Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan Neden Bu kadar Hedefte?
Bu yazı 02/02/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
*Alper TAN/ SDE Başkan Yardımcısı
İçerden ve dışardan saldırılarla iyice zayıflatılmış olan Devlet-i Âliyye’yi, üstün gayreti, keskin zekâsı ve ince ferasetiyle -biraz zayıflasa ve küçülse bile- 33 yıl ayakta tutan Ulu Hakan Sultan II. Abdülhamit Han’a karşı Jöntürkler, İttihat ve Terakkiciler, Hınçak ve Taşnak Komitaları, Mavri Mira, Pontus Rum, Ethnik-i Eterya, türevleri ve benzeri, ipinin ucu dışarda çok sayıda işbirlikçi örgütler ittifak ederek onu devirmeye çalışmışlardı. Bin bir türlü hile ve desiseyle Sultan Abdülhamit Han indirildikten sonra ise o büyük devlet hızla küçülmeye, çökmeye, parçalanmaya ve yıkılma sürecine girmeye başlamıştı.
1909’da Ulu Hakan’ın tahtan indirilmesinden hemen sonra çözülme hızlanmış, 1911’de Trablusgarp Savaşı’yla Libya, 1912’de Balkan Savaşları ile Balkanlar elden çıkmış, 1914-18 arası Birinci Dünya Savaşı ile de imparatorluğun sonu getirilmişti.
O zaman Ulu Hakan’ı hedefe koyanların günümüzdeki yine iplerinin ucu dışarda olan uzantıları şimdilerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ı hedefe koyuyorlar.
20. asrın başında, Osmanlı Devleti’nin içinden ve dışından bir araya gelmiş olan “bölücü ve yıkıcı” kesimler, bu faaliyetlerini “İttihat ve Terakki” yani “Birlik ve İlerleme” adı ve maskesi altında yürütüyorlardı. Günümüzde de aynı yöntemi kullanarak benzer bir maske arkasına saklanıyorlar. İttihat ve Terakki’nin güncel iz düşümünün adı “Millet İttifakı” oldu.
Önce, dünyada savaş teknolojileri alanında Türkiye lehine denklemi değiştiren, düşmanlarımızı panikleten savunma sanayiinden, Kızılelma’dan, SİHA/İHA’dan, Bayraktar’dan/Baykar’dan başladılar. Şimdi MİT’ten, Merkez Bankası’ndan, YÖK’ten devam ediyorlar.
Politikacılıkla, politik tarafgirlikle işim olmaz, siyaset yapmam, siyasetçiliğe hiçbir zaman merak sarmadım. Politik amigoculuk yapacak değilim. Ama bu kadar büyük düşmanlık, böyle bir ihanet, bu vatanın, bu devletin, bu milletin bir evladı olarak artık kanıma dokunuyor. Bu bir muhalefet hareketi, programı, sunumu değil. Bu bir Erdoğan’a karşı aday belirleme, aday çıkarma, aday destekleme gayreti de değil. Bu düpedüz, bu ülkeye, bu millete, bu inanca, bu topraklara düşmanlıktır.
Bakınız, Avrupalılar bizim kutsal kitabımızı yakıp, tüm değerlerimize karşı savaş açmış iken, siyaset adına bazıları tarafından Avrupa’dan bir “aferin” almak için ülkenin, devletin, manevi değerlerin Batılılara kurban edilmesini gerçekten anlayamıyorum, hazmedemiyorum.
Bir önceki yazımda, savunma sanayiine neden dokunulamayacağını veya neden dokunulmak istendiğini anlatmıştım. Bu yazımda “Yeni Türkiye”nin yeni güçlü devletine neden dokunulamayacağını veya dokunulmak istendiğini dilimin döndüğünce anlatmak istiyorum. “Yeni MİT” veya Hakan Fidan ne yapmış bu insanlara Allah aşkına?
Hakan Fidan, MİT’i köhne bir binadan çıkarıp devasa bir “Kale”ye dönüştürdü. Hakan Fidan, MİT’i, vesayetçi statükonun, Batının, ABD’nin elinden çekip alıp bağımsız, “gerçekten milli” bir Türk istihbarat teşkilatı haline getirdi.
Yeni MİT ve Hakan Fidan, sadece ülke içine odaklanmış olan, devlet olarak dışlamak ve cezalandırmak için kendi vatandaşlarının dindarlık derecelerini, namaz kılıp kılmadıklarını, camiye gidip gitmediklerini, kadınların başörtüsü takıp takmadıklarını takip eden hafiyeci bir kurum olmaktan çıkartıp, istihbaratı Anadolu’dan, Ortadoğu’ya, Afrika’ya, Asya’ya, Kafkasya’ya, Avrupa’ya, Orta ve Güney Amerika’ya kadar velhasıl Dünyanın her yerine taşıdı. MİT’i muhteşem bir küresel istihbarat ağına dönüştürüp, Dünyadaki güçlü istihbaratlar sıralamasında ilk beşe soktu. Bu durumu içine sindiremeyen Haçlı zihniyeti ile bütün İslam ve Türk düşmanlarının hedefi haline geldi.
MİT ve Hakan Fidan, bütün mazlum coğrafyalarında, İslam dünyasında saygın bir konuma kavuştu.
MİT ve Hakan Fidan, Cumhurbaşkanının liderliğinde, TSK’nın varlığı, kurumlar arası muhteşem uyum ve iş birliği ile Türk Devletinin önünü açıp büyük küresel bir devlet haline dönüşmesini sağladılar.
Ben de yıllarca eski Türkiye’ye, statükoya karşı Kürt vatandaşlarımızın ve komşu ülkelerdeki Kürt kardeşlerimizin daima yanında durdum. Ama bu ülkeye, ülke insanına, hatta Kürtlere düşmanlık yapan PKK’yı asla savunmadım, bu işbirlikçi hain terör odaklarına karşı açık bir mücadele verdim.
15 Temmuz işgal girişiminde ülkesinin kurumlarını, insanlarını bombalayıp, tanklarla ezerek 252 insanımızı şehit eden, suret-i haktan görünerek düşmanlarımıza gönüllü maşalık yapan, Müslümanlara saldıran aşağılık ihanet şebekesinin yanında asla olmadım.
Hele hele, şöhretli bir gazeteci olayım, zengin olayım, süper güçlerle beraber olayım da onların gözlerine gireyim diye bir beklentiye girmedim ve asla değerlerimden, inancımdan ödün vermedim. Bunu, uzaktan-yakından tanıyanlar bilirler. Çok şükür ki alnımız açık yüzümüz aktır. Tavırlarımızı, yorumlarımızı, desteklerimizi, mücadelelerimizi Allah’tan başka kimsenin görmesi, bilmesi, takdir etmesi, taltif etmesi için yapmıyoruz.
Şimdi ülkemizi, devletimizi küresel bir güç haline getirmek için gayret sarf edip tam bağımsız bir ülke için gecesini gündüzüne katan insanlardan kim ne isteyebilir? Küçük hesapları uğruna bu ülkenin değerlerini, kıymetlerini hatta inancını; Avrupası, PKK’sı, FETÖ’sü veya birileri “aferin” desin diye kimler peşkeş çekebilir?
Bu olmaz, olamaz.
Sözüm ona siyaset yapacağız diye, Erdoğan’a muhalefet yapacağız diye, hatta Tayyip Erdoğan’ı al aşağı indireceğiz diye bu ülkeye, bu devlete, bu milletin değerlerine, kurumlarına, böylesi ihanet, böylesi iftira, bu kadar düşmanlık Vallahi de Billahi de olmaz, olamaz... Buna değil bu millet, Cenab-ı Allah da müsaade etmez, etmez… Bunu yazın bir tarafa, etmez.
14 Mayıs’ta, tam sayısı belli olmayan işbirlikçi partilerin her birinin başka bir yere çektiği hiçbir köşesi olmayan “yuvarlak” bir masa seçilmeyecek. Yani masa seçmiyoruz, cumhurbaşkanı seçiyoruz. Bu millet, sandığa giderek, kaosu, belirsizliği, vesayetçiliği, ihaneti seçmeyecek. Yuvarlağı değil, verdiği “köşeli” kararlarla, dünyanın süper gücü olan Türkiye’yi, dirayetle yönetecek güçlü bir adam, kabiliyetli bir cumhurbaşkanı seçecek.
14 Mayıs’ta Avrupa’dan “aferin” almak için yollara düşen, Avrupa’dan bahsederken yüzünde Gül’ler açan kompleksli ve özgüven yoksunu birileri seçilmeyecek.
Oturduğu koltuğa ahlaksız bir kumpasla gelen, içi başka dışı başka, adı konmamış bir tiyatrocu 14 Mayıs’ta seçilmeyecek.
14 Mayıs’ta, hırsları, kibri, ihtirasları, inançlarının önüne geçmiş, şahsi meselesini millet menfaatlerinin önüne koyan intikamcı birisi seçilmeyecek.
14 Mayıs’ta, bugüne kadar girdiği her partiye ihanet ederek ayrılan, içinde, bu millete olan kin ve intikam duygularını sahte gülücüklerle kapatmaya çalışan, sadece sahibine “hizmet” eden birisi seçilmeyecek.
14 Mayıs’ta, bugüne kadar memlekete hiçbir faydası olmamış, tek bir görüşü bile milli ve yerli olmayan, insanların samimi duygularını istismar ederek kendisine verilen misyonu ifa eden modası geçmiş işbirlikçi fosiller de seçilmeyecek.
14 Mayıs’ta, içerdeki ve dışarıdaki masaların kuklası olacak, eski Türkiye’yi yeniden ihya ve inşa edecek, yurtdışından aldığı suflelerle devleti idare edecek birisi de seçilmeyecek.
14 Mayıs’ta, Osmanlı ruhunun 8. yüzyılının kapılarını açacak, dünya lideri Türkiye’yi hakkıyla yönetecek yeni bir cumhurbaşkanı seçilecek.
Bu necip milletin, bunun dışında bir hayale kapılabileceğini ve içi boş maceralara fırsat vereceğini, sandığa giderken soğan patates hesabı yapacağını, üç kuruş parayı, hürriyet ve bağımsızlığına tercih edeceğini asla düşünmüyorum. Çünkü bu millet yeniden özüne dönmeye susamış durumda, hasretle yeniden doğuşunun aylarını, günlerini saymaktadır.
Rabbim, aziz milletimize ve tüm İslam dünyasına yardımını esirgemesin. Dış düşmanlarını kahrı perişan ettiği gibi iç düşmanlarını da bertaraf etsin inşallah…
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya