Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Terör Küresel Hegemon Gücün Himayesinde ve Hizmetindedir

Bu yazı 13/01/2024 tarihinde yayınlanmıştır.

*İlyas SÜPÜRGECİ/Yazar

 

İki Dünya Savaşı sonrasında güç merkezinin yer değiştirmesi(Avrupa'dan Amerika'ya kayması) sonrasında oluşan ve günümüzde esasen ABD içinde ve bazı Batı Avrupa ülkelerinin içinde çöreklenmiş olan Siyonist- Evanjelist-Küresel Yahudi gücü ittifakını bilmek gerekiyor. Bu ittifakın küresel güç mücadelesini ve izlediği stratejileri anlamak gerekiyor. Özellikle Doğu Akdeniz(Levand) merkezli Ortadoğu bölgesinde ve İslâm Kuşağında tarihsel derinliği olan ve günümüze uyarlanmış stratejik hedeflerini, planlarını ve siyasetini okuyabilmek gerekiyor. Bunları bilmeden, kavrayıp anlamadan bu coğrafyadaki halklara ve Türk Milleti'ne yaklaşık iki yüz yıldır büyük acılar yaşatan ve her biri aslında soykırım olan olayların arka planını göremeyiz ve bu bölge halklarının ortak düşmanı olan şer ittifakının kurduğu tuzaklara sürekli yakalanırız. Eğer anlayabilmiş olsaydık, bugün bölge halkları olarak ortak çıkarlarımız ve ortak geleceğimiz doğrultusunda kader birliği ederek ortak düşmana karşı omuz omuza mücadele ediyor olurduk.

Şer ittifakının ortak askeri gücünün kıskaca aldığı bölgenin tam merkezinde yaşıyoruz. ABD'nin Avrupa Kuvvetler Komutanlığı, Afrika Kuvvetler Komutanlığı, Merkez Kuvvetler Komutanlığı, Siyonist terör rejiminin askeri gücü ve bazı Batı Avrupa ülkelerine ait askeri güç unsurları; yıktığı, işgal ettiği ve tertiplendiği bitişik komşu coğrafyalardan, ülkemizi âdeta çevrelemiştir. Ülkemizin merkezinde yer aldığı çevre bölgeler âdeta yangın yeridir ve/veya çatışmanın eşiğindedir. Kısacası Ortadoğu coğrafyasındaki halklar ve ülkemiz geçmişten günümüze şer ekseninin çok kanlı ve yıkıcı saldırısı altındadır. Şer ekseni güçlerinin bölgedeki işgali ve soykırıma varan açık ve sinsi saldırıları gayri meşrudur ve insanlık suçudur.          

Siyonist- Evanjelist-Küresel Yahudi gücü ittifakı(Şer İttifakı)nın kontrolünde ve etkisinde olan Batılı devletlerin Ortadoğu bölgesindeki ülkelere ve özellikle Türkiye'ye karşı kullandığı yöntem ve araçlardan biri terördür. Terör örgütlerinin vekil savaşçı olarak kullanılmasıdır.

Terörün farklı tanımları yapılabilir. Fakat özünde, hedef aldığı toplumdaki bireylerin zihninde büyük bir korku ve dehşet yaratacak yaygın silahlı şiddet eylemleriyle halkı baskı altına almak, devlet otoritesini ve siyasi iktidarı zayıf göstermek ve belirlediği bir coğrafyada hakim olmak iddiası vardır. Kısacası terör; hedef aldığı toplumu veya ülkeyi silahlı saldırılarla kan ve gözyaşına boğmak, yakmak, yıkmak, öldürmek,  büyük acılar yaşatmak ve isteklerini zorla kabul ettirmeye çalışmaktır. Şer ittifakı özellikle kutlu Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Türkiye'ye karşı her türlü yıkıcı ve bölücü terör örgütünü kurmuş, kurdurmuş, eğitmiş, motive etmiş ve donatmıştır. İstihbarat örgütleri ve örtülü faaliyet gösteren özel birlik timleri ile farklı kisveler altında; Türkiye içinde ve dışında terör örgütlerini yönlendirmiş, istihbarat temin etmiş ve gelişmiş silah ve teçhizat vererek cesaretlendirmiştir. Zaman içerisinde sivil toplum örgütleri üzerinden terör örgütlerinin siyasallaşması ve siyasi aktörler haline gelmesi sağlanmıştır. Bundan sonraki süreçte Türkiye’nin terörle mücadelesini veya meşru savunma refleksini engellemek, zaafa uğratmak ve/veya taviz koparmak için diplomasi masasında siyasi bir koz olarak kullanmaya başlamışlardır. Irak ve Suriye'nin parçalanması ve işgali süreçleri ile birlikte şer ekseninin terör örgütlerine sağladığı aleni destek ile günümüzde güney sınırlarımızın hemen ötesinde bir terör ordusu oluşturulmuş durumdadır. Şer ittifakının gayesi bölgede Siyonist terör rejimine müttefik bir terör devleti daha oluşturmaktır. Şer ittifakının ulaşmayı arzu ettikleri nihai durum ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve İran'ı da parçalamak ve bölgede hakimiyet sağlamaktır.  Son dönemde sınır ötesinde meydana gelen kahraman askerlerimize yönelik terör saldırılarının gayesi de budur.

Türk Milleti'nin terörle mücadelesi biliyoruz ki, aslında Cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren devam etmektedir(dış destekli iç isyanlar). Bölgesel ve küresel duruma bağlı olarak sözde müttefiklerimiz, Rusya ve bazı komşularımız ülkemizin gücünü sınırlandırmak, kaynaklarını tüketmek ve halkımızın devletimize olan güvenini sarsmak için bölücü hain terör örgütlerini ülkemizin üzerine göndermeyi sürdürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti milli güvenliği korumak ve geliştirmek maksadıyla, zamanın ruhuna ve gereklerine uygun olarak, her türlü iç ve dış tehditle mücadele ederek yüzyılını geride bırakmıştır ve bugün her zamankinden daha güçlüdür. Şer ittifakının hain ve devşirilmiş FETÖ'yü de devreye sokarak bütün terör örgütlerini harekete geçirdiği hain 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında; milletimizin desteğini arkasına alan devlet iç ve dış tehditlere karşı bir refleks olarak Aktif Savunma stratejisini uygulamaya başlamıştır. Bu stratejinin bir gereği olarak, tehditleri sınır ötesindeki kaynağında yok etmek maksadıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri birlikleri sınırlarımıza bitişik komşu ülke coğrafyalarında terör örgütleriyle mücadele etmeye başlamış ve çok önemli başarılar elde edilmiştir; binlerle ifade edilen terörist etkisiz hale getirilmiş ve birçok oyun bozulmuştur. Ülkemizin sınırları içindeki terörist varlığı onlarla ifade edilecek seviyeye azaltılmış ve eylem yapamaz hale getirilmiştir. Bu başarıda gelişmiş silah teknolojilerine dayalı milli silah ve istihbarat sistemlerinin üretilerek güvenlik kuvvetlerinin kullanımına sunulmuş olması çok değerlidir.   

Bu coğrafyada milletçe egemen ve bağımsız bir ülke olarak varlığımızı kıyamete kadar sürdüreceğiz, bunda şüphe yoktur.

Vatanımızı, namusumuzu, milli ve kutsal değerlerimizi iç ve dış her türlü düşmanın saldırısına karşı savunmayı sürdüreceğiz ve bu uzun soluklu bir mücadeledir. Bu mücadeleyi geçmişte atalarımız çok daha olumsuz koşullarda verdiler, kazandılar ve bu ülkeyi bize emanet ettiler. Tehdit zaman içinde değişime uğrasa da düşman değişmemiştir ve hedef Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Var olma mücadelemiz nesiller boyu devam eden bir mücadeledir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti tarihindeki en güçlü dönemlerinden birini yaşamaktadır ve geleceğe umutla yürümektedir. Terörle mücadeleyi aktif savunma anlayışıyla bugün sınırlarımızın dışında yürütüyoruz, doğrusu da budur. Bölge(olayın yaşandığı bölge)de cereyan eden arazi ve hava koşullarının zaman zaman oluşturduğu olumsuzluklar(dağlık ve çok engebeli arazide kar, sisli, puslu ve fırtınalı hava) teröristlere avantaj sağlamaktadır; teröristlerin çok yakın mesafeye kadar sızmalarına imkan vermektedir ve şer ittifakının maşası olan hainler bir nevi intihar saldırısı yapabilmektedirler. Bu tür saldırılarda askerlerimiz hainlere karşı kahramanca mücadele etmektedir ve kısa mesafeli yaşanan çatışmada şehit ve yaralılarımız olmaktadır. Ne yazık ki bu kaçınılmazdır.

Sonuç olarak; terör ordusu oluşturan asıl düşmanlarımız meçhul değildir; hangi ülkelerin yönetimleri olduğu kesin olarak bellidir.  Mücadelemiz aslında bölge halklarının ortak düşmanı olan küresel boyuttaki şer ittifakının kontrolündeki yönetimlere karşıdır ve bu mücadeleyi kazanıncaya kadar sürdüreceğiz. Bu meşru, yaşamsal ve kutsal bir mücadeledir. Topyekün milletçe ve tek yürek halinde tepki göstermeyi sürdürmeliyiz. Terörü destekleyen ve vekil olarak kullananların,  bu düşmanlıklarına son vermelerini sağlayacak şekilde caydırıcı güç haline gelmeliyiz. Zamanın gerçeklerinin farkında olan, Stratejik akla sahip, küresel ve caydırıcı akıllı güç olmak mecburiyetindeyiz. Tehditleri kaynağında yok etmek mecburiyetindeyiz.

Türk Milleti'nin varlığı için, kutsal değerlerini ve vatanını savunmak için kendi en değerli varlığını feda eden kahraman şehitlerimize Allah'tan rahmet ve yaralanan kahraman gazilerimize Allah'tan acil şifalar diliyorum. Türk Milleti'nin başı sağ olsun.