Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Terör Faaliyetlerine Destek: Irak’ın Kuzeyinde Düşen Helikopterlerin Anlamı

 

*Bu yazı 20/03/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

 Doç.Dr. Güray ALPAR/SDE Başkanı

 

Bir önceki “ABD Tehdit Değerlendirmesi ve Suriye ve Irak Bölgelerine Yönelik Ziyaretlerinin Anlamı” isimli yazımızda, içinde bulunduğumuz günlerde, her nedense Suriye ve Irak bölgelerine yönelik ABD üst düzey yetkililerinin ziyaretlerinin aniden artmasından söz etmiş ve bunun bir anlamı ve geleceğe yönelik sonuçları olacağı yorumunu yaparak, “Bu ziyaretlerin sonuçlarını da büyük ihtimalle bugünden başlayarak kısa ve orta vadede görmeye başlayacağız.” demiştik (Alpar, 14th March 2023, US Threat Assessment and Meaning of Visits to Syria and Iraq Regions, SDE).

Nitekim bu yazının yayınlanmasından hemen bir gün sonra, 15 Mart akşamı, Irak’ın kuzeyindeki Duhok ilinin Çemanke kasabasında, iki adet helikopterin içindeki teröristlerle birlikte gizemli bir şekilde düştüğü ve aralarında kadınların da (2 terörist kadın) bulunduğu 9 teröristin öldüğü haberi hiç de şaşırtıcı olmadı. Helikopterdekiler, ABD kontrolündeki bir bölgeden geliyordu ve helikopterler Fransız yapımıydı. Fransız yetkililer, seri numarası belirli olmasına ve ısrarlara rağmen bir açıklama yapmaktan kaçınıyordu. Tabi, “Terör faaliyetlerini destekliyoruz” deseler bunu kendi kamuoylarına ve dünyaya nasıl açıklayabilirler. Fransa 2017 yılı başında, ABD başkanı Trump’ın Suriye’den askerlerini çekme kararına karşı çıkmış ve Cumhurbaşkanı Macron, Trump’ı Suriye’de kalma konusunda ikna etmişti. 2018 yılı sonundaki Trump’ın ikinci kez çekilme kararına da en sert ve görünür tepki, yine bu bölgede çıkarları olan Fransa’dan gelmişti. Fransa’nın PYD/PKK terör örgütü ile derinliği olan gizemli ilişkilerinin mevcudiyeti biliniyor, heyetlerini Elysee sarayında ağırlıyor, özel kuvvetleri ile bu ülkede karıştırıcı faaliyetlerde bulunuyor (Örneğin: 2016 yılında Hatay’da yakalanan ve üzerinden çatışma bölgesinden fotoğraflarla, kimyasal madde görüntüleri, askeri saldırı planları, el yapımı patlayıcı düzenekleri, uzaktan kumanda için kullanılan elektronik devre şemaları çıkan,  Ermeni asıllı Fransız Vatandaşı Arthium Aloyan, ifadesinde; El Nusra adına savaşırken tank atışından yaralandığını, Fransızca yanında Ermenice, Arapça, Rusça ve Kürtçe bildiğini söylemişti). Fransa, ABD olmadan, Suriye’de tutunamayacağını da iyi biliyor.

PKK/YPG (SDG) terör örgütü tarafından olaydan iki gün sonra yapılan açıklamada “15 Mart 2023 akşamı Süleymaniye’ye doğru hareket halindeki iki helikopterin kötü hava koşulları nedeniyle düştüğü ve (Sözde) SDG Terörle Mücadele Güçleri (YAT) Komutanı Servan Kobani komutasındaki 9 kişinin öldüğü” bilgisi verildi. Demek ki, bu örgüt mensupları bölgedeki Iraklı yetkililere haber vermeden illegal olarak gizlice her yere girip çıkabiliyordu.

Onlara göre, hava aracındakiler ABD öncülüğünde, DAEŞ kapsamında görev yapıyorlardı ve sözde terörle mücadelede askeri ve güvenlik uzmanlığı alanlarında tecrübe paylaşımı yapıyordu. Oysa daha önce Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve bünyesindeki Anti-Terör Birimi tarafından, 7 kişilik Eurocopter AS 350 tipi bir helikopterin düştüğü, bölgedeki ikinci helikopterin ise uzaklaştığı açıklamıştı. IKBY, ne yazık ki, düşen helikopterin kime ait olduğunu bilmiyordu ve detaylı soruşturma devam ediyor demişti. IKBY’ne göre ölenlerin bazıları PKK’lı teröristlerdi. Duhok Valisi Ali Teter ise düşen helikoptere başka bir helikopterin daha eşlik ettiğini ancak ikinci helikopterin olay yerinden uzaklaşarak, Suriye sınırına doğru izini kaybettirdiğini söyledi. Her nedense ikinci helikopter, düşene yardım etmek yerine, sanki saklayacak bir şeyleri varmış gibi, onları orada olduğu gibi kaderleriyle baş başa bırakarak kaçmayı tercih etmişti.

Olay, YPG ile PKK arasındaki bağlantıyı açığa çıkarmasının delili olması bakımından da önemliydi. Ayrıca, Suriye’deki örgütlenmenin, başka bir ülkenin toprağında, onların izni ve haberi olmadan gizli kapaklı ne işleri olabilirdi? ABD’li yetkililerden ise hiçbir ses yoktu. Her yerden ve her olaydan haberdar olabilecekleri söylenen Amerikalılar, her nedense olayla ilişkilenmekten özellikle kaçınmışlardı. SDG’nin açıklamalarına ise sanki bu örgüte kendileri binlerce tır yardım yapmamış gibi, karışmıyor izlenimi veriyorlardı. ABD’nin DAEŞ’le mücadele sözcüsü Yüzbaşı Kewin Livinston’un “Helikopterler koalisyona ait değil ve DAEŞ ile mücadele operasyonlarının bir parçası değil” açıklaması ise olayı bambaşka boyutlara taşıyordu. Ona göre koalisyon bu helikopterleri takip etmiyordu ve ellerinde bu olayla ilgili hiçbir bilgileri yoktu. ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder ise PKK/PYD’ye helikopter eğitimi verip vermediklerine ilişkin soruya “Bildiğim kadarıyla hayır” cevabı vermişti. Belki de bazıları bu bölgelerde Amerikalı yetkililerin ve Amerikan halkının bilgisi dışında bazı özel faaliyetlerde bulunuyor. Oysa herkes biliyor ki, bölgede ABD ve CIA’dan habersiz herhangi bir hava vasıtası ne tescil alabilir ne de uçabilir. Üstelik, kazada öldüğü bildirilen Şervan Kobani’nin ABD’li askerlerden pilotluk eğitimi aldığı ve örgütün Kara Havacılığının üst düzey sorumlusu olduğu biliniyor. 

Terör örgütü PKK'ya, ABD ve Fransız askeri yetkililer iki yıl önce Suriye’nin Mühbiç yerleşim biriminde beraber havacılık eğitimi vermişti. Bunun dışında PKK/YPG’li teröristlere ABD’li üst düzey askeri yetkilerce havacılık eğitimi verildiği ve helikopterlerle ortak tatbikat yaptıkları da daha öncesinden biliniyordu. El Malikiye, El Kahtaniye, Hol ve Tel Rıfat gibi bölgelerde Amerikalı üst düzey generallerin, PKK’nın üst düzey yöneticileri ile birlikte uçuş yaptıkları da görülmüştü. Yine bir ABD helikopterinde, Dağlıca ve Aktütün karakol baskınlarını ve terör saldırılarını gerçekleştiren Çiya Muhammed kod isimli Azad Simi’nin uçması da tespit edilmişti. ABD, Türkiye’nin NATO içinde müttefikiydi ve Türkiye aynı savunma örgütü içinde ABD’den sonra en büyük ikinci büyük güce sahipti ve birileri bilerek ya da bilmeyerek bu bölgelerde ABD’ne, sonucu olmayacak, garip işler yaptırıyordu.

Olay, bölgedeki kirli ilişkiler ağının ortaya çıkması açısından çok önemliydi. Bölge son derece stratejik bir yer. Helikopterlerin düştüğü yer, tam olarak; Duhok vilayetine bağlı Amediye ilçesinin, Çemanke kasabasının, Berkiyat köyü yakınlarında. Burası 2 yıl önce Türkiye’den kaçırılarak alıkonulan silahsız 13 asker ve polisin, PKK’lılara ait bir mağarada kurşuna dizilerek katledildiği Gara Dağı Siyani bölgesine çok yakın. Bölge Haşti Şabi milisleriyle PKK’lı teröristlerin ortak tatbikat gerçekleştirdikleri ve birlikte hareket etme kararı aldıkları bölgenin de içinde.

Bölgede başka olaylar da meydana gelmişti. Bölge Irak’ın kuzeyinde yer alıyor ancak stratejik konumu nedeniyle PKK bu bölgenin kontrolünü bir türlü bırakmak istemiyor. PKK terör örgütü sözde yöneticilerinden Duran Kalkan, 14 Nisan 2015 tarihinde katıldığı bir programda “Bu bölge Erbil’den yönetilemez, buna izin vermeyiz.” demişti. Yani bölgedeki meşru otorite, PKK tarafından açıkça tanınmıyor. Gerek merkezi Irak yönetimine gerekse IKBY’ye açıkça bir meydan okuma söz konusu. Böyle olunca da bölgeye bir türlü demokrasi ve kalkınmanın gelmesi mümkün olmuyor. Bölge Suriye ve Kandil ile Suriye ve İran arasında. Hemen kuzeyindeki Türkiye sınırına da yaklaşık 30 km bir uzaklığa sahip. 2020 yılı sonlarına doğru bu bölgede peşmerge güçlerine PKK tarafından mayınlı bir saldırı gerçekleştirilmiş arkasından, makinalı tüfeklerle ve ağır silahlarla ateş açılmıştı.

Olayda hayatını kaybedenler ve yaralılar vardı. Bunları kurtarmaya giden zırhlı araç da saldırıya uğradığından geri dönmek zorunda kalmıştı. Olaydan sonra PKK askeri kanadı tarafından; böyle bir saldırıyı isteyerek gerçekleştirmedikleri, yaşananlardan üzüntü duydukları, kendi mensuplarının bulunduğu iki kampa iki koldan saldırı olduğu açıklandı. Olay sonrası Peşmerge Güçleri Örgütlenme Sorumlusu Tuğgeneral Hasan Nuri ise “bölgeye operasyon için gitmemiştik, yola mayın döşediler ardından roketatar ve makinalı tüfeklerle ateş açtılar” şeklinde bir açıklamada bulunurken, olayda yaralananlar ve hayatını kaybedenler, “Peşmergelerin Doğa ve Çevre Koruma” birimindendi ve yanlarına koruma dahi almamışlardı. Ne gariptir ki bu olaya en büyük tepki de ABD’den gelmişti ve ABD Dışişleri Bakanlığı bu olayı kınamıştı.

Daha sonrasında da bölgede birçok olay meydana gelmiş, PKK terör örgütü, Peşmergeleri asla kendi bölgelerine sokmak istememişler, girişimde bulunduklarında ise Peşmergelere silah kullanmaktan ve onları öldürmekten çekinmemişlerdir. IKBY yönetimi ise zayıflığından, herhangi bir karşılık vermekte her zaman çekingen davranmak zorunda kalmıştır.

Sonuç olarak, bu olay ABD yönetiminden üst düzey yetkililerin Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdikleri temasların hemen arkasından gerçekleşmesi açısından önemlidir. Teröristlerin faaliyetleri ise bölgede insanları birbirine düşürecek oyunların bir parçası olması bakımından ilginçtir. Bu olay yansıtıldığı gibi basit bir olay değildir. Bazıları hiçbir kayıp vermeden bölge insanını birbirine karşı kullanmak niyetindedir. Bölgedeki PKK/PYD gibi bazı grupların böylesi bir kullanılmaya istekli olduğu da bilinmektedir. İlerleyen günlerde bu bölgelerde ve civarında (Afrika dahil) başka karıştırıcı faaliyetlerin de olacağı kesin. Ciddi devletlerin, sonunda kendilerini de vuracağından, terör örgütleriyle işi olmaz ve olmamalıdır da. Bölgede olmayan bazı devletlerin, buralardaki faaliyetleri başladığından beri, bölgede terör eylemleri bir türlü son bulmamış, insanları acılar içinde bırakmıştır. Bölge insanı bir an önce terörden ve teröristlerden uzaklaştırılmalıdır. Hak edilen refah düzeyine ulaşmak da ancak bundan sonra mümkün olabilecektir.