Tevfik ERDEM
Tüm YazılarıTelevizyon ekranlarında siyasi parti liderlerinin canlı yayında tartışma programına katılması, siyasi kültürümüzün nostaljik bir unsuru olarak tarihteki yerini aldı. Seçimler yaklaştığında zaman zaman gündeme gelse de bu programlar gerçekleşmiyor. Ancak 23 Haziran 2019’da yapılacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adaylardan Ekrem İmamoğlu’nun diğer aday Binali Yıldırım’ı canlı yayına davet etmesi karşılık buldu. İstanbul seçimlerinin adeta bir genel seçim havası içinde geçiyor olması da bu canlı yayın hakkındaki beklenti ve ilgi düzeyini yükseltti.
Süreç, Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu’nun bir araya gelecekleri bu canlı yayında sunucu-moderatörün kim olacağı tartışmasını da beraberinde getirdi. Zira medyada 31 Mart öncesi adayların programlarını sunan moderatörlerden bazıları sert tartışmalara konu olup, adayların puanını etkileyen kişiler olarak değerlendirildiler.
Canlı yayın programını kimin sunacağı bir tartışma konusu iken, Binali Yıldırım, "Adaylar tartışmasını bağımsız stüdyoda yapalım. İsteyen TV kanalı yayımlasın. Ben mesela tecrübeli olması bakımından Uğur Dündar'ı tercih ederim. Ama başka birini istiyorsa ona da eyvallah" diye bir açıklama yaptı. Bu açıklamadan sonra “neden Uğur Dündar’ın adı anıldı?”, “neden o seçildi?” sorularına yönelik her iki ittifak tarafından da ilginç cevaplar verilmeye başlandı.
Yıldırım’ın İmamoğlu ile yapacağı canlı yayın için program sunucusu olarak gazeteci Uğur Dündar’ı tercih edeceğini açıklaması kendi cenahında iki farklı şekilde yorumlandı:
Diğer taraftan İmamoğlu cephesinde ise;
Gerçekten de Uğur Dündar CHP’nin adeta resmi kanalı olan Halk TV’deki AK Parti karşıtı programlarıyla, AK Parti’nin müzmin muhalifi Sözcü Gazetesi’nin köşe yazarlığıyla malum olup, İmamoğlu lehine yazdığı yazılar da ortadadır. Tüm bunlara rağmen B. Yıldırım’ın böyle bir teklifte bulunmasının arkasında yatan sebep nedir?
İlk olarak Yıldırım, gerçekten Uğur Dündar’ın objektif hareket etmek zorunda kalacağını, objektif hareket edeceğini düşünmüş olabilir.
İkinci olarak Yıldırım, muhafazakârların hafızalarından hâlâ silinmeyen, okulda namaz kılan ortaöğretim öğrencilerini adeta suç işliyormuş gibi gösteren ve muhafazakârlara eski Türkiye’yi fazlasıyla hatırlatan Uğur Dündar üzerinden, Saadet Partisi seçmeni ve oy vermeye gitmeyen, küskün muhafazakâr seçmene “laik ve Kemalistler karşısında verilecek mücadelede safların sıklaştırılması” için bir seyir sunmayı hedeflemiş olabilir. Dündar ve İmamoğlu ikilisi üzerinden muhafazakâr seçmenin konsolidasyonu sağlanmak istenmiş olabilir.
Üçüncü olarak Yıldırım, eğer CHP kaybederse kaybetmelerine sebep olacak bir bahaneleri kalmasın diye bu tercihi yapmıştır. Zaten bunu Gökçek ile yaptığı görüşmede belirtmiştir[1].
Yıldırım’ın Dündar’ı TV Programı için tercih etmesinin dördüncü sebebi, Dündar’ın Sözcü Gazetesi’nde 31 Mayıs tarihli[2] “Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım Ekranlarda tartışacaklar mı?” başlıklı yazısını okumuş olması olabilir. Bu yazıda Dündar kendi TV geçmişinde siyasi parti liderlerinin tartışma programlarını nasıl yönettiğini ve bu teklifin parti liderlerinden geldiğini hatta son siyasi parti liderleri (Deniz Baykal ve Recep Tayyip Erdoğan arasındaki) tartışma programını, 2002 seçimleri öncesinde yine kendisinin yaptığını belirtiyordu. Belki CHP yanlılarının Dündar’a karşı çıkmalarının altında bu örnek olay yatmaktadır zira bu tartışma programının yapıldığı seçimleri AK Parti kazanmış ve Türk siyasi hayatı yeni bir partiyle yeni bir sürece, AK Parti’nin ifadesi ile “Yeni Türkiye” sürecine girmiş oluyordu.
Belki de İmamoğlu cephesi, son örnekten hareketle Dündar tarafından yönetilecek bir programın tıpkı 2002’de Tayyip Erdoğan’ı parlattığı ve onu Baykal karşısında ön plana çıkardığı gibi İmamoğlu’nun aleyhine olabilecek bir gelişmenin yaşanabileceği endişesi ve hatta korkusuyla Dündar’ın olmayacağı bir programı tercih etmek istedi. Dündar’a yönelik eleştirilerin arkasında ve olayın kumpas, tuzak vb. şeklinde nitelendirilmesinde böyle bir gerekçe aramak daha izah edici gibi. Belki de Dündar, İmamoğlu büyüsünü bozacak, tıpkı 2002 deki gibi bir sonuç ortaya çıkarabilecekti.
Dündar büyük bir onurla üstleneceğini belirttiği program sunuculuğu teklifinden kendisine gelen tehditlerden, olayın komplo, tuzak, tezgâh ve kumpas olarak görülmesinden dolayı vazgeçtiğini duyurunca, canlı TV programına kilitlenen kamuoyunda büyük bir şaşkınlık ortaya çıktı. Dündar’ın kamuoyu paylaşımı şu şekilde:
“Moderatörlüğüm üzerinden her iki adaya ve demokrasimize zarar verebilecek bir takım hazırlıklar yapıldığını görüyor ve bu sebeple 50 yıldır ödünsüz bağlı kaldığım evrensel yayıncılık ilkeleri gereği moderatörlük yapmama yönünde aldığım kararı kamuoyuna saygıyla arz ediyorum.”
Dündar’ın bu paylaşımından sonra İmamoğlu, Dündar ile görüşmelerin devam ettiğini; Yıldırım ise, programın seçimlere bir hafta kala olabileceğini belirtti.
Canlı TV Programı tartışmasının bu şekilde gelişmesi neyi gösteriyor?
Anketler iki aday arasındaki farkın İmamoğlu lehine birkaç puandan sıfır küsurluk puana kadar seyrettiğini gösteriyor. Seçimlere sayılı günler var ve her gün meydana gelen gelişmeler kararsız ya da küskün seçmenlerin oylarını etkilemeyi hedefliyor. Bu yüzden son günlerde daha da olağanüstü açıklamaları ya da çıkışları beklemek mümkün. Muhafazakâr seçmene eski günleri hatırlatacak bir çıkış Yıldırım’dan beklenmeyen bir çıkıştı ama bu seçmen grubunu hareketlendirecek ve safları sıklaştıracak bir çıkıştı (eğer bu niyetle yapıldıysa). Siyasi mühendislik de böyle bir şey galiba.
[1] Gökçek, “Binali beyle görüştüm; ‘Sayın başbakanım ben Uğur Dündar'ın moderatörlüğünde Kılıçdaroğlu ile tartışmaya çıktım, Uğur Dündar bana her türlü oyunu oynadı. Nasıl güveneceksiniz?’ dedim. ‘ben istiyorum ki hiçbir bahaneleri kalmasın. Ben Allah'ın izniyle kendime güveniyorum’ dedi” (https://t24.com.tr/haber/ugur-dundar-dan-melih-gokcek-e-yanit,824973)
[2] https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ugur-dundar/ekrem-imamoglu-ve-binali-yildirim-canli-yayinda-tartisacaklar-mi-4998360/?utm_source=gazeteoku&utm_medium=referral
Güncel Yazıları
“Onlara Ait Her Şeyi Tümüyle Yok Et… Hepsini Öldür” Tevrat: Yasanın Tekrarı (Tesniye)..
30 Ekim 2023
Almanların Nazi/Faşizm Sevdasının Faturasını Müslümanlar Ödemek Zorunda Mı?
27 Ekim 2023
“Emperyalizmin En Ölümcül Silahı: Demokrasi Yalanı”
20 Ekim 2023
Mutlak Kötülük ve Zorba Devlet
14 Ekim 2023
Öğrenilmiş Acziyet, “Aksa Tufanı” ve Şu Bizim Ezik Aydınımsılar
09 Ekim 2023
12 Eylül ve NATO (ya da ABD)
12 Eylül 2023
Bale ve Opera ile AK Parti’yi Terbiye Etmek
24 Ağustos 2023
Muhalefet Dağınık, Yerel Seçimler Çantada Keklik (mi?)
22 Ağustos 2023
Ekrem Nereye Koşuyor?
18 Ağustos 2023
CHP İçindeki Kaostan İyi Parti’nin Kendi Sahasında Top Çevirmesine
14 Ağustos 2023
Suç ve Ceza İlişkisizliği : Esenyurt Saldırısı ve Diğerleri
01 Ağustos 2023
Zihni Batının İşgalinde Olanların Arap Düşmanlığı
26 Temmuz 2023
Bir İşgal Operasyonu: 15 Temmuz Başarısız Darbe Girişimi
14 Temmuz 2023
Konser İptallerini Karşı Devrim Olarak Okumak
12 Temmuz 2023
CHP Kabuk Değiştirebilecek mi?
05 Temmuz 2023