Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Popüler Kültür ve Siyaset Diyalektiği

Tevfik ERDEM
07 Şubat 2022 11:42
A-
A+

Popüler kültür kavramı, kitle kültürünün sahip olduğu olumsuz mirası devralan bir özellikle uzun bir dönem, kâr amacıyla hareket ederek, sanat eseri yaratmak yerine eser üretimini ifade eden kültürel değersizleş(tir)meyi, kitleleri efsunlayarak kendi peşine takan modern fareli kavalcı metaforuyla onları pasifize eden, içinde bulundukları sömürü sistemini sorgulamak yerine vaktini hoşça geçirmeyi sağlayan popüler kültür ürünleriyle vakit geçirmeyi (siz öldürme diyebilirsiniz) tercih etmeye koşullandırılan bu yüzden de baskıcı rejimlerin sürdürülmesini sağlayan kültür ürünlerini ifade eder.

Kitle kültürü (aynı anlamda kullandığım popüler kültür) teorisindeki iddia, kitle iletişim araçları vasıtasıyla halkın manipüle edilerek totaliter kapitalist rejimler varlıklarını sürdürdüğü iddiasıdır. Ancak bu iddia birkaç yönden eleştirilir. İlk eleştiri, baskıcı rejimlerin gücünü abartarak halkın bu baskıdan kurtulabileceği bir alanın olmadığına dair karamsarlık havası üretmesidir. İkinci eleştiri, kitle iletişim araçlarıyla sunulan mesajların herkes tarafından aynı şekilde algılandığı ve yorumlandığının varsayılmasıdır. Son olarak da, yüksek (elit) kültüre ait sanat eserlerini kullanarak onların değerini düşürdüğü iddiasıdır.

İlk eleştiriye verilen cevap, Marxist bir devrim beklentisi konusunda hayal kırıklığı yaşayan 20. yüzyılın ilk yarısındaki Marxistlerin özellikle Frankfurt Okulu teorisyenlerinin kitle kültürünü dile getirdikleri Kültür Endüstrisi kavramının eleştirisi üzerine kuruludur. Buna Eleştirel Teori’nin eleştirisi de denilebilir.  Popüler kültürün sadece edilgenlik değil bir direniş alanı da olabileceği üzerine kurulu olan karşı iddia, ikinci eleştiri üzerinden örneklendirilirse, Orta Doğu’yu konu alan Hollywood filmlerinde, Amerikan askerlerinin icraatları seyircisine göre farklı bir tepkiyle karşılanabilir. Amerika’da seyirci tarafından alkışlanan ya da gurur duyulan bir sahne, Orta Doğu’lu izleyici tarafından hiddet ve nefretle seyredilebilir. Dolayısıyla mesajın kendisinden çok mesajın içeriği izleyicilerin farklı tepkiler vermesine neden olabilir. Böylece bir popüler kültür ürünü onu onaylamak ya da pasif biçimde Amerikalı askerlerin Orta Doğu’yu kan gölüne çevirmelerini sessizce ve onaylayarak izleyen bir izleyici kitlesi ortaya çıkarmaz.

Yukarıdaki kitle kültürü eleştirisinin son maddesi ele alındığında, popüler kültürle seçkin (yüksek) kültür arasındaki kesikliğin çok keskin olmadığının da altını çizmek gerekir. Elbette ki, seçkin sanatlara (opera, bale gibi sanat etkinliklerine) ilgi duyanlarla arabesk ya da pop müzik dinleyicileri arasında hem sınıfsal hem de kültürel bir fark vardır, olabilir. Ancak bu her iki kültür unsurunun ve onları takip edenlerin arasında keskin ve çok büyük bir farklılığın olduğunu iddia etmek de çok doğru görünmüyor. Bir dönem Türkiye’de arabesk dinlemek sınıfsal bir gösterge olarak görünüyor ve seçkin sınıfın kendisine yakıştırılmayan bir müzik türü olarak görülüyordu. Ancak gizli gizli arabesk dinleyen seçkin kültür gruplarının olduğu da magazin haberi olarak ortalıkta dolaşıyordu.

Seçkin kültürün popüler kültür karşısındaki hem avantajı hem de dezavantajı, seçkin kültürün sahip olduğu finans kaynağı ile ilişkilidir. Finans sorunu ortaya çıktığı anda seyirci sayısı karşısındaki üstünlükle popüler kültür kendi piyasa zaferini ilan edecektir. Sanat eserlerinin marjinal faydası gözardı edilmeksizin kültür dünyasının pazarı piyasa şartlarından arınmış değildir.

Türkiye’de seçkin kültürü ve popüler kültür arasındaki muğlaklık geçmişe göre çok daha dikkat çekicidir. Sanat müzeleri artık muhafazakâr (her halükarda seçkin kültürün dışında olduğu varsayılan toplumsal zümre!) ve orta sınıflara ev sahipliği yapabilmekte, tiyatro oyunları taşra mahallelerinde sergilenebilecek bir etkinlik türüne dönüşmektedir. Bu belirsizlik gibi popüler kültürün kendisi bazen yabanilik, yontulmamışlık ve hanzoluk biçimini alırken ve bunun akademisyenler tarafından Recep İvedik örneği üzerinden safiyane övgüsü yapılırken diğer yandan popüler kültür, bırakın sisteme itaati sağlama aracı olmayı mevcut sistemi sorgulayan bir kültür unsuruna dönüşebilmektedir. Öyleyse popüler kültürün insanları homojenleştirdiği ve sisteme itaatkâr bireyler haline getirdiği ve böylece baskıcı rejimlerinin varlıklarını sürdürme aracı oldukları iddiası çok da doğru görünmemektedir.

Popüler kültürün sınıfsal sınırını çizmenin zor olduğu postmodern bir toplumda, onu sadece devletle, kapitalist sistemle, bir ideolojiyle, bir siyasi partiyle ilişkilendirerek alanını daraltmak çok da doğru görünmüyor çünkü ele avuca sığmaz bir şey popüler kültür. İnsanları peşinden sürükleyen, onlara kendini tükettiren, alıcısı olan ama mecrası belli olmayan, ideolojik açıdan şıpsevdi biraz da “şuh” bir yönü var popüler kültürün. Bu nedenle de popüler kültürün gazabından korkmak gerek, çünkü fena kırmızıdır!

Popüler kültür ona dokunanı yakan, etrafında dolananı içine çeken bir anafor gibidir. İçlerinde akademisyenlerin de olduğu kamu görevlileri ya da siyasetçiler popüler kültürün anaforuna girdiklerinde kendilerini nasıl kurtaracaklarını bilemezler çünkü o çektikçe içine çeker. Bürokrat ya da siyasetçi ile popüler kültür alanı içinde yer alan aktör(ler) arasındaki gerilim, popüler kültür içindeki aktörü sisteme direnen kahraman haline dönüştürür. Popüler kültür aktörlerinin siyasetçiyle girdiği polemik diyalektik olarak popüler kültür alanını direniş kalesine çevirir. ABD başkanlarına karşı Hollywood’un meşhur sanatçılarının verdiği tepkiler onların yıldızını daha da parlatır. Popüler kültürün her şartta kazançlı olmasının başka ve görünmeyen bir nedeni daha vardır; popüler kültür, toplumu dikeyden besleyen bir kültürel etkinliktir yani sınıfsal ya da ideolojik bölünmeler olmaksızın popüler kültür kendi takipçisini oluşturur. Peki siyasetçinin ya da bürokratın yapacağı hiç mi bir şey yoktur. Elbette ki vardır, tartışmayı popüler kültüre havale etmek!