Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
Bölgede Yayılan Savaş ve Bahçeli’nin Çıkışı
Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde “Bölgede Yayılan Savaş ve Bahçeli’nin Çıkışı” başlıklı toplantı gerçekleştirildi.
04 Kasım 2024 16:49

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde “Bölgede Yayılan Savaş ve Bahçeli’nin Çıkışı” başlıklı toplantı gerçekleştirildi.

Oturum Başkanlığını SDE Başkan Yardımcısı Alper Tan’ın yaptığı toplantıda konuşmacılar arasında İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Gevaş Belediye Başkanı Sinan Hakan,  Gaziantep Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Sarıbıyık, Gazeteci Mustafa Ekici, Avukat Osman Çıtlak, Gazateci- Yazar Sadık Yalsızuçanlar, Araştırmacı Rıdvan Atabey ve Irak Sorani Üniversitesi’nden Dr. Jamal Jalal Mustafa bulundu.

Toplantının ilk konuşmacısı Gazeteci Mustafa Ekici, “Bu konuşma ne anlama geliyor? Basit bir açıklama mı yoksa devlet nezdinde takip edilen bir yol haritası mı? Yeni bir siyasal dönüm mü?” diyerek savaşın Ortadoğu’da Lübnan’a bulaştığını yakında Suriye ve Irak’a bulaşacağını ve çok büyük bir ihtimalle Türkiye’ye de bulaşacağını, öte yandan Rusya-Ukrayna savaşı, Kuzey Kore-Güney Kore sıkışması, Çin-Tayvan savaşı gibi birçok cephede hızla ‘ateşlerin harlandığını’ dile getirdi.

Mevzunun, Türkiye’nin yüz yıldır konuşulan Kürtlere yapılan haksızlıklar, asimilasyonlar, ötekileştirmeler üzerinden okunarak iç malzeme haline getirilmesinin tam aksine, hemen bölgemizde Suriye ve Irak arasında İsrail’e doğru uzanan büyük bir koridorda yaşayan milyonlarca Kürt’ün yaşadığı bir alanı, İsrail ve emperyalistlerin kullanışlı hale getirebilir miyiz diye plan yapmasına karşın Türkiye’nin de bu planı bozacak şekilde bölgesel bir planı devreye sokması olduğunu aktardı.

Bu stratejinin Kürtlerin uğradığı mazlumiyeti bir silaha dönüştürüp Türkiye’ye karşı kullanmak isteyen güçlerin elinden bu silahı almak için çok doğru bir hamle olduğunu dile getiren Ekici, “Öcalan’ın çıkısına bile razıyız dedi Bahçeli. Açıkçası biraz şaşkınlığa uğradık. Kafa karıştırdı ama hemen sonra sunu anladık ki Bahçeli ülkücü yapıda da olan ırkçı akıma dur demiştir. Türkiye de Kemalizm’in en aşırı yorumlarında bile ırkçılıktan özenle kaçılır. İslam coğrafyasının olduğu bir Kızılelma’dır bu, bu bir rövanştır. Osmanlı bir ittifaklar rejimiydi. Bugün de öyle olacak dolayısıyla bu açıklamayı Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgedeki egemen devletlere yeni kurulacak siyasi ideolojiye bir argüman olarak okumak istiyorum.” dedi.

Oturumun bir diğer konuşmacısı Gaziantep Üniversitesi Rektör Yardımcısı Mustafa Sarıbıyık ise, “Müşahhas bir portre çizmek gerekirse Sayın Devlet Bahçeli yaptığı çıkıştan önce ‘söz konusu milletin bütünlüğü vatansa, bayrak ise biz daha önce söylediğimiz hassasiyetlerin bir kısmını bile bir kenara bırakmaya hazırız’ ifadesini kullandı.” diyerek bu çıkışın asla önümüzdeki seçime yönelik bir konuşma olmadığının açık olduğunu söyledi.

Bu çıkışı dışımızda gelişen olaylar için önemli bulduğunu aktaran Sarıbıyık, bölge bağlamında bakıldığında ister Fırat kalkanı bölgesinde ister Zeytin Dalı bölgesinde bizler için sürekli günlük tehdit oluşturan bölgelerin olduğunu, dışardan gelecek tehlikelere karşı birlik ve bütünlük için yeniden birleştirme için bir çaba içine girmemiz gerektiğini ve bu temeli oluşturmamız gerektiğini ifade etti.

Oturumun üçüncü konuşmacısı Irak Sorani Üniversitesi’nden Dr. Jamal Jalal Mustafa ise konu hakkında Irak'tan bir bakışla değerlendirmelerde bulundu.

Amerika ve İsrail siyasetine bakılınca bölgede hem Amerika hem de İsrail’in İran kolunu kesmek yolunda bir siyasi strateji sergilediğini ve bu durumda bu savaşın doğrudan Türkiye ve İsrail savaşı olmadığını ifade eden Mustafa, siyasi olarak zıt olan güçlere yakınlaşıldığı takdirde bu savaşın Türkiye’nin kapısına da gelebileceğini düşündüğünü ifade etti. Bahçeli’nin sözlerinin zekice olduğunu söyleyen Mustafa, atılan adımın Suriye’deki, Irak’taki, İran’daki, Türkiye’deki Kürtlerin samimiyetini kazanmayı ve onları yanlarına çekmeyi sağlayacağını ve bunun da Türkiye için çok faydalı olacağını ifade etti.

Türkiye’nin süper güç olabileceğini ifade eden Mustafa, “Çünkü Türkiye iyi bir jeopolitiğe sahip. Fakat bir sorun var. İster istemez Türkiye’deki Kürt sorunu emperyalist güçler tarafından da kullanılabilir. Hatta Kürtlerin kullanıldığının bilgisi de vardır. Fakat bazen insanların haklarını kazanmak için her yola başvurabildiğini görüyoruz. MHP Lideri Bahçeli’nin sözleri çok umut verici. Sadece Kürtler açısından değil, Türkiye’nin yararı için de mükemmel bir şeydir. Türkiye de bunu hissetmiş. Emperyalist güçler bu siyasetle Kürtleri kullanamaz.” dedi.

Oturumun dördüncü konuşmacısı Araştırmacı Rıdvan Atabey ise “Türkiye Cumhuriyeti bir silsilenin devamıdır. Biz bunu koparamayız, biz bu kimliğin mirasçısıyız. Biz bir kavmiyetçilik meselesine dönüştük ve bu kavmiyetçilik meselesini terk etmeden bu çukurdan çıkmadan bir daha ne Viyana’ya gidebiliriz ne İslam topluluğu ne de Müslüman milletini koruma gibi gücümüz olamaz. Çünkü biz sadece Türk milletinden ibaret  değiliz, İslam ümmetiyiz. Bu İslam ümmetinin içerisinde Türkler de var diğerleri de var. Herkes bu ümmetin, bu milletin içerisinde kendi kavmiyet kimliğini de iftiharla ifade edebilir. Ama biz Kürt-Türk kimliğini Müslümanlığın üzerinde görürsek, bunu dayatırsak kesinlikle bu problemler içinden çıkılamaz hale gelir.” dedi.

Atabey, özellikle Cumhurbaşkanının bakışı ve mefkuresinin çok önemli, kıymetli olduğunu, çünkü problemleri iyi bilip problemleri çözme adına bir irade gösterdiğini ve zamanlama açısından da ustalıkla bunu yaptığını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malazgirt için söylediği ‘müslümanların burada zaferi var. Bunun içinde Türk de var, Kürt de var, Arap da var.” sözlerini hatırlatan Atabey, bu bakışa geri dönülmesinin çok umut verici ve değerli olduğunu ifade etti.

Toplantının konuşmacılarından Gevaş Belediyesi eski Başkanı Sinan Hakan ise Devlet Bahçeli’nin konuşmalarını şaşırtıcı bir gelişme olarak nitelendirerek Bahçeli’nin ismine yakışır bir süreci başlattığını ifade etti.

Türkiye’nin 10-12 yıl öncesine göre hiç olmadığı kadar askeri tecrübeye sahip olduğunu belirten Hakan, Türkiye’nin hem terör örgütüyle mücadelede hem komşularıyla ilişkilerinde hem de Karabağ ve Ukrayna hadiselerinde bölgedeki en büyük aktör olarak rol aldığını dile getirdi.

Öte yandan şuanda devlet içerisinde bir yekpareliğin olduğunu söyleyen Hakan, bu süreci baltalayacak FETÖ gibi yapılanmaların bulunmaması sebebiyle Devlet Bahçeli’nin çıkışını devletin özgüvenin bir yansıması olarak gördüğünü, bir zafiyet yansıması olarak algılanmasına da karşı olduğunu ifade etti.

Bu meselenin sadece Kürt meselesinin çözümü olarak düşünülmemesi gerektiğini dile getiren Hakan, süreci ‘Türkiye’nin kendini yeniden tanımlaması, reforme etmesi ve asıl unsurlarına dönüş tanzimatı’ olarak nitelendirdi.

Toplantının bir diğer konuşmacısı Avukat Osman Çıtlak, süreç hakkında hukuki birkaç noktaya değinerek konuşmasını başladı.

Çıtlak, Bahçeli’nin açıklamasını yaparken Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilirken yapmış olduğu ‘Türkiye’ye hizmete hazırız’ beyanıyla konuşmasını temellendirdiğini belirterek “Ceza hukuku anlamında, terör örgütü kurmuş, eylemler yaptırmış ve bunun üzerine mahkum olmuş bir kişi hakkında konuşuyoruz. Abdullah Öcalan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Ceza hukukunda bize öğretilen şudur; ceza iki amaçla verilir. Birincisi suçluyu topluma kazandırmaktır. İkincisi, suçluyu topluma kazandırmak mümkün değilse toplumu onun şerrinden korumak için onu hapiste tutmaktır. Dikkatle baktığımız zaman her ikisinde de amaç kamu düzenini temin etmektir.” diyerek Abdullah Öcalan’ın terör örgütünü lağvettiğini açıkladığında mı kamu düzenini teminde daha fazla hizmet edeceği yoksa ölene kadar hapiste kaldığında mı kamu düzenine daha fazla hizmet edeceği sorusunu sordu.

Yazar ve düşünür Sadık Yalsızuçanlar, Türkiye'nin imparatorluk geçmişine sahip olduğuna dikkat çekerek Kraliçe Elizabeth'in İstanbul’a bakarak "Buradan bir imparatorluk görünüyor" sözlerini hatırlattı.

İttihat ve Terakki döneminde 12 dilin yasaklandığını belirten Yalsızuçanlar, Osmanlı Devleti'nin, ötekini yok etmeden onun güzelliklerinden beslenerek gelişen bir medeniyet anlayışına sahip olduğunu dinleyicilere hatırlattı.

Yalsızuçanlar, ulus devlet modeline geçişle birlikte dil yasaklarının, anayasal hak ihlallerinin ve krizlerin arttığını belirtti. 1960’lar ve sonrasında Kürt sorununun da bu şekilde daha derin bir hale geldiğini ifade eden Yalsızuçanlar, bölgesel sorunların sosyal gerçeklikten ziyade dış müdahalelerle şekillendiğini ifade etti.

(E) İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy ise Devlet Bahçeli'nin, Türkiye'nin mevcut sıkıntılı jeopolitik konumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan desteğini belirtti.

Ersoy, Bahçeli’nin milliyetçi hassasiyetlerinin Türkiye’nin birliği ve bölgenin huzuru için atılması gereken adımların önünde engel oluşturmadığını belirterek, Erdoğan’a bir çıkış yolu sunduğunu söyledi.

“Biz bu meseleyi içerde iç cephemizi tahkim ederek çözeceğiz ki dışarıya karşı güçlü olalım. Muhatabımız ne Kandil, ne Suriye’deki uzantısı ne de bağımsız iradesi olmayan siyasi yapılar olacaktır.” diyen Ersoy, ayrıca Türkiye'nin 40 yılı aşkın süredir devam eden terörle mücadelesinde çeşitli inişler ve çıkışlar yaşandığını belirtti.

Herhangi bir terör örgütünün sonsuza dek terör faaliyetlerinde bulunmak için kurulmadığını ifade eden Ersoy, Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Birlik ve bütünlük için atılacak her adıma destek olacağım” mesajını verdiğini belirtti.