Tevfik ERDEM

Tevfik ERDEM

Tüm Yazıları

Çocuğu Kaçırılan Anneler ve Oğlu Kaçırılan PKK’lılar!

04 Eylül 2019
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Diyarbakır HDP İl Teşkilatı binasının önünde oğlu PKK tarafından kaçırıldığı için eylem başlatan ve sonunda oğluna kavuşan Hacire Akar, silahlı bir terör örgütü ve onunla organik bağı yadsınmayan siyasi teşkilatına karşı sivil bir eylem gerçekleştirdi. Her ne kadar oğlunun akraba kızıyla evlenmemek için kaçtığı söylense de Hacire Akar’ın diğer oğlunun da PKK tarafından kaçırıldığı ve sonra da dağda infaz edildiği haberi gazetelerde yer aldı.

HDP’li bazı milletvekillerinin gençleri dağa çıkarmakta aracılık yaptığına dair görüntülü haberler ilişkinin organik biçimde sürdüğünü gösterdiği için kimse neden başka bir yer değil de HDP binası diye sormadı? Soranların da niyetinin devleti bu konuda aciz pozisyona sokmak olduğu açıktır: Devlet gençlerin dağa çıkmasını engelleyemiyor!

Kürt sivil inisiyatifi 2011 yılında sivillerin PKK tarafından öldürülmelerini ve genel anlamda PKK’nın terör eylemlerini kınamak için harekete geçti. Dört Kürt gencinin internette açtığı Kürtçe ve Türkçe ‘Ser nave min mekuje/Benim için öldürme' isimli blog, bir kaç saatte binlerce Kürdün imza attığı PKK karşıtı kampanyaya dönüştü (www.benimicinoldurme.blogspot.com).

Sonra çözüm süreci, hendek savaşları dönemi ve şimdi PKK’nın Türkiye içindeki en güçsüz dönemi, Türkiye dışında yapılan operasyonlarla örgüte verilen zarar. Özellikle ülke içinde örgüte katılımın bittiği dönem. Şehir ve kırın devlet kontrolünde olduğu, teröristlerin kamp yaptığı yaylalarda insanların hayvancılık, arıcılık ve şenlik yaptığı bir dönem başladı. Bu durum sıradan Kürtlere terör örgütü karşısında yeniden bir güven verdi. Bu güven olmasaydı Hacire Akar HDP binasının önünden geçemezdi. Ama şimdi onun yaptığını diğer anneler tekrar ediyor ve bu kez hesap sorarak yapıyor. Kendi çocuklarının dağa kaçırıldığını ama buradaki (HDP) insanların çocuklarının özel okullara gittiğini, onların eşlerinin yazın plajlarda keyif yaptıklarını vurgulayarak kendileri ve çocukları üzerinden yürütülen siyasetten rahatsız olduklarını adeta haykırdılar. HDP il teşkilatı yetkilileri önce bu annelerle tartıştılar sonra da binanın kepenklerini kapattılar. Bu halkın kendisini temsil ettiğini iddia eden Halkların Demokratik Partisine (HDP) karşı bir zaferidir kaldı ki atanan kayyumlardan dolayı mağduru oynadığı bir dönemde onun bu olaydaki çirkin yüzünü göstererek mağduriyetini yaralamıştır. Annelerin bu yaptıkları kendi hayatlarının başkalarının nesnesi olmadığını göstermektir. Onlar kendi hayatlarının öznesi olmak istiyorlar ve bunu da bilinçle yapıyorlar. HDP’lilerden yani parti teşkilatlarından bu taleplerin artması (şimdilik dört anne kapıda PKK tarafından kaçırılan oğullarının teslim edilmelerini bekliyor) HDP’nin Kürt halkı üzerindeki yumuşak gücünü yaralayacak gibi. Şimdiden bunun bir TC polis-kontra oyunu olduğu iddia edilse de annelerin şikâyet ve iddiaları mağduru oynayan HDP’yi en zayıf yerinden vuracak gibi. 

Bu annelerin kendi mağduriyetleri ve mazlumluğu ve çocuklarını isterken kullandıkları cümleler birkaç sene önce okuduğum bir yazıyı hatırlattı. Nasname adlı Kürdçü bir site, PKK destekçisi bir yazarın oğlunun PKK’ya katılacağını bildirmesi sonrası babanın ne yaptıklarını anlatıyordu. Habere hiç dokunmadan aşağıda sunulmuştur:

Utangaç Apocudan PKK’ye Utanmaz Çağrı![1]

Utangaç Apocudan PKK’ye Utanmaz Çağrı! Hasan Bildirici, yıllarca PKK borazanlığı yaptı, PKK tahribatlarını alkışladı, çocukların dağa çıkmasına katkı sundu ve savundu. Kendi çocuğu dağa götürülünce aklı başına geldi insanlığı hatırladı.

Yıllarca PKK politikalarının sözcülüğünü yapan ve bu yaranmacı kişiliklerinden dolayı Kürd gençlerinin kanından beslenen bazı asalaklar, özel nedenlerle PKK’den ayrıldıktan sonra “Aydın” maskesi altında yaşamlarına (özellikle Avrupa’da) devam ettiler. PKK’den ayrıldıkları halde her hangi bir PKK’liden çok daha fazla PKK propagandası yapmaya devam ettiler. PKK’ye yönelik tüm eleştirilerde herkesten önce tepki gösterip efendilerine yaranmaya çalıştılar. Mecbur kaldıklarında PKK’yi “eleştiriyormuş” gibi yaptılar ama hemen ardından PKK’nin tüm kirliliğini aklamak için kırk takla attılar.

PKK’nin “arka bahçesi” işlevini görerek, sorgulayan/eleştiren ve bu nedenle PKK’den ayrılan yurtseverleri kıskaca alarak tekrar PKK’ye yönlendirdiler. Sayıları oldukça fazla olan bu kesime “Utangaç Apocular” dedik. Çünkü Nasname’nin PKK’ye yönelik haklı tüm eleştirilerine PKK’den önce bu kesim itiraz ederek işlevsizleştirmeye çalıştı. Kişilik olarak dibe vurmuş bu kesim, PKK’nin kirli politikalarının en büyük destekçisi oldular bu güne kadar. Bu kesimin ortak noktası, fırsat buldukça Güney’e ve Nasname’ye saldırmak oldu. Çünkü PKK’ye yaranmanın en kısa yolu buydu.

Yıllardır amaçsız bir savaş için Kürd gençlerini/çocuklarını zorla dağa götüren ve “Türkiye’nin demokratikleştirilmesi” veya Esad’ın ayakta kalması için öldürten PKK’yi hep eleştirdik. Özellikle de zorla götürülmeler ve çocuk yaştakilerin savaştırılması noktasında konuyu ısrarla gündemde tutmaya çalıştık. Bu haklı eleştirilerimize yine en başta Utanfgaç Apocular tepki vererek “Özgürlük hareketini karalıyorsunuz, kimse zorla götürülmüyor, çocuklar kendi iradeleriyle PKK’ye katılıyor v.s.”  denilerek haklı eleştirilerimiz boşa çıkarılmaya çalışıldı.

Yaşanan bir gelişme, bu Utangaç Apocular'ın ne kadar iki yüzlü, sahtekar ve bencil olduğunu çok net olarak ortaya koydu.

Eski PKK’li, yeni Utangaç Apocu Hasan Bildirici; kaypaklığı, yaranmacılığı ve iki yüzlülüğüyle tanınıyor. İsviçre’de yaşayan Hasan Bildirici'nin 19 yaşındaki oğlu yakın zamanda PKK’ye katıldı...

Hasan Bildirici’nin konuya dair sitemi, serzenişi ve çağrısı ibretliktir. Söz konusu yazıyı olduğu gibi okuyucularımızla paylaşıyoruz. Ancak daha önce birkaç noktanın altını özellikle çizmek istiyoruz.

Bugün hâlâ 13-18 yaş arası) çocuklar (özellikle de Güneybatı Kürdistan’da) PKK tarafından zorla savaşa sürüklenmektedir ve itiraz eden aileleri “hain” diye cezalandırılmaktadır. Yaşanan bunca insanlık dışı uygulamaya bir gün itiraz etmeyen, dahası alkışlayan Hasan Bildirici ve benzer insanların çocukları söz konusu olduğunda insanlıklarını hatırlamaları düşündürücüdür.

Açıkça Kürdleri aptal yerine koyarak kan üzerinden saltanat sürüyorlar.

Bildirici’nin dolaylı söylediklerini kısaca çevririrsek şöyle diyor:

‘Kürd çocukları ölsün! Ölsün ki bizler de bu kan üzerinden var olalım. Ama bizim çocuklarımıza dokunmayın! Çünkü biz farklı yollardan PKK’nın kirliliğine hizmet ediyoruz.

Kürd çocuklar 13 yaşında bile kendi iradeleriyle PKK’ya katılıyorlar ama bizimkiler 19 yaşında bile iradeleriyle dağa çıkmıyor ve kandırılarak götürülüyorlar.

Kürd çocukları zaten bir işe yaramıyor hiç olmazsa ölsünler ki siyasi bir rant olanağı doğsun. Ama bizim çocuklar değerlidir, Avrupa’da okusunlar, Küba’da röportaj yapsınlar “büyük adam” olup sonra gelip Milletvekili olsunlar ve Kürdleri yönetsinler…

Kürd çocuklarının anne-babaları duygusuzdur. Ölen çocukları için sitem etseler de dikkate almayın. Ama biz “aydın” insanlar duyarlıyız, hele hele çocuklarımız konusunda çok hassasız. Fakir Kürdlere yaptığınızı bize yapmamalısınız.”…

Evet yukarıda özetle ve açıkça ifade ettiğimizden başka bir şey demiyor Hasan Bildirici. Her şeye rağmen Hasan Bildirici’nin oğluna kavuşmasını diliyoruz. Ama Hasan Bildirici’den önce 12-13 yaşındaki çocuklarının akıbetini merak eden gariban Kürdlerin çocuklarına kavuşmasını diliyoruz.

Bütün Kürdlere sesleniyoruz!

Gördüğünüz gibi çocuklarınızı amaçsız ve kirli bir savaş için ölüme gönderenler ve gönderenleri alkışlayanlar; “şehit edebiyatıyla” sizi avutanlar ve çocuklarınızın boş yere ölümüne çanak tutanlar söz konusu kendi çocukları olduğunda bambaşka olabiliyorlar.

Sizler de en az Hasan Bildirici gibi çocuğunuza sahip çıkın ve PKK tarafından alınıp boş yere öldürülmelerine sessiz kalmayın. Kürd gençleri sadece ve sadece bağımsız Kürdistan uğruna hayatını feda etmelidir. Devletleşmeye karşı olan PKK saflarında ölen her Kürd boşu boşuna ölüyor demektir. Bu gerçekliği görün ve bu ihanet çetesine karşı anne-baba ve Kürd kimliğinizle “yeter artık” deyin!

Haber/Yorum

28.10.2015

****

NOT: Hasan Bildirici’nin sosyal medyada oğluyla ilgili yaptığı açıklamayı olduğu gibi okuyucularımızla paylaşıyoruz:

"Oğlum Erdem İçin PKK Yönetimine Çağrı"

"19 yaşındaki Oğlum Erdem Bildirici, 18 Ekim Pazar günü sabaha doğru, gerilimli ve sapsarı bir yüzle PKK’ye katılacağını söyleyerek çekip gitti. Ancak beş dakika görebildiğim oğlum, buna mecbur olduğunu söyledi. Ondan önceki üç gün boyunca Erdem okulunu bıraktı, bana Venedik’e gittiğini söyledi. Annesine Budapeşte’ye gittiğini söylemişti. Sonradan öğrendik ki, bu bir kaç gün içinde kendisine yoğun bir ikna baskısı uygulanmış, bilmediğimiz, tanımadığımız, kimliklerine ait bilgi sahibi olmadığımız kişi veya kişiler tarafından kuşatılmış.

Erdem götürülmeden önce bir hafta içinde başka kararlar da verdi. Kendisine bir oda tuttu, bir şirketle yeni iş sözleşmesi yaptı, sık sık sık kararlar değiştiriyordu. Onbeş gün kadar önce Küba’ya Fidel Casto ile röportaj yapmaya gideceğimizi söylüyordu. Küba elçiliğiyle ile ilişkiye geçmişti.

Dünyanın en modern ülkesi İsviçre‘de, mesleğini tamamlamaya çalışan üç dilli bir çocuğu bulunduğu yerden anne ve basından, çevresinden, mücadele arkadaşlarından ve mesleğinden illegal ve habersiz böyle acil koparıp götürmek neyin ihtiyacıydı?

Oğlum Erdem Bildirici, 18 Ekim Pazar gününden beri kayıptır. Nerede olduğuna ve nerede tutulduğuna dair en ufak bir bilgimiz yoktur. On gün içinde oğlumuzun akıbetini öğrenmek için PKK Avrupa örgütüne yaptığımız resmi iki başvuru cevapsız bırakıldığı ve geçiştirildiği için bu açıklamayı yapmak zorunda kaldım.

Anne ve babalık görevi çocukları 18 yaşına geldiğinde bitmez. Amerika’da reşit olma yaşı 21’dir. Çocuğumuzun nerede olduğunu ve nasıl ilişkiler içinde tutulduğunu bilmek hakkımızdır. Onun değişken 19 yaş iradesinin başkaları tarafından, istendiği gibi kullanılmasına itiraz etmememiz, can güvenliğini ve geleceğini gözetmememiz bir anne ve baba suçu olur.

Çocuğumuzun götürülüş biçimi insan haklarına ve demokratik Kürt mücadelesinin esaslarına terstir. Açık olmayan şaibeli bir götürülüş biçimidir. Paris ve diğer alanlarda yaşanan trajik olaylar akla geldiğinde çocuğumuzun hayatından ve güvenliğinden endişe duymaktayız. Oğlumuz nerede ve kimlerin yanında tutuluyor? Bundan emin olmamız gerekiyor.

Anne baba olarak çocuğumuzun hayatından endişe duyuyoruz. Kandil’deki KCK yönetiminden ve HDP’ten çocuğumuzun izole edildiği yerden serbest bırakılmasını, anne ve babasıyla bağlantı kurmasının sağlanmasını istiyoruz.

Açık, demokratik, saydam bir ilişki ve mücadele biçimi içinde oğlumuzun iradesine ve kararlarına saygılıyız. Onun mücadelesiyle onur duymaya da hazırız. Kaldı ki onu yetiştiren biziz.

PKK yönetiminden, oğlumuz Erdem’in gizli tutulan akıbetiyle ilgili bir açıklama bekliyoruz.

Saygılarımla,

Hasan Bildirici"

----

Son sözü Kürt anne ve baların söylemesi gerekiyor. Çünkü onlar Paul Freire’nin Ezilenlerin Pedagojisi’nde vurguladığı gibi PKK’lılar ya da onların siyasi izdüşümleri tarafından “nesne” olarak görülüyorlar. Ezenlerin özelliği ezilenleri nesne olarak görmeleridir. Kürt anne ve babalar Ak Parti hükümetleriyle birlikte Türkiye siyasetinin özgür demokratik aktörü olma imkânına kavuştular. Geçmiş hataları tartışmak ya da onları referans alarak yeni tartışma alanları yaratmak demokratik hayatın sivilleşmesine katkı sunmaz, sunmadığı gibi fay kırıklıklarını arttırır. Türkiye Kürt meselesinde hiç olmadığı kadar demokratik adımlar attı. Bu adımları küçümsemek ya da hiç olmamış gibi düşünmek büyük hatadır. Bu adımları Türkler ve Kürtler arasındaki tarihi kardeşlik ilişkisi olarak okumak da mümkün, Kürtler ve Türkler arasındaki tarihi kan davası şeklinde okumak da mümkün. Ancak, millet olmak geçmişteki acıları unutmakla mümkündür, der Renan. Bu yüzden bizi birleştiren hususların altını çizip, ayrıştıran unsurları hoş görüyle tartışmaya açmak daha iyi sonuçlar doğuracaktır. Uluslararası istihbarat servislerinin ajanı olarak hareket eden ve kendi içinden çıktığı halka daha fazla zarar vererek Ortadoğu’yu uzun vadeli dönüşümler için hazırlayan ülke ve servislere hizmet eden PKK ve izdüşümleri, kısa vadede kazanç sunuyormuş gibi görünmekle birlikte uzun vadede zaman, insan ve enerji kaybından öte bir anlam taşımıyor hem Kürt halkı için hem de diğer Ortadoğu halkları için.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA