Tevfik ERDEM
Tüm YazılarıBu yazının amacı siyaset yapmak değil(!) siyasetin Türkiye’de hangi anlamlarda kullanıldığını insanlarda neler çağrıştırdığını ortaya koymaya çalışmaktır. Çünkü siyaset kelimesi yazının daha ilk cümlesinde geçtiği gibi, kullanıldığı bağlama göre değişen bir anlama sahiptir. Burada siyaset yapmak kelimesi, karşısındakinin görüşünü değiştirmek, onu etkilemek amacıyla girişilen faaliyetleri ve söylenen sözleri ifade ederken aynı zamanda retorikle ya da (boş sözlerle) muhatabını etkilemeye çalışmayı ifade eder.
Siyaset kelimesinin kökü Arapça “siyasa”dan gelir ve yönetmek, eğitmek, yetiştirmek anlamına gelir. Kelime Bedevi toplumlarda at ve deve gibi hayvanların yetiştirilmesi ve terbiye edilmesi için kullanılmış olup, atları tımar eden kişiye de seyis denilmiştir. Şehir ve insanların yönetimi, onların müreffeh, iyi bir hayatı sürmelerini sağlama sanatı olarak siyasetin nasıl işlemesi gerektiğini anlatan eserlere de siyaset-nâme adı verilmiştir[1].
Osmanlı geleneğinde siyaset bir yandan erdemli bir toplum oluşturmak için idare etme (yönetme) sanatı ile ilgiliyken diğer yandan devlete karşı suç işleyen kamu görevlilerini (ölümle) cezalandırarak kamu düzenini sağlamayı ifade ediyordu. “Siyaseten katl” ya da “siyaset” sözünün anlamı da ölüm cezasına işaret eder[2]. Kamu görevlilerinin tarihi romanlarda, kitaplarda ve filmlerde sık sık söyledikleri “demek ki hakkımızda siyaset var!” ifadesi bu cezalandırmayı anlatır.
Türk siyasi hayatında kirli siyaset, Makyavelizm, köşe dönmenin kısa yolu, nepotizmle de anılan siyaset olgusu özellikle askeri darbe tehdidiyle karşı karşıya kaldığını ima eden siyasetçiler için, siyaseten katl anlamına gelecek şekilde “siyaset gömleğini giymek” olarak ifade edilir. Siyaset gömleğini giymek adeta kefen giymek gibidir ve siyasi figür ne yaptığının neyi göze aldığının farkında olarak siyaset yapma tarzını devam ettireceğini ima eder. Bu tür bir ifadenin arkasında, siyasetin hasbi bir biçimde millet ve ülkenin menfaatini arttırma amacıyla yapıldığı iddiası vardır.
Siyaset kelimesinin eşanlamlı olan olup, Polis (kent-site) kökünden türeyen Politika (politics) kelimesi ise, kökleri Eski Yunan düşünce geleneğine dayanmakta olup, kent (site) -devletinin yönetimi, devlet ile ilgili faaliyetleri anlatmak için kullanılır. Aristo (MÖ 384-MÖ 322), Politika adlı eserini yazarken, bir anlamda siyaset biliminin temel tartışma konularını da (siyasi rejimler, anayasa, devletin işleyişi, iyi yönetimin gerekleri vb.) ele alarak insanoğlunun doğası gereği politik bir hayvan (zoon politikon) olduğunu belirtmiştir.
Siyaset, iktidarın kime ait olacağı (ya da kimin yöneteceği), kararların kim(ler) tarafından alınacağı ile ilgili olduğu için özünde toplumsaldır. İktidar, en az iki aktörü (birey, sınıf, devlet vb.) ve yöneten- yönetileni gerektireceği için siyaset toplumsal olan ile ilgilidir. İktidar ve yöneten (hükmeden) iktidarını zorla hayata geçirebileceği gibi bir yandan zor bir yandan da işbirliği ve ikna ile de bunu yapabilir. Bu durum da siyasetin işbirliği ya da çatışma alanı olabileceğini gösterir. Siyasetin bir yönetim sanatı olması çatışmaların çözüm sürecinde ortaya çıkar.
Siyasetin ne olduğuna ilişkin literatürdeki tartışmalar onun dört farklı şekilde ele alındığını gösterir[3]:
Bir yandan devleti idare etme sanatı, diğer yandan toplumda çatışan menfaatleri uzlaştırma sanatı ve bilimi olarak siyaset, sadece siyasetçilerin değil tüm insanların ilgisini çeker ve çekmelidir. Siyaset caziptir çünkü iktidarı hedefler, iktidar güç ve prestij vermekle kalmaz aynı zamanda maddi ve manevi ödül kaynağıdır. Siyaset tam da bu yüzden iktidarı ele geçirmek isteyen insanların, grupların, partilerin “aldatma, manipülasyon ve yalana başvurduklarını ifade eden ‘kirli’ bir faaliyet[5]” olarak da görülür. Ancak siyaset bahsedildiği gibi çekicidir ve çekici olmalıdır çünkü siyasetin dışında kalmak insanın kendisiyle ilgili karar alımına katılmaması demektir. Karar alımına her ne suretle olursa olsun katılmayan insan daha baştan sadece yönetilen olmayı kabul etmiş demektir.
[1] Dursun, Davut (2008), Siyaset Bilimi, Beta Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, s.29-30
[2] Dursun 2008:30
[3] Heywood, Andrew (2006), Siyaset, Liberte, Ankara, s. 3-15
[4] Heywood 2006:5
[5] Heywood 2006:2
Güncel Yazıları
“Onlara Ait Her Şeyi Tümüyle Yok Et… Hepsini Öldür” Tevrat: Yasanın Tekrarı (Tesniye)..
30 Ekim 2023
Almanların Nazi/Faşizm Sevdasının Faturasını Müslümanlar Ödemek Zorunda Mı?
27 Ekim 2023
“Emperyalizmin En Ölümcül Silahı: Demokrasi Yalanı”
20 Ekim 2023
Mutlak Kötülük ve Zorba Devlet
14 Ekim 2023
Öğrenilmiş Acziyet, “Aksa Tufanı” ve Şu Bizim Ezik Aydınımsılar
09 Ekim 2023
12 Eylül ve NATO (ya da ABD)
12 Eylül 2023
Bale ve Opera ile AK Parti’yi Terbiye Etmek
24 Ağustos 2023
Muhalefet Dağınık, Yerel Seçimler Çantada Keklik (mi?)
22 Ağustos 2023
Ekrem Nereye Koşuyor?
18 Ağustos 2023
CHP İçindeki Kaostan İyi Parti’nin Kendi Sahasında Top Çevirmesine
14 Ağustos 2023
Suç ve Ceza İlişkisizliği : Esenyurt Saldırısı ve Diğerleri
01 Ağustos 2023
Zihni Batının İşgalinde Olanların Arap Düşmanlığı
26 Temmuz 2023
Bir İşgal Operasyonu: 15 Temmuz Başarısız Darbe Girişimi
14 Temmuz 2023
Konser İptallerini Karşı Devrim Olarak Okumak
12 Temmuz 2023
CHP Kabuk Değiştirebilecek mi?
05 Temmuz 2023