darbeler vurabilmektedir. Ülkemizde meydana gelen Doğal Afetlerin sayısının gittikçe artması ve ödettiği bedelin gittikçe ağırlaşması dikkat çekicidir.

-Ülkemizdeki Doğal Afetlerin milli güç unsurlarına bugüne kadar çok farklı zamanlarda vurmuş olduğu darbelerin ve gelecekte yaşanabilecek potansiyel afetlerin tekrar vurabileceği darbelerin büyüklüğünün milletçe farkında olduğumuzu söylemek mümkün değildir. Her nedense bunu anlayabilmiş ve kavrayabilmiş değiliz. Hâlbuki Doğal Afetler de diğer tehditler(Dışarıdan düşman tehdidi, terör tehdidi, gıda güvenliği ve Siber güvenlik gibi ) kadar varoluşsal sonuçlar doğurabilecek nitelikte bir tehdittir. Halkımızın bunu anlayabilmesi ve kavrayabilmesi için Doğal Afetlerden dolayı ödenen her türlü bedelin ne olduğu çok şeffaf ve anlaşılır bir biçimde sonuçları ile birlikte ortaya konulmalıdır.

-Bu coğrafyada yaşamanın her bakımdan çok ağır bir bedeli olduğu çok açıktır. Bu ağır bedele rağmen milli varlığımızın sonsuza kadar bu coğrafyada her bakımdan güvenlik içinde sürdürülebilmesinin olmazsa olmaz temel koşulları vardır. Milletçe varlığımızı sürdürebilme pahasına ağır bedeller ödemek zorunda kaldığımız bu coğrafyadaki tarihimiz bize bu koşulların ne olduğunu çok iyi anlatmaktadır: Milli Güç Unsurlarının her birinde kesinlikle güçlü ve üstün olmak, milli birlik ve beraberlik ruhu bakımından bir kaya kadar sağlamlıkta bütün olmak, GÜÇLÜ DEVLET YAPISI, her alanda AKLIN ve BİLİMİN yol göstericiliğinde ilerlemek, gerçek bir HUKUK DEVLETİ olmak, onurlu bir millet olarak kendi ayakları üzerinde durabilmek için ÇOK ÇALIŞMAK ve doğayla mücadele ederek değil, DOĞAYA UYUM SAĞLAYARAK hayatımızı düzenlemek.

-Zorlu kış koşullarında, tarihimizdeki en ağır deprem felaketlerden birini yaşamakta olduğumuz bu günlerde acımızın büyüklüğüne rağmen; durumun farkında olmak, içinde bulunduğumuz bu durumun oluşmasında tüm bireylerin az veya çok bir payının olduğunu kabul etmek, bu milli felaketin ancak milletçe omuzlanarak ortadan kaldırılabileceğini ve yaraların ancak milletçe omuz omuza verilerek zaman içinde sarılabileceğini bilmek, hayati öneme sahiptir. Afet bölgelerinde felaketi fiilen yaşayanlar bizim insanlarımızdır ve felaketin sonuçlarını ortadan kaldırmak için bütün imkânlarını seferber eden devlet bizim devletimizdir. Afet bölgesinde gönüllü olarak devletiyle bütünleşmiş ve tek yumruk olarak mücadele eden bizim halkımızdır. Bir devletin gücü ve sürekliliği halkının verdiği destek ve güç ile doğru orantılıdır.   

Sonuç olarak; bir milletin büyüklüğü felaket günlerindeki dayanışması ile ölçülür. Ekmeğini bölüp paylaşması ile ölçülür. Halkın içinde farklı görünümler altında fitne ve fesat yayanlar bu milletin dostu olamaz; olsa olsa bozguncu olur. Dış basındaki bazı yorumlara baktığımızda, Türk Milleti'nin başına gelen bu büyük felaketin ekonomik ve siyasi sonuçlarına odaklandıkları çok açık görülmektedir ve yazamadıkları fakat muhakeme ettikleri asıl şeyin ülkemizin zayıflaması ile kendileri için doğacak fırsatların neler olduğudur. Milletçe yapacağımız tek şey vardır: Yaraların olabildiğince çabuk sarılması, milli gücün onarılması, devletin güçlendirilmesi ve hiç bir zayıflık gösterilmemesidir. Zaman işte o zamandır. Türk Milleti tarihi boyunca bunu başarmış büyük bir millettir ve yine başaracaktır.

 

Türk Milleti'nin başı sağ olsun ve Allah bu millete bir daha böyle felaketler göstermesin.