Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Siyaset Nedir?

Tevfik ERDEM
10 Şubat 2020 16:01
A-
A+

Bu yazının amacı siyaset yapmak değil(!) siyasetin Türkiye’de hangi anlamlarda kullanıldığını insanlarda neler çağrıştırdığını ortaya koymaya çalışmaktır. Çünkü siyaset kelimesi yazının daha ilk cümlesinde geçtiği gibi, kullanıldığı bağlama göre değişen bir anlama sahiptir. Burada siyaset yapmak kelimesi, karşısındakinin görüşünü değiştirmek, onu etkilemek amacıyla girişilen faaliyetleri ve söylenen sözleri ifade ederken aynı zamanda retorikle ya da (boş sözlerle) muhatabını etkilemeye çalışmayı ifade eder.

Siyaset kelimesinin kökü Arapça “siyasa”dan gelir ve yönetmek, eğitmek, yetiştirmek anlamına gelir. Kelime Bedevi toplumlarda at ve deve gibi hayvanların yetiştirilmesi ve terbiye edilmesi için kullanılmış olup, atları tımar eden kişiye de seyis denilmiştir. Şehir ve insanların yönetimi, onların müreffeh, iyi bir hayatı sürmelerini sağlama sanatı olarak siyasetin nasıl işlemesi gerektiğini anlatan eserlere de siyaset-nâme adı verilmiştir[1].

Osmanlı geleneğinde siyaset bir yandan erdemli bir toplum oluşturmak için idare etme (yönetme) sanatı ile ilgiliyken diğer yandan devlete karşı suç işleyen kamu görevlilerini (ölümle) cezalandırarak kamu düzenini sağlamayı ifade ediyordu. “Siyaseten katl” ya da “siyaset” sözünün anlamı da ölüm cezasına işaret eder[2]. Kamu görevlilerinin tarihi romanlarda, kitaplarda ve filmlerde sık sık söyledikleri “demek ki hakkımızda siyaset var!” ifadesi bu cezalandırmayı anlatır.

Türk siyasi hayatında kirli siyaset, Makyavelizm, köşe dönmenin kısa yolu, nepotizmle de anılan siyaset olgusu özellikle askeri darbe tehdidiyle karşı karşıya kaldığını ima eden siyasetçiler için, siyaseten katl anlamına gelecek şekilde “siyaset gömleğini giymek” olarak ifade edilir. Siyaset gömleğini giymek adeta kefen giymek gibidir ve siyasi figür ne yaptığının neyi göze aldığının farkında olarak siyaset yapma tarzını devam ettireceğini ima eder. Bu tür bir ifadenin arkasında, siyasetin hasbi bir biçimde millet ve ülkenin menfaatini arttırma amacıyla yapıldığı iddiası vardır.

Siyaset kelimesinin eşanlamlı olan olup, Polis (kent-site) kökünden türeyen Politika (politics) kelimesi ise, kökleri Eski Yunan düşünce geleneğine dayanmakta olup, kent (site) -devletinin yönetimi, devlet ile ilgili faaliyetleri anlatmak için kullanılır. Aristo (MÖ 384-MÖ 322), Politika adlı eserini yazarken, bir anlamda siyaset biliminin temel tartışma konularını da (siyasi rejimler, anayasa, devletin işleyişi, iyi yönetimin gerekleri vb.) ele alarak insanoğlunun doğası gereği politik bir hayvan (zoon politikon) olduğunu belirtmiştir. 

Siyaset, iktidarın kime ait olacağı (ya da kimin yöneteceği), kararların kim(ler) tarafından alınacağı ile ilgili olduğu için özünde toplumsaldır. İktidar, en az iki aktörü (birey, sınıf, devlet vb.) ve yöneten- yönetileni gerektireceği için siyaset toplumsal olan ile ilgilidir. İktidar ve yöneten (hükmeden) iktidarını zorla hayata geçirebileceği gibi bir yandan zor bir yandan da işbirliği ve ikna ile de bunu yapabilir. Bu durum da siyasetin işbirliği ya da çatışma alanı olabileceğini gösterir. Siyasetin bir yönetim sanatı olması çatışmaların çözüm sürecinde ortaya çıkar.

Siyasetin ne olduğuna ilişkin literatürdeki tartışmalar onun dört farklı şekilde ele alındığını gösterir[3]:

  • Hükümet etme olarak siyaset: Siyaset, kolektif kararları alma ve uygulama sanatıdır. Siyasi faaliyet devletle ilgili faaliyetlerin yürütülmesidir. Burada siyaset, iktidarın meşru biçimi olan devlet otoritesine dayanan kararları (siyasa) ifade eder. Siyasetin devlet eksenli tanımı onu devletin dışındaki siyasi faaliyet alanlarının dışında tanımladığı için siyasetin alanını daraltmış olur. Ayrıca Siyaset ve devlet arasındaki ilişkiyi sağlayan aktörler olarak siyasetçiler bazen, “kişisel ihtiraslarını kamu hizmeti retoriğiyle veya ideolojik önyargılarla örten, iktidar peşindeki ikiyüzlüler olarak görülürler.[4]” Machiavelli’nin(1469-1527), Prens (Hükümdar) (basım tarihi:1531) adlı eserinde vurguladığı husus tam da budur. Siyasi literatüre giren Makyevelizm, siyasi liderin kurnaz, zalim ve insanları manipüle eden edebilme özelliğine sahip olan, verdiği sözde durmak zorunda olmayan yöneticiye işaret eder. Türkiye’deki yansıması verilen sözlerin tutulmayacağına, tutulmak zorunda olunmayacağına dair şu sözde görülür: “Dün dündür bugün bugündür!”
  • Kamusal işler olarak siyaset: Siyaseti (yine) sınırlı olarak ele alan bu bakış siyaseti kamusal organlar (hükümet aygıtı, mahkemeler, polis, ordu, sosyal güvenlik vb.) tarafından yürütülen sorumluluklarla sınırlar. Bu anlamda siyaset kamu ve özel alan (sivil toplum) ayrımı üzerine kuruludur ve doğal olarak devletin özel alana (sivil topluma) müdahalesi özellikle liberal teorisyenler tarafından ama genelde özgürlük taraftarlarınca eleştirilir.
  • Uzlaşma ve mutabakat olarak siyaset: Siyasetin bir çatışma çözümü olarak ele alındığı bu seçenekte, anlaşmazlıklar yıldırma ve şiddete başvurmaksızın çözülür.
  • İktidar olarak siyaset: Siyaset kıt kaynaklar için mücadele etme yolu iken iktidar bu mücadeleyi yürütme yoludur. İktidar, Sosyolog Max Weber’in tanımında, aktörler arasındaki ilişkide bir davranış değişikliğini ifade ediyorsa, iktidar hayatın her alanında görülür. Anne- kızı, işçi-işveren vb. hülasa birden fazla insanın olduğu her yerde iktidar ilişkisinden söz edildiği için siyasetten de söz edilebilir.

Bir yandan devleti idare etme sanatı, diğer yandan toplumda çatışan menfaatleri uzlaştırma sanatı ve bilimi olarak siyaset, sadece siyasetçilerin değil tüm insanların ilgisini çeker ve çekmelidir. Siyaset caziptir çünkü iktidarı hedefler, iktidar güç ve prestij vermekle kalmaz aynı zamanda maddi ve manevi ödül kaynağıdır. Siyaset tam da bu yüzden iktidarı ele geçirmek isteyen insanların, grupların, partilerin “aldatma, manipülasyon ve yalana başvurduklarını ifade eden ‘kirli’ bir faaliyet[5]” olarak da görülür. Ancak siyaset bahsedildiği gibi çekicidir ve çekici olmalıdır çünkü siyasetin dışında kalmak insanın kendisiyle ilgili karar alımına katılmaması demektir. Karar alımına her ne suretle olursa olsun katılmayan insan daha baştan sadece yönetilen olmayı kabul etmiş demektir. 

 


[1] Dursun, Davut (2008), Siyaset Bilimi, Beta Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, s.29-30

[2] Dursun 2008:30

[3] Heywood, Andrew (2006), Siyaset, Liberte, Ankara, s. 3-15

[4] Heywood 2006:5

[5] Heywood 2006:2