CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu son yıllarda CHP’nin değiştiğine dair çeşitli açıklamalar ve uygulamalar yapı. Sağcı kimliğiyle bilinen isimleri milletvekili ve belediye başkan adayları olarak göstermesi bunlardan biriydi. Ayrıca dini konularda örneğin başörtüsü konusunda hata yaptıklarına dair özeleştiri de bunlardan biriydi. Tüm bu açıklamalar CHP ve lideri Kılıçdaroğlu için samimi özeleştiri olarak görünüyor ya da okunuyordu. Ancak son günlerde başörtülülere yapılan saldırılar karşısında cılız birkaç açıklama dışında muhafazakâr camianın yüreğini ferahlatacak hiçbir açıklama yapılmadı. Yapılmadığı gibi tekrar Deniz Baykal ve Ecevit döneminin zihniyetini ve tarzını hatırlatan “takıntılı” had bildiren CHP söylemi adeta hortladı.
CHP içeride uzlaşmacı dilden uzaklaşırken CHP’li yetkililerin yurtdışında yaptıkları ya da yurtdışına yaptıkları açıklamalarda da hükümeti yıpratma adına ülke ekonomisine zarar verecek açıklamalardan çekinmedikleri görüldü.
Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi (AYBYK) genel kurulu Türkiye oturumuna (31 Ekim 2019) konuşmacı olarak katılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, HDP’li belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyum atanmasına tepki gösteren bir konuşma yaptı. “Belediye başkanlarının görevden alınarak, yerlerine kayyum atanması ve bir kısmının tutuklanması özellikle hukuk devleti ilkesini ihlal etmektedir. Görevden alınmalar demokrasinin ilkelerine, mevcut hukuksal düzenlemelerimize ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere de uygun değildir.” Ancak görevden alınan belediye başkanlarının terörle ilişkilerine dair hiçbir açıklama yapmadı, tutuklananların neden tutuklandıklarına dair bir açıklama yapmak yerine sadece görevden almanın hukuki çerçeve içinde olması gerektiğini belirtti. Bu belediyelerden birinin kapısında çocuklarının bu belediyeler aracılığı ve marifetiyle çocuklarının dağa çıkarıldığını belirten ailelere referans yapılmadı. İstanbul BBB Başkanı tarafından yapılan bu açıklama, İstanbul seçimlerinde HDP’nin oylarını almanın diyeti olarak mı yoksa zaten İmamoğlu mevcut iktidarı eleştirmek için bunu yapacaktı, şeklinde mi açıklanmalı?
CHP lideri Kılıdaroğlu sık sık yabancı yatırımcıları Türkiye’ye yatırım yapmamaları için uyarıyor. Kılıçdaroğlu’nun davranışı siyasi rasyonalite açısından uygun gibi görünüyor: İktidarı zayıf olduğu ekonomiyle vurarak yıpratmak. Ülkenin ana muhalefet liderinin yabancı yatırımcıyı yatırım yapmaması için uyardığı bir ülkeye, güvenli limanlar arayan yabancı yatırımcı yatırım yapar mı? Bırakın yatırım için güvenli limanı Kılıçdaroğlu’na göre[1], ülkede insanların can güvenliği bile yok: “Bunu söylediğim için bana çok kızıyorlar: Bu ülkede kimsenin can ve mal güvenliği yok. Türkiye'yi şikâyet ediyormuşum. Her an herkes tutuklanabilir mi? Tutuklanabilir. Avukatınız bile neden gözaltına alındığınızı öğrenemez. Bu hukuk sistemi var mı? Var. Var mı bu ülkede bağımsız yargı?”
İç siyasete yönelik eleştirilerin dozu, içeriği her zaman tartışılabilir ancak siyasi aktörlerin rakiplerini vurma adına dışarıya mesaj verme ve rakibi yıpratma adına ülke imajına ve ekonomisine zarar verecek açıklamaları konusunda daha dikkatli olmaları gerekir. Bu, devletin antidemokratik uygulamalarının eleştirilmemesi anlamına gelmemektedir. Elbette ki, güçlü devlet geleneğine sahip ülkemizde bu devlet geleneğinin bireysel özgürlük alanını tahribi eleştirilebilir ve bunun üzerine gidilebilir hatta gidilmelidir. Ancak bunu yaparken konuşulan coğrafi sınırın ve ülke menfaatlerinin göz önünde bulundurulmasının esas olduğu unutulmamalıdır. Rakibe kaybettireceğiz diye ülkeye kaybettirmenin tarihte bir örneği ve anlamı vardır: Baş düşmanı Hüsrev Paşa’nın sadrazam olmasını kendisi için büyük tehlike sayan Kaptân-ı Derya Ahmed Fevzi Paşa, Çanakkale’de yatan Osmanlı donanmasını İskenderiye’ye götürerek Mehmed Ali Paşa’ya teslim eder ve sonrasında hâin olarak anılır.
Muhalefetin örnek aldığı batılı ülkelerde ise süreç daha farklı işler, burada ilginç bir örnek vardır. ABD’de Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi. Pelosi ABD başkanı Trump’ın (halen süren) azledilmesi sürecinde sert bir muhalefet politikası izledi. Trupm yaptığı açıklamalarda onun akıl sağlığının yerinde olmadığını açıklarken, Pelosi onun sadece azledilmesi değil tutuklanması gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu. Beyaz Saray’daki tartışma fotoğrafı uzun süre tartışıldı. Ancak aynı siyasi figür yani Pelosi Fransa’da bir gazetecinin Trump’la ilgili sorusuna, “Prensip gereği ülkemin dışındayken başkan hakkında konuşmuyorum” şeklinde cevap verdi.” Başkanlıktan azliyle yetinmeyip onun aynı zamanda tutuklanması için gayret eden bir siyasetçi ülkesi dışındayken kendi başkanını eleştirmiyor. Buradan çıkarılacak bir ders olmalı değil mi?
[1] Maltepe Ekonomik Forumu, Maltepe Belediyesi, 1 Aralık 2019. Aslında benzer açıklamaları sık sık yapıyor Kılıçdaroğlu.