28 Mayıs 2023 seçimlerini kaybettikten sonra CHP’nin tüm cephelerinden hiç değişmeyen bir söylem tekrarlandı: Bu seçimin tek suçlusu, CHP’ye oy vermeyen …. seçmenler.
Oysa CHP seçmeni öyle mi?
CHP Türkiye’nin gelişmiş, kentli ve aydınlanmış yüzünü temsil eder. CHP’ye oy verenler ilerici, aydın, aydınlanmış, kentli, modern, batıcı ve laik seçmenlerdir.
Türkiye’deki problem bu bilinçli CHP’li seçmenlerin oylarıyla, eğitim düzeyi ve gelir düzeyi düşük ve bunlar düşük olduğu için çocuklarına yönelik yatırım yapamayan ve bu yüzden de kendi soyundan gelenlere cahilliği miras bırakacak olan seçmenlerin oylarıyla onların oylarının eşit değerde olmasıdır. Asıl iç kanatan bu adaletsizlik ve eşitsizliktir. Cahiller ve cahilliğinden rahatsız olmayanlar, yoksullaştırıldıkları halde yoksulluktan rahatsız olmayan bu seçmenler sadece kendilerini değil CHP’li seçmenleri de bu yoksulluk çukuruna itmektedir, rahatsızlık veren işte budur.
İşte bu yüzden söz konusu seçmenlerin zorla da olsa aydınlatılması gerekir. Bakın Aydın, Muğla ve İzmir’e batıdaki büyük şehirlere hepsinde CHP önde.
Yine geldik 18. Yüzyıl Aydınlanmacılarının “aydın despotizmi”ne.
CHP’nin seçimi kaybetmesine neden olan bir diğer seçmen türü de Batıda iyi bir hayat sürdüren, Batının demokrasi ve insan hakları gibi nimetlerinden faydalanan ve verdiği oyla seçimin kaderini belirleyerek Türkiye’yi otoriter bir rejime mahkum eden yurt dışı seçmen. Bu yurt dışı seçmenin seçimin kaderi üzerindeki belirleyiciliği yurtdışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının veya artık yaşadıkları ülkenin vatandaşı olanların bir kısmı tarafından ciddi biçimde rahatsız edici bulunuyor. Çünkü onlar batının demokrasisinden faydalanarak Türkiye’deki demokrasiyi boğuyorlar (!).
Bu rahatsızlığı dillendirenlerden biri Cem Özdemir. “Türkiye kökenli Almanya Gıda ve Federal Tarım Bakanı Cem Özdemir, Almanya’nın çeşitli kesimlerinde sokaklara çıkarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazandığı zaferi kutlayanları eleştirdi. Özdemir’in, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Otomobil konvoyları biraz otoriter politikacının masum taraftarlarının kutlamaları değildir. Bu bizim çoğulcu demokrasimizi reddetmektir[1]” diyor. Özdemir gibilere kalsa Erdoğan’a oy veren Türkleri batılı değerlere sahip olamadıkları için Avrupa’dan atmak gerek. Neyse ki batıda demokratik ve makul bir tepki de var. Ana muhalefet partisi “CSU’lu Avrupa Parlamentosu milletvekilli ve parti güdümlü Hans Seidel Vakfı Başkanı Markus Ferber, “Evet, Erdoğan’ın bizden daha iyi ulaştığı çok sayıda Alman-Türk var. Bu durum değişmeli. Ama bu, Erdoğan’ı seçenleri eleştirmekle olmaz. Seçmenlere küfür etmekle hedefe ulaşılamaz” diyerek Özdemir’i eleştirdi[2].”
Aydın despotizmi ülke, sınır ve etnik köken tanımıyor.
Batılı ülke vatandaşı birçok Türkiye kökenli siyasetçi çifte vatandaşlık ve Türklerin kendi ülkeleri için oy verme haklarının gözden geçirilmesini istiyor. Arabesk mantık da sınır tanımıyor: Ya benimsin ya toprağın. Eğer bu seçmenlerin verdiği oyların %40’ı değil %60’ı CHP’ye (Kılıçdaroğlu’na) gitmiş olsaydı böyle bir tartışma muhtemelen olmayacaktı.
CHP’nin seçimi kaybetmesine neden olan bir diğer seçmen türü de, Suriye’deki rejimin insanlık dışı saldırılarından kaçıp Türkiye’ye sığınanların çoğunlukta olduğu vatandaşlık verilen sığınmacılar. Her ne kadar seçimden önce bunların sayısının 235.000 ila 240.000 arasında olduğu CHP yetkilileri tarafından açıklanmış olsa da seçim kaybedildikten sonra bu tartışma bir kere daha gündeme geldi. Bir de bu seçmenlerin tamamının Erdoğan’a oy verdiği düşünülüyor. Öyleyse seçimin önemli bir kaybedilme nedeni de, vatandaşlık verilen Suriyeli seçmen. Ama birçok CHP’li de bu sayının seçimin kaderini belirlemede etkili olmadığını sert bir dille açıkladı.
28 Mayıs seçiminin kaybedilmesine sebep olan bir başka seçmen kitlesi ise, belki Ümit Özdağ’a kızdığı için belki de mevsim şartlarına bağlı olarak çalışmak için başka illere göç eden ama esas olarak seçimlere duyarsız HDP’li Kürt seçmen. Kürt seçmen biraz daha dayanmış olsaydı bu seçimin alınması kesindi diye eleştiri yapanlar yaklaşık 1.000.000 civarında Kürt seçmenin ikinci turda seçime katılmadığını belirtiyorlar. HDP’li Kürt seçmen ne yaparsa yapsın Türk soluna yaranamıyor.
Tüm bunlar olmasaydı Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olacaktı. Ancak bir türlü bu konuda aydınlatılamayan kitle sebebiyle bu seçim kaybedildi…
Yukarıdaki tartışma bir seçim dejavusu. Çünkü daha bu seçimlerin başındayken CHP lideri K. Kılıçdaroğlu klasik CHP’li bakış açısının dışına çıkacağının işaretini verdi. Tam da herkes (en azından Temel Karamollaoğlu vb.) inanmıştı ki 14 Mayıs tarihinde seçim kaybedilince CHP birden kuruluş ayarlarına geri döndü ve ‘kitlenin henüz aydınlanmadığı için oyunu CHP’ye veremediği’ temel varsayımına geri döndü. Hikâye tekrar başa sardı.
Ancak bu arada daha önceki seçimler sonrasında olduğu gibi, uzaydan seçmen getirilemeyeceğine göre seçmenleri anlamaya çalışmanın daha iyi bir yol olacağı ve CHP’nin buna göre bir politika geliştirmesi gerektiğine dair görüşler de dile getirilmeye başlandı.
Muhtemelen bu görüşler seçim kaybı ya da hezimeti unutulduktan sonra, 2024 yerel seçimleri öncesi daha fazla dillendirilecek ve yeni masa yeni ortaklarla birlikte yeni bir söylemle eski hatalardan ders çıkarıldığı belirtilerek depremzedelerden vb. özür dilenecek. Böylece 2024 yerel seçimlerine yeni ve kaybetme konusunda deneyimli bir liderle hazırlanılacak.
Ancak burada da eğer seçim kaybedilirse bunun sebebi kıymet bilmeyen taşralı ve kentle uyumsuz seçmende aranacak…
[1] https://www.hurriyet.com.tr/avrupa/turkleri-sinir-disi-mi-etmek-istiyor-42275853
[2] https://www.hurriyet.com.tr/avrupa/turkleri-sinir-disi-mi-etmek-istiyor-42275853