Tevfik ERDEM
Tüm YazılarıSon seçim anketleri şirket fark etmeksizin Ak Parti’yi hâlâ birinci parti olarak gösteriyor.
MHP ve Ak Parti’nin oylarının toplamı 6’lı masa tabir edilen Millet İttifakının oylarına eşit. Bazen şirketler ittifaklardan birini diğerinin önüne geçirebiliyor. Görünen o ki, seçim sonuçları şimdilik bir partinin alacağı karara göre şekillenecek: HDP.
Demokrasi, bireylerin oylarına eşit değer atfeden bir sistem. Bu yüzden toplumun çoğunluğunu oluşturan alt gelir dilimine sahip insanlara yönelik popülist uygulamalar partilerin oy oranını arttıran önemli bir yöntem. Bunu daha önceki seçimlerde alt gelir diliminde yer alan insanlara yönelik yardım kartı tanıtımlarında gördük.
HDP’nin, HADEP’le birlikte başladığı müstakil seçim siyasetinde, 1995’de %4.2’den 7 Haziran 2015’de HDP ile, %12.96’ya çıkartan yani 5.847.134 seçmenin oy vermesine imkan sağlayan gerekçe, bir yandan kimlik siyasetine yönelme iken diğer yandan bugün Suriyeliler için dile getirilen bir gerekçedir: Türkiye’de ortalama nüfusun üzerinde aile-hane büyüklüğüne sahip olmak. Örneğin Türkiye’nin batısındaki bir ilde ortalama hane büyüklüğü 2-3 arasında seyrederken, HDP seçmenlerinin yoğun olarak bulunduğu illerde bu oranın yani ortalama hane büyüklüğünün 6-7 ve daha üzeri olduğu TÜİK verilerinde görülebilir. Doğal veya zorunlu sebeplerden dolayı kent hayatına karışan bu ailelerin nüfus artış oranı zaman içinde azalmakla birlikte, Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu da açıktır. Bu aile büyüklüklerinde zaman içinde azalmanın devam etmesi gerçeği bize yakınsama teorisini (convergence theory) hatırlatır. Zira modernleşme sadece farklı ideolojilere ait yapıları değil aileleri de benzeştiriyor. Bu yüzden yakınsama teorisini bu sürece uygulamak mümkün. Kentleşme ile birlikte hane başına düşen birey sayısı dolayısıyla nüfus artış hızı yavaşlamaktadır.
HDP için 7 Haziran 2015 seçimleri adeta bir kırılma noktası zira bu seçimlerden sonra parlamentoya gönderilen vekillerin seçmenleri tarafından sonraki seçimlerde ödüllendirilmediği görülmekte. Burada HDP’ye sempati duyan okuyucu, çeşitli Kürt illerinde bir çatışma ortamı yaratıldığını ve Hendek Savaşları sonrasında HDP’ye müzahir Kürt seçmenin gözünün korkutulduğunu dile getirebilir. 7 Haziran sonrası yapılan erken seçimle ve arka planda çözüm sürecinin sona erdirilip çatışmaların başlamasıyla birlikte 1 Kasım 2015 seçimlerinde HDP’nin oylarının %10.56 ve oy sayısının da 4.914.203’e düştüğü görülmektedir yani HDP dört ay içerisinde 932.931 oy kaybı yaşamıştır.
24 Haziran 2018 milletvekili genel seçiminde HDP’nin oy oranı tekrar yükselerek %11.53’e ve oy sayısı da, 5.606.622’ye yükselmiştir. Daha fazla genç HDP’li seçmenin artan nüfus oranına bağlı olarak HDP’nin oylarını nisbi olarak arttırması beklenirken bu seçimlerde 7 Haziran 2015 seçimlerine göre bir azalma olduğu görülmektedir. Seçmenin HDP’yi ödüllendirmemesi ile kast ettiğim de bu aslında. Yoksa HDP halen kilit bir parti ve CHP seçmeninin destek atmasına gerek kalmadan kendi başına baraj sorununu (o zaman baraj %10’) aşabiliyordu. Yeni baraj %7’ye indiği için de “HDP barajı geçsin AKP’nin alacağı milletvekili azalsın” diyerek oyunu bu partiye yöneltenler için de geçerli bir mazeret kalmadı. Tabii bu da özellikle sol-Kemalist seçmenin HDP’ye duyduğu memnu aşkı hangi gerekçeyle dile getireceğine dair bir sorunu bünyesinde barındırıyor ama pardon, “Türkiye’de diktatörlüğe son vermek ve farklı sesleri ön plana çıkarmak” geçerli bir mazeret her zaman.
HDP’nin bu dönemde oylarıyla ilgili bir başka değerlendirme de partinin başkanı Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adayı olduğu zaman aldığı oy: %8.32 yani 4.039.390 oy. Demirtaş’ın oyu partisinin oyundan daha az. Oylar CHP adayı Muharrem İnce’ye gitmiş olabilir. HDP seçmeninin bu dönemde Ak Partinin Cumhurbaşkanı adayı R. T. Erdoğan’a oy vermesi çok da mümkün olmamakla birlikte çok çok az bir oyun buraya gittiği düşünülebilir. Tersten düşünüldüğünde CHP’li seçmenin yerelde kendi vekiline ve genelde kendi Cumhurbaşkanı adayına yani İnce’ye oy verdiği düşünülebilir. Yani belki de asıl açıklayıcı izah, HDP’ye milletvekili seçiminde CHP’den ve diğer sol bileşenlerden gelen oylar olabilir. Tıpkı Ankara’da Mansur Yavaş’ın seçiminde ilçe ve Büyükşehirde oyların farklı partilere yönelmesinde olduğu gibi, S. Demirtaş’ın kazanamayacağını düşünenler milletvekili seçiminde oy vermelerine rağmen Cumhurbaşkanı seçiminde oylarını daha iddialı bir aday olarak Muharrem İnce’ye vermiş olabilirler.
Hülasa Kürt seçmenin HDP’ye yönelik oyları genç nüfusun artış oranı üzerinden gidildiğinde bence beklenenin altında seyrediyor. Bu iddia, partinin oy oranını hafife almak şeklinde okunmamalı çünkü HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi için şu anda kilit parti. Cumhur İttifakı karşısında aday olma ihtimali olan isimlerin, Diyarbakır, Van ziyaretleri ve “Türkiye’de demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” türünden hamasi açıklamaları bu bağlamda okunmalı.
Anketlerin sürekli yıldızını parlattığı ve tuhaf biçimde hiçbir konuda açıklama yapmayarak yıldızını parlatan Mansur Yavaş, Van ziyaretinde, “Selahattin Demirtaş’ı istiyoruz!” diyen vatandaşa “inşallah” diyerek bir “açıklama” yaptı ancak daha sonra bu açıklamanın da öyle gelişigüzel bilinçli olmayan bir açıklama olduğuna dair başka bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Ahmet Türk, Kürdî siyasetin ağır isimlerinden, Mansur Yavaş’ın adı ilk kez Cumhurbaşkanlığı için geçtiğinde, Kürt oylarının ona yönelmeyeceğini (partisinin seçmenlerinin ona oy vermeyeceklerini) belirtti.
Türk solu, abartılı gibi görünecek ama Boğaz’da rakı yudumlarken, “anket şirketlerinin ve sosyal medyanın adayı” Mansur Yavaş dışında Erdoğan’ı köşkten indirecek pardon, saraydan çıkartacak başka bir isim olmadığına karar verdi. Ancak hem Ahmet Türk’ün baştaki çıkışı hem de Mansur Yavaş’ın Van’daki irticalen konuşma “kaza”sı sonrasında, Sezai Temelli tarafından yerel seçimler sonrası yapılan ayarın bir benzeri HDP Grup başkan vekili Meral Danış Beştaş tarafından yapıldı. Benzer bir açıklama HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel tarafından BBC’ye yapıldı. Bu açıklamada Temel açıkça Yavaş’a oy vermeye mecbur olmadıklarını açıkladı. Bu durumda HDP’nin oylarını alamayacağı kesinleşmiş gibi görünen Mansur Yavaş’ın adaylık defterinin de kapandığı ya da bu defteri tekrar açmak için yeni ve daha iddialı açıklamaların yapılacağı beklentisi içine girilebilir.
Hülasa Cumhurbaşkanlığı seçimine dair anket sonuçlarına bakıldığında şimdilik HDP’nin önemli bir noktada olduğu görülmekte. Aynı şekilde (bence) terör olaylarının azaldığı bir ortamda HDP’nin oy oranında ciddi bir artışın da olmayacağını düşünüyorum yani bazı anket şirketlerinin belirttiği gibi %12-13 gibi oranlara ulaşamayacaktır HDP. Ancak bu hiç olmayacak bir şey değil. Örneğin kimlik siyasetini yeniden canlandıracak bir gelişme, mesela HDP’nin kapatılması, bu orana ulaşmayı mümkün hale getirebilir. Çünkü parti kapatma Kürt(çü) oyları tekrar konsolide eder, oyların bir tepki oylarına tahvil etmesine neden olabilir. Bu tür bir gelişme bölgedeki Ak Partilileri zora sokup zaten CHP’ye doğru evrilen katılımları da hızlandırabilir. Parti kapatma süreçlerinde ceza, terörle ilişkili kişi ya da teşkilatlara kesilebilir ancak parti bu isimle (HDP) varlığını devam ettirebilir.
HDP, Kürt siyasi hareketinin Türkiyelileşmesi için geliştirilen bir oluşumdu her ne kadar 1960’lara takılmış devrimi gerilla romantizmine, biraz çevrecilik biraz fazla toplumsal cinsiyetçilik ve LGBT+ soslanmış olsa da, ortaya çıktığı dönemdeki “ezilen sınıfların sözcüsü” olma iddiasını devam ettirme gayreti içinde göründü.
Üstelik biz Türklerin çok uzaktan baktığımız için göremediğimiz bir şey var. HDP çok homojen bir parti değil. Aslında hiçbir zaman da olmadı, HEP’ten beri parti, temelde Kürt meselesini kendine siper edinen bir parti ancak çözüm ve mücadele yolları farklı siyasetçilerden oluşuyor. Zaten Ayhan Bilgen’in Altan Tan’ın partiyle yollarını ayırma sebebi çok açık. Bu sadece muhafazakâr kimlikle açıklanmayacak kadar karmaşık bir özelliğe sahip, özellikle Bilgen’inki.
Parti içindeki iktidar mücadelesi dışarıdan gelen baskılar nedeniyle hep parti dışına patlıyor oysa elbette ki parti içinde bizim göremediğimiz ya da görmek istemediğimiz çok değişkenli iktidar mücadeleleri var.
Parti kapatılma süreci içine girerken kol kırılıp yen içinde kalacak ve bu güç mücadelesi yine devlete ve “rejim partileri”ne dönecek. Bu nedenle partinin kapatılmasının çok da işlevsel olmadığını düşünüyorum. Ayrıca bu zamana kadar çeşitli kapatma girişimleriyle karşı karşıya kalan Ak Parti döneminde böyle bir girişimin gerçekleşmesi onun da uzun vadede eleştirilmesine yol açacaktır. Yine böyle bir girişim uluslararası alanda Türkiye’deki demokrasi algısı ile ilgili olumlu bir algı yaratmayacaktır. Son olarak HDP içinde demokratik yollarla siyasetin alanını genişleterek partinin öncelikli gördüğü sorunların çözülebileceğine inanan kanadın da gücü ve cazibesi yok edilerek Türkiye’de Kürt sorununun ancak silah ve şiddet üzerinden çözülebilir ve muhatap alınabilir olduğu şeklindeki varsayım parlatılmış olacaktır.
Son olarak 2023 seçim anketleri hakkında kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra ayrıntılı değerlendirmeyi haftaya yapmak üzere noktayı koyalım.
İnsanların oy verme davranışını etkileyen birçok değişken var örneğin sosyo-ekonomik durum, parti algısı, liderlik vb. gibi. Partinin lideri, liderin karizması bizim toplumumuzda oy vermek için önemli bir sebep. Ancak çok önemli bir sebep de insanların içinde bulundukları sosyo-ekonomik düzey. Örneğin 2001 ekonomik krizi sonrasında iktidarda yer alan partilerin 2002 seçimleri ile birlikte parlamento dışı kalmaları dikkate değer bir örnek. Nitekim DSP’nin oyları (diğer değişkenler yani Öcalan’ın yakalanması vb. bir kenara bırakıldığında) %22.19’dan %1.22’ye düşmüştür.
Hâlihazırda ciddi bir ekonomik kriz olmasına ve muhalefetin 6’lı masa etrafında birlik oluşturuyor gibi görünmesine rağmen Ak Parti’nin ve genel olarak Cumhur İttifakı’nın oylarında çok büyük bir erimenin olmadığı da açıktır. Öyleyse bu durum neyle açıklanabilir?
Güncel Yazıları
“Onlara Ait Her Şeyi Tümüyle Yok Et… Hepsini Öldür” Tevrat: Yasanın Tekrarı (Tesniye)..
30 Ekim 2023
Almanların Nazi/Faşizm Sevdasının Faturasını Müslümanlar Ödemek Zorunda Mı?
27 Ekim 2023
“Emperyalizmin En Ölümcül Silahı: Demokrasi Yalanı”
20 Ekim 2023
Mutlak Kötülük ve Zorba Devlet
14 Ekim 2023
Öğrenilmiş Acziyet, “Aksa Tufanı” ve Şu Bizim Ezik Aydınımsılar
09 Ekim 2023
12 Eylül ve NATO (ya da ABD)
12 Eylül 2023
Bale ve Opera ile AK Parti’yi Terbiye Etmek
24 Ağustos 2023
Muhalefet Dağınık, Yerel Seçimler Çantada Keklik (mi?)
22 Ağustos 2023
Ekrem Nereye Koşuyor?
18 Ağustos 2023
CHP İçindeki Kaostan İyi Parti’nin Kendi Sahasında Top Çevirmesine
14 Ağustos 2023
Suç ve Ceza İlişkisizliği : Esenyurt Saldırısı ve Diğerleri
01 Ağustos 2023
Zihni Batının İşgalinde Olanların Arap Düşmanlığı
26 Temmuz 2023
Bir İşgal Operasyonu: 15 Temmuz Başarısız Darbe Girişimi
14 Temmuz 2023
Konser İptallerini Karşı Devrim Olarak Okumak
12 Temmuz 2023
CHP Kabuk Değiştirebilecek mi?
05 Temmuz 2023