Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Uluslararası Ceza Mahkemesi "Barışa Giden Yolda İstenen Adalet" Filistin ve Bosna İle İlgili Son Mahkeme Kararlarının Bir Okuması

Bu yazı 01/07/2021  tarihinde yayınlanmıştır.

*Mohammad Yousef/Filistin & Dajana Barusic/Bosna-Hersek   

 

Bu çalışmada Uluslararası Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu çeşitli kararlar incelenerek Filistin konusunda aldığı/alacağı kararlara yönelik değerlendirmeler ortaya konulacaktır.

I. Giriş

Uluslararası hukuk ve insan haklarının temel esaslarında en yüksek hedef, uluslararası barış ve güvenliğin korunması ve adaletin sağlanmasıdır. Birleşmiş Milletler antlaşmasının 1. maddesinin birinci fıkrasında bu husus şu şekilde belirtilir:

“Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve bu amaçla: barışın uğrayacağı tehditleri önlemek ve bunları boşa çıkarmak, saldırı ya da barışın başka yollarla bozulması eylemlerini bastırmak üzere etkin ortak önlemler almak ve barışın bozulmasına yol açabilecek nitelikteki uluslararası uyuşmazlık veya durumların düzeltilmesini ya da çözümlenmesini barışçı yollarla, adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmek. “

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Birleşmiş Milletler'in tüm ilke ve amaçlarını teyit ettiğinden, adalet kavramının uygulanması ve gerçekleştirilmesi, uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal edenlere karşı hesap verebilirliği gerektirir. Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğüne girişte, dünyanın güvenliğini ve refahını tehdit eden suçların cezasız kalmaması gerektiği de vurgulanmıştır. Ayrıca Suçların failleri adaletin hizmetinde yargılanmalı ve dünyada adil ve kapsamlı bir barışa ulaşılmalıdır.

Daimî bir uluslararası mahkeme olan Uluslararası Ceza Mahkemesi, 1 Temmuz 2002 tarihli Roma Statüsü Antlaşması ile kurulmuştur. Yetkisi, uluslararası kaygı uyandıran en ciddi suçlarla ilgili olarak kişiler üzerinde yargı yetkisini kullanmaktır. Bu kapsamda; “soykırım suçu”, “insanlığa karşı suçlar”, “savaş suçları” ve “saldırı suçu” ve en önemlisi, UCM'nin yargı yetkisi, ulusal ceza yargısını tamamlayıcıdır.

II. Mahkeme tarihinde önemli kararlar

UCM 'nin rolünün özü, kitlesel şiddeti yasaklamayı ve önlemeyi amaçlayan belirli uluslararası hukuk normlarının uygulanmasını ve bunlara uyulmasını sağlamakta yatmaktadır. Roma Statüsü ve UCM, çocuklara ve kadınlara karşı işlenen suçlara ilişkin cezasızlıkla mücadelede belirli ilerlemeler kaydetmiştir. Roma Statüsü bu tür eylemleri kapsamlı bir şekilde düzenler ve ICC organlarının kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet konusunda özel uzmanlığa sahip olmasını gerektirir.

Ömer El Beşir davası

4 Mart 2009'da Uluslararası Ceza Mahkemesi Ön Yargılama Dairesi, Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir için insanlığa karşı suç ve savaş suçları suçlamasıyla tutuklama emri çıkardı. Beşir, Darfur'da işlediği suçlardan ve suçlardan yargılandı. Sudan hükümetindeki Başbakanlık ofisi, El Beşir'in aralarında olup olmadığına açıklık getirmeden aranan kişileri Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne teslim edeceğini duyurdu.

Lubanga davası

UCM 'nin Lubanga davasında ilk kararı 14 Mart 2012 tarihinde verildi. 15 yaşın altındaki çocuk askerler DRC'deki düşmanlıklara aktif olarak katılmak için kullanılmıştı. Çocuk askerlerin kullanımına ilişkin suçlamalar, diğer birçok UCM davasında da yer almaktadır ve Birleşmiş Milletler Çocuklar ve Silahlı Çatışmalardan Sorumlu Genel Sekreter Özel Temsilcisi, şunları değerlendirmiştir: "Bu iddianameler, silahlı çatışma durumlarında çocukların askere alınmasına karşı yararlı bir caydırıcılık işlevi görüyor".

Ratko Mladiç'e müebbet hapis cezası

8 Haziran 2021'de Lahey'deki bir BM mahkemesi, eski Sırp komutan Ratko Mladiç'in Bosna-Hersek'teki soykırımdaki rolü nedeniyle 2017'de verilen ömür boyu hapis cezasını onadı. 78 yaşındaki Sırp asker, 1990'larda Bosna Savaşı sırasında Bosnalı Müslümanların (Boşnakların) katledilmesi sırasında askerlere önderlik etmişti.

Mladiç, Lahey'deki bir mahkemede soykırım ve insanlığa karşı suçlardan mahkumiyetine itiraz etti, ancak onun itirazı mahkeme tarafından reddedildi.         

Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İşgal Altındaki Filistin Topraklarında Yargı Yetkisi

Uluslararası Ceza Mahkemesi, 5 Şubat 2021 tarihinde, mahkemenin 1967'de İsrail'in işgal ettiği Filistin toprakları olan Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs dahil Batı Şeria üzerinde yargı yetkisine sahip olduğunu belirten bir karar vermiştir. Bu karar Filistinlilerin, İsrail'i Filistin'de işlediği savaş suçlarından suçlu olarak sorumlu tutma girişimlerinden on yıldan fazla bir süre sonra alınmıştır. Bu karar, insan haklarına ve demokrasiye sponsorluk yapan ülkeler ve UCM için büyük bir sınavdır.

III. Suçla itham edilenlerin yargılanmasında ve adaletin sağlanmasında mahkemenin önündeki engeller

Büyük güçlerin siyasi baskıları ve mahkemenin sanıkları tutuklamak ve karar vermek için kolluk kuvvetleri ve yürütme yetkisinin olmaması, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin suç faillerini tutuklama ve adalet ve barışı tesis etme yolunda karşılaştığı en büyük zorluklardan birisidir. Aşağıda bu zorluklardan bazılarını daha ayrıntılı olarak izah edilecektir.

Mahkeme tarafından arananları tutuklamak için bazı ülkelerin işbirliği yapmaması

Bazı hükümetler, siyasi nedenlerden dolayı aranan kişilere tutuklamak için mahkemeyle işbirliği yapmayabilir. Bunun bir örneği, Roma Statüsü ve Uluslararası Ceza Mahkemesi üyesi ülkelere seyahat ettiği belirlenen Ömer el-Beşir davasında yaşandı. Bu ülkeler, o dönem başkanlığını El Beşir'in yaptığı Sudan hükümeti ile aralarındaki siyasi ilişkileri bozmak istemedikleri için El Beşir'i Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne teslim etmeyi reddettiler.

Aynı konu savaş suçu işledikleri mahkemede kesinleşen İsrailli subaylar için de geçerlidir.

Filistin halkına karşı işledikleri suçları araştırmak üzere haklarında tutuklama kararı çıkarması beklenen İsrail ordusu subaylarıyla bugün konunun tekrarlanmasından korkuluyor.

Bazı Avrupa ve Batılı hükümetler, İsrail ile ilişkilerini sürdürmek bağlamında, topraklarında bulunuyorlarsa, bu memur ve subayları tutuklamak için mahkemeyle işbirliği yapmaktan kaçınıyorlar.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, sanığı tutuklayacak bir polis gücüne sahip değil

Görevini etkin bir şekilde yerine getirmek için UCM, Devletlerin desteğine ve işbirliğine ihtiyaç duyar. Uluslararası toplum, birçok kez, en ağır suçların cezasız kalmasına son verme kararlılığını ilan etti ve UCM ile işbirliği, bu hedefi gerçekleştirmenin somut bir yoludur. UCM'nin kendine ait bir polis gücü bulunmadığından, emirlerinin uygulanması için Devletlerin işbirliğine ihtiyaç duyar ve tutuklama emirlerinin yerine getirilmesi için tamamen onlara bağımlıdır.

Ne yazık ki, UCM tutuklama emrine tabi birkaç şüpheli, uluslararası toplumun uluslararası düzeyde hukukun üstünlüğünü tesis etme girişimlerine meydan okuyarak uzun yıllar boyunca başarılı bir şekilde tutuklanmaktan kurtuldu. Bu kişileri adalete teslim edecek siyasi irade çok önemlidir.

IV. Ratko Mladiç'in sayfasını çevirdikten sonra Filistin'de savaş suçlarına karışan İsrailli subayların sayfası açılacak mı?

1992-1995 yılları arasında Bosna Hersek topraklarında olup biten savaştan sonra mahkum edilen kişiler arasında general Ratko Mladic‘in davası dünya kamuoyu ve medyaları tarafından takip edilmekteydi. Kendisine atfedilen suçlar arasında: Srebrenica Soykırımı, Bosna Hersek genelinde Boşnak ve Hırvatların sürgün edilmesine emir vermesi, Saraybosna kuşatmasında sivilleri terörize etme ve 1992-1995 savaşında Birleşmiş Milletler barışı koruma misyonu üyelerini rehin alması bulunmaktadır. Yugoslavya Uluslararsı Ceza Mahkemesi 25 Temmuz 1995'te Ratko Mladiç ve Radovan Karadzic aleyhindeki ilk iddianameyi yayınladı. İddianamede sanıklar Bosna-Hersek'te soykırım ve insanlığa karşı suçlar, sivillere karşı suçlar ve Saraybosna'da sivillere yönelik bir keskin nişancı saldırısının yanı sıra barış gücü UNPROFOR üyelerini rehin almak ve onları canlı kalkan olarak kullanmakla suçlanıyor.

Ratko Mladiç, 22 Kasım 2017'de ilk kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 1995 yılında Srebrenitsa bölgesinde soykırım ve zulüm, imha, cinayet, sınır dışı etme, insanlık dışı eylemler (zorla nakil), terörizm, sivillere yönelik yasadışı saldırılar ve rehin alma suçlarından suçlu bulundu. 8 Haziran 2021'de Lahey'deki bir BM mahkemesi, eski Sırp komutan Ratko Mladiç'in 2017'de verilen ömür boyu hapis cezasını onayladı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet kararı, “Mladiç'in davasında, işlediği büyük suçlardan neredeyse otuz yıl sonra, suçluyu, Uluslararası Mahkemenin cezalandırma kararlılığını vurguladı.”şeklinde yorumladı.

Ceza Mahkemesi, Filistin toprakları üzerindeki yargı yetkisini ilan ettikten ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik son saldırısının ardından, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından işgal altındaki Filistin topraklarında kanıt toplamaya başladı ve soruşturmalara başlayacağını duyurdu. Bu araştırma özellikle Uluslararası Af Örgütü gibi uluslararası kuruluşlardan İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki konut kulelerini hedef aldığını ve masum çocukları ve kadınları öldürdüğünü doğrulayan raporlar aldıktan sonra yoğunlaştı.

İsrail Hava Kuvvetleri de haber kanallarının ofislerini ve basın ofislerini hedef alarak ifade ve düşünce özgürlüğünü açıkça ihlal etmişti. (İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne yönelik son saldırısı sırasında American Associated Press, Al-Jazeera haber kanalı ve diğer basın ofislerini hedef aldı).

Ayrıca Şeyh Cerrah mahallesi sakinlerinin yerinden edilmesi konusunun, sunulan ana dosyalardan biri olan İsrail yerleşim dosyasının bir parçası olması nedeniyle, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soruşturmalarında güçlü bir şekilde yer alması bekleniyor. Konu, Filistin Yönetimi tarafından mahkemeye sevk edildi.  Filistinliler bu kez Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kendilerine adalet getireceğini ve Filistinlilere karşı savaş suçlarına karışan İsrail ordusu subaylarını yargılayacağını umuyor.

Adaleti sağlamak, suçluları sorumlu tutmak ve sahiplerine haklarını iade etmek, bölgede adil ve kapsamlı bir barışı sağlamanın etkili yoludur.

V. Şeyh Al-Jarrah davası ve Gazze Şeridi'ne yönelik saldırganlık, son mahkeme kararının etkinliğinin gerçek bir imtihan olacak

Bir İsrail mahkemesinin, dört Filistinli aileye, 1956'dan beri yaşadıkları evlerini, tapuları olmadığı ve bu evlerin mülkiyetini yerleşim dernekleri tarafından talep edildiği gerekçesiyle boşaltmaları gerektiğini bildirmesinin ardından, yerel ve uluslararası geniş bir dalga Şeyh Cerrah mahallesi halkıyla dayanışma kampanyaları başladı. Durum daha sonra yerleşimciler ve işgalci güçlerle çatışmalara dönüştü ve İsrail güçleri Yahudi yerleşimcileri koruma ve yerinden edilme tehdidi altındaki mahalle sakinleriyle yerel dayanışma kampanyalarını bastırma çerçevesinde mahallede kalıcı olarak konuşlandı.

Filistinliler, Filistinli ailelerin Şeyh Cerrah mahallesinden göç ettirilmesi ve evlerine el konulması ve yerleşim dosyası çerçevesinde Yahudi yerleşimcilere verilmesi konusunu gündeme getirebilir. Yahudi yerleşimleri dosyası, Filistin Yönetimi tarafından soruşturma için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne sunulan ana dosyalardan birisidir. İsrail, uluslararası hukuk ve uluslararası meşruiyet açısından Doğu Kudüs ve diğer Filistin işgali altındaki topraklarda işgalci bir güç olarak görülüyor. Ayrıca Şeyh Cerrah halkının topraklarından sürülmesi ve yerlerine Yahudi yerleşimcilerin getirilmesi Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 49. maddesinin ihlalidir.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik son saldırısı, çoğu çocuk ve kadın olan yüzlerce sivil kurban (şehit) bıraktı ve binalarda, konutlarda ve altyapıda büyük yıkımlar oluştu. Uluslararası Ceza Mahkemesinin bu olaylardaki tavrı ve işini iyi yapması, Filistin'in işgal ettiği topraklar üzerindeki yargı yetkisini tanıdıktan sonra, İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırılarına ve ihlallerini ortaya çıkarmak açısından ilk gerçek sınavı olacağından, Kudüs ve Gazze'deki durumu yakından izlemesi gerekmektedir.

Sonuç

İşbirliği olmadan adalet sağlanamaz. İşbirliği ruhu barışa giden yoldur. Barışı etme sürecinde en önemli şartlardan biri adaletin yeri bulması veya en azından tarafların, adaletin sağlanması için elinden geleni yapması, böylece geçmişi ve işlenen suç konusunda mağdur olan tarafının kayıplarını önemsedikleri, işlenen suç temelinde yatan ideolojisinin geçmişte kaldığını ve geleceğin bir parçası olmayacağını göstergesidir. Suç eylemlerinde bulunan şahsiyetlerin, mensup oldukları milleti temsil etmediklerini görüşü, taraflar arasında güvensizliğin ve gerginliğin azalması ve ayrıca yüklenen toplumsal travmaları atlatmasını kolaylaştırmaktadır. Bu hususlar savaşın ve çatışmaların yaşandığı her coğrafya için geçerlidir.

UCM'nin ve Roma Statüsü sisteminin değeri hem faillerin cezalandırılmasında hem de gelecekte işlenecek suçların önlenmesinde yatmaktadır. Bu konuda kayda değer bir katkı sağladığına dair gerçek kanıtlar bulunmaktadır. Roma Statüsü ve UCM, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarıyla ilgili cezasızlıkla mücadelede başarılar elde etti. İkinci on yılına girerken, ICC, Mahkeme'nin Birleşmiş Milletler ile paylaştığı ortak insanlık değerlerinden esinlenerek, cezasızlığa son vermeye ve hukukun üstünlüğünü korumaya kararlı bir şekilde devam etmektedir.

Devletler ve hükümetler, Birleşmiş Milletler'in amaç ve ilkelerine uygun olarak barışın tesisi ve adaletin sağlanması çerçevesinde, suçluların ve insanlığa karşı suçlara karışmış kişilerin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne teslim edilmesi çerçevesinde birbirleriyle işbirliği yapmalıdır. Güvenlik Konseyi'nin daimî üyeleri ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin çalışmalarına karışmayı, işlevlerini baltalamayı ve kararlarını siyasallaştırmayı bırakmalıdır ve sahip oldukları yetki kartlarını, Mahkemeyi suçluları kovuşturma ve adaleti sağlamadaki rolünü yerine getirmekten caydırmak için kullanmamalıdır.