CHP İçindeki Kaostan İyi Parti’nin Kendi Sahasında Top Çevirmesine
CHP İçindeki Çalkantılar
CHP’li siyasetçiler ve daha önce CHP’den ayrılarak başka bir parti kuranlar da mevcut ekonomik krizden ve toplumsal sorunlardan şikâyet eden kitleleri kendilerine çekemiyorlar.
CHP kurulduğu tarihten bu yana neden kitleleri kendisine çekmeyi başaramıyor başlı başına bir çalışma konusu. Ama Atatürk’ün partisi… Atatürk dönemi şöyleydi… diyenler için Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılış hikayesini okumalarını öneririm.
CHP’de Murat Karayalçın’ın belirttiği gibi bir parti oligarşisinin varlığı halktan uzaklaşmasının temel nedeni olabilir. Ama bu bazen oligarşiyi de aşıyor nitekim Kemal Kılıçdaroğlu parti ilkelerine bağlı para işlerine bulaşmamış birine parti başkanlığını devredeceğini söylerken parti ile ilgili kararları kendi başına vereceğini söylemiyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu tek adam yönetiminden şikâyet ediyor ama en önemli kararları örneğin, Ümit Özdağ ile yaptığı anlaşma gibi, tek başına alabiliyor.
Kılıçdaroğlu mütevazı görünüyor ama egosu o kadar yüksek ki “ben aday değilim aday gösterildim, aday gösteriliyorum” diyor. Ama kurultaya giderken “beni aday göstermeyin ya da ben aday değilim” diye açıklama yapmıyor. CHP’yi kurtarabilecek tek adam kendisi. Tam bir Adnan Oktar vakası, “ben Mehdi değilim ama Mehdi’nin tüm özellikleri de bende…” Saydığı liderlik özelliklerinin tümü kendinde toplanıyor, parti ilkelerine bağlı, akçeli işlerden uzak, Selvi Hanım ile birlikte büyük tüple çalışan mutfak ocağında yemek yapan ve askılı beyaz atletiyle dinlenen yurdumun saf ve emektar insanı…
Kemal Kılıçdaroğlu tek başına ittifak ortağı olduğu parti başkanlarından ve kendi partisinin yetkililerinden habersiz her türlü kararı alabiliyor. Seçimi kaybediyor ama parti başkanlığını her türlü eleştiriye rağmen bırakmıyor. Bir jeoloji profesörü, “biz ona oy verdiğimiz için aptalız” diyor, Kılıçdaroğlu’nun hiçbir zaman kazanmasının mümkün olmadığı CHP’ye müzahir yazarçizerler tarafından dile getiriliyor, ilkeli hareket etmediği yönünde eleştiriler yapılıyor ama tam da bu sırada ona destek bir ilahiyat profesöründen geliyor. Profesör Mustafa Öztürk artık CHP’ye yakın gazeteci ve siyaset bilimciler tarafından eleştirilen Kemal Kılıçdaroğlu’nu dürüst, başarılı ve herhangi bir Avrupa ülkesinde liderlik yapacak bir siyasi olarak tanımlıyor. Yurt dışına gidince feraset de mi kayboluyor?
Ekrem İmamoğlu Oksijen Gazetesi’nde yazılar yazıyor. Bunlardan birinde[1] mevcut sorunları ve çözüm önerilerini dile getiriyor. Gerçi yazıda “cesur demokrasi için cesur liderlik” gibi bir ifade var burayı okuyunca yazının ona ait olmadığını düşünüyor insan. Eğer İmamoğlu biraz cesur olsaydı ‘Demokrat Dede’ sloganıyla Kemal Kılıçdaroğlu ortaya çıktığında ‘aday olma demokrat dede!’ sloganlarının atıldığı dönemde ortaya çıkardı çünkü o vakitler şarkıcısından köşe yazarına kadar cilalanıp parlatılıp, İkinci Atatürk olarak pazarlanıyordu. Sonunu düşünen kahraman olamıyor.
Ekrem İmamoğlu Gazete Oksijen’deki yazıda ne İstanbul’a ne de CHP başkanlığına dair net bir şey söylemiyor ikisine de aynı mesafede yakın ve uzak. Türkiye’deki siyasi mimariye dair bazı önerileri var: Bunlardan biri, belediyelere kayyum atanmaması, cumhurbaşkanlığı ve belediye başkanlığı adaylığında HDP seçmenine yönelik bir mesaj. İkinci olarak, parti örgütlenme modelinin değişmesi, burada da Karayalçın’ın oligarşisine bir gönderme var. Partide elitler var bunlar dışlayıcılar, dar bir çevreye hapsolmuşlar ve halktan uzaklar diye durum izah ediliyor. Üçüncü olarak, kimlik siyasetinin terk edilmesi gerektiği belirtiliyor (muhtemelen HDP ve seçmeni muhatap alınarak söyleniyor). Dördüncü olarak, güçlü parti liderliği için değişimin şart olduğu vurgulanıyor. Burada da eleştirilen kişi Kemal Kılıçdaroğlu Yazının bir yerinde parti liderliği eleştirisi var ki Kemal Kılıçdaroğlu’na bırak artık ne duruyorsun der gibi: “Demokratik liderin ülkesine, belediyesine ya da liderliğini yaptığı partiye kendi mülkü olarak bakma hakkı yoktur. Demokratik lider toplumla imzaladığı mukavele uyarınca ona verilen yetkiyi belli bir süre kullanır, ona verilen misyonu yerine getiremediğinde ve toplumsal beklentilerin gerisinde kaldığında görevi bırakmayı bilir[2].”
İyi Parti ve 26 Ağustos Açıklaması
MHP lideri Devlet Bahçeli, yerel seçimlerde ortak hareket etme adına İyi Parti’ye bir mesaj yolladı. Bu mesajın nasıl karşılık bulacağı merak edilirken aynı günün akşamı parti sözcüsü K. Zorlu parti politikasında bir değişikliğin olmayacağını belirten bir açıklama yaptı. Aslında onun yaptığı açıklama, 26 Ağustos’ta Afyon’da Meral Akşener’in güçlü ve Türk siyasetine yön verecek türden bir açıklama yapacağı… mesajını veriyor. 26 Ağustos’a kadar mesajın içeriğini beklemeye gerek var mı? Bence yok. İyi Parti seçimin en büyük kaybedenlerinden ve ne milliyetçi ne de merkez sağ parti olma hüviyetini kazanamayan bir parti. 2019 yerel seçimlerinde kayda değer bir başarı elde edemedi. 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde kayda değer bir başarı elde edemedi şimdi tek başına girmeyi hedeflediğini ima ettiği 2024 yerel seçimlerinde bir başarı elde etmesi mümkün mü? Çok zor görünüyor. İyi Parti ne Adalet Partisi ne de Doğru Yol Partisi olamadı yani merkez sağın temsilciliğini alamadı MHP ve Büyük Birlik Partisi hadi seküler milliyetçilerin Zafer Partisi gibi milliyetçi partiler varken milliyetçilerin oylarını alabilir mi? Yine zor. Öyleyse İyi Parti’nin işi gerçekten zor. Seçim sonrası ölü toprağı serpilmiş sessizliğin bozulması için Ekrem İmamoğlu gibi birinin partiye el (destek) atması gerekebilir.
Dipnotlar
[1] https://gazeteoksijen.com/turkiye/ibb-baskani-ekrem-imamoglu-yazdi-turkiye-icin-yeniden-184755
[2] https://gazeteoksijen.com/turkiye/ibb-baskani-ekrem-imamoglu-yazdi-turkiye-icin-yeniden-184755