Modernite bir daha geri dönüşü olmayan ve ele geçirilemeyen zamanın hızla aktığı bir hayatı yaşatır biz modern bireylere. Yaşanılan ânın bir daha ele geçirilemeyişi, gençliğin ve enerjinin elde tutulamaması, dünyaya hükmetmeye çalışan insanın kendi hayatına hükmedemeyişinin çaresizliğini yaşatır ona. Her canlının ölümü yaşayacağı hissi modern seküler birey için bir karabasandır. Çünkü ölüm her şeyin sonu ve yaşanılan ne varsa onun bir daha yaşanmasının mümkün olmamasıdır. Müslüman olmanın verdiği iç huzur sadece bu çerçevede bile tartışmasız bir üstünlük ve rahatlama sağlar. Dünyanın geçici bir konaklama yeri, şairin ifadesiyle bir “sürgün yeri” olduğunu düşünen ve buna rıza gösteren Müslüman için “malın ve mülkün yalan olduğu geçici bir oyalanma” mekânıdır dünya. Ancak bu oyalanma mekânında biraz fazla oyalanınca aracın kendisi amaç haline dönüşür ve sarp yokuşu çıkamayan insanlarla dolar dünya.
Ramazan, asr-ı saadet devri sonrasındaki yüzlerce yıllık boşluğu hızla kapatan bir pratiktir. Bu boşluk, modern insanın sıradan günlük hayatı ile İslam arasında ilişki kurmakta yaşadığı zorluktur. Modern bireyin hayatında büyülü olan, onu baştan çıkaran iletişim teknolojilerindeki gelişme ve onu içine çeken siber uzay âlemidir. Modern birey için imtihan sadece geçmişte kalan bir vaka gibidir, onun yaşadığı imtihanın üstünde ve dışında olan özel bir hayattır. İmtihan da ancak ekran görüntüsüne yansıyan Eflatun’un idealar âlemi gibidir. Bu nedenle ölüm counter strike’da kaybedilen bir candır.
Modern hayatın koşturmacasından Ramazan’ın huzur, sükûnet ve selamet dolu ruhuna teslim olan insan adeta Weber’in büyüsü bozulmuş dünyasında yeniden büyülenerek 1400 küsur yılık açığı kapatır ve kendini başka bir dünyaya ait hisseder.
Ramazan ayı, modernitenin soğuk, stresli ve koşturma içindeki ruhsuz dünyasından kaçış, bir ara soluklanma evresi aynı zamanda aynayı kendine tutma dönemidir Müslüman için. Fakirin halini anlama, onunla empati kurma, paylaşmayı öğrenme ve yaşama, tüketimin sonsuz büyüsüne karşı temkinli olup, soğukkanlı davranma dönemidir.
Ramazan ayı, insanların İslami bir kimliğe ve pratiğe sahip olmasalar da yaşadıkları toplumun bir Müslüman toplum olduğunu hissettikleri, buna şahit oldukları aydır. Sokaklar iftar vaktine doğru hareketlenir ve tam iftar vaktinde bir durulma, sessizlik, lokantalar ve restoranlarda boş masanın kalmadığı tatlı bir koşturmaca başlar. Mü’min ile zındık’ın aynı masa etrafında ama içtenlikle oturup iftar eylediği bir aydır Ramazan. Bu yüzden Ramazan bir yandan uzlaşı bir yandan da zekât, sadaka ve fitresiyle merhamet ve cömertlik rüzgârları estirir.
Ramazan Müslüman için iki sevincin yaşandığı ve yaşanacağı bir aydır, bu sevinçlerden biri iftarda yediği nimetten aldığı o eşsiz tat iken diğeri de Allah’a kavuştuğu andır. Çünkü bu ay tutulan orucun sevabı ancak Allah tarafından takdir edilir. Müslümana düşen ise, bu takdiri hak edecek samimiyette orucunu tutmak ve Ramazanı ihya etmektir.