Deutsche Bank: Türkiye’de Güçlü Bir Dezenflasyon Süreci Bekliyoruz
Deutsche Bank Ortadoğu ve Doğu Avrupa Araştırma Müdürü Hans-Christian Wietoska Türkiye’nin son bir yılda değişen makroekonomi politikalarının gidişatı hakkında yorumlarda bulundu, faiz-enflasyon beklentileri ve yatırımcılarına Türkiye'ye bakışına ilişkin sorularını yanıtladı.
Türkiye’nin makroekonomik politikalarındaki değişimle çok önemli bir adım attığını ifade eden Wietoska, bu değişimin yerel seçimlerde de sürdürülmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Wietoska, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) yerel seçimlerden önce politika faizindeki 500 baz puanlık artışının "güçlü bir mesaj ve oyun değiştirici" olduğunu ifade ederek, "Bu adımın ardından bir U dönüşü oldu diyebiliriz. Yurt içi yatırımcılar ve yabancılar lirada bir devalüasyon bekliyordu ancak TCMB faiz artırımıyla para biriminde bir başkaD keskin değer kaybının stratejisinin bir parçası olmadığını açık şekilde ortaya koydu." diye konuştu.
Yatırımcılarla olan ilişkinin şeffaflığının da gelecek politikalara yönelik güveni arttırdığını söyleyen Wietoska, TCMB'nin önünde birtakım zorluklar bulunduğunu ancak bu sorunları aşabilecek gerekli çerçevenin bulunduğunu aktardı.
Wietoska, son aylarda Türkiye'ye yönelik algının oldukça olumlu olduğunu, net rezervlerin 10 milyar doları aştığını ve uluslararası rezervlerin 150 milyar dolar seviyesine yaklaştığını hatırlattı.
Merkez Bankası politika faizinde 500 baz puan indirim beklentisi
Enflasyonun zirveyi gördüğünü söyleyen Wietoska, konuşmasını şöyle devam etti:
"Ekonominin dengelenmesi açısından ilk aşama başarıyla tamamlandı. Şimdi ikinci aşama başlıyor. Enflasyon zirvenin ardından düşüşe geçiyor ve güçlü bir dezenflasyon süreci bekliyoruz. Yıl sonu itibarıyla enflasyonun yüzde 40 seviyesine gerileyeceğini öngörüyoruz. Bundan sonra ikinci aşamada enflasyonu yüzde 20'ye düşürmek asıl soru işareti olacak. Ayrıca, büyüme de yavaşlıyor ve büyüme yavaşladığında TCMB'nin reaksiyonu da önemli olacak."
Wietoska, büyüme yavaşladığında ve enflasyon gerilediğinde faiz indirimi için doğru zaman olacağını belirterek, "Bu yıl kasım ve aralık olmak üzere 500 baz puan faiz indirimi öngörüyoruz. Bu baz senaryomuz ve gevşeme gelecek yılın başlarında da sürecektir." dedi.
Merkez Bankası’nın sıkı para politikası duruşunu sürdürmesinin önemli olduğunu kaydeden Wietoska, "Kolay olmayacak ama daha önce dünyada yüzde 75 enflasyonu olan hiçbir ülke resesyona girmeden enflasyonu düşürmedi. Türkiye resesyona girmeden ekonomisini dengelemeyi başarabilirse eşsiz bir örnek olacak ki Türkiye'nin bunda başarılı olacağı konusunda oldukça iyimseriz. Ancak yarı yolda politika hataları olmamalı." diye konuştu.
Yıl sonu dolar/TL beklentilerini ise 37 olarak açıklayan Wietoska, TL'de reel anlamda değer kazancı öngördüklerini söyledi.
Yıl sonuna kadar TL tahvillerine en az 10-15 milyar dolar daha giriş imkânı var
Uluslararası yatırımcıların Türkiye algısındaki değişimi de değerlendiren Wietoska, "carry trade" ve yabancı para cinsinden ticarete ilginin oldukça yüksek olduğunu ve son 6 ayda bu alanda Türkiye ile ilgilenmeyen yatırımcı neredeyse olmadığını belirtti.
Wietoska, ancak asıl önemli noktanın Türk lirası cinsinden tahvillere yatırım olduğunun altını çizerek, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Burada da bakış açısında büyük bir değişiklik söz konusu. Yabancılar tahviller konusunda oldukça heyecanlı. Kısa süre önce uluslararası yatırımcılarla bir toplantıdaydım ve Türkiye en gözde ülkelerden biriydi. Yatırımcılar sabit gelir ticaretine girmekle çok daha fazla ilgileniyorlar. Henüz yolun başındayız ancak son 8 haftada (Türk lirası cinsinden tahvillere) 8,5 milyar dolarlık giriş gördük. Bu rakam yıl sonuna kadar 20 milyar dolara kadar çıkabilir. Yani bu yılın sonuna kadar en az 10-15 milyar dolarlık daha tahvil girişi için imkan var. Önümüzdeki yıl bu rakam daha da artabilir ve mevcut yaklaşık 10 milyar dolara kıyasla toplamda 30-40 milyar dolara ulaşabilir."
Deutsche Bank ekonomistleri, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,5 büyümesini ön görüyor.
