Sosyal medya düzenlemesi, internet çağında doğan kuşakların ilgi alanına girdiği için bir anlamda kuşak tartışmalarını da beraberinde getirdi. Kuşak (nesil) tartışmaları sadece sıradan insanların, işletmecilerin, bilişimcilerin ve eğitimcilerin değil siyasetçilerin de günlük kullanımına girdi. TBMM Adalet Komisyonunda, sosyal medya düzenlemesine ilişkin teklif görüşmeleri sırasında ( 23 Temmuz 2020), muhalefet partili vekiller düzenlemeyi savunan genç vekillere “genç biri olarak içiniz rahat mı?” ile başlayıp “Z kuşağı size seçimde hesap soracak!” gibi ifadelerle devam eden serzenişlerde bulundular. Türkiye’nin otoriter bir rejime doğru gittiğinin son kanıtı olarak bu düzenlemenin gösterilmesinden hiç söz etmiyorum çünkü bu son ifade, sadece muhalefet etmek için dile getirilmenin ötesinde hiçbir karşılığa sahip değil. Özellikle internet suçlarının ve siber zorbalığın giderek artması, düzenlemenin amaçları göz önüne alındığında, böyle bir iddiayı dillendirmeyi meşru olmaktan çıkarıyor. Ayrıca düzenlemenin muhataplarının devletlerin ekonomilerinden kaçırdıkları yüz milyarlarca dolarlık vergiden neden faydalanılmaması gerektiği de muhalefetin belki hükümete yüklenmek için bir malzemesi olabilirdi. Ancak Türkiye’de muhalefet olmak, kör göze parmak sokmaktır. Tıpkı eski Türk filmlerindeki gibi, iyi ya tam iyi, kötü de tam kötüdür bunun ortası, gri karakter hiç yoktur. Muhalefet için de böyle, iktidar eşittir kötüdür. Yeri gelmişken bu mantık akademide ve aydınlarda da şöyle bir izdüşüme sahiptir: Aydın muhalefet edendir! Aydın iktidarın karşısındadır. Buradan hareketle iktidara yakın bir şeyler söyler ya da yazarsanız yancısınızdır. Oysa aydın, hakkaniyetle hareket edendir, kendi toplumunun sorunlarını dert edinen, bu sorunlar üzerine kafa yoran ve çözüm bulmaya çalışandır. Aydın, iktidarı da eleştirir ama iktidar olduğu için değil, hakkaniyetten uzaklaştığı için.
Yukarıdaki genelleştirme muhalefetin tüm Z kuşağı üzerinden bir genelleme yapmasını hatırlatmaktadır. Muhalefet, tüm Y ve Z kuşağının iktidar karşıtı olduğunu belirtir. İktidar bu kuşakların sosyal medya alanlarını kontrol etmek ve özgürlük alanını daraltmak istediği için ona karşı çıkılmaktadır. İktidar partili vekil ise, muhalefetin bu iddialarına, böyle bir genellemenin doğru olmadığı şeklinde karşılık verir, Z kuşağı mensubu bir vekil olarak. Muhalefet vekilleri neden bu kadar kendinden emin konuşmakta ve bu tür bir genelleme yapabilmektedir?
Ak Parti’nin kültüre hegemonya konusunda bir sorun yaşadığı, gençlere hitap edemediği, kültür ve sanat dünyasında birkaç istisna dışında çok güçlü seslere sahip olamadığı partili yetkililer tarafından da dile getirilen bir gerçek. Olası 2023 seçimlerinde seçmenlerin %12’sini oluşturacağı öngörülen bu kuşak, kendisine hitap edemeyen ve ana ilgi odağı olan siber âlemde (internet ortamında) çeşitli kısıtlamalara giderek özgürlük alanını daraltan iktidara karşı tepkisini ortaya koyacaktır. Muhalefetin otoriterlik üzerinden iktidarı vurmaya çalışma nedeni de budur. Ancak siber dünyanın işleyiş kuralları muhalefetin dediği gibi işlemiyor ve düzenleme sonrası da işlemeyecek çünkü bu siber dünya (eğer “big datayı kontrol eden görünmez el” komplosunu dışarıda bırakırsak) muhalefete de iktidara da eşit imkânlar sunuyor. Bu internetin mükemmel eşitleyici olması anlamına gelmiyor ancak iktidar süzgecinden geçen bilgi-enformasyonun paylaşıldığı 1984 romanındaki gibi, Winstonvari bir neo-Orwellci dünya ile de karşı karşıya değiliz. Bu nedenle iktidarın siber âlemde sonsuz ve sınırsız bir kontrolü sağlaması mümkün değil kaldı ki bu teknolojinin sürekli ilerleyen ve karmaşık doğasına da aykırı.
Muhalefet vekilleri kendilerinden emin bir şekilide genelleme yaparak konuşabiliyorlar çünkü, iktidarın genç kuşağa hitap edemediğini zaten iktidarın kendi de açık ettiğinden bilerek yükleniyorlar. Üstelik kuşaklarla ilgili esoterik izahlar ellerini güçlendiriyor, “Z kuşağı otoriteye karşıdır!”, “ Z kuşağı özgürlüklerinin daraltılmasına karşıdır!” gibi Aydınlanmacı mottolar millenyum kuşağını yeni binyılın kurtarıcısı haline getiriyor.
Her genelleme özünde bir eksikliği barındırır. En basitinden muhalefetin meclis komisyonunda Z kuşağı adına çıkışı iktidara mensup bir başka Z kuşağı vekil tarafından eleştirildi. Z kuşağının oy tercihini belirlemek hatta tüm dünya ya da Türkiye’deki gençleri literatürde özellikleri sırlanan Z kuşağı kategorisi içinde değerlendirmek aşırı indirgemeci bir yaklaşım olarak görülmelidir. Burada yapılan zamanın ruhuna uygun hareket eden, belli bir yaş aralığında olup, belli tarihi, ekonomik ve sosyo-kültürel olayları yaşayarak onların etkisinde kalan bir insan topluluğunun (kuşağın) varlığını yok saymak değil, aşırı genellemenin her zaman hatalı olduğunu vurgulamaktır.
Muhalefet etmek her şeye karşı çıkmak değildir, muhalefet, ülke ve millet menfaati adına hareket eden ve bu eksen üzerinden iktidarı hedefleyen oluşumdur. Muhalefet, sosyal medya düzenlemesinde bireysel özgürlüklerin yanında kişisel mahremiyet ve haklara da vurgu yapmalıdır. Siber zorbalık iktidarın değil tüm toplumun sorunudur, sosyal medya platformlarında yozlaşan dil, üslup sorunu, hakaret ve küfür toplumsal yozlaşmanın işaretidir ve sadece iktidarın değil muhalefetin de sorunudur. Bunların yanında yapılan düzenleme muhatap bulma ve vergi alma meselesidir. Muhalefet, diğer sosyal medya platformları (facebook, instagram vb.) Türkiye’de temsilci bulunduracağını açıklamasına rağmen twitter’ın neden Türkiye’de temsilci bulundurma konusunda ayak direttiğini milli ekonominin bir meselesi olarak da görmelidir. Türkiye’de özgürlükler elden gidiyor jurnalleriyle muhalefet yapmanın mümkün olmadığını anlamalıdır yoksa onu Z kuşağının da kurtarması mümkün değildir.